Drunvalo Melchizedek Röportajı – 1
Marie Allizon’un Drunvalo Melchizedek’le Yaptigi 6nci Görüsme – Temmuz 16, 02
MARIE: Stonehenge (tas yapi) olarak bilinen dairesel tas meydanin aktivasyonunun basladigini veya tamamlandigini bir çok selem hissetmekte. Bu dünyadaki kutsal alanlarin da aktiflesmesi mi demek, eger öyleyse neden? Hangi amaçla? Biz insanlarin bu gibi aktivasyonlara uygun yaniti ne olabilir? Bu yerküreyi ve onun yasam formlarini nasil etkiler?
DRUNVALO: Bana göre 13.000 yil önce düsüsle kaybettigimiz bilincimizi edinmemiz için dünya etrafindaki agi tekrar olusturabilmemiz için, çok uzun zaman önce kutsal yerlerin tümü birlikte ve ayni anda Yükselmis Üstatlar tarafindan dördüncü boyutta yaratildi. Evet kimi kutsal yerlerin simdi aktive edildigi, kimilerinin de son 30 yil ve daha fazla zamandir aktive edilmis oldugu dogrudur. Buna çekilen çok insan var. Bu olmakta olanin bir parçasi. Aktivasyonun en büyük kisminin en üst noktada yasandigi dönem 80’lerin ortasindan 90’larin basina kadar 1990, 1991 gibiydi ve dünyanin her yanindan yüzlerce, binlerce insan katilmisti. Sonra biraz yavasladi çünkü piramitler ve kutsal yerlerle baglantili olan Isa agi tamamlanmisti. Bunlarin hepsi uyumlamak, daha iyisini yapmak ve gerekenleri tamamlamak için yapildi. Bunun dünyayi nasil etkiledigine gelince, bu, insan bilincini yavasça degistirip Isa bilincine dogru götürüyor, yani iyi seyler olmakta ve dünyadaki tüm piramitlerin ve tüm alanlarin birbirleriyle iliskili olduklari bilgisi de dahil, bunu bilimsel olarak da gösterip açiklayan insanlar var ve bu bilgi Birlesmis Milletler’e de verilmis durumda. Internet sitemizi ziyaret ederseniz (The Spirit of Ma’at*) simdi adini animsayamadigim bir kisinin orda matematiksel anlatimini görebilirsiniz. Her bir yer bir baska alanda bulunan yeri fevkalade güzel tarif etmekte ve o yerin tam adresini vermektedir. O adrese gittiginizde hepsinin bir arada bulundugunu görüyorsunuz. Bir yere gittiginizde o size bir baskasini tarif ediyor; o bir baskasi da diger baskasini ve bunlar böyle devam ederek dünyanin her yerine dagilmis 83.000 yeri gösteriyor. Ve zaman dilimleri ayni olmayan yerler. Bir yeri tarif edenle tarif edilen yerlerden biri digerinden belki de önce yapildi, yani yapildiklari zamana göre bir mantik düzeni islemiyor, bu da tek bir zekanin çok uzun zaman önce bunu yarattiginin göstergesi. Avebury’deki WindMill Hill Dairesel Ekin Alani, 18 Temmuz Stonehenge’in tamamen ne zaman aktive edildigini kesin bilmiyorum, ama tüm o alanlarin elektrik sebekesi gibi birbirlerine bagli olduklarini biliyorum. Sanirim 80’lerin sonunda tamamlandi ve sebeke çalismaya basladi. Herkesin bu konuda farkli görüsleri oldugunu, disarda bir sürü yanlis ve dogru bilgi bulundugunu biliyorum. Dogru-yanlis konusundaki ayirdediciliginizi kullanin. Dairesel alanlarin aktivasyonu ordaki sebeke için. Dünya üzerinde hala çalismalar devam ediyor. Kimileri bu akvisayonu gerçek insanlarin yarattigini ve amaçlarinin bir yerlere gidip gelebilmek oldugunu savunuyor. Simdi dünyada her sey bir arada ve ayni anda olmaktadir. Karar vermek için, yine ayiriciliginizi kullanin.
