- Koşulsuz Sevgi - https://www.kosulsuz-sevgi.com -

İNSAN VARLIĞI NEDİR; RUH; ALTKİŞİLİK; ÖLÜMDEN SONRA NE OLUYOR

İNSAN VARLIĞI NEDİR; RUH; ALTKİŞİLİK; ÖLÜMDEN SONRA NE OLUYOR

Rigden Djappo (Igor Mikailovic)

Rigden: Bu yanıltıcı dünyada, her şey çöldeki serap gibi geçici. Bu nedenle, fiziksel dünyada sahip olduğumuz her şeyin değeri yoktur, çünkü o geçici. Ruh ile hissetmeyi öğrenmek ve güzel olanı kavramak için acele etmeliyiz, çünkü insan yaşamı dahil bu maddi dünyadaki her şey deniz kumundaki köpük baloncuklarından fazla bir şey değildir.

 İnsan sadece iki bacaklı bir yaratık olmadığını, içinde çok daha büyük bir şey olduğunu ve içsel dünyasının etrafındaki dünyadan farklı olduğunu duyumsar. İçinde, bir Ruh vardır – dışarıdan bir parçacık – ruhsal dünyadan. O hareketin tek bir vektörüne, tek bir arzuya sahiptir. Ruh gerçekte bu dünyadan kaçmaya uğraşır. Tanrıya, kendi dünyasına gitmeye can atar. Ama maddi dünyada Ruhtan gelen bu arzu, bu en derin his insan bilinci ile karşılaşır. Ve insan bilinci bu hayatta elde edilen bilgiye ve deneyime dayanarak bu kuvvetli en derin telkinleri farklı şekilde yorumlar. Ve burada, insanın baskın dünya görüşü, dünya ve kendisinin Bilgisi tarafından çok önemli bir rol oynanır. Eğer onda maddi dünya görüşü hakim ise, bilinci daralır ve manevi Bilgiden yoksun olur, o zaman bilincinde sayısız değiştirmeler gerçekleşir. Yani, Kişilik bu gücü ruhsal gelişim için değil, daha çok materyal arzularını tatmin etmek için kullanır. Tek bir manevi hissin gücü, bilinçte Hayvan doğasının sayısız arzularına bölünür. Sonuç olarak, Sonsuzluk için mücadele etmek yerine, insan paniklemeye ve bundan korkmaya başlar ve varoluşunun tek gerçekliği olarak bu üç boyutlu dünyayı görür. Yaşamının gücünü maddi dünyada kendi Egosunun tatminine ulaşmaya, kendi türü üzerinde güç kazanmaya ve dünyasal zenginlik biriktirmeye harcar. Ama, bedenin ölümü ile, insan tüm bunları kaybeder, geçmiş hayatını arkasında bırakır, ölüm sonrası kaderinde, sadece negatif enerji demeti getirir ki bu ona uzun süre için ıstıraplar ve endişe getirir. Diğer taraftan, eğer insanda ruhsal dünya görüşü hakim olursa ve eğer dünya ve kendisi hakkında sadece Bilgiye sahip değilse, ama bunları amaçlı olarak ve uygun şekilde kullanırsa, kendi üzerinde çalışırsa, o zaman nitelik olarak değişir. Ruhundan yayınan en derin hisler sayesinde yaşamının ruhsal vektöründe ilerler. Ruhsal olarak olgun bir insan için, fiziksel bedenin ölümü, esasen özgürleşmedir. Ölüm sadece nitelik olarak farklı bir hale geçiştir – Sonsuzlukta gerçek özgürlük haline. 

Anastasia: Bu insanların sordukları ana soru şu: “Ruhumu nasıl kurtarırım?” Eğer her insan için çok önemli olan bu asıl soruyu yanıtlarsan, onlar ve hatta bu bilgi ile temasa geçecek olan gelecek nesiller çok memnun olacaklar.

