LOTUS ÇİÇEĞİ UYGULAMASI

Yazdır Yazdır 

Igor Mihailovic Danilov

“Ruhsal doğa, kelimenin geniş anlamında Sevginin gücüyle üretilen düşüncelerdir. Hayvan doğası beden, içgüdülerimiz, reflekslerimiz, megolamanya, tamamen materyal çıkarlar ile tüketilen arzular hakkındaki düşüncelerdir.”

“İnsan ruhsal ve hayvan doğasının karmaşık sentezidir. Zihninizde, Tanrıdan gelen doğadan çok hayvan doğasının var olması acınacak şeydir.. Geçen gün düşünüyordum ve hayvan doğanızın size çok ağır gelmemesi için, size bu iki doğanızı dengelemenize yardımcı olacak kadim bir uygulama vermeye karar verdim. Bu uygulama insanların var olması kadar uzun süre var oldu. Bu ruhsal uygulama sadece kendi üzerinizde, kendi düşünceleriniz üzerinde çalışmak için değildir, aynı zamanda, çok önemli olan şey, ruhunuzun uyanması içindir de. Hayat ile ilgili olarak, bu dinamik bir meditasyon ile karşılaştırılabilir, çünkü bu devamlı, süregiden bir uygulamadır, insanın nerede olduğuna veya ne yaptığına bakmaksızın. Bu insanın bir parçası her zaman bu haldedir, etrafında ve içinde gerçekleşen her şeyi kontrol eder.

“Bu ruhsal uygulamaya ‘Lotus Çiçeği’ adı verilir. İçinizde, solar pleksus bölgesinde bir lotus tohumu ektiğinizi hayal edin. Ve bu küçük tohum, pozitif düşünceleriniz ile üretilen Sevginin gücü sayesinde içinizde büyüyor. Böylece, bu çiçeğin büyümesini kontrol ederek, sürekli şekilde kafanızda dolanan negatif düşüncelerden kurtulursunuz.

“Sadece düşüncelerinizi dikkatle izleyin. İnsanlar farklı çatışma durumlarını gözlerinde canlandırarak, geçmişin negatif anılarını hatırlayarak çok fazla zaman harcarlar, birileriyle kavga ettiklerini hayal ederler, birine bir şeyleri kanıtlamaya çalıştıklarını, birini nasıl aldattıklarını veya misilleme yaptıklarını imgelerler. Hastalıklarını, materyal yoksunluklarını vs düşünürler. Bu, zihinlerinde her zaman negatif düşüncelerin karmaşasını sürdürdükleri anlamına gelir.

“Ve burada, içsel kontrol ile tüm bu negatif düşüncelerden isteyerek kurtulursunuz. Zihninizde ne kadar çok sıkça pozitif bir imge taşırsanız, Sevginin tohumu o kadar hızlı büyür. Başlangıçta, bir tohumun büyümeye başladığını ve küçük bir sapın ortaya çıktığını imgelersiniz. Sonra o büyümeye başlar, sapta yapraklar ortaya çıkar, sonra küçük bir çiçek goncası gelir. Ve sonunda, onu Sevginin gücüyle daha da çok besleyerek, gonca çiçek açar, bir lotus çiçeğine dönüşür. Lotus ilk önce altın renktedir, ama büyüdükçe, göz kamaştırıcı beyaz olur.”

“Onun büyümesi ne kadar zaman alır?”

“Aslında, bu size bağlı. Bazı insanların onu büyütmeleri için yıllara ihtiyaçları vardır, diğerleri sadece aylar sürer, başkaları için günler sürer veya hatta anında büyür. Hepsi kişinin arzusuna ve gösterdiği çabaya bağlıdır. Solmaması veya ölmemesi için, insan bu çiçeği sadece büyütmemeli, aynı zamanda Sevgisinin gücüyle onu sürekli olarak desteklemelidir. İnsan yetiştirmenin bu sürekli hissini bilinçaltı seviyesinde veya daha iyi ifadeyle kontrol edilebilir, uzaktan bilinç ile sürdürür. Bu küçük çiçeğe ne kadar çok Sevgi verirseniz, yani, onun ne kadar çok üzerine titrerseniz, düşüncelerinizde ona bakarsanız, onu çevredeki negatif etkilerden korursanız, o kadar çok büyür.  Bu çiçek Sevginin enerjisiyle beslenir, vurguluyorum, Sevginin içsel enerjisi ile. Bütün dünyaya, tüm insanlara ve çevrenize karşı ne kadar çok Sevgi halinde olursanız, çiçek o kadar büyür. Ama eğer öfkelenmeye başlarsanız, çiçek zayıflar. Eğer yoğun öfke gösterirseniz, çiçek solar ve hastalanır. O zaman iyileşmesi için çok fazla çaba göstermek gerekir. Bu bir tür kontroldür.

“Ve, bu çiçek açtığı ve boyutu artmaya başladığı zaman, kokunun titreşimi yerine, leptonların veya gravitonların titreşimlerini yaymaya başlar, yani Sevginin enerjisini. Bu çiçeğin taçyapraklarının bedeninizi canlandırdığını, bedeninizi ve etrafınızdaki alanı titreştirdiğini, dünyaya Sevgi ve Ahenk yaydığını hissedersiniz.”

“Ve bu fiziksel seviyede hissediliyor?”

