Güneş – Yerküre Bağlantısı, Schumann Rezonansları

Yazdır Yazdır 

Güneş ve Yerküre arasında kuvvetli bir bağlantı vardır. Yerküre içinde dönen eriyik demir çekirdek tarih boyunca dalgalanmakta olan manyetik bir alan üretir. Yerkürenin manyetik alanının kuvveti, 1800’lerin ortasında ölçmeye başladığımızdan bu yana, her yüzyılda yaklaşık %5 oranında durmadan azalmaktadır.

Güneş, manyetik alanının dramatik şekilde değiştiği 11 yıllık bir döngüye sahiptir. Özellikle solar maksimum sırasında, oluşan güneş lekeleri ve güneş patlamaları güneş sistemine güçlü madde ve enerji patlamaları püskürtür. Yerküre uzaya 563 kilometre erişen bir hava baloncuğu ile çevrelenmiştir ve bu baloncuğun içinde iyonosfer bulunur. Solar rüzgar yerkürenin güneşe bakan tarafındaki manyetik alanı yassılaştırarak ve onu rüzgarın estiği yöne gerdirerek Yerkürenin manyetik alanıyla etkileşir, bu “magnetotail (manyeto kuyruk)” denen şeye neden olur (NASA’ya ait olan aşağıdaki resme bakınız). Solar rüzgar saniyeler kadar kısa periyotlarda değişir. Güneş patlaması olduğu zaman ve ilgili manyetik alan Yerkürenin manyetosferine eriştiğinde, yüksek enerjili parçacıklar solar rüzgardan manyetosfere geçebilir, auroralar oluştururlar ve jeomanyetik fırtınaya neden olurlar, bu da manyetik alan çeşitliliği yaratır ve içinde bulunan şeyleri etkiler.

Yerkürenin yörüngesi ve güneş patlamaları kesiştiği zaman, radyo iletişimi, uydular, iklim ve bedenlerimizde birçok aksamalar deneyimlenir. Yerkürenin hayatı ve elektrik potansiyeli güneş aktivitesi ile değişir. Jeomanyetik fırtınaların ürettiğine benzer alternatif (dalgalı) elektrik alanları biyoelektriği, hayvanların ritmini ve kan dinamiklerini değiştirir.

Güneş aktivitesi, jeomanyetik aktivite ve iklim kan basıncı, kan bileşimindeki değişimler ve insanların fiziksel ve kimyasal durumu ile ilişkilidir, yüksek oranda depresyon, kalp krizi ve ölümlere neden olurlar. Bu sadece bireysel ve grup biyolojik ve duygusal sistemlerine yansımaz, ayrıca doğal, sosyal ve politik sistemlere de yansır.

Ayrıca, ulusal ve uluslar arası çatışmalar, terörist saldırılar ve savaşlarda görülen insanın saldırganlığı, güneş ve jeomanyetik aktivite ile ilişkilendirilebilen döngülerde gerçekleşir.

Bulgular aşağıdakileri kapsamaktadır:

· Jeomanyetik fırtınalardan sonraki ikinci hafta erkeklerin depresyon şikayeti ile hastanelere başvurularında istatistiksel olarak önemli artış vardır (Kay, 1994)

· Jeomanyetik fırtınadan sonraki günlerde, miyokard enfarktüsünün – kalp krizi – oluş sıklığı %7 artmaktadır. (Cornelissen et al., 1999)

· 30 yıllık süre içinde Minnesota’da kalp hastalığı ile ilişkili ölümlerde yaklaşık olarak haftalık, yıllık ve 10,5 yıllık ritimler gözlendi. Tıbbi yetkililer güneş aktivitesi sırasında yılda ilave 220 vaka bildirdi – minimum güneş aktivitesi yıllarıyla karşılaştırılınca %5 artış. (Cornelissen et al., 1999)

· Kalp hastalığı ile ilgili ilişkili ölümlerde yaklaşık haftalık ve yıllık ritimler gözlenmektedir. (Cornelissen et al., 1999)

· 47 incelemenin Meta analizi, güneş ve jeomanyetik aktivite ile ilişki olan – miyokard enfarktüsün oluş sıklığının Pazartesi günleri arttığını gösteriyor, ikincil zirveler Perşembe ve Cuma günleri gerçekleşiyor. (Cornelissen et al., 1999)

· Orta yaşlı bireyler için Pazartesi ve Cuma günlerinde azalmalarla karakterize edilen azalan kalp atış hızı değişkenliğindeki haftalık ritim, haftalık kalp ve damarlara ilişkin olaylar ve jeomanyetik etkilerin modeli ile ilişkilidir. (Cornelissen et al., 1999)

