- Koşulsuz Sevgi - https://www.kosulsuz-sevgi.com -

ENERJİ IZGARALARI İLE İLGİLİ RUS TEORİSİ

Bu dergide bir yerlerde dünyayı çevreleyen ve stratosfere uzanan manyetik kuvvet hatlarından bahsettik – Kutsal Siteler bu hatlar boyunca inşa edilmiş. Ama bu enerji konfigürasyonları oraya nasıl ulaşmış? Ve neden o formu almışlar?

Kostya Kovalenko bize üç Rus bilim adamının ilginç bir teori ortaya koyduğunu anlatıyor.

Bu teori önce eski Sovyeler Birliğinde bir dergi olan Technika – Molodezhi’de göründü, Kostya’ya göre “garip materyallerin yayınlanmasına izin verilmişti.” Baş editör Zakharchenko ayrıca evyapımı uçaklar ve arabalar gibi şeyler geliştiren mucitleri destekliyordu.

Bu makalenin yazarı, yıllarca süren araştırmalarına dayanarak, Dünya ızgarasının merkezi, kristalin bir çekirdekten gelen yayınımlara dayandığı sonucuna vardı.

İşte Kostya’nın onların bulguları ile ilgili çok ilginç raporu.

Merkezi Kristal

10 yıldır, Makarov, Morozov ve Goncharov Dünyanın çekirdeğini gezegende olup bitenleri etkileyen büyüyen bir kristal olarak görme fikrini keşfetti.

Bu kristalin ışınlarının – onun güç alanının – Dünyanın yüzeyinde bir icosahedron veya 20 – kenarlı şekil, ve dodecahedron ya da 12 – kenarlı şeklin ortaya çıkmasına neden olduğunu keşfettiler. Yazarlar 62 zirvesi olan bu figürlerin bir çok olağandışı fenomeni açıklayabilen özel niteliklere sahip olduğunu teorize ediyor.

Kadim kültürler ve üçgenler

Hintlilerin Mahabharata’sı, kadim Çin ilahileri, Platonik felsefe ve Rus folklorü gibi kadim sözel ve yazılı kaynaklar, Dünyanın yüzeyinin üçgen bölünmelerinden bahseder. “Kristal Işınlar” makalesinin yazarları, bunun belli gerçek kara bölümlerinin üçgen parçalara yansıması olabileceğini tahmin ediyor.

Yazarlar, eğer yerküreye ait en büyük ve en tanınmış uygarlıkların merkezlerini işaretlerseniz, bu işaretlerin Dünyanın kutupları ve ekvator ile ilişkili olduğu bir sistemi fark edeceğinizi iddia ediyor. Böylece, örneğin, Protoindian veya Hindu – öncesi uygarlığın merkezi (alttaki şekilde 12 nci düğüm) ve Pasifik okyanusu kültürünün Paskalya Adası ( düğüm 47), her ikisi de 27 nci enlemde yerleşiktir – biri kuzey, biri güneyde. Bu iki bölge yeryüzünün aksi taraflarında bulunur.

Mohenjo-Daro’yu Kuzey Kutbundan ayıran aynı mesafe, ayrıca Paskalya Adasını güney Kutbundan ayırır. Ve Giza piramitlerini (1) ve Mohenjo-Daro’yu (12) birleştiren çizgi o uzunluğun yarısıdır.

Kostya Kovalenko

Eğer bu hattı aynı mesafede Batıya doğru (20 nci düğüme) izlersek, uçları (12, 20 nci düğümler) Kuzey Kutbu ile birleştirir, elde ettiğimiz şey Dünyanın yüzeyinde dev, eşkenar bir üçgendir!

Makalede, eşkenar üçgenlerin Neolitik zamanlardan başlayan bir çok yerde ortaya çıktığı not ediliyor. Bazen daha büyük üçgen 4 veya 9 tane eşit, daha küçük üçgene bölünüyor.