“Evet. Isı yayılırken, lotus solar pleksus bölgesinde yanma olarak hissedilir. Yani, bu hisler ruhunuzun bulunduğu solar pleksus bölgesinde ortaya çıkar. Bu bölge ısınmaya ve daha çok ısınmaya başlar. Bunların hepsinin tüm noktası, her neredeyseniz, kiminleyseniz veya her ne yapıyorsanız ya da düşünüyorsanız, her zaman bu sıcaklığı hissetmelisiniz, sadece bedeninizde değil, ruhunuzda da. Sevginin bu içsel konsantrasyonu çiçeğin kendisinde yerleşiktir. Son olarak, ona ne kadar çok bakarsanız ve bu Sevgiyi büyütürseniz, büyürken, genişlerken ve bedeninizi taç yaprakları ile sıkıca sarmalarken bu çiçeği o kadar çok hissedersiniz ve siz muazzam bir lotusun içinde olursunuz.

“Ve, o zaman çok önemli bir şey gerçekleşir. Lotus taç yapraklarının sizi her taraftan sarmaladığı aşamaya ulaştığınız zaman, iki çiçek hissedersiniz. Biri içeride kalbinizin altında ve sizi içsel Sevgi hissiyle sürekli olarak ısıtır. Ve diğeri, daha büyük olan sizi sarmalayan bu çiçeğin astral kabuğu gibidir. Bir taraftan, dünyaya Sevginin titreşimini yayar ve diğer taraftan sizi başka insanların negatif etkisinden korur. Burada, Neden ve sonuç yasası iş başındadır. Bunu fiziğin diliyle söylersek, bir dalga etkisi gerçekleşir. Basitçe söylersek, iyi hislerin dalgalarını yayarsınız, bunları ruhunuzda kat kat yoğunlaştırırsınız ve böylece inayet ile dolu bir dalga alanı yaratırsınız. Sürekli olarak hissedilen ve Sevginizin iplikleriyle desteklenen bu kuvvet alanı, aynı zamanda sadece kendinizde değil, ayrıca sizi çevreleyen dünyada da faydalı etkiye sahiptir.

“Günlük uygulama ile neler olur. Öncelikle, her zaman düşüncelerinizi kontrol edersiniz, pozitif olana yoğunlaşmayı öğrenirsiniz. Bundan dolayı, otomatik olarak hiç kimseye karşı kötü niyet taşıyamazsınız veya kötü olamazsınız. Çünkü bu uygulama her gün ve her saniye yapılır. Ve bu ömür boyudur. Bu özel bir dikkati başka yere çekme yöntemidir, hiç kimse negatif düşünceler ile zorla savaşamaz. Sevgi zorlanamaz. Bu nedenle dikkatinizi başka yöne çevirmelisiniz. Eğer negatif veya istenmeyen bir düşünce gelirse, çiçeğinize yoğunlaşın, ona Sevginizi vermeye başlayın, yani tüm negatif şeyleri unutursunuz. Veya dikkatinizi başka bir şeye, pozitif olan bir şeye değiştirin. Ama her zaman çiçeği hissedin: yatağa giderken, uyandığınız zaman, gece, gün boyunca, her ne yapıyorsanız – çalışıyorsanız, okuyorsanız, spor yapıyorsanız vs. İçinizde yanan Sevgiyi hissedin, göğsünüzde dolaşan ve bedeninizi dolduran Sevginin akımlarını hissedin. Bu çiçeğin sizi özel bir sıcaklık ile, Sevginin ilahi sıcaklığı ile içinizden ısıtmaya başladığını hissedin. Ve daha çok verdikçe, o içinizde daha çok ortaya çıkar. Sürekli olarak bu Sevgiyi yayarak, insanları Sevginin perspektifinden algılarsınız. Yani, ikinci olarak, çok önemli olan şey – kendinizi iyiliğin frekansına uyumlarsınız.

“Ve iyilik başarı, talih, sağlık anlamına gelir. O her şey anlamına gelir! Daha mutlu hissetmeye başlarsınız ve bunun zihninizin durumunda pozitif etkisi olur. Merkezi sinir sisteminiz tüm yaşamsal aktivitenin ana düzenleyicisidir. Bu nedenle, her şeyden önce, bu uygulama sağlığınızı geliştirir. Bunun yanısıra, herkes ile uzlaşma bulmaya başladığınız için yaşamınız daha pürüzsüz hale gelir. Hiç kimse sizinle kavga etmek istemez, her yerde iyi karşılanırsınız. Herhangi büyük problemleriniz olmaz. Neden? Çünkü hayatta bazı sıkıntılarınız olsa bile, bunları çoğu sıradan insandan tamamen farklı bir şekilde algılamaya başlarsınız. Durum için en iyi kararı bulmanıza yardımcı olan hayatta yeni bir perspektife sahipsinizdir. Çünkü içinizde yaşamın Bilgeliği uyanır.

“Ve üçüncü olarak, en önemlisi, ruhunuz içinizde uyanır ve İnsan olduğunuzu hissetmeye başlarsınız, Tanrının kim olduğunu, Tanrının sadece bir kaç budalanın fantezisi olmadığını, her yerde var olduğunu anlamaya başlarsınız. İlahi varlığı kendinizde hissetmeye başlarsınız ve pozitif düşünceleriniz ve hisleriniz ile bu gücü kuvvetlendirirsiniz. Tanrı içinizde olduğu ve sizinle birlikte olduğu için artık bu dünyada yalnız hissetmesiniz, Onun varlığını hissedersiniz. Bir ifade vardır, ‘Sevgide olan Tanrıdadır ve Tanrı ondadır, çünkü Tanrı Sevginin kendisidir.’ İçinizde ve etrafınızda olan çiçeğin aurasını hissetmeye başlamanız da çok önemlidir.”

