- Koşulsuz Sevgi - https://www.kosulsuz-sevgi.com -

Görünmeyen Nöroloji : “Ağrı Neden Acı Verir ?”

Deepak Chopra

Son zamanlarda Richard Thomas tarafından sorulan basit, ama kafa karıştırıcı bir soruyu ele almak istiyorum : Ağrı neden acı verir ? O, beyinin etkinliğinin sadece elektromanyetik ve kimyasal reaksiyonlardan oluştuğu gerçeğini işaret ediyor. Bir çevrede, elektrik türbininde veya test tüpünde aynı şekilde gerçekleşen bu zararsız olaylar, acı verici bir şey olarak kaydediliyor ?

Veya daha büyük soruyu sormak : Evrenin ham verileri beyin tarafından tamamen içgörü ve seslerle dolu bir dünyaya nasıl dönüştürülüyor ? Bu soruyu yanıtlamak için, şu anda nörolojideki açıklamaların ötesine gitmemiz gerekir, ancak bu, mistik derin düşüncelerin topraklarına gittiğimizi söylerken, aynı şey değildir.

Her Doğu geleneğinde, sinir sistemine paralel olan “süptil beden”in bazı versiyonları vardır. Onlar nöroloji uygulamadıkları için, Çin’in ve Hindistan’in kadim bilgeleri sinirleri göremiyordu, araştırmalarını sübjektif olarak yönetiyorlardı. Bedene farkındalığın derin bir durumundan bakarak, bilinçliliğin veya yaşam gücünün sayısız kanallarının her yere yayıldığını, anatominin her parçasını bağladığını, her dokuyu canlandırdığını gördüler. Onlara göre, yaşam gücü (Chi veya Prana) ve bilinçlilik arasında çok büyük bir fark yoktur. Birinin aktığı yere, diğeri de akar.

Bu görünmez nöroloji, ağrının neden acı verdiği sorusunu kolayca yanıtlar : Eğer her şey derin bir seviyede bilinçli ise, o zaman “ham (işlenmemiş)” veya bilinçsiz veriler yoktur. Nöral impalsların düşüncelere ve hislere dönüşümü sadece objeden sübjeye bir bükülme (dönüş) idi. Bilinçlilik hem gözleyene hem de gözlenene nüfuz eder.

Modern bilimde, nöroloji eşdeğer bir yanıt bulmaya yakınlaşmadı, çünkü sübjektifliğin yadsımasında ve sadece gözlenebilir beyin aktivitesine güveninde, nöroloji sübje ve objenin iki alanı arasında arayüzey sağlamıyor. Beyni besleyen glükoz molekülleri ve onu dolduran düşünce fırtınası arasında sabitlenmesi, aşılmaz bir vadidir.

Sinirlerin ağrıyı nasıl ilettiğini bildiğimiz kesinlikle doğrudur. Bu sinyalleri kimyasal ve elektriksel bileşenlere dönüştürebiliriz. Sinyallaerin beyinde işlenmek için nereye gittiğini izleyebiliriz. Ancak, bu spesifikliğin hiç biri sorunun seviyesine gitmez. Herhangi bir kimyasal, sübjektif bir olaya hangi şekilde dönüşür ?

Size bir benzetme sunayım : Bir araba bir telefon direğine çarparsa, gerçekleşen şeyin açıklaması materyal olabilir. Bir motor tamircisi arabanın hareketli parçalarının nasıl işlediğini analiz edebilir. Bir nörolojist belki bir gün motor kortekste işleyen tüm süreçleri analiz edebilir. Eğer kaza mekanik bir nedenden olduysa – direksiyon sisteminde bir hata veya beyinde alkol – her şey tamam ve iyidir. Ancak, bu durumda belki şoför intihar etmek istedi. Sübjektif bir niyeti vardı ve kimyasal analizler ve materyal parçalar bu yanıta sahip değildir. Beyin seviyesinde değil, zihin seviyesinde nelerin olduğunu bilmek zorundasınız.

Bu, bilinçliliği bilime getirmenin en iyi şansına sahip olduğumuz tek alandır, çünkü akupunktur veya Ayurvedanın altında yatan görünmez nöroloji sonuçlar üretir. Bu gösterilebilirdir ve şimdi bir çok kanıtlara sahibiz. ( Bu engin alana çeşitli kitaplarda değindim, yüzlerce başka yazarlar ve nitelikli uygulayıcılar da anlatıyorlar)

Bir akupunktur iğnesi süptil bedene nüfuz etmek ve onu canlandırmak için kullanılır. Süptil bedeni inkar eden son zamanlardaki açıklamalar, onun yerine sinir giriş kapıları ve diğer fiziksel fenomenlerden sözeder. Bu, kadim bilgeleri rahatsız etmez ; onlar objektifliği, sübjektiflik ile değiştirmezler, ikisini birleştirirler. Ayurvedada, srotas olarak bilinen süptil sinirler, materyal seviyedeki fiziksel sinirlerdir, aynen fiziksel kalbin göğsün ortasında yerleşik duygusal ve enerji merkezinin materyal ifadesi olduğu gibi.

Eğer süptil beden kavramı Batı düşüncesine daha fazla giriş yolu bulursa, genetik için ve zihin ve bedenin tüm alan için dev bir anlam taşır. Ancak şu an için,bu, yabancı bir kavram olarak algılanıyor – ve bundan dolayı biri olağan küçük görmeye ve şüpheciliğe açık, diğeri kanıtların yavaş gelgitinin yükselmeye devam etmesini bekliyor.