Güneş – Yerküre etkileşimini daha iyi tanımlamak için bilim yazarı Mitch Battros güneş ve yerküre arasındaki ilişki için aşağıdaki eşitliği öne sürdü:

Güneş lekeleri => Güneş Patlamaları => Manyetik Alan Değişimi => Okyanus ve Jet Akımlarında Değişiklik => Aşırı İklim ve İnsan Karmaşası

Solar döngü 24 başladı ve NASA, Avrupa Uzay Ajansı (ESA) ve Ulusal Okyanus ve Atmosferik Yönetim (NOAA) tarafından, bu döngünün bir önceki rekor kıran Solar döngü 23’ten %50 daha kuvvetli olacağı tahmin edildi. 2011’in sonlarında ve 2012’de güneşin aktivitesinin zirvesine veya maksimumuna ulaşacağı tahmin ediliyor. Bu artan aktivite bizler için neyi saklıyor olabilir?

Yerkürenin manyetik alanındaki değişkenlikler manyetometreler tarafından ölçülür. GCI için IHM mühendisleri Boulder Creek, Kaliforniya’da yerleşik olan “Maggie” lakaplı bir manyetometre yaptılar. GCI bu ve ilişkili fenomenleri incelemek ve duygusal fizyoloji, kalp- beyin etkileşimleri ve optimum sağlık ve performansın fizyolojisi üzerine araştırmasının boyutlarını genişletmek için küresel sensör siteleri ağı oluşturuyor. Bu ağın fonksiyonu yerküre ve iyonosferdeki manyetik kuvvetler arasındaki ilişkiyi, ayrıca solar/jeomanyetik aktivite ve insan biyolojik sistemleri arasındaki ilişkiyi araştırmaktır.

Bu Küresel Bağdaşım İzleme Sistemi (GCM) tüm dünyaya stratejik olarak yerleştirilen 12 sensör sitesi ağını kullanır. Her site, iyonosferik düzensizlikleri ve rezonansları belirlemek için ultrahassas bir manyetik alan detektörü, bir jeomanyetik statik alan dedektörü ve gelişigüzel rakam üreteci (RNG) içerir. Bu detektörlerden toplanan veriler, yerkürenin enerjetiklerinin resmini sağlamak için NOAA verileri ile birleştirilir.

Bu yorum için GCI’nin arkasındaki tüm bilim budur.

Gelecekteki GCI yorumlarında keşfedilecek bir diğer alan sadece güneş ve yerkürenin jeomanyetik aktivitesinden etkilenip etkilenmediğimiz değil, ayrıca bilince sahip olan insan varlıklar isek, güneşin aktivitesine neden olabileceğimiz veya etkileyebileceğimizdir?

20 nci yüzyılın ünlü durugörürü Edgar Cayce, bir keresinde güneş lekeleri ile ilgili vermiş olduğu okumasında şunları söylemişti:

Yerküre değişimleri gibi, güneş lekeleri de kendi bilinç halimizin yansımalarıdır, kendi eylemlerimizin sonucudur, ilahi yasanın bumerang etkisidir. Güneş lekeleri, kendimiz yarattığımız ve zihinlerimizin “inşa edici” olduğu “kargaşa ve anlaşmazlığın” yansımalarıdır. Yerküre değişimlerinin sorumluluğu doğrudan omuzlarımızdadır ve başkalarıyla ilişkilerimizi nasıl yönettiğimizin yerkürenin yüzünün değişmesiyle ilgisi vardır. Yerküre değişiklikleri, bir şeyler uyum dışında olduğu için yapılmak zorunda olan “ayarlamalar”dır. Kendi uyum – dışı davranışımızla kaotik durumları yarattığımız gibi, sevgi dolu tavırlar ve eylemlerimizle pozitif dönüşüm yaratabiliriz.” (Okuma #5757-1)

Son olarak, daha sonraki yorumlarda depremler, yanardağlar ve şiddetli fırtınalar gibi doğal fenomenler üzerine güneş – yerküre etkileşimleri ve jeomanyetizmdeki değişimlerin etkilerini daha geniş keşfedeceğiz.

Yerkürenin Atmosferi, Schumann Rezonansı ve İyonosfer

Yukarıda açıklandığı gibi, Yerküre uzaya 563 kilometre uzanan bir hava örtüsüyle çevrelenmiştir. Amosfer gezegen üzerindeki yaşam için zaruridir. Soluduğumuz havayı sağlar, su geri dönüştürülür ve ozon tabakası bizi deri kanserine neden olabilen mor ötesi ışığın etkilerinden korur. Atmosferin dört katmanı vardır, troposfer (yaklaşık 0 – 16 km), stratosfer (yaklaşık 16 – 48 km), mezosfer (yaklaşık 48 – 80 km) ve termosfer (yaklaşık 80 – 600 km).