– “Bedenin etrafındaki aura nasıl hissedilir?”

“Zamanla, bu titreşimi etrafınızda hafif bir parıltı olarak görürsünüz. Hava daha hafif ve daha şeffaf görünür ve etrafınızı çevreleyen dünyanın renkleri size daha canlı görünür. En büyüleyici şey, insanların sizdeki bu dönüşümleri fark etmeye başlamalarıdır. Yaygın bir ifade vardır, “insan ışıldıyor”, “o parlıyor”. Bu gerçekten bireyin kendisinin Sevgisiyle üretilen bu dalga alanının parıltısıdır. Bu kişinin etrafındaki insanlar da bu alanı hissetmeye başlar. Bu kişi yakınlarında olduğu zaman iyi hissederler, ayrıca neşe, içsel coşku hissetmeye başlarlar. Bir çok insan hastalıklarından iyileşir. Sadece onun varlığından bile daha iyi hissederler, ne kadar hasta olurlarsa olsunlar. Herkes bu kişiye çekilir, ruhlarını ona açar. Yani, insan Sevgiyi algılar. Bu, Tanrıya giden yolda Kalbin açık kapısıdır. Bu, tüm Büyük varlıkların sözünü ettikleri şeydir ve ‘Tanrının kalbine girmesine izin ver’ dediği zaman İsa’nın söylemek istediği şeydir.

“Bu ‘Lotus’ ruhsal uygulaması zamanın başlangıcından bu yana kullanılmaktadır. Çok eski zamanlardan beri, ‘Lotus’un Tanrılar yarattığı, Tanrının Lotusta uyandığı söylendi. İçinizdeki Ahenk ve Sevgide, ‘Lotus çiçeğinde’ ilahi bir maddenin – ruhun – uyandığı anlayışı. Çünkü ‘Lotus çiçeğinin’ solmaması için sürekli olarak çiçeğinize bakıyorsunuz, her zaman düşüncelerinizi ve hislerinizi kontrol ediyorsunuz.”

– “Orada gerçekten bir çiçek büyüyor mu?”

“Hayır. Elbette, orada maddi bir çiçek yok. Bu hayali. Bu işlem farklı şekillerde adlandırılabilir: ilahi Sevginin uyanışı, aydınlanmanın elde edilmesi, Tanrı ile tam birlik – ‘moksha’, ‘Dao’, ‘Shinto’. Ne isim vermek isterseniz. Ama tüm bunlar sadece sözcükler ve dindir. Ve bu yalnızca pozitif düşünceniz ve Sevgi hissiniz ile belirli bir kuvvet alanını yaratır, bu da bir taraftan etrafınızdaki gerçek dünyayı etkiler, diğer taraftan zihninizin algısının içsel frekansını değiştirir.”

 – “Ve ruh?”

“Ruh gerçek sizdir, bir tür ilahi gücün ebedi üretecidir, ama sizin sürekli Sevgi düşünceleriniz ile aktive edilmeye gereksinim duyar..”

– “Bu uygulamanın çok kadim olduğunu söyledin. Ne kadar eski?”

“Bilinçli süjeler olarak insanlar var olduğu sürece bu uygulama vardı”.

– “Eğer bu uygulama çok eski ise, uygarlıklarımızda kalmış bazı efsaneler olmalı”.

“Elbette. ‘Lotus Çiçeği’ ruhsal uygulamasının daha önce var olduğu gerçeği sayısız kadim kaynak tarafından doğrulanabilir. Örneğin, ‘Lotus’ Kadim Mısır’ın bazı seçilmiş Firavunlarına verildi. Ve eğer bu konudaki literatüre bakarsanız, Mısır mitlerinin ve efsanelerinin güneş tanrıları Ra’nın bile lotus çiçeğinden doğduğunu söylediklerinin kanıtını bulursunuz. Bu çiçek İsis, Horus ve Osiris için bir taht olarak hizmet etti.

“Kadim ‘Vedalar’da – Sanskritçe yazılmış en eski Hindu kitapları – lotus anahtar konulardan biridir. Özelde, Tanrının üç ana eril enkarnasyonu – Brahma – Yaratıcı, Vishnu – Koruyucu ve Shiva-Yok edici – ile ilgili aşağıdakini söyler, ‘Tanrı Vishnu’nun bedeni üzerinde ‘lotustan doğan’ Brahma-Yaratıcı olan dev altın bir lotus taşır. Altın renkli bin taç yapraklı lotus büyüyordu ve Evren onunla birlikte büyüyordu’

“Şimdiki günümüze kadar, Çin’de ve ayrıca Hindistan’da bu çiçek saflığı ve iffeti betimledi. En iyi insan nitelikleri ve niyetleri lotus ile ilişkilendirildi. Çin’de, lotus gölü olan özel bir ‘Batılı cennet’ olduğunu ve orada büyüyen her çiçeğin ölü bir insanın ruhuna bağlı olduğunu düşünürler. Eğer birey erdemli ise, onun çiçeği çiçek açar, eğer değilse çiçeği solar.