Kuzey Afrika’nın Berbero-Tuareg uygarlığı, kayalar üzerindeki kadim resimleri ile inşa ettiğimiz ilk üçgenin batı düğümünde (20) yerleşiktir. Bu üçgenin yanlarının merkez noktaları Mısır (1), Kelt – Iberya (11) ve Büyük Ob (3) kültürlerini işaret ediyor. Üçgenin merkezinde kadim Avrupa zirai uygarlığı, Tripoli kültürünün bağlantı noktasını görüyoruz (2). Daha sonra bu alan Kiev şehrinin etrafında Slav ırka ait toprakların merkezi oldu.

Yazarlar, tüm Dünya yüzeyini, bir icosahedron yaratmak için aynı boyutta 20 üçgen ile tamamen kaplayabileceklerini keşfettiler! Hemen hemen tüm kadim kültür merkezleri sistem düğümlerinde oluşturulmuş – üçgenlerin tepesinde, tepe noktalarının yarısında veya üçgenlerin yanlarının tam merkezinde: Paskalya Adası (47), Polinezya kültürünün merkezi bir Tahiti adası (31), Peru (35), Güney – Batı Afrikada Dragon Dağları ve Avustralya kültürünün kadim merkezi, Arnhem Land (27) bu modeli takip edenler arasındadır.

Kristal Dünya modeli

Yazarlar, dodecahedronların garip arkeolojik bulgularını (aşağıdaki figüre bakın) işittikleri zaman çok etkilendiklerini söylüyorlar –M.S. 4 ncü yüzyıl tarihli olan bir tanesi Vietnam’da bulundu ve Roma İmparatorluğu zamanından kalan diğeri Alplerde bulundu. Fasetlerinde delikler vardı ve uçlarında küçük küreler vardı.

Eğer komşu üçgenlerin merkezlerini birleştirirsek, böyle bir dodecahedron elde ederiz – 12 beşgenden yapılmış bir gövde. Yazarlar, bu garip arkeolojik nesnelerin Dünyanın güç sisteminin modelleri olduğunu ve dodecahedronun ve icosahedronun özel noktalarının Dünyanın yüzey alanlarına karşılık geldiğini ve o alanlara belli nitelikler verdiğini tahmin ediyorlar.

Alttaki figürün alt imgesinde, yazarların önerdiği ‘Icosa-Dodecahedron Dünya Sistemi’nin [IDES] neye benzediğini görebilirsiniz.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Kaşifler aşağıdaki fenomenin bu teoriyi desteklediğini keşfettiler:

 

Rusya, Sibirya, Afrika, Kanada, Grönland ve Kuzey Amerikanın bazı bölümlerinde ve Atlantik’te üç yerde alçak arazili bölgelerle bölünmüş olan kadim jeolojik platformlar vardır. Hepsi üçgen icosahedron fasetlere uygundur. Bu platformları bölen geosynclinal alanlar üçgenler arasındaki kenarlar boyunca ilerler.

Okyanustaki sualtı dağ sırtları ve Dünyanın kabuk kırılmaları genellikle icosahedron kaburgalara paralel gider. Bu, Orta – Atlantik dizisinin büyük kısmı, Arktik okyanustaki Lomonosov sırtı, Antarktik etrafındaki su altı diziler, Hint Okyanusundaki Owen Break bölgesinde, Alaska’da Anchorage – Pradho – Bay Kırığında’te, Fas’tan Pakistan’a kadar giden dev kırıkta (20 – 12) görünebilir.