Termosferin içinde, Yerkürenin yüzeyinden yaklaşık 80 kilometre uzakta başlayan ve yaklaşık 290 kilometre uzanan iyonosfer olarak adlandırılan bir bant vardır. Bu bant yüklü parçacıklardan oluşur. Bu yüksek dinamik bölge sürekli olarak güneşin tam şiddetine maruz kalır; şiddetli mor ötesi radyasyon moleküllere ve atomlara parçalanır. Bu nedenle yüksek yüklü iyonlar ve serbest elektronlar iyonosferik katmanları doldurur. Bir solar fırtına manyetosfere ve iyonosfere yüklü parçacıklar pompalayabilir. İyonosfer üç temel katmandan oluşur: D, E ve iki adet F katmanı; gece boyunca D katmanı ortadan kaybolur, E katmanı neredeyse yok olur ve F katmanları birleşir (bakınız aşağıdaki NASA’nın şekli).

Bilim adamları aşırı güneş aktivitesinin manyetosfere (Yerkürenin manyetik alanı tarafından oluşturulan koruyucu manyetik baloncuk) şiddetli bir şekilde basınç yaptığını ve Yerküreye yakın uzayda iyonların bileşimini değiştirdiğini keşfetti. İyonosferdeki bu değişimler ve bozulmalar manyetometreler tarafından belirlenir.

Böyle artan güneş aktivitesi iyonosferi, üst atmosferi ve Yerkürenin iklimini etkiler. Bunun Dünya’ya yakın olan uzayda etkisini izleme ve tahmin etmenin, Dünya’da günlük yaşamı korumak için gittikçe kritik hale gelmesinin nedeni budur.

Aşırı güneş aktivitesinin Yerkürenin manyetosferine etkisini aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz;

www.physorg.com/newman/gfx/news/hires/watchingsola.gif

Schumann Rezonansları:

Schumann rezonansları (SR), Yerküre – iyonosfer boşluğunun elektromanyetik frekanslarıdır (aşağıdaki şekle bakın) ve ilk kez W.O. Schumann (1952) tarafından tahmin edilmiştir. Küresel yıldırım parıltılarındaki gibi (dünyanın yıldırımlı fırtına aktivitesi), elektromanyetik itkiler bu boşluğu doldurur ve Schumann rezonanslarını harekete geçirir. Rezonanslar 7.8, 14, 20, 26, 33, 39 ve 45 Hz civarında gözlenebilir. (www.glcoherence.org/monitoring-system/live-data.html linkinde canlı verileri görebilirsiniz.)

(İyonosferik EM Dalgası Yayılımı)
[Solar radiation: Güneş radyasyonu]

Schumann rezonanslarının gözlenmesi güneş aktivitesi, dünya gökgürültülü fırtına aktivitesi, üst kaybedici sınır katmanının özellikleri, Yerküre – iyonosfer boşluğu ve iklimsel değişiklikler ile ilgili değerli bilgiler sağlayabilir. Önceki çalışmalarda Schumann rezonanslarının kan basıncı gibi insan sağlığı göstergelerini etkileyebileceği keşdefildi ve muhtemelen kalp ve damar ile ilgili ve nörolojik hastalıkları, şiddet ve savaşı da etkiliyorlar.

Jeomanyetizm ve Schumann Rezonanslarının İnsan Sağlığı ve Davranışına Etkisi

Güneş aktivitesi, jeomanyetik fırtınalar ve Schumann rezonansları ve insan sağlığı ve davranışı arasında bir bağlantı var mıdır?

Bir diyapazon gibi, yerküre doğal ses frekanslarına sahiptir ve bunlara Schumann rezonansları adı verilir. Tüm dünyada belli bir anda 1000 yıldırımlı fırtına vardır; bu, boşluğu tahrik eder. Bu rezonanslar bir frekans yönlendiricisi olarak davranan iletken iyonosferde oluşurlar. Yerkürenin sınırlı boyutları bu frekans yönlendiricisinin elektromanyetik dalgalar için rezonant bir boşluk olarak davranmasına neden olur (aşağıdaki şekil).

Schumann rezonanslarının en düşük frekans modu yaklaşık 7.83 hertz (Hz)dir, günlük değişkenlik yaklaşık ± 0.5 Hz’dir. Diğer frekanslar 14, 20, 26, 33, 39 ve 45 Hz. dir.