MARIE : Aktivasyonun insanlar için degil, ama ……. oldugunu saniyordum.
DRUNVALO: Aktivasyon Yeryüzü’nün kendisiyle Yükselmis Üstatlar arasindaki bir düzen. Bunu yaratanlar onlar ve yapanlar da onlar. Büyük Beyaz Kardeslik ve Yükselmis Üstatlar bu piramit ve dairesel alanlarin bir kismini aktive etmek için insanlari, kristalleri ve törenleri kullandilar. Bunlarin büyük bir kismi bilinmiyor, belki okyanusun dibinde veya volkanlarin içinde, orada hiçbir insanin bulundugunu sanmiyorum. Insanlarin dairesel alanlari gibi dogal dairesel alanlar da var. Dünyanin geomancy’leri olarak adlandiriliyorlar ve dünya üstündeki enerji alanlarini etkiliyorlar. Geomancy’i dogru uygularsaniz Yeryüzü üzerinde sebeke diye adlandirdigimiz geometrik, elektromanyetik bir yapi elde edersiniz. Bu ana kadar bu iyi biçimde tamamlandi, çalisiyor, fonksiyonunu yerine getiriyor. Belki gelecekte çalismayabilir, ama simdi çalismakta.
MARIE: Yasam Çiçeginin Eski Sirlari kitabinizda Neter’leri baslarinin üzerindeki kirmizi oval biçimlerle tanimliyorsunuz. Kirmizi oval neyi temsil ediyor? Epifiz bezi olabilir mi? Neter’lar için ve bizim zamanimiza onlarin olabilecek mesajlari hakkinda ne söyleyebilirsiniz?
DRUNVALO: Neter’lar hakkinda konusuyoruz. Anladigima göre kirmizi oval baskalasmisin (metamorfoz) yumurtasi olarak adlandiriliyor ve bu boyuttan bir sonrakine ve digerlerine geçerken sekil ve yetenekleri degisiyor. Hipofiz bezinin bunda rolü var, çünkü yedinci çakranin ustalikla kullanilmasi oktavlarin yer degistirmesi demektir. 7. Çakra önemlidir. Bu çakranin ustaligi olmadan yer degisimini gerçeklestiremezsiniz. Neter’ler bizim küçük “t” harfiyle tanimladigimiz tanrilardi. Içlerinden bazilari zamanin ötesine geçmis ve simdi yükselmis üstatlar diye isimlendirebilecegimiz varliklardi. Onlar bir kez insan olmus, daha sonra Misir’da bir çok egitimden geçerek tanri olarak evrimlesmis ve sonunda gezegenin kozmik DNA’si haline gelmislerdi. Sistemde 44+2 Neter bulunur, bu da insan DNA’sindaki kromozom sayisidir ve insan olarak bizimle ilgileri vardir. Insanligi böyle bir degisime hazirlamak için çalistiklari dogrudur. Bu zamandaki mesajlarinin ne oldugu hakkinda bir fikrim yok. Çogu sadece çok küçük gruplarla çalisiyor, en genis kapsamda ve yalniz çalisan Thoth’un kendisi. Ancak varsa, mesajlarini insanlarla nasil paylastiklarini bilemiyorum, bundan ve ne oldugundan emin degilim.
MARIE: : Dairesel Ekin Alanlari hakkinda geçmiste yorum yapmistiniz. 4 Temmuz’da Ingiltere’de Normanton’da tekerlek biçimi bir ürün alani belirdi. Bu olus sizin Misir Tapinagi duvarlarinda bulundugunu tarif ettiginiz tekerleklerle benzerlik gösteriyor. Biz böylece Neter’larin 90 derecelik dönüsle son bulan patikayi izleyip o küçük duvarlarin bazilarinda gösterdikleri vizyonla mi karsilasacagiz demek bu? DRUNVALO: 4 Temmuz’da beliren ekin çemberi, bir yildiz nedeniyle, en sonunda dört tane üçgen yüzü olan yildiz nedeniyle burda ve bu dairesel ekin alani tarihinde görülen en büyük ikinci yuvarlak alan. Sanirim bundan söz ediyorsunuz.