Sismik ve volkanik tezahürler genellikle sistem düğümleri ve kaburgalarında gerçekleşir.
Bazı ‘IDES’ düğümlerinin etrafında 300 km çapında yüzey halka oluşumları vardır (20 – Fas, 18 – Bahamalar, 17 – Kaliforniya) veya bulut halka oluşumları ( 21 – Sudan, 23 – Hint Okyanusundaki Chagos archipelago, 26 – Endonezya’da Makassar Strait).
Manyetik alan anormallikleri olan tüm dünya bölgelerinin merkezleri üçgen merkezlerine düşer (4,6,8,54,29), Brezilya anomalisi hariç, bunun merkezi (49) beşgenin merkezine denk düşer. Her manyetik anomali bir ‘IDES’ üçgenine eşit bir alanda gerçekleşir.
Maksimum ve minimum atmosfer basıncının merkezleri de ‘IDES’ düğümlerinde yerleşiktir (4,6,10,12,19,27,42,44,46,48,50). IDES üçgenlerini tekrarlayan dev üçgenler üst atmosferik katmanlardaki hava akımlarını gösteren meteorolojik haritalarda görülür. Okyanus akıntılarının bir çok dev vorteksleri, atmosferik basınç merkezleri ile sıkça çakışan sistem düğümleri etrafında işler.

Ayrıca, dünyanın en büyük mineral ve petrol yataklarının IDES düğümleri ve kaburgalarına doğru olan özel yönlerde yattığı görülebilir. Demir, nikel ve bakır dodecahedron kaburga ve düğümlerin yakınında yoğunlaşmaya eğilim gösterirken, petrol, uranyum ve elmas icosahedron kaburga ve düğümlerde yoğunlaşır.

İcosahedron kaburga ve düğümlerin yakınındaki petrol örnekleri, Kuzey Denizinin petrol alanları (11), Rusya’da Tyumen bölgesi (3), Kuzey Afrika ve Arabistan ( kaburga 20 – 12) (alttaki resme bakın), Kaliforniya – Meksiko Körfezinin kuzeyi (kaburga 17 – 18), Alaska (7), Gabon – Nijerya (40) ve Venezuella. Ayrıca, Gabon’daki (40) uranyum yataklarını ve Güney Afrikadaki (41) uranyum ve elmas yataklarını not edin.

Demir – manganez yatakları orta – okyanus kaburgalarında görülebilir ve Ukrayna’da Kirovograd ve Rusya’da Kursk yakınındaki sistem kaburgaları boyunca metal cevheri yatakları vardır. Altmeridyen cevher bölgesi Moğolistandaki Erdenet’te mevcuttur – Baykal – Okhotsky cevher kuşağı boyunca ilerleyen sistem kaburgası.

Biosfer üzerindeki etki

Özel jeo – kimyasal niteliklere sahip deva bölgelerin varlığı – toprakta bazı mikroelementlerin (mineraller) çok az veya çok fazla olması ile – doğal seçim işlemini daha dayanıklı kılmak için koşulları yaratır.

Eski SSCB topraklarındaki en büyük jeokimyasal alanlardan ikisi, “Avrupa” (2) ve “Asya” (4) üçgenlerinin merkezleri ile kesişir. Birinci bölgenin topraklarında kobalt ve bakır eksikliği vardır, ikinci alanda iyot eksiktir – bu, o biyo – jeokimyasal eyaletlerdeki bitki ve hayvanların yaşamlarını etkiler.

Avrupa – Asya’daki son buzul çağı zamanında, bitki yaşamı 2,3,4 ve 5 düğümlerine karşılık gelen bazı güvenli bölgelerde korundu.

Buzullar eridikten sonra, kozalaklı ağaç ve kışın yaprak döken ağaç ormanları, dodecahedron kaburgalar boyunca olan o noktalardan büyümeye başladılar.

Makalenin yazarları, bitki yaşamının kaynaklandığı küresel merkezlerin 17, 36, 41 sistem düğümleri ile kesiştiğini gördüler ve bir çok bilim adamı 1972’de “doğal nükleer bir reaktörün” keşfedildiği Gabon’daki 40 ncı düğümün biyosferi büyük ölçüde etkilediğine inanıyor.

Kuşlar kışı geçirmek için güneye uçtukları zaman, uçuş yönlerinin direkt olarak sistem düğümlerine gittiğini not etmek ilginçtir!

http://www.spiritofmaat.com/archive/nov2/thegrids.htm
(ÇEVİRİ; Saffet Güler)