“Yunanistan’da, lotusun tanrıça Hera’ya adanmış bir bitki olduğu düşünülür. Herkül yolculuklarından birini lotus – şekilli altın güneş gemisinde yaptı.

“Ancak, tüm bunlar o kadar da uydurulmamış efsaneler ve mitlerdir. Bu hikayeler, bu kadim ruhsal uygulama sayesinde insanın kendisini geliştirmesinin asıl gerçeklerine dayanır. Sadece insanların çoğunluğunda hayvan doğasının hüküm sürdüğü daha eski zamanlarda, ‘Lotus Çiçeği’ sadece seçilenlere, ruhsal olarak az çok olgun bireylere veriliyordu. Ve diğer insanların daha sonra bu bireyleri tanrılar olarak görmeleri doğaldır. Çünkü kendisinde ‘Lotus’u büyüten ve ruhunu uyandıran bir birey, gerçekte Tanrı-gibi olur, çünkü Sevgide sadece düşünceyle yaratabilir.

“İnsanların çoğunluğunu ruhsal olarak eğitmenin zamanı geldiğinde, Shambala’nın Bodhisattva’ları bu ruhsal uygulamayı Buddha’ya verdi. Bu ‘Lotus’ tekniğini uygulaması sayesinde Siddharta Gautama Bodhi ağacının altında otururken aydınlanmayı elde etti. Rigden’in onayıyla, Buddha bunu, insanlarda daha fazla yayılması için öğrencilerine verdi. Maalesef zamanla, insanlar Buddha’nın öğretilerini çarpıttı ve bu uygulamaya dayanan bütün bir din yarattı. Sonuç olarak, şimdi dinlerini uygulayan Budistler bile kendi cennetlerini, insanların lotus çiçeğinde Tanrılar gibi doğdukları olağandışı bir yer olarak hayal ediyorlar. Burası her zaman içlerinde olsa da, onlar bu yeri arıyorlar. Onlar bu ruhsal uygulama aracılığıyla gerçeği öğrenmiş bir İnsan olmasına rağmen bile, Buddha’yı Tanrıya çevirdiler. Bu arada lotusun Budizmin sembolü olmasının nedeni budur, aynı zamanda ‘Buddha bir lotusta oturur’ veya ‘Buddha bir lotusta durur’ ifadesi vardır. Buddha insanlara, kendi hayvan doğasını yenerek bir bireyin ulaşabildiği şeyi örnek olarak gösterdi. Bu ruhsal uygulamayı kendi orijinal formunda insanlar arasında yayarak insanlığın ruhsal gelişimi için çok fazla iyilik yaptı.

“Aynı dua İsa Mesih’e ilahi Sevginin uyanışı için verildi.”

– “Dua etmenin ve meditasyonun aynı şey mi olduğunu söylüyorsun?”

“Aslında, evet. İsa tarafından verilen ‘Cennetteki Babamız’ duası ile aynı. Orada her şey o kadar basmakalıp ki, insanlar ekmek ve böyle şeyler istiyor, ama özü aynıdır: birey düşüncelerini, arzusunu kontrol ederek ve İnanç ve Sevgide sarsılmaz kalarak kendisini geliştirir, ruhunu geliştirir.

“Genel olarak, Buddha, İsa, Muhammed ve tüm yüksek varlıklar bu ruhsal uygulamayı biliyorlardı, çünkü aynı kaynaktan yudumladılar. Bu onların sadece kendi gerçek benlikleri olmalarına yardımcı olmadı, aynı zamanda başka insanların kendi ilahi doğalarını öğrenmelerine yardım etmelerini sağladı. Neden Buddha, İsa, Muhammed’in yakınında olmak herkes için o kadar keyifli idi? Neden, dedikleri gibi, ‘kutsal insanlar’ parıldar? Neden bazen onlarla buluştuğumuzda yabancıların eşliğini bırakmak istemeyiz? Çünkü onlar bu Sevgiyi yayarlar. Çünkü onlar sürekli olarak insanlarda bu gücü büyütürler, iyiliğin gücünü, Sevginin gücünü, bu ilahi tezahürün gücünü. Onlar hakkında Tanrının o insanın içinde olduğunu söylerler. Ve bu aslında gerçektir.”

– “O zaman, bu çiçek hakkında sadece Sevgiyle düşünmeliyim?”

“Hayır. Sadece yoğunlaşıp düşünmemelisin, aynı zamanda en önemlisi, solar pleksus bölgende bu sıcaklık hislerini uyandırmalısın ve bunları her zaman iyi düşüncelerin ile kuvvetlendirmelisin. Bir çok insan bunu hemen başaramayabilir. Çünkü konunun köküne inmelisin, onu daha gerçekçi şekilde gözünde canlandırmalısın ve yine tekrarlıyorum, tüm bu hisleri uyandırmalısın. Neden buna dikkatini çekiyorum? Çünkü birey bu hisleri uyandırdığı zaman, bunları yalnızca zihni ile değil, aynı zamanda bilinçaltı seviyesinde sürdürmeye başlar. Bu ruhun uyanmasına yol açar. Uyanmaktan kendini alamaz. Ve onu Sevgi ile ne kadar çok beslersen, ruhun o kadar çok ve hızlı uyanır ve gerçek benliğin olursun, ebediyen içinde olan benlik ve dışsal ölümlü beden kabuğunda değil.”