Rigden: Ruhunu nasıl kurtarırsın? Aslında, eğer günlük yaşamında bunun için gerçekten çabalarsan, eğer kendi Ruhunu, dolayısıyla varoluşunun nedenini bilir ve anlarsan, burada karmaşık olan hiç bir şey yok. Bunun için, elbette kendin ve doğan hakkında ve ayrıca insan yaşamında ana eylem – kendi üzerinde çalışmak – hakkında Bilgiye gereksinimin var. Özünün farklı filizlerinin tohumları insanda gizlenmiştir, ama bunlardan sadece bir tanesi doğrudur. Dünyaya gelişinin anlamını ararken, hayatını terk edinceye kadar neden insan yaşamın gizemi ile çok ilgilidir? Çünkü o geçici olarak burada olsa da, doğasını değiştirme gücüne sahiptir. İnsanın bu dünyada konukluğunun anlamı ruhsal büyüme, ruhsal yükselme, dönüşüm için bilincin materyal küçümseme halini terketme arzusu ve amacına yükselmek ve içinde olan en iyi şeyleri geliştirmektir. İnsan kendini geliştirmenin kanatlarını edindiği zaman, bunlar onu Hakikati algılamanın, doğasını niteliksel olarak dönüştürmenin yüksekliklerine yüceltir.

Öyleyse, Ruh nedir? Daha önce söylediğim gibi, Ruh gerçek antimaddedir, dışardan – ruhsal dünyadan, Tanrının dünyasından – gelen bir parçacıktır. Ruh insan varlığının sadece bir bileşenidir. Onun asıl potansiyeli, bir portal ve her insanın ruhsal dünya ile direkt bağlantısıdır. Bitkilerde veya hayvanlarda ya da zeki madde dahil herhangi diğer maddede ruh yoktur. Ruh insan varlığının ortaya çıkan enerji yapısına (yeni doğan bebeğin) fiziksel bedeninin doğumundan sonraki sekizinci günde girer. Eğer fiziksel bedenin yapısını alırsak, o zaman Ruhun yaklaşık bölgesi solar pleksus bölgesidir, yani, insanın asıl merkezi. Yine de, Ruh ne solar pleksus, ne kalp, ne de beyin, zihin, bilinç, düşünce, zeka veya zihinsel yetenekler dahil, herhangi diğer fiziksel organ veya sistem değildir.

Yukarıda sözü edilen her şey ne Ruhun bir ürünüdür ne de mülküdür – tüm bunlar materyal dünyaya uygulanır. Fiziksel bedenin çeşitli organlarının (örneğin kalbin) ameliyat ile çıkarılması, nakli veya kan naklinin Ruh ile hiç bir ilgisi yoktur. Ruhun insan varlığının enerji yapısında yerleşik olduğunu ve bu yapının fiziksel bölümünde olmadığını vurguluyorum. Her insan varlığının tek bir Ruhu vardır. O tektir ve bölünemez. Bir erkeğin veya bir kadının Ruhu arasında fark yoktur. Ruhun cinsiyeti yoktur. Tüm insanların Ruhları doğalarında özdeştir. Ve bu anlamdan, insanların birbirlerine çok yakın ve aynı soydan olduklarını söyleyebilirsin. Ruh madde değildir, yıpranmaz; yaşlanmaz veya hastalanmaz. Maddi dünya ile ilişkili olarak mükemmeldir, ama Tanrının dünyası ile ilişkili olarak bireysel olarak yeterince mükemmel değildir. Maddi dünyada tekrarlanan reenkarnasyonların sonucu olarak, Ruh bilgi kapsülleri ile yüklenir.