Fizikçi W.O. Schumann, Technische Physik dergisinde bu rezonanslar ile ilgili araştırmasının sonuçlarını yayınladığı zaman, bir hekim olan Dr. Ankermüller hemen Schumann rezonansları ve beynin dalgalarının alfa ritmi arasında bağlantı kurdu. Yerkürenin, beynin sahip olduğu gibi aynı doğal kaynağa sahip olduğu düşüncesinin çok heyecan verici olduğunu gördü ve Professor Schumann ile temasa geçti, daha sonra bu fenomeni incelemek için bir doktora adayı istedi. Bu doktora adayı Munich Üniversitesi’nde Schumann’ın takipçisi olan Herbert König idi. König Schumann rezonansları ve beyin ritimleri arasındaki korelasyonu gösterdi. İnsanın EEG kayıtlarını çevrenin doğal elektromanyetik alanları ile karşılaştırdı (1979) ve ilk beş Schumann rezonansının, 0-35 Hz, insan EEG’sindeki beyin dalgaları ile aynı frekans aralığında olduğunu ve 7.8 Hz sinyalin beynin alfa ritmi frekansına çok yakın olduğunu buldu.

İlk beş Schumann rezonansı beyin frekans bantları ile örtüşüyor. Not: Beyin dalgaları frekanslarına göre gruplandırılır ve Yunan harfleri ile etiketlenir. En yaygın frekanslar alfa, beta, delta ve tetayı içerir.

Durum – Frekans Aralığı – Zihin Hali
Delta 05. Hz – 4 Hz Bu derin rüyasız uykuda veya bilinçdışında gerçekleşir.

Teta 4 Hz – 7 Hz Bu, uyku sersemliği ile ilişkilidir. Ayrıca uykunun ilk aşamasında ve derin meditasyon sırasında, uyanık ama zihinsel imgelere açık olduğumuzda gerçekleşir. Yaratıcılık, sezgi, düş kurma ve hayal etme ile ilişkilendirilir. Limbik sistemden gelen aktiviteyi yansıttığına inanılır ve artan aktivite endişe, davranışsal aktivasyon ve engellemede gözlenir.

Alfa 8 Hz – 12 Hz Bu, normal, gevşemiş bir yetişkinde görülen başlıca ritimdir. Yaşamın çoğunluğunda mevcuttur. Uyanıklık sırasında yaygın bir hal olduğu, ama aktif olarak bilgiyi işlemediği düşünülür. Alfa yaratıcılık ve zihinsel çalışma ile ilişkilendirilir (yaratıcı insanlar dinledikleri ve bir çözüme ulaştıklarında alfa gösterirler.) Alfa aktivitesi ayrıca tüm zihinsel ve beden/zihin koordinasyonu, sakinlik, uyanıklık ve öğrenme ile ilişkilendirilir.

Beta 12 Hz – 30 Hz Beta yüksek aktif işlemeyi yansıtır. Normal uyanık bilinç ve dikkat dışarıya odaklandığında gerçekleşir. Yavaş beta: 12-17, normal bilgi işlemedir ve zihinsel etkinliktir; Hızlı beta:17-30, yükselmiş uyanıklık, savaş veya kaç veya endişedir.

Gamma 30 Hz – 100 Hz Bu, uyanık haller ile ilişkilidir ve bilgiyi her iki beyin yarıküresinde eşzamanlı olarak işlediğimiz zaman gerçekleşebilir. Balinalar ve yunuslar bu frekanslarda işler.

Bu ilk keşiften bu yana, daha fazla bilimsel araştırma, Schumann rezonanslarının geri plan frekansları olarak davranan ve memeli beyninde biyolojik osilatörleri etkileyen çok önemli elektromanyetik durağan dalgalar olduğunu belirledi.

Yerkürenin elektromanyetik boşluğunun özellikleri aynı kaldığı sürece, bu frekanslar da aynı kalır. Schumann rezonanslarında gerçekleşen değişikliklerin bazılarına güneş lekesi döngüsü neden olur, güneş aktivitesinin 11 – yıllık döngüsüyle ilişkili olan solar rüzgarın değişimine tepki olarak Yerkürenin iyonosferi değişir. Gündüz/gece farklılıkları, güneş aktivitesindeki değişiklikler, küresel iklim vs nedeniyle Schumann rezonanslarının ortalama yoğunluğu artar veya azalırken, beynimiz ve sinir sistemimiz değişikliklere tepki gösterir.