“Hayat çok kısa ve kalbinizde ruhsal doğanızı yüceltmekte başarılı olursanız iyi olur.”

“Sadece Sevginin içsel gücünü hissedin, büyütün. Bu his, diyelim ki, sanki çok, çok iyi bir şeyi bekliyormuşsunuz gibi. Örneğin, hayal ettiğiniz çok büyük, uzun zamandır beklediğiniz bir armağanı bekliyorsunuz. Ve şimdi onu alıyorsunuz, mutlusunuz, şükran ile dolup taşıyorsunuz. Tüm bedeninizde karıncalanma hissediyorsunuz, başka deyişle, bu hissi solar pleksus bölgesinde algılıyorsunuz, sanki sizden güzel, iyi bir şey yayılıyor veya bunu umuyorsunuz. Bu, solar pleksus bölgesinde yapay olarak uyandırdığınız ve sürekli olarak devam ettirdiğiniz sahip olmanız gereken histir. En sonunda bu sizin için doğal hale gelir. Ve insanlar bunu hissetmeye başlar. Başka deyişle, siz bu mutluluğu yayarsınız… Ve hepsi bu. Orada bir çiçek veya bir şey olması gerekmiyor. Bunlar sadece daha kolay algılama için imgelerdir.”

“Ve bedeni sarmalayan çiçek. Bu nasıl oluyor?”

“Astral, zihinsel ve diğer enerji bedenlerine aşinasınız, basitçe söylersek, insanın etrafındaki çok katmanlı aura?”

“İyiliğin bu güç alanı içinizde genişlediği zaman, taç yapraklarının bir tür çoklu katmanını hissetmeye başlarsınız. Koza içine alındığınızı, korunduğunuzu, lotusun içinde çiçek açtığınızı hissedersiniz. Ve aynı zamanda, dünyanın üzerindeki güneşmişsiniz gibi hissedersiniz, her şeyi engin Sevginizin parıltısı ile ısıtırsınız.

“Nerede olursanız olun ve ne yapıyor olursanız olun, bu sürekli bir meditasyondur, bu iplikleri, bu hisleri, enerjilerin bu akışlarını uyandırırsınız. Ana nokta şudur, ne kadar çok uygulama yaparsanız bunlar o kadar kuvvetli olur. Sonunda, bu süreç materyal karakteristikler kazanır ve insanlar üzerinde gerçekten pozitif bir etkiye sahip olabilirsiniz. Başka deyişle, siz kendiniz tamamen değiştiğiniz zaman bunu yapabilirsiniz: hem içsel olarak düşüncelerde hem de dışsal olarak eylemlerde.”

“Lotus Çiçeği” meditasyonu, Açıklama: “Kuşlar ve Taş” kitabından; Anastasia Novykh

– (Max) Sensei, nerede hata yapıyorum? Bana öyle geliyor ki, her şeyi doğru yaptım. Sakinleştim ve solar pleksus bölgeme bir tohum ektiğimi imgeledim. Sonra onu Sevgi ile “beslemeye” başladım, kafamda pozitif düşüncelere yoğunlaştım… Başlangıçta, solar pleksus bölgemde hafif bir titreşim bile hissettim, tohumumun nasıl filizlendiğini hayal ettim.. Ama birkaç gün geçtikten sonra, hiç bir şey hissetmedim… Başlangıçtaki o sıcaklığı bile hissedemiyorum…

– Elbette, meditasyonu samimi Sevgi hissi ile yaptığın zaman, sonuçlar aldın. Ama dikkatin dağıldığı ve bunu sadece beynin ile yapmaya çalıştığın zaman, başarısız oldun. Bu doğaldır. “Lotus Çiçeği” sürekli bir kontrol ve Sevgiye sürekli özlemdir. Bu çiçeği büyütmek için, her zaman Tanrıya ve bütün Evrene Sevgi için uyum içinde olmalısınız. Talihin ters dönmesine bakmaksızın bu içsel hissi desteklemelisiniz. Ve, bir kez daha vurguluyorum, çiçeği düşünceleriniz ile değil, kalpten hisle büyütmelisiniz. Bu uygulamanın özü Sevgi hissini daha fazla yoğunlaştırma ile uyandırmaktadır ve çok önemli olan şey, solar pleksus bölgesinde fiziksel duyumsama oluşuncaya kadar sürekli devam ettirmektir.

– Neden tam olarak bu bölgede? İnsanın fizyolojisi görüş açısından herhangi bir açıklaması var mı?

– Sensei yanıtladı; Elbette, insan fizyolojisi görüş açısından, yani deyim yerinde ise, bu çok kaba ve ilkel seviyede açıklanabilir.

– Ama neden fizyolojiye çok ilkel seviye diyorsun?

– Eğer sadece ne kadar ilkel olduğunu bilseydin! Sensei gülümseyerek yanıtladı. Gerçekte, insan varlığı saf fiziktir, enerjinin hareketinin salt formülleridir. İnsanın kimyasının tümü bunlardan sonuçlanır. Sana, fizyolojik ilişkilendirmelerini kullanarak, söylemesi en kolay şekilde açıklamaya çalışıyorum.