MARIE : Neter’lar tarafindan yapilmis 90 derecelik açiyla bagdastirabilir misiniz? DRUNVALO: 90 derece her zaman bir boyuttan digerine geçebilmek için kullanilmistir. Baska seçenek yoktur. Iki tane 45 derecelik dönüs yapabilirsiniz, ama sonunda 90 derece dönersiniz. Sonrasinda bilinciniz daha önce bulundugu yerin 90 derece üstündedir. Bu uzun bir konu. Sayet gördüyseniz, UFO’larin çok hizli 90 derece dönmeleri ve hemen yokolmalari da ayni seydir, çünkü boyutlarin ortadan kalkmasidir bu. Aslinda 90 derece dönen gemi degil, gemide birlikte durup onu baska boyuta götüren ordaki varliklarin ortak bilincidir. Hepsi bilinçle baglantilidir. Her bilinç boyutu 90 derecelik dönüslerle ayrilmistir.
MARIE : Simdi böylece bilinç degisikligini mi deneyimliyoruz?
DRUNVALO: Bana göre biz 90 derecelik dönüsü ya 1998 ya da 1999’da gerçeklestirdik ve gelecekte dahasini yapacagimizi umuyorum. 98-99’da olan dünya için görünmez durumdaydi. Oldugunu farketmedik. Ama gelecektekileri farkindalikla yapacagiz ve yaptigimizi bilerek, ama yine de bu Yeryüzü’ne -Toprak Ana- bagli, onun bizim hakkimizda verecegi kararlara bagli.
MARIE: Mars. Suyu bol gezegen olarak bilindiginden Mars için çok büyük paralar ve patlamalar planlandiginin sinyalleri var. Marsa uzay patlamasi hakkinda ne düsünüyorsunuz?
DRUNVALO: 1984’te Thoth’un Mars hakkinda dediklerini konusmustuk. Mars okyanuslarla kapli, organik yapisi, vs ile dünyaya çok benzeyen bir yerdi. Sonra savas geçirdiler ve atmosferleri yok oldu, dolayisiyle suyun büyük kismi da buharlasti. Bu bir milyon yildan biraz daha az bir zaman önceydi. 900 küsurlarda. Uzun süre bilim adamlari bize Mars’ta su olmadigini söylediler ama simdi giderek daha çok su buluyorlar. Mars’ta yasayan görece küçük nüfus için yeteri kadar ve süresiz yetecek su var. Mars ayni zamanda simdi çok hizli biçimde atmosfer olusturuyor. Bilim adamlarinin da kanitlayabilecekleri gibi geçmis birkaç yil içinde atmosfer yogunlugunu ikiye katladi.
MARIE: Insanlik olarak atmamiz gereken bir sonraki en dogal adim nedir, bu konuda ne hissediyorsunuz?
DRUNVALO: Insanligin ne yapabilecegi konusunda bir çok olasilik var. Gelecekte bir zaman tüm indigo çocuklar ve ruhsal çocuklar bir araya gelerek tek varlik gibi bütünlesip kontrolu ellerine geçirecekler ve her seyi degistirecekler. Dünyanin bütün ülkelerinden milyonlarca çocuk.. Diger alternatiflerin arasinda bunun dogal bir gelisim ve adim oldugunu düsünüyorum. Bir sonraki adimin ne oldugunu söylemeyi istedigimden emin degilim, çünkü tüm olasiliklarin tipki akarsu gibi akislarini görmeyi isterim. Gördüklerimi, dünyanin bir sonraki adimi diye programlamak istemem. Böylece bu soruyu çok iyi yanitlayamayacagim. Insanligin bütününün tam ve kusursuz olduguna inaniyorum. Öyle görünüyor olsa da hatali, yanlis hiçbir sey yok. Sadece bir biçimden bir baska yapilanmaya ve baska bir bilince dogru degisiklik söz konusu ve bunun da kaotik bir ortam yaratmasi son derece dogal. Her sey oldugu haliyle dogal biçimde, biz bir kaosun ortasindayiz simdi ve sonunda yeni yapimizi olusturacagiz. Bu yeni yapilanmada yüksek bilince ulasip henüz yükselmedigimiz kosulda da baris, uyum ve denge içinde olacagimiza inaniyorum. Daha önemlisi içimizdeki inançtir. Yasadigimiz kaostan bizi çikaracak olanin her birimizin yüregindeki sevgi oldugunu bilmeliyiz. Kaos içinden geçmeden hiçbir sekilde politik, sosyal veya fiziksel yapinin veya bir baskasinin disindaki daha farkli bir yapiya geçemezsiniz. Bu tamamen imkansiz bir durumdur. Cymatik videolara bakin, ses ne zaman devrededir, birinden digerine ne zaman geçer? Bir baska tarafa geçmek için hep kaotik bir yoldan da geçmelidir. Yani kaos kötü bir durum olmayip dönüsmenin ortasidir. Hint anlayisina göre iste bu nedenle Tanri Shiva vardir. O kaos, degisiklik ve yenilenmenin tanrisidir. Hepsi bir döngünün parçalari. Yanlis hiçbir sey yok. Simdi kaos yasiyoruz. O yanlis degil. Sonunda diger tarafa ulasacagiz ve her sey çok güzel olacak.