Rezonans, bir nesnenin en doğal olarak titreşmeyi istediği frekans olarak tanımlanabilir. Örneğin: Tutarlı sistemlerde, bir nesne eğer aynı rezonant frekansı paylaşıyorsa, başka bir nesneyi harekete geçirebilir. Örneğin, eğer bir diyapazonu saniyede 100 döngü titreştirirseniz ve onu aynı frekanstaki bir başka diyapazonun yakınına getirirseniz, ikinci diyapazon harekete geçer. İkinci diyapazon ellenmese bile titreşmeye başlar ve yalnızca titreşen diyapazon ile aynı alanda bulunarak ses yayar.

Diyapazon örneğine benzer şekilde, kanıtlar beynin bir Schumann rezonansı sinyalini belirlemesinin, ona uyumlanmasının ve tepki vermesinin mümkün olduğunu gösteriyor.

Schumann rezonansına nasıl uyumlanabiliyoruz?

Yanıt, beynimizin Zeitgeber’e sahip olmasıdır, Zeitgeber zaman vericiler şeklinde tercüme edilen Almanca bir sözcüktür ve sinyaller sağlayan dışsal ajanlar veya olaylarla – bu durumda, Schumann rezonansları – ilgilidir. Bu dışsal sinyaller insan biyolojik sisteminin, yerkürenin günlük ritmik döngüleri ile senkronize olmasına yardımcı olur.

Son on yıldaki araştırmalar, jeomanyetik fırtınalar gibi olayların neden olduğu güneş ve jeomanyetik aktivitedeki önemli değişikliklerin, Schumann rezonans sinyalinin yoğunluğu ve istikrarında önemli değişimlere neden olabileceğini gösteriyor. Bu, Schumann rezonans sinyalini normal aralığının dışına çıkarabilir ve beyin ve kalp senkronizasyonunda değişiklikler ve beynin melatonin seviyesinde değişiklikler başlatabilir.

Güneş jeomanyetik aktivitesindeki değişimlerle ilişkili olan bazı zararlı etkiler:

Değişen kan basıncı
Üreme, bağışıklık sistemi, kalp – damar ve nörolojik problemler.
Zihinsel rahatsızlıklar, depresyon ve intihar.
Artan hastane yatışları, kazalar ve ani ölümler, ayrıca sayısız diğer stresle ilişkili durumlar.

Dışsal olaylar ve Schumann rezonansları ile ilişkili, insan reaksiyon – zamanı deneyleri yapıldı. Örneğin 1974’te, König insan reaksiyon zamanlarının 8-10 Hz Schumann sinyalinin yoğunluğu ile önemli ölçüde ilişkili olduğunu gösterdi. 10 Hz’in reaksiyon zamanlarını hızlandırdığı gösterildi, yerel yıldırımlardan gelen 3 Hz sinyallerin reaksiyon zamanlarını önemli ölçüde yavaşlattığı gösterildi. Bu fenomen EEG modellerindeki ve beyindeki kalsiyum iyon alımındaki değişimlerle gösterilebilir.

İnsan yapımı elektromanyetik alanların insan sağlığına etkileri

Elektrik besleme sistemleri, telekomünikasyonlar, cihazlar, bilgisayarlar ve insanlar tarafından üretilen diğer teknoloji tarafından üretilen elektromanyetik alanlar çok güçlüdür ve bazı durumlarda kanser, kalp hastalıkları, depresyon ve diğer hastalıkların artışı ile ilişkilendirilmiştir. Oturulan bölgelerde ve bazı işyerlerinde kuvvetli elektromanyetik alanlara maruz kalmanın, listelenen hastalıkların sıklığını veya riskini önemli ölçüde artırdığı belgelenmiştir. Yaşlı, çocuk, hamile kadınlar ve güçsüz olanlar gibi bazı insan gruplarının, bu alanlardan gelen ters etkilere nüfusun geri kalanından çok daha hassas veya duyarlı oldukları bulunmuştur.

Böylece, Schumann rezonansları, jeomanyetik ve güneş aktivitesinin insan sağlığını ve davranışını etkilediğini görüyoruz. Schumann rezonanslarının incelenmesinin her şeyin birbirine bağlılığını (bizler, dünya gezegenimiz, güneş ve muhtemelen henüz farkında olmadığımız birçok başka gezegensel faktörler) işaret ettiğini görmek heyecan verici.

Özet olarak araştırmacılar insan sağlığının ve davranışının Schumann rezonanslarındaki değişikliklerden etkilendiğini gösteren kanıtlar buldular. Ayrıca, birçok bilim insanı bu rezonansların insan biyolojik döngülerinde önemli olabileceğine inanıyor.