Geçmişten bir dersi tekrarlayalım. Hepiniz solar pleksusun ne olduğunu biliyorsunuz. Ayrıca karın boşluğu pleksusu denilen bu pleksus farklı büyüklük ve şekilde sinir düğümlerinin setidir. Bunların hepsi ayrıca farklı uzunlukta ve kalınlıkta çok sayıda iletişim dallarının yardımı ile bağlantılıdır. Pleksus, sadece ona bağlı sinir gövdelerinin  ve içerdiği düğümlerin sayısı ile değil, aynı zamanda bu güçlü yığının şekli ile de büyük ölçüde değişiklik gösterir. Ortasında, solar pleksus üçgenin bağlantılı uçlarına benzer. Ve, baştanbaşa şekline göre, çoğu zaman düzensiz bir çembere benzer, çünkü sinirler, güneşten gelen ışınlar gibi, karın boşluğunun organlarının sağına ve soluna merkezden çevreye doğru yayılırlar. Doğal olarak, bir çok sinir ucu orada yerleşiktir. Solar pleksus, en büyük otonom (istemsiz) sinir ağları arasındadır. Hatta ona “karın boşluğu beyni” adı verilir.

Biri “Lotus Çiçeği” ruhsal uygulamasını yaptığı zaman ne olur? Eğer mecazi olarak içsel enerjinin dolaşım sürecini insanın fizyolojisine yansıtırsak, o zaman aşağıdaki resmi alırız. İnsan dikkatini pozitif his ile (son derece önemli olan şey) solar pleksusa amaçlı olarak yoğunlaştırdığı zaman, sinir uçlarını uyarır, buna kafatası sinirlerinin on iki çiftinden biri olan nervus vagus da (onuncu kafa siniri) dahildir. Solar pleksusun oluşumunda, onun parasempatik bölümü olarak, hem sağ hem de sol vagus sinirlerinin yer aldığını vurgulamak istiyorum. Bundan başka, pleksus çoğunlukla her iki vagus sinirinin ortak sonraki vagus siniri ile ilgili gövdeyi içerir. Vagus sinirinin uyarılmasından sonra, ondan gelen sinyaller beyne geçer. Ve dağıtıcı düğümlerden geçtikten sonra, bu sinyaller hipotalamusa gider…

… Şimdi başlangıca geri dönelim. “Lotus Çiçeği” uygularken ne olur? Pozitif hislerin yoğunlaşmasının neden olduğu vagus sinirinin canlanması hipotalamusa gittiği zaman, bu sinir sinyalleri merkezlerin her ikisine daha fazla gider. Ve, aynı zamanda, agathodaemon’un (mitolojide lütuf tanrısı) daha fazla yoğun uyarılması ile, cacodaemon’un (iblisin) daha az yoğun uyarılması olur. İnsan bu tür bir enerji ile, yani, “Sevgi” enerjisi ile agathodaemon’u uyardığı zaman, o zaman vecd ve her şeyi kucaklayan neşeyi hisseder.

Şimdi, Max’ın durumuna bakalım. Aslında, tüm yeni başlayanlar benzer bir şeyi yaşar. Eğer insan dikkatini gevşetirse veya dikkatini tamamen kendi hayvan hislerine çevirirse, o zaman cacodaemon’un (iblisin) eşzamanlı uyarılması nedeniyle anında bir patlama gerçekleşir. Bu her şeyden önce, negatif düşüncelerin ve negatif duyguların ortaya çıkmasıyla görünür hale gelir. Bu da şüphelere neden olur. Ve bu düşünceleri kuvvetlendirdiğiniz zaman, lütfen dikkatinizi verin, böyle bir sentezin sonucu olarak, diğer sinir sistemi merkezlerinde uyarılma gerçekleşir. Böyle bir uyarılma nedeniyle, insan depresyona düşer; morali bozulur, hatta saldırganlaşır. Bu yüzden, dikkatinizi negatif düşüncelere yoğunlaştırma işlemi daha da kötüleşir, böylece cacodaemon’u daha da fazla uyarır. Bu berbat bir döngüdür. Ve, bu nedenle, insan hayvan doğasının ağına yeniden girer.

– Bu berbat döngü nasıl kırılabilir?

– Asıl konu bu! İnsanın beyni doğumdan itibaren hayvan doğasının frekansına uyumludur, bununla birlikte sahip olduğu tüm programların en ilkelidir. Cacodaemon neredeyse her zaman sıradan bir hayat yaşayan ve ruhsallığı üzerinde çalışmayan bir insan tarafından uyarılır. Bunun gibi bir bireyde, kıskançlık, öfke, nefret, açgözlülük, bencillik, haset, korku, egoizm gibi hislerin devamlı olarak mevcut olmasının nedeni budur. Bazı insanlarda, bunlar daha görünürdür, bazılarında daha az. Ama, günden güne, bu insanlar köpekler gibi kendi kuyruklarını kovalayıp ısırırlar ve bu ısırığın acısından daha fazla sıkıntı çekerler. Agathdaeomon’u son derece nadir olarak ve genellikle sadece kısa bir zaman periyodu için uyarırlar. Ve bu, daha gelişmiş cacodaeomon tarafından bu pozitif patlamanın daha ileri baskılanması ile birlikte gerçekleşir. 

Ama, insan, ruhsal yolu izleyerek, agathodaemon’u amaçlı olarak uyarır. Bu neye yol açar? Özellikle “Lotus çiçeği” uygulamasını alalım, çünkü tam olarak onun çalışmasının modeli, aynı içsel Kapıya götüren her ruhsal yolun sonucudur. Bu yüzden, eğer “Lotus çiçeğini” doğru şekilde uygularsanız, eğer duygularınızı, düşüncelerinizi ve dikkatinizin gücünü kontrol ederseniz, eğer zamanın çoğunda veya daha iyisi daimi olarak Sevgide kalırsanız ve bu hissi solar pleksus bölgesine yerleştirirseniz, o zaman aşağıdaki sonuçlara ulaşabilirsiniz. 

Agathodaemon’un sürekli uyarılması onun çalışmasını yoğunlaştırır, cacodaemon’un küçük uyarılmasını baskılayan belirli mekanizmaları aktive eder… Bu saf fiziktir, bu nedenle sizin için anlaşılmaz ayrıntılara girmeyeceğim. Kısaca, bunu mecazi olarak açıklamak için, yine fizyolojinin yardımı ile,  cacodaemon bölgesinin tam veya kısmi kısıtlanmasına benzer bir şey gerçekleşir.

Sonuç olarak, enerji salıverilir. Bu enerji agathodaemon’u dramatik şekilde güçlendirir, ki bu daha fazla bir patlamaya yol açar, epifiz bezinin çalışmasını aktif bir şekilde uyarır. Tam olarak yenilenmiş koşullardaki epifizin çalışmasından dolayı, yani, dalga frekansının değişimi nedeniyle, insanda ruhsal vizyon veya Doğu’da dedikleri gibi “Üçüncü Göz” açılır. Ve bu da, ruhun muazzam güçlerinin uyanmasına yol açar. İnsan sadece içine doğru değişmez, aynı zamanda en yüksek dünyaların saf bilgisi ve gerçekliklerinin pınarı onun için ifşa edilir..

“Lotus Çiçeğini” uygulamada hatalar. “Kuşlar ve taş” kitabından -Anastasia Novykh

 – (Max) Neden yine başarılı olamıyorum? – Max şikayet ediyordu. – “Lotus” yapmaya başladığımda bir sevinç patlaması hissediyorum, ama sonra…

– (Sensei)Bu doğal bir süreçtir, birçok insan bunu yaşar. Başlangıçta, bir tür manevi heyecan, yükselme, ilahi doğalarının alışılmadık derecede net bir şekilde anlaşılmasını hissederler. Birçok kişiye o kadar basit gelir ki, bu kadar basit bir gerçeği daha önce neden fark edemediklerini anlayamazlar. Yani, insan ruhsal olarak uyanır. Ama… birkaç gün geçer ve aynı kişi umutsuzluk yaşar. Hayvani doğası aktif hale gelir. Kişi başlangıçtaki ruhsal yükselmeyi hissetmez. Ona tüm bu manevi şeylerin saçmalık ve kuruntu olduğunu söyleyen kaba ve kirli düşüncelerin saldırısına uğrar. Bütün bunların aptallık, enayilik olduğunu, sadece delirdiğini, hatta belki de şizofren olduğunu düşünmeye başlar, çünkü diğerleri gibi değildir. Dua etmek veya meditasyon yapmak için çok tembel hale gelir. Kafasında binlerce bahane dolaşır – yorgundur, meşgul, yeterli zamanı yoktur… Daha önce yaşadığı ruhsal yükselme anları nedeniyle biraz gariplik hissi, biraz da baskılayıcı suçluluk duygusu ortaya çıkar. Ama suçluluk kimin önündedir? Kendi hayvan doğasının önünde!

Veya bazı problemler aşırı yüklenmeye başlar, bir şeyler olur. Kişi bu sıkıntılara kapılır. Aslında her şey olabilir, sadece insanı ruhsal gelişiminden uzaklaştırmak için. Ve bu provokasyonlara yenik düşen kişi, sadece birkaç gün önce yaşadığı her şeyi tamamen unutarak hayvani doğasına karşı bu mücadeleyi kaybeder. Ama bilge bir insan kendini incelemeye çalışır, meditasyon yapmaktan gelen böyle bir arzunun, böyle bir heyecanın, böyle bir başlangıç ​​zevkinin ve sevincinin neden kaybolduğunu anlamaya çalışır. Bunun çok aktif hale gelen hayvan doğası olduğunu anlar… Ama aptal bir insan maddi, hayvan doğasının arzularını takip eder. Ama hayvan doğasının etkisi zayıflayınca, bu kişi tekrar manevi doğasına koşar, tekrar okumaya başlar… Her zaman bazı örneklere, bazı kanıtlara, bazı manevi yeteneklerin ispatlarına ihtiyaç duyar. Bütün bunlar yine büyük bir ruhsal patlama verir. Bu süreç, biri aşırı heyecanlandığındaki adrenalin üretimiyle karşılaştırılabilir. Ama daha sonra, bu “hormonların” etkisi sona erdiğinde, kişi tekrar depresyona girer ve hayvan doğasına teslim olur.

Bunun olmaması için birçok şeyin farkında olmanız, konumunuzun farkına varmanız ve yaklaşan rekabete hazır olmanız gerekir. Böyle bir maddi bariyer ortaya çıktığında, basitçe onu kaldırmanız gerekir. Diyelim ki “Sezar’ın hakkını Sezar’a, Tanrı’nın hakkını Tanrı’ya verin”. Manevi doğanızın yanında durmalı ve çabalarınızı ikiye katlamalısınız. Bütün mesele şu ki, hayvan doğanız tarafından modellenen bu durumlardan doğru bir şekilde, “Lotus çiçeğinizi” koruyarak kaçmalısınız. Dikkatinizi empoze edilen olumsuzluktan başka bir tarafa yönlendirmelisiniz. Onu içsel sevgiye, olumlu bir şeye yönlendirin. Görüşlerinizde kararlı olmalısınız, çünkü inancınız gelecekteki realitenizdir.

– (Max) İçsel sevgiyi sürdürmek zor.

– Gerçekte, sadece zor görünüyor. Sadece etrafınızda bir sürü ayartma olduğu için zor, çünkü kafanızda birçok düşünce belirmeye başlıyor ve dikkatinizi onlara dağıtıyorsunuz. Ama, aslında, basit. Mesela bir bardak su içmek senin için zor değil, değil mi? Hayır, değil. Düşündüğün düşünce seni rahatsız ediyor mu? Hayır, etmiyor. Bu nedenle, meditasyon ile de durum aynı… İnsan, hayatı boyunca bir ormanda koşuşturuyor, maddi şeyler hakkında düşüncelerle dolu. Ve bir sürü hile, aksilik, ağ, kazılmış delik var. Ama insan gözü açık koşmalı, bu tuzaklardan sakınmayı ve görmeyi öğrenmeli, bütün bunların kendisine ait olmadığını anlamalı.

– Evet.. Hayvan doğası kuvvetli şekilde yakalıyor…

– Elbette. Yakalamak için tasarlanmış. Onun amacı seni kendisine tabi kılmaktır, aksi taktirde o sizin olur. Bu bir savaş, Max. Bu senin savaşın ve içindeki ana silah senin inancın. Manevi bir yol seçen kişi, azizlerin dediği gibi “çöldeki serap gibi” boş yanılsamaları kovmalıdır. Tüm maddi dünyanın sonsuzluktan sadece bir an önce olduğunun farkına varmalıdır. Ama asıl sorun, bu yolun başlangıcında birçok insanın aynı blokta tökezlemesidir. Gelecekteki varoluşlarının sonsuzluğuna, orada yaşamın sonsuz ve burada geçici olduğu gerçeğine inanamazlar. İnsanın bazı kanıtlara ihtiyacı vardır, ama sonunda bunları aldığında, herhangi bir şeyi değiştirmek için çok geç olabilir. Ama, insanın yeterli gücü varsa, herhangi bir kanıta ihtiyacı yoktur. Yine de her şeyi hisseder ve anlar.

– Hangi kuvvetten söz ediyorsun?

– Ruhun gücü hakkında. O insan varlığında Tanrı’nın bir parçasıdır! Ama bu kısım, şöyle söyleyelim, aktif değildir. Ve onun aktivasyonu için katalizör bizim doğru seçimimizdir. İnsanlar burada, yeryüzünde aziz olurlar. Hayvan tabiatını yenen ve aydınlanmaya ulaşan insan ölmez, Allah’a gider…

– (Max) Ama kişisel olarak benim sorunum ne? Umarım tam bir ezik değilimdir, değil mi?

– Tam değil. Dendiği gibi, insan göğsünde umut sonsuz şekilde ortaya çıkar.

– Öyleyse sorunum nerde?

– Senin sorunun başkalarınınki ile aynı. Savaş alanına uzaktan bakmayı ve içinde yer almadan onun hakkında tartışmayı seviyorsunuz. Şüpheleriniz sadece merhemdeki bir sinek değil. Bunlar tam bir kepçe potasyum siyanürdür. Çünkü şüpheleriniz sadece bozmakla kalmaz, içinizdeki en iyiyi de yok ederler… Sizi yok etmeye teşvik etmeden önce şüphelerinizin üstesinden gelmelisiniz. Onları mümkün olduğunca uzağa atın! Kalbinizde Tanrı ile iyi ve nazik bir şekilde yaşayın. Kötü bir şey yapmayın, sizin için elverişsiz olsa bile… Gerçekten manevi bir insan, gerçekte, tüm bu maddi sorun ve sıkıntılarla ilgilenmez. Çünkü bunların hepsi bir serap ve bu serap yok olacak.

– Ama her şeyi nasıl umursamam? O zaman ben bu dünyada nasıl yaşayabilirim? Bir şekilde sorunlar çözülmeli. Özellikle bu sorunlar sadece beni değil ailemi de ilgilendiriyorsa hiçbir şey yapmadan duramam.

– Beni anlamadın. Sorunlar elbette çözülmeli, ama varlığınızın özü haline gelmemelidir. Ve önemli olan, ne olursa olsun, eğer bir problem diğerini takip ederse, her zaman bir İnsan kalmalısınız. Çünkü hayatınızdaki herhangi bir karışıklık, her şeyden önce, hayvan doğanızın gücü üzerine bir asit testidir. Bu nedenle, gerçekten manevi bir insan, zaman zaman bazı sorunların ortaya çıkmasını umursamaz. Onları çözer, ama bunların tüm düşüncelerini boyun eğdirmelerine izin vermez. Ama aptal bir insan, hayvan doğasının bu kışkırtmasına teslim olur ve  asılı bir havuç tarafından yönlendirilen bir eşek gibi yönetilir. İnsan bir uçurumun eşiğine yaklaştığını bile fark etmez. Bu nedenle, özünde, ciddiye aldığınız herhangi bir dış problem, aslında sizin içsel probleminizdir, sizinle hayvani doğanız arasındaki kişisel bir çatışmadır. Her şey içinizdedir!