MARIE : Dün Incil Sifresi’nden söz ettiniz. Tevrat’ta degisen 19 kelimeden ve deneyimini tamamladigimiz bes tanesinden söz edebilir misiniz?
DRUNVALO: 19 kelime degil, ama melekler önceden çok hizli biçimde numaralarin yerlerini bana gösterdiler – zaman ve mekan için çok özel anlar- Yeryüzü’nde belirli insanlarin yürekleri, zihinleri ve bedenleriyle bir araya gelip tarihin yazgisini ne zaman degistirecekleri gösterildi. Önce kaç tane an oldugundan emin degildim; 17, 18, 19 veya 20 olabilirdi. Simdi kesinlikle 19 oldugunu biliyorum ve bunlarin besi üzerinde durdugumuzu hatirliyorum. Sonrasi 14 veya daha az olmali çünkü bir kismi zaten olmus bitmis durumda. 14 veya daha az sayidaki anlarda bir araya gelecek belirli gruplar bizim tam bir kaosa girip bunun sonucu olarak da baska yöne veya evrenin paraleline yönlenmemizi ve böylece kozmik DNA’ya göre veya Tanri’nin olmamizi planladigi yerde bulunmuyor olmamizi engellemis olacak.
Marie: Önceki görüsmemizde Israilli çocuklarin ilk hareketi yaptiklarini söylemistiniz, ikincisi Kosova mi? DRUNVALO: Ilki Kudüs’e atom bombasi atilmasiyla ilgiliydi ve 12 Israilli çocuk onu durdurdu. Kosova, 3ncü Dünya Savasi’na adim olarak niyetlenilmis bir durumdu, ama Almanlar onu degistirdiler. Onun hemen ardindan Rusya’da Çeçenistan geldi. Müslüman topluluklarin cihat planlariyla 3. Dünya Savasi çikacakti. Ama Rus halki bir araya gelip bunu durdurdu. Tüm dünya ülkeleri buna katilacakti. Kolombiya’da ortaya çikacak savasi Güney Amerika’daki Sili’lilerin durdurmaya hazirlandiklarini biliyorum. Dünyanin her yerinde etkileyici nedenler var. 18 Subat 2013’ten önce bunlarin üstesinden gelecegiz. Marie: Yerküre etrafinda yeni bir atmosfer olusturuyoruz (günes patlamalari nedeniyle?) bu size ne ifade ediyor? Yeni atmosferin sebebinin günes patlamalari oldugunu bilmiyoruz. Hepimizin bildigi bir sey var ki o da Yerküre etrafinda atmosferde daha önce hiç var olmamis, ya da bizim haberimiz olmamis (simdi artik olusumunu tamamlamis) yeni bir tabakanin bulunmasi. Bu durum Moskova Ulusal Bilimler Akademisi tarafindan dünyaya bildirildi. 1968’de aya gittigimizde orda olmayan bir atmosfer de simdi ay etrafinda var. Bu 6.000 km derinligindeki atmosferi Ruslar kesfetti. Hangi malzemeden, neden yapildigini bile söylediler ama o bilgi simdi önümde degil. Tüm günes sisteminde bir degisiklik söz konusu.
Marie: Günesin hidrojenden helyuma dönüstügünü belirtmistiniz?
DRUNVALO: Evet bu belgelendi, ama henüz bu noktada bu belgeler anlasilmis degil. Bilim adamlarinin günes sisteminde olagelen muazzam degisikliklerin milyonlarca, milyonlarca yil gibi bir sürede tamamlanmasini beklemeleri çok anlasilir bir durum, ancak hepsi 30 yildan daha az bir sürede olup bitiyor. Bunun bizi nasil etkileyecegini bilmiyorum. Nelerden etkilenebilirizin spekülasyonunu yapar durumdayiz. Bunlar daha önce hiç görülmemis degisiklikler. Daha bir çogu var, The Spirit of Ma’at (Ma’at’in Ruhu)’nda okuyabilirsiniz. Bilgileri çok iyi arastirip çok dikkatli belgeledik.
Marie: Sili’de 125,000 nüfuslu bir sehirde dogal olarak ozon kalmayacagini söylediniz. Bu bir çözüm mü? Ne yapabiliriz?
DRUNVALO: Orda ozon yok ve güney kutbundaki ozon deligi genisliyor ve Sili’nin güney ucuna yayilmis durumda. Böylece Punta Arenas günesin ultraviyole radyasyonunun direkt etkisi altinda. Kimse ne yapacagini bilmiyor. Sili hükümeti tüm dünyanin buna bir önlem almasini isteyerek Birlesmis Milletler’e basvurdu. Ancak sehri bosaltmaktan baska yapacak bir sey yok. Bu noktada ne yapildigini da bilmiyorum. Birlesmis Milletler ne yapilacagini bulmaya çalisiyor ama henüz bir çözüme ulasmis degil.
Marie: Bu daha da kötülesebilir bir durum… ve dünyanin herhangi bir yerinde de olabilir?
DRUNVALO: Su anda güney kutbu tamamen bu durumda. Yeni Zelanda etkilenmeye basladi ve Avustralya’nin güneyindeki insanlar dengelerini yitirmis haldeler. Dünyanin her yerinde delikler var. Isveç peyniri gibiler. Her yil gelir, her yil degisirler ve insanlari bu ultraviyoleyle etkilerler. Hükümetler de bunlarin tam bulunduklari yerleri bilmekteler ama seçilip basa gelmelerindeki kosul, halktan bunu gizleyip karmasaya sebep olmamak sanirim.
Marie: Örnegin, geçen aksam yaptigimiz Kogi meditasyonu bu sorunu çözmede yardimci olabilir mi?
DRUNVALO: Olabilirdi. Samanizmin çok uzun zaman önce sözünü ettigi gibi eger yeni bir düsü yürekten düsler, bu yolla nasil yaratma süreciyle baglanti kuracagimizi ögrenirsek disardan görüneni farklilastirabiliriz, tipki simdi benim dikkatimin o yerde olmasi gibi.
Marie: Yani birlikte-yaratmak yürekten mi olur?
DRUNVALO: Evet. Tanri’yla birlikte ve yürekten yaratmanin bir yolu vardir ve bilimseldir. Nasil yapilacagi çok bellidir, açiktir ama yaratmanin nasil gerçeklestigi kismi bilimsel degildir, çünkü disidir ve içinde mantik yoktur. Bu noktada nasil oldugunu bilmiyorum. Üzerinde çalismakta oldugum kendi anlayis sinirlarimin disinda kaliyor bu kisim, izin verirseniz birkaç ay içinde size açiklayabilirim. Simdi “Yüregin içinde Yasamak” isimli bir kitap yaziyorum. Bu bu tür bilgileri açiklayan üçüncü kitap olacak ve bizim buldugumuz teknikle yüregin içine nasil girileceginin, tüm bunlara nasil ulasilacaginin yollarini gösteriyor.
Marie: Gezegenimizdeki girdaplarin tersine döndügünü söylemistiniz. Bu bizi nasil etkiliyor?
DRUNVALO: Gregg Braden bana son 2-2,5 haftadir Yeryüzü’ndeki manyetik kutuplarin tersine dönmeye basladiklarini söyledi. Geriye dönüp arastirmaliyim. Dünyadaki saygin dergilerden biri olan Nature (Doga) dergisinde ve diger bir çoklarinda yer almis, çünkü bu Dünya’nin hiç yasamadigi en büyük manyetik alan degisikligiymis. Simdi eve dönüp kisisel olarak arastiracagim ve bulgularimi The Spirit of Ma’at (Ma’at Ruhu) dergisinde açiklayacagim.
Marie: Farkli boyutlarin tanimlanmasiyla ilgili sorun yasiyorum. Tanri’nin 13., yeryüzünde hala çalisan bazi üstatlarin 9. boyutta olduklarini düsünüyordum. Ama bizim 4. boyuta girmekte oldugumuzu, 5. boyuta geldigimizde bedenlerimizi birakacagimizi söylediniz.?
DRUNVALO: Boyutlar kromatik teraziye göre hareket ederler. Hareket etmelerinin baska yollari da vardir, ama onlar hakkinda konusmak bile istemem. Ama dünyaya genel baktgimizda 144 temel boyut vardir. Her birinin içinde 12 büyük, 12 küçükle 12×12= 144 büyük ve küçük boyut demektir ki bunlar evrenlerin oktavinda bulunurlar her bir oktav arasinda büyük bir duvar ya da bosluk bulunur ve bu kendini bütünüyle tekrarlar. Bu bir oktavdan digerine geçen müzik parçasi gibidir. Ben sahsen bir oktav yukari çikip tekrar bu düsük oktava dönüyorum.
Marie: Peki söylendigine göre simdi biz 4. boyuttayiz ve 5’e ulasmak üzere miyiz, yoksa 3. boyutta oktav mi konusuyoruz?
DRUNVALO: Hayir, her ne kadar her bir boyutun içinde bir oktav olsa da, boyutun içindeki oktavdan degil, 3. boyut içinde bu notalardan yukari 4. boyuta kadar gidersin. 3. Boyut, yogunluk boyutudur. – Çok çok yogundur, masaya, her seye vurabilirsin. Serttir, ama 4. Boyuta geçtiginde genelde enerji ve küçük maddeler vardir. Orda da hala atomlardan olusmus sekiller vardir. Atomlar büyük mesafelerde oldugundan 4. Boyut maddeleri 3. Boyut maddesi olan masanin içinden geçip gidecektir. Ama her sey burdaki gibi göründügünden 4. Boyutta oldugunuzu bilmezsiniz. Bilincinize bagli olarak maddeler yine kati formda görünürler. Hala bu boyutta bedenler vardir, ama 5. Boyutta artik alistigimiz biçimde sekil ve görünüs yoktur ve bilinç genisleyerek her sey haline gelir. Artik bedensel sinirlama yoktur, onun yerine kisi tüm yaratilis haline gelir. Bu “her sey olma”nin birbirinden farkli ve öz kaynaga yönelmis 100.000 basamagi vardir.
Marie: Meksiko City’nin üstündeki plazma gemiden söz edebilir miyiz?
DRUNVALO: Bir gemi degil. Onlardan bir çok var. Plazma gemileri olarak adlandiriliyorlar. Hafif gemiler. Kati degil. Onlara vuramazsiniz, hafifler, lav gibi görünüyorlar. Portakal rengindeler ve parlaklar. Onlarin iyice yakinina gitmemize izin verdiler. Yillarca insanlarin bana gelip onlarla birlikte çektirdikleri fotograflari ve videolari gösterdiklerini biliyorum. Mexico City’nin güneyindeki ve son bir kaç yildir aktif olan Popocatépetl Yanardagi’ndan (kisaca El Popo) geliyorlar. Yanardag aktif degilken Meksikali’lar onlari daga tirmanirken görmüsler. Birinci elden isittigime göre her gün, bazan her saat basi volkana girip çikiyorlarmis. Volkan lav püskürtmeye baslayinca gemiler o gölden çikmaya ve simdi de kayanin içinden çikip her yere yayilmaya basladilar. Onlari bir çok insan gördü, yöreye gitseniz herkes onlari El Popo bölgesinde gördügünü söyleyecek. Carlos Diaz isimli bir adam gemilerinde bulundugunu söylüyor. 1,5 yil kadar önce Carlos onlarin gemilerindeyken ondan bu bilgiyi bana vermesini söylemisler. Sonra bir yil kadar önce biz Meksiko City’de karsilastik. Carlos gemiyle ilgili, gemide yürürken, onlarla konusurken , hatta onlarin mahremiyetlerini de içeren 1.800 fotograf ve 250 saatlik videoyla birlikteydi. Videolari izledim, varliklar hayret vericiydi dogrusu. Yapilari Almanya’da bilgisayarlarda incelenip gemilerin ne oldugu arastirildi. Yasayan, canli hücreler olduklari anlasildi. Bu yolla belirebiliyorlar. Birbirlerine dogru yürüdüklerinde isik gibi görünüyorlar. Gemiye bindiklerinde gemi büyüyor, genisliyor. Indiklerinde gemi küçülüyor. Geminin yerden 400 m kadar yükselisi, sonra iki gemiye ayrilisi, onlarin farkli yönlere gidisleri ve havada tekrar çarpisacakmis gibi olurken tek bir gemi haline dönüsmelerinin hepsi videoya çekilmis durumda. Merkabah düzeyinde yasiyorlar, gemi degiller. Merkabah’in isik alanlarinda yasiyorlar. Carlos, onlarin gemilerinden birine binmeme itirazlari olmayacagini söyleyince hiç degilse ben de sahitlik ederim diye düsündüm. Önemli Görüntüler almak üzere diger bir çok kisiyle birlikte filmin çevrilecegi yere gittik. Ve Carlos Papa’yi görmeye gitti -onun ricasi üzerine- bu belirli konuyu konusmak üzere. Carlos geri geldiginde, papanin bizimle konusmayi reddettigini söyledi. Telefon etmek, e-mail yollamak, hiçbir sey yok. Ne oldugunu anlamiyorduk. Sonunda Meksiko’dan birini yollayarak bizimle görüsemeyecegini çünkü aile fertlerinden birinin ya da fertlerinin insan gibi görünenler tarafindan kaçirildigini ve benimle iletisime geçerse ailenin kalaninin öldürülecegi tehdidini aldigini söyledi. Böylece bizim yapabilecegimiz pek bir sey yoktu. Bundan sonraki gelismeyi beklemeye koyulduk. Burda Amerika Birlesik Devletleri’nde de bir çok insan onlarin yer altindan çiktiklarini görmüstü. Onlarin büyük çogunlugunu biliyoruz. Uzun zaman önce insanlarinkinden farkli bedenlerle ama benzer anlayis ve teknolojiyle yeryüzünde yasadiklarini biliyoruz. Gelistirdikleri ve bizimkine benzer teknoloji nerdeyse dünyayi öldürüyordu. Dünya ölecekti. E.T. irkinin uzaydan nasil geldiklerini bize anlattilar, gelip onlara kendileri hakkinda bilgi vermislerdi. Bu bilgiyle bu varliklar hizla evrimlestiler ve isik olup Yerkürenin içine girdiler. Peki onlar nerden geliyorlardi? Onlar gerçekten E.T. degil, dünya varliklariydi. Yerkabugunun içinde büyük portakal renkli , boyutlu keselerde yasiyorlar ve onlar bizim evrimlesme sürecimizin bir parçasini olusturmaktalar. Burda olma nedenlerini bir zamanlar E.T.’nin onlar için gelme nedeniyle ayni oldugunu söylüyorlar – bize bir sey anlatmak için burdalar. Söylediklerini dinledigimizde degisip dönüsecek, sorunlarimizin hepsini çözüp devam edebilecegiz. Bunu anlatmalarinin tek nedeni bu. Hiç degilse böyle ifade ediyorlar. Onlara güveniyorum. Onlarin gerçek olduklarina inaniyorum.