İnsan varlığı nedir? Yaşamı sırasında, insan varlığı Ruhun etrafında inşa edilmiş ve kendi zeki Kişiliğine sahip olan çokboyutlu uzamsal bir nesneyi temsil eder. Fiziksel ve kimyasal süreçleri ile, ayrıca (maddi beyin dahil) bir kontrol sistemi olarak göze görünür olan fiziksel bedenin olağan şekli ve yapısı, üç boyutlu uzay ile ilişkili olan toplam insan yapısının sadece bir parçasıdır. Başka deyişle, insan varlığı kendi bilgi kapsülleri olan bir Ruh, bir Kişilik ve diğer boyutların çeşitli alanlarından yapılmış bir yapıdan oluşur (üç boyutlu uzayda yerleşik olan fiziksel beden dahil).

Zeki Kişilik nedir? Yeni Kişilik, yeni bir yapıda, yeni bir bedende oluşur. Kişilik, yaşamı sırasında insanın kendisini o olarak algıladığı, Ruhsal ve Hayvan doğaları arasında seçim yapan, analiz yapan, sonuçlar çıkaran ve duyusal ve duygusal etkenlerin kişisel yükünü biriktirendir. Eğer insan yaşamı sırasında, Kişiliğinin Ruhu ile birleştiği ölçüde ruhsal olarak gelişirse, o zaman nitelik olarak yeni, olgun bir Varlık oluşur; o insan varlığından farklıdır ve ruhsal dünyaya gider. Gerçekte, bu “Ruhun maddi dünyanın esaretinden özgürleşmesi”, “Nirvana’ya geçmek”, “kutsallığı elde etmek” vs olarak adlandırılan şeydir. Aksi taktirde, eğer insan yaşamı süresinde bu tür birleşme gerçekleşmezse, o zaman fiziksel bedenin ölümünden ve enerji yapısının yok olmasından sonra, Ruh ile birlikte bu zeki Kişilik yeniden doğuş (reenkarnasyon) yaşar, (ana fikri anlamak için uygunluk için bunu bu şekilde isimlendirelim) bir alt kişiliğe dönüşür. Fiziksel beden öldüğü zaman, insan varlığı varoluşuna devam eder. Geçiş halinde, spiral yapıları olan küresel şekle sahiptir. Bilgi kapsülleri ile birlikte Ruh bu oluşumda kuşatılmıştır. Bilgi kapsülleri son yaşamdan gelen Kişilik dahil, önceki enkarnasyonlardan gelen alt kişiliklerdir. 

Ruhun etrafında yerleşik olan bilgi kapsülleri duyusal ve duygusal yığınlardır; daha spesifik olarak, bir tür nebula ile ilişkili olarak karşılaştırılabilecek zeki bilgi yapısıdır. Basitçe söylemek gerekirse, bunlar önceki enkarnasyonlardan eski Kişiliklerdir. Kişinin kaç kere reenkarne olduğuna bağlı olarak, Ruhun yakınında bu alt kişiliklerden çok sayıda bulunabilir.

                                 Fiziksel bedenin ölümünden sonra geçiş halinde insan Ruhu.

Anastasia: Bu, alt-kişiliğin Ruhunun geçmiş enkarnasyonlarında aktif olan senin gibi bir Kişilik olduğu anlamına geliyor.

Rigden: Evet. Başka bir deyişle, o yaşamı boyunca biriktirdiği; yani, yaşam sırasında kendi seçiminin sonucu ile, (pozitif veya negatif olan) duyusal ve duygusal etkenlerin tüm yükü ile geçmiş yaşamdan eski Kişiliktir; Çoğunlukla, Kişiliğin alt kişilikler ile direkt bağlantısı yoktur; bu nedenle, insan önceki hayatlarını hatırlamaz ve bu yüzden, bu alt kişilikler tarafından kazanılan deneyimi ve bilgiyi hatırlamaz. Ama, nadir durumlarda, belirli durumlar örtüştüğü zaman, Kişilik belirsiz bir déjà vu hissi veya en son alt kişiliğin (şu andaki enkarnasyondan önceki) aktivitesinin kısa – süreli kendiliğinden tezahürlerini deneyimleyebilir. Bu özellikle erken çocuklukta insanlar için tipiktir.

