EĞME/BÜKME TAHRİKLİ (WARP DRİVE) MAKİNE DÜNYAYI KARA DELİĞİN İÇİNE EMEBİLİR

Yazdır Yazdır 

Eric Bland, Discovery News

11 Haziran 2009 — “Star Trek”in ışıktan hızlı yolculuğu kolay görünüyor, ancak İtalyan fizikçilerin yaptığı yeni hesaplamalara göre, bir warp drive (eğme/çarpıtma tahriği) bir uzay gemisindeki yolcuları yakıp kül edecek ve sonra Dünya’yı kara deliğe emecek olan bir kara deliği kolayca yaratabilir.

İtalya’nın İleri Araştırmalar Uluslar Arası Okulu’ndan Stefano Finazzi “Eğme tahrikleri ışıktan hızlı yolculuk elde etmek için şimdiye dek en iyi durum senaryosudur” dedi. Bu çalışma “eğme tahriklerini kavramayı tamamen imkansız olmasa da, çok daha zorlaştırıyor.”

Normal fizikte, hiçbir şey ışık hızından daha hızlı hareket edemez. Einstein’ın görelilik teorisi bunu geçersiz kılıyor. Normal uzayda ışık hızına yaklaşan herhangi bir nesnenin kütlesi üssel olarak artar ve onu ileriye itmek için gereken güç miktarında üssel bir artışı gerektirir.

Ancak bu kuralın iki istisnası vardır. Birincisi genel olarak solucan deliği olarak adlandırılan şeydir, uzayın iki farklı bölümünü birleştiren bir köprü. Bu köprüden geçen bir gemi ışık hızının altında ilerleyecektir, ama yine de bir ışık demetinden önce ulaşacaktır.

Eğme tahrikleri ikinci ve daha çok çekici olan seçenektir. Bir gemi uzayda ışık hızından hızlı hareket edemez. Ama yeterli enerji ile, uzayın kendisi ışık hızından daha hızlı hareket edebilir.

1990’larda fikri orijinal olarak geliştirmiş olan Meksikalı fizikçi Michael Alcubierre’nin adıyla bilinen Alcubierre eğme tahriği geminin arkasında bir enerji baloncuğu ve geminin önünde enerji eksikliği yaratır, aynen bir uzay gemisinin sörf yapabileceği dev bir kozmik dalga gibi. Uzayın bu özel bölümü çevredeki uzayda ışık hızından hızlı seyahat edebilir ve bu baloncuğun içindeki veya üzerindeki herhangi bir şey bu uzay bölgesiyle birlikte hızlanır.

Finazzi ve çalışma arkadaşları muazzam miktarda “ekzotik madde” veya karanlık enerji kullanarak bu uzay – zaman baloncuğunu yaratmayı öneriyor. (Bu baloncuğun tam olarak nasıl yaratılacağı hala bir gizem). Onların hesaplamalarına göre, baloncuğu yaratmak dev miktarda enerji gerektirir ve sonra çok fazla itici karanlık enerji içeren enerjinin miktarını artırmayı gerektirir.

En sonunda enerji tükenecektir. Baloncuk feci etkilerle parçalanacaktır. Baloncuğun içindeki sıcaklık yaklaşık 10^32 derece Kelvin’e yükselecektir, bu kabarcığın üzerindeki her şeyi yok eder. [°C= Kelvin – 273.15]

Gemiyi yakından izleyen biri daha iyi durumda olmayacaktır.

Finazzi “Eğme tahriğinin istikrarının bozulacağını biliyoruz” dedi. “Ancak sonuçta patlayıp patlamayacağını ya da kara deliğe çöküp çökmeyeceğini bilmiyoruz.”

Diğer fizikçiler bir noktaya kadar İtalyanların hesaplamalarını kabul ediyorlar.

Çalışmayı gözden geçiren Baylor Üniversitesi’nde fizik profesörü olan Gerald Cleaver, “Bu iyi bir çalışma; onların sonuçları sağlam, güvenilir. Sonuçlar en azından, 1 + 1’in 2’ye eşit olduğu bir evrende ekzotik madde kullanarak eğme tahriği yaratıldığı zaman bir anlam ifade ediyor” dedi.

1 + 1’in 3’e eşit olduğu bir evrende, İtalyanlar tarafından kullanılan yarı – klasik fizik yerine iplik teorisi ile stabil bir eğme tahriğinin varlığını sürdürebilme olasılığı vardır.

Geçen yıl Cleaver ve ortak – yazar Richard Obousy (karanlık enerjinin baloncuğu yerine) iplik teorisi tarafından öngörülen minik, dürülmüş boyutların birinin genişletilmesiyle bir uzay- zaman baloncuğu yaratan, iplik teorisine dayanan eğme tahriğini ayrıntılandırdılar.

Ekstra boyuta – dayanan bir eğme tahriğinin en büyük çıkmazı? Buna güç vermek için Jüpiter’in tüm kütlesi saf enerjiye dönüştürülmelidir.

Gerçek soru eğme tahriğinin stabil olup olmayacağı değildir. Evrenin temelleri ile ilgilidir; 1 + 1’in 2 veya 3’e eşit olduğu bir evrende mi yaşıyoruz? Bilim insanları bu soruyu yanıtlayabilinceye kadar, evrenin bilimsel modellerinin önemli sınırlamaları olacaktır.

Cleaver “Bu çalışmalar yapabileceğimiz ve yapamayacağımız şeylere sınırlamalar öne sürüyor” dedi “Bilim insanları olarak bu çalışmalardan keyif alıyoruz, çünkü bu sınırlamaları aşmanın yollarını arayabiliriz.”