HOLOGRAFİK GERÇEKLİK 1: HOLOGRAFİK DÜNYANIN YARATILMASI

Yazdır Yazdır 

Suzanne Lie (Arkturusluların kanalı)

 

HOLOGRAFİK DÜNYANIN YARATILMASI

Zaman ve uzayın sınırlarının çok ötesindeki boyutlarda bizler, Dünya olacak olanların kollektif bilinci alt boyutlara holografik bir program yansıtmaya karar verdik. Holografik gerçekliğimizde, hologramın her parçası bütün tarafından sahip olunan tüm bilgiyi kapsayacaktı. Bu nedenle, her birimiz içinde var olduğumuz Birliğe yaradılıştan gelen bir bağlantıya sahibiz*

* (Kuantum fiziğinin büyüyen bilgisiyle, üçüncü boyut gerçekliğinin bir hologram olduğu kavramı eşsiz değildir. Kuantum fiziğin erken savunucularından biri olan David Bohm şöyle ifade ediyor, “objektif gerçeklik, görünürdeki katılığına rağmen var olmaz, evren esasında bir fantezi, hayali görüntü, devasa ve muhteşem bir şekilde ayrıntılandırılmış bir hologramdır.”)

Dünya gezegenindeki yaşamın hologramı dört boyuta sahiptir. İlk boyut bu projeksiyon için temeldir ve gezegenin bedeni olmayı deneyimlemeyi dileyenler kendi çokboyutlu bilinçlerinin küçük bir bölümünü birinci boyuta yansıtmayı seçtiler. Bu yaratıcılar Dünyanın litosferi oldular, ki bu Dünyanın taşküresi, karalarıdır. Diğer yaratıcılar su yolu olma deneyimini istediler ve Dünyanın hidrosferinin tüm katı, sıvı ve gaz halindeki suyu olmayı deneyimlemek için bilinçlerinin ışığının küçük bir bölümünü ikinci boyuta yansıttılar.

Diğerleri formun hareketli, gezici yaratıkları olma deneyimini seçtiler, bu nedenle gezegenin tüm canlı şeylerini içeren biyosferi yaratmak için bilinçlerini Dünya hologramının üçüncü boyutuna yansıttılar. Son olarak, diğer yaratıcılar Elementaller, Periler veya sayısız başka değişebilir yaratıklar olma deneyimini seçtiler, bu nedenle Dünyanın atmosferinin bir çok katmanlarını yaratmak için bilinçlerinin küçük bir bölümünü dördüncü boyuta yansıttılar.

Dört boyutun her biri bir çok oktavlara sahip olması için yaratıldı ve her oktav veya her alt – plan hologramın her boyutu içinde aynı gerçekliğin hafifçe farklı versiyonunu temsil etti. Gaia, Dünya Ana kendi gezegeninin tüm temelleri için, aynı zamanda bitki ve hayvan krallıklarında yaşayan tüm varlıklar için tüm holografik yansıtlamaları çalıştıran ve devam ettiren “ana kart”tır. Baba Gökyüzünün formsuz ışığı, holografik projeksiyonu aktif ve ana karta bağlı tutmak için “elektrik” olarak hizmet eder. Dördüncü boyut ve onun tüm nüfusu hologramın ilk üç boyutunu beşinci boyuta ve ötesine bağlamak için hizmet eder.

Holografik programa girmeyi seçenlerimizin (Dünya gezegeninde enkarne olanlar) farklı boyutları deneyimlemesi, ayrıca her boyuttaki her gerçekliğin bir çok farklı alt – frekanslarını deneyimlemesi için, arzu ettiğimiz deneyimin rezonansını yükseltmek veya düşürmek için niyetimizi ya yüksek ya da düşük boyutlu ışığa odaklıyoruz. Eğer dördüncü boyut gibi daha yüksek bir boyutta yaşamı veya üçüncü boyut yaşamının daha yüksek frekanslı versiyonunu deneyimlemeyi dilersek, daha yüksek frekanslı ışığa odaklanmayı ve indirmeyi seçebiliriz. Diğer taraftan, eğer daha düşük bir frekansı deneyimlemeyi dilersek, ışığın daha düşük frekansına odaklanmayı ve onu almayı seçebiliriz. Birinci ve ikinci boyutu deneyimlemek için, Gaia’ya bağlanabiliriz ve O kendi bedenine bağlanmamıza yardımcı olur.