Schumann rezonansları ile ilgili olarak bilim adamlarının gelecekteki olası düşünceleri, neden bazı insanların bu rezonansların değişmesinden ters etkilendiğini, neden çoğu insanın etkilenmediğini ve etkilenenlere yardım etmek için ne yapılabileceğini öğrenmeyi kapsıyor.

Solar Döngü 24’ün Enerji Dalgasında Sörf Yapmak: Kişisel ve Küresel Dönüşümü Hızlandırmak İçin Fırsat Zamanı

Güneş yaklaşık yüz yıldır en derin solar minimumda.

Güneş lekelerinin sayısı toplam güneş aktivitesinin, özelde güneşin UV radyasyonu çıkışının bir göstergesidir. Güneş lekesi sayısı ayrıca güneş patlamaları sayısıyla da ilişkilidir. Günlük güneş lekeleri 0 – 200 veya daha fazlası arasında değişebilir. Güneş lekesince – zengin oldukça aktif güneş, iyonosfer adı verilen atmosferin üst kenarındaki plazma yoğunluğunda artışa neden olur. Son zamanlarda haftalar, bazen aylar tek bir güneş lekesi olmadan geçti. NASA’ya göre bu solar sessizlik iki yıldan fazla sürmekte. Ancak bilim insanları güneş lekelerinin yeniden ortaya çıkışını gözlüyor ve bundan sonraki 11 yıllık Solar Döngü 24’ün yavaşça hız kazanmaya başladığı görülüyor. Yukarıda 1995’ten günümüze kadar güneş lekesi döngüsünün ve tahmin edilen Solar Döngü 24’ün NASA tarafından yapılan grafiğine bakınız.

Güneş ve Dünya arasındaki etkileşim

Aşağıdaki paragraf NASA’dan Dr. Friedemann Freund ile yapılan görüşmeden alınmıştır.

Güneş lekesince zengin oldukça aktif bir güneş, iyonosfer adı verilen atmosferin üst kenarındaki plazma yoğunluğunda artışa neden olur. Plazma yoğunluğu özellikle çok sayıda iyonlar ve serbest elektronlara karşılık gelen Dünya’nın güneşle aydınlanan tarafında yüksektir. Bu iyonlar ve elektronlar iyonosferin elektriksel olarak oldukça iletken olmasına neden olur. Dünya dönerken, Dünya’nın manyetik alanı da döner. Bu bir şekilde bir elektrik motoruna benzeyen ilginç bir durum yaratır: Dünyanın mıknatısı, kürenin güneşle aydınlanan tarafında durağan, elektriksel olarak iletken plazmanın altında dönerken, plazma kuzey ve güney yarıkürelerin üzerinde akım vorteksleri oluşturur. Bunlar bizden 100 km ve daha yukarıda akarlar. Yüz binlerce amper taşırlar. Dünya dönerken, bu akım vorteksleri, Dünya’nın okyanuslarında ve kıtalarında – günlük olan bir modelde – elektrik akımlarına neden olurlar. Katı Dünya’da bu başlatılan akımlar, günün zamanına bağlı olarak Dünya’nın yerkabuğunu farklı yönlere iten bir kuvvet üretirler. Sert levhalar şeklinde davranan Dünya’nın yerkabuğunun bölümleri üzerinde birleşerek, bu kuvvetler 5 veya daha büyüklüğe sahip depremlere eşit olan enerjiyi taşıyabilirler. Güneş patlamaları Dünya’ya ulaştığı zaman, iyonosferi etkilerler, onu deforme ederler ve ekstra yüksek seviyede iyonlaşmaya neden olurlar. Böylece katı Dünya’da ekstra büyük indüklenmiş akımlara ve ekstra büyük kuvvetlere neden olurlar.

Burada tanımlanan şey, iyonosferin aracılık yaptığı güneş ve Yerküre arasındaki büyüleyici etkileşimdir. Katı Yerkürede üretilen kuvvetler tüm kıtalarda, herhangibir yerde hissedilebilir. Bunlar güneşin aktivitesine bağlı olarak günlük, mevsimlik ve on yıllık bir model izlerler. Kıtasal yerkabuğunun stabil bölgelerinde, örneğin sismik olarak aktif olmayan bölgelerde, bu kuvvetlerin etkisi süptil olabilir ve ayırt edilmesi zordur. Ancak, sismik olarak aktif bölgelerde, bunların etkileri depremleri tetikleme kapasitelerinde çarpıcı şekilde görülebilir. Bu tetikleme, indüklenmiş kuvvetler yerel tektonik gerilim vektörleri ile çakıştığı zaman ve bazı faylardaki kayalar önceden kırılma noktasına yakın gerilimde olduğu zaman gerçekleşir. Bu koşullar altında indüklenmiş kuvvetler sıklıkla sistemi “çılgınlığa” itmek ve depremleri tetiklemek için yeterlidir. Tüm dünyada sismik modellerde gözlenen günlük, mevsimlik ve on yıllık değişkenlikler muhtemelen güneşten bize gelen bu kuvvetlerin en çarpıcı ifadesidir.

İndüklenmiş kuvvetlerin dikkate değer etkilerinden biri, derinlerdeki kayaları, büyük miktarda oldukça yüksek hareketli elektronik yük taşıyıcılar salıverdikleri noktaya kadar gerebilmeleridir. Pozitif delikler adı verilen bu yük taşıyıcılar kayaların üzerinde kilometrelerce yayılabilir ve Yerküre’nin yüzeyine çıkabilirler. Yerkürenin yüzeyinde çok fazla, mikroskobik olarak kısa – menzilli elektrik alanları oluştururlar. Bu alanlar yeterince yüksek değerlere ulaştıklarında hava moleküllerini iyonlaştırırlar, hava pozitif iyonlarla dolmaya başlar. Tıp topluluğu on yıllardır pozitif havada taşınan iyonların insanın ruhsal halini ve aktivitesini artırdığını bilmektedir.

Güneş ve insanın uyarılabilirliği arasındaki etkileşim

Daha önce de belirtildiği gibi, güneş patlamaları sadece küresel iklim modelleri ile ilişkili değildir, ayrıca insan sosyal aktivitesi ile de ilişkilidir.

A.L. Tchijevsky
(1897-1964)

I nci Dünya Savaşı sırasında, Rus Astronomi ve Biyolojik Fizik profesörü A.L. Tchijevsky, 1916 – 17 güneş lekesi zirve periyodu sırasında, güneş patlamalarını ciddi savaşların takip ettiğini fark etti. İnsanın davranışının güneş fiziğiyle bağlantısı ilgisini çekince, “Kitlesel İnsan Uyarılabilirliğinin İndeksi”ni düzenledi. Korelasyonlarını ifade etmek üzere veri tabanı sağlamak için MÖ 500 – MS 1922 tarihleri arasında 72 ülkenin tarihini derledi. En önemli olayları değerlendirdikten sonra, Tchijevsky en önemli insan olaylarının %80’inin maksimum güneş lekesi aktivitesi sırasında gerçekleştiğini buldu.

Yerküreye ait olaylarla güneş bağlantısı o zamandan bu yana bilim adamları tarafından incelenmektedir, ancak odağın çoğu güneşin kendisine ve güneş döngüsünün iklim, hava durumu, ziraat, mal borsası ve insana ait olmayan diğer fenomenlere etkisi üzerinde oldu.

Veriler incelendiği zaman, güneş – jeomanyetik aktivite en hızlı şekilde değiştiği ve solar döngünün yükselişinde veya inişinde olduğu zaman, güneş lekeleri göreli olarak hızla arttığı veya azaldığı zaman, insanın ruhsal halini, davranış kalıplarını, yaratıcılığını ve tarihi trendlerini en yüksek etkileme potansiyeline sahip olduğu görülüyor.

Tarih boyunca, Mısır, Hopi, Kadim Hindistan, Maya, Aztek ve Çin gibi kültürler, kollektif davranışlarının güneş tarafından etkilenebileceğine inandılar. Ünlü psişik Edgar Cayce gibi görürler, birlikte meditasyon yapan insanların güneş aktivitesini etkileyebileceğini ve bu tür meditasyonların daha barış dolu bir gelecek oluşturmaya ve bireysel ve kollektif gerilimi azaltmaya yardımcı olabileceğini iddia ettiler. Bu niyetle sürekli olarak daha fazla sayıda gruplar oluşmaktadır. Onlar dua, meditasyonlar ve kollektif niyetlerin zamanla bilinci yükseltmeye ve bütün gezegen için pozitif sonuçları kolaylaştırmaya yardımcı olabileceğine inanıyorlar. Bu özellikle artan “insan uyarılabilirliği” zamanlarıyla bağıntılıdır ve bundan dolayı güneş aktivitesinin artışı sırasında gerçekleşen enerji akışlarından kaynaklanan artan yaratıcılık ve fırsat mevcuttur.

Bunun kanıtı güneş aktivitesi ve insan yaratıcılığındaki salınımlar arasındaki ilişkiyi inceleyen Suitbert Ertel’in gerçekleştirdiği tarihsel bir araştırmadan sağlanmaktadır (Güneş aktivitesi ile ilişkili yaratıcılık patlamaları – 1997). Zaman serileri analizini kullanarak bilim ve sanatlarda gelişme periyotlarını ve artan yaratıcılık yıllarını inceledi (örneğin, resim, şiir ve roman). Sonuçlar artan güneş aktivitesi sırasında, insan yaratıcı aktivitesinin zirveye ulaştığını açıkça gösteriyor. Tchijevsky, güneş ve yerkürenin radyasyonu ile yayılan enerji miktarı en fazla olduğu zaman, insanın sinir sistemindeki etkisinin en fazla olduğu gerçeği ile bu gözleme katkıda bulunuyor.

Bundan sonraki 2 – 3 yılda artacak olan bir sonraki Solar Döngü 24’ün başlangıcındayız. Gezegenle interaktif etkisi olan herhangi yeni enerjisel döngülerle ilişkili olan iyimser ve korkuya dayalı yansıtmalar her zaman vardır. Ancak, gezegende artan ışık ve ahenk yeni seçimleri ve enerji akışlarına tepkimizi değiştirme gücünü kolaylaştırıyor. Küresel bilinç değişimi bununla ilgilidir: kalbe – dayalı seçimleri yapma şansı, sonra sorumluluğu üstlenme ve şeyleri farklı yapma ve daha fazla bilinç, saygı, sevgi ve şafkat ile karşılık verme. Gezegende – güneş aktivitesi ve diğer enerjisel etkiler gibi – enerji akışı olduğu her seferinde aynı eski gerilim üreten “oyunları” tekrarlama ve yaratma eğilimine son vermenin zamanıdır, bu insanlığın aktif zeka ve kalbe – dayalı yaşamanın sonraki boyutuna spiral yükselişine yardım eden yararlar ve yaratıcı fırsatlar getirebilir.

Daha fazla sayıda insan, solar ve evrensel enerji akımlarının doğal döngünün parçası olduğunu kavrıyor. Onların etkileri, onlara nasıl karşılık vermeyi seçtiğimize bağlıdır. Bu akımların insanlığa büyük katkısı olabilir. Yine de insanlar kendi enerjilerinin sorumluluğunu ve bu yaratıcı enerji akışını birbirimizle ve Dünya Ana ile daha derin bağlantılar ve daha özenli etkileşimler yaratmak için kullanmayı seçmenin sorumluluğunu üstlenmeli.


1. Tüm canlı varlıklar birbirine bağlıdır ve birbirimizle biyolojik ve elektromanyetik alanlar vasıtasıyla iletişim kurarız.

2. Bu tür enerjisel alanlardan sadece insanlar etkilenmez, tersine Yerkürenin enerji sistemleri de kollektif insan duygularından ve bilincinden etkilenir. Gezegensel alan ortamının çoğu sakinlerinin kollektif bilincinden oluşmuştur.

3. Kalp – uyumlu özen, sevgi, şefkat ve takdir hallerini niyetle yaratan çok sayıda insan, şu andaki gezegensel gerilim, uyumsuzluk ve ahenksizlik dalgasını dengelemeye yardımcı olabilecek tutarlı durağan bir dalga üretir.

Küresel bilinç değişiminde önemli bir faktör, yeterince insanın kendi enerjilerinden, hislerinden ve eylemlerinden daha fazla sorumlu olma gereksinimini kavramasıdır. Kendi içinde ve Dünya ile denge oluşturmak her insanın sorumluluğudur. Bu şekilde bu geçiş ve bilinç yükselmesi küresel ortamda da yansıtılır. Bu da, insan varlıklar ve Yerkürenin enerji sistemleri arasında karşılıklı faydalı geri besleme döngüsü yaratır.

Uyumluluğumuzu artırmak için meditasyonlarla birlikte, zihinsel ve duygusal sistemlerimizi dengelemek ve idare etmek için kalbimizin zekasını kullanmak kişisel frekansımızı yükseltir ve bizi güneş aktivitesinin bu sonraki döngüsüyle gelebilecek olan yaratıcı fırsatlara ve faydalara enerjisel olarak hizalar. Daha fazla sayıda insan ister spiritüel, astrolojik, solar, çevresel veya ister sosyal olsun, yeni enerji akımlarıyla nasıl etkileşileceğinin seçimine sahip olduklarının farkına varıyor.

Kaynak:
http://www.glcoherence.org/monitoring-system/commentaries.html
(TÜRKÇESİ: SAFFET GÜLER)