Üçüncü boyut deneyimimizin bir çok frekanslı versiyonlarında yukarı ve aşağıya yolculuk yapmak için, sevgiye odaklanabiliriz veya korkuya odaklanabiliriz. Eğer sevgiye ve huzura odaklanırsak ve kabul edersek, otomatik olarak yüksek frekanslı ışığı alırız ve eğer korkuya ve çatışmaya odaklanır ve bunları kabullenirsek, otomatik olarak düşük frekanslı ışığı alırız. Tüm boyutlar ve tüm ışık frekansları zeki ve yaratıcıdır. Bundan dolayı, bilinçli olarak ışığı almayı seçtiğimiz zaman, otomatik olarak devam ettirdiğimiz ışığın aynı frekansı ile tınlayan içsel zekayı aktive ederiz. Bilincimizi o gerçekliğin frekansına ayarlayarak bir gerçekliği seçeriz (ya bilinçli olarak ya da bilinçsiz olarak). Işığın yüksek frekansları yüksek boyutların Birliği ile bir olmayı arzulayan bir bilinç yaratır, düşük frekanslar bireyselliği ve yüksek boyutlardan ayrılığı arzulayan bir bilinç yaratır.

Dünya gezegeni hologramındaki yaşamın yaratıcıları olarak amaçlarımızdan biri, üçüncü boyutun bireyselliğini deneyimlemek, sonra yüksek dünyaların Bir’inin tam birliğinin keyfini çıkarırken bireysellik duygumuzu sürdürerek, beşinci boyuttaki ve ötesindeki projeksiyon yerimize geri dönmektir. Bu görevin umduğumuzdan çok daha zor olduğu kanıtlandı. Yüksek boyutlu dünyalardaki engin birlik bilincimizden, fiziksel dünyanın duyusal zevklerinin ve deneyimlerinin bizleri nasıl gerçek BENLİĞİMİZİN tam unutkanlığına, ayrıca gerçekliğimizin aslında beşinci boyuttan ve ötesinden holografik bir projeksiyon olduğunun unutkanlığına uyuşturacağını kavramadık. Bu nedenle, bir çoğumuz yüksek bilincimiz ile tüm teması kaybettik ve sadece dünyasal bedenimiz olduğumuza inandık. Bilincinin sadece çok küçük bir noktasını Dünyanın dört boyutundaki yaşam hologramına yansıtan çokboyutlu, yaratıcı BENLİĞİMİZİ unuttuk.

Gerçek Çokboyutlu BENLİĞİMİZden ayrı hissettiğimiz zaman, aynı zamanda başkalarından ve hatta ana kartımızdan – Dünyadan – ayrı hissetmeye başlarız. Bu ayrılık hissi bizi dikkatimizi düşük boyutlu ışığa odaklamaya zorlayan korkuyu yaratır. Dikkatimizin Çokboyutlu BENLİKTE olması yerine düşük frekanslı ışıkta olmasıyla, Dünya gezegenindeki yaşamın düşük frekanslı versiyonlarına çok daha fazla gerileriz. Düşük frekanslı gerçekliklerdeki tüm korku ve ayrılık nedeniyle, kendi benliğimizde ve diğer insanlar ile, ayrıca gezegen ve onun bir çok yaratıkları ile büyük uyumsuzluk yaratırız. Bu uyumsuzluk gerçekliğimizi dengeden çıkardı ve çok fazla hasar ve yıkım yarattı.

Holografik yansıtmamızda yarattığımız hasarı onarmak için, kişisel ve gezegensel matriksimizdeki bir çok uyumsuz enerjiyi ahenkleştirmemiz gerekiyor. Bunu yapmak için, bilincimizi üçüncü boyutsal, fizik bedensel benliğimizin bireysellik bilincinin ötesine, Çok boyutlu, Yaratıcı BENLİĞİMİZE genişletebilmemiz için, yüksek frekanslı ışığı almalıyız.

Bizler, bu holografik projeksiyonun yaratıcıları, “oyunumuzun” ölçebileceğimizden çok daha zor olabileceğinden şüphelendik, bu nedenle bir başlama tarihi ve durma tarihi oluşturduk, ki bu Maya Takvimi ile dökümante ediliyor. Yaşamın 3B Oyununu oynayanların, onların kendi gerçek, Yaratıcı BENLİKLERİNE geri dönmelerine yardımcı olacak bir yol haritasına ihtiyaçları olacağını görebilen, tam olarak uyanmış varlıklar olan Orijinal Mayalar. Bu “harita”, hologramdan “çıkmaya” ve/veya “bütüş tarihimiz” ile yeni bir hologram yaratmaya hazır olduğumuz zaman, kendimizi Kozmik, Yaratıcı BENLİKLERİMİZE geri dönüştürebilmemiz için, evrimsel işaretleyicilerimizin her biri ile bilincimizi nasıl genişleteceğimize niyet edildiğini gösteriyor.

Kadim Maya’ya göre tam uzunluk Başlangıç tarihi İnisiyasyon Bilincin sonuçlanan hali Bitiş tarihi
13 x 20 kin = 260 gün 11/2/2011 Dönüşüm Kozmik 28/10/2011
13 x 360 kin = 4,680 gün 5/1/1999 IT Devrimi Galaktik 28/10/2011
13 x 7,200 kin = 93,600 gün 1755 Sanayicilik Gezegensel 28/10/2011
13 x 144,000 kin = 1,872,000 gün 16/6/3115 M.Ö. Yazma Ulusal 28/10/2011
13 x 2,880,000 kin = 37,440,000 gün 100,500 M.Ö. Konuşulan dil Kültürel 28/10/2011
13 x 57,600,000 kin = 748,800,000 gün 2,048,000 M.Ö. İnsan Varlıklar Kabilesel 28/10/2011
13 x 1,152,000,000 kin = 14,976,000,000 gün 40,998,000 M.Ö. Maymunlar Aile 28/10/2011
13 x 23,040,000,000 kin = 299,520,000,000 gün 819,998,000 B.M.Ö. Karmaşık yaşam Bireysel 28/10/2011
13 x 460,800,000,000 kin = 5,990,400,000,000 gün 16.4 Milyar M.Ö. Madde Hücresel 28/10/2011

Carl Johan Callemen (http://www.calleman.com/content/pyramid_of_consciousness.htm)

Yukarıdaki takvimden görülebileceği gibi, en uzun zaman yılları, maddeye henüz girdiğimizde gezegensel deneyimin başlangıcındaydı. Bu noktada hiç bireysel bilinç yoktu. Sonra, sonraki beş aşamada (Bireysel Bilinç/Ulusal Bilinç ile Karmaşık yaşam/yazma), genişleyen sorumluluk küremizi daha iyi organize etmek ve ilerlemek için Beta – dalgası bilincimizi kullanarak Bireysel Bilincimize odaklanmayı öğreniyorduk. İlk önce kendi bireysel benliğimiz için, sonra ailelerimiz, sonra kabilemiz, sonra kültürümüz ve son olarak ulusumuz için sorumlu olmayı öğreniyorduk.

Güçlenmiş Bireysel bir Bilinç için, Beta – dalgası Bilinci kullanarak dikkatimizi odaklamaya ihtiyacımız var. Gezegensel Bilinci deneyimlemek için, Alfa – dalgası bilincimize erişebilmeliyiz, Galaktik Bilinç için Teta – dalgası bilince erişmeliyiz ve Kozmik Bilinç için Delta – dalgası bilincimize erişmeliyiz. Gerçek BENLİĞİMİZİN tam hafızasını, ayrıca madde dünyasına konukluğumuzda öğrendiğimiz her şeyin hafızasını aktive edecek olan Kozmik, Delta – dalgası bilincimizdir. O zaman, her zaman olduğumuz boyutlar arası yolcunun tam farkındalığına geri döneceğiz ve bilincin düşük halinden hayal edebileceğimizden çok daha fazla gerçeklik seçimlerine sahip olacağız.

Yukarıda görülebileceği gibi, bilincimizin genişlemesi programdan çok uzak. Sanayileşmiş topluma ulaştık, ama bu birleşmiş, Gezegensel bir Bilinç yaratmayı kanıtlamadı. Gerçekte, daha iyi makinelerimiz ile, bir çok savaşlar ile daha büyük tahribat yarattık. Sonra, savaşlar bilincimizi düşürmek için daha fazla korku yarattı ve bizi üçüncü boyut gerçekliğimizin daha düşük frekanslı vizyonlarına itti. Aynısı IT (Bilişim) Devrimimiz için de gerçeği taşıyor. Yine fiziksel başarılarımızı genişlettik, ama bilincimiz buna karşılık gelecek şekilde genişlemedi. Hologramımızın katılımcılarının çoğu Gezegensel Bilinci sadece belirli aralıklarla deneyimledi. Şükür ki, birçok insan hala Kültürel ve Ulusal Bilince yapışmış kalmasına rağmen, daha da fazla sayıda insan Gezegensel Bilinci kucaklamaya başlıyor. Bu nedenle, sadece gezegenimiz için değil ayrıca Galaksi ve Kozmosumuz için sorumluluk hissetmek için varlığımızı genişletmiş olanlarımız BENLİĞE bu geri dönüş sürecine yardımcı olmak için çağırılmaktayız.

Bilincimizi genişlettiğimiz zaman, gerçekliğimizin daha fazlasını kucaklamak için eşzamanlı olarak benlik duygumuzu genişletiriz. Gerçekliğimiz evrimsel işaretleyiciler boyunda ilerledi, ama her başarıyla kend, holografik varlığına ışığın yüksek frekansını kabul etmeyi hatırlamadı. Başka deyişle, ÖZ – saygımız başarılarımıza kendini kaptırmadı Öz – saygı zaferlerimize sahip olmak ve her başarıyla gelen daha büyük sorumluluğu kabullenmek ile kazanılır. Yüksek frekanslı ışığa sahip olarak, bunu devam ettirerek öz – saygımızı yükseltebiliriz. Bu yüksek frekanslı ışığın ruhu, zekası ve yaratıcı gücü o zaman gerçek, Yaratıcı BENLİĞİMİZİ hatırlamakta bize yardımcı olur, böylece sadec üçüncü boyut insan olduğumuz illüzyonundan çıkabiliriz.

Varlığımızın bir kısmını bu holograma alçaltmayı ilke seçtiğimiz zaman, varlığımızı madde hologramına topraklamak için ışığın (ruh, zeka, yaratıcılık) düşük frekanslı boyutlarını almak zorunda idik. Şimdi, gerçek BENLİĞİMİZE geri dönerken, bu maddenin de kendi yaradılıştan gelen, yüksek frekanslı ışığı ile rezonansa girebilmesi için, bu maddeyi dönüştüreceğiz. İnsanlığın zorluğu sevgide kalmak ve korkuyu salıvermektir, sevgi bilincimizi genişleten güvenlik ve birlik duygusu yaratır ve korku bilincimizi sınırlayan endişe ve ayrılık duygusu yaratır. Auramız sevgiyi paylaşmak için genişler ve bedenimizi korkunun kaynağından korumak için büzülür.

(Çeviri: Saffet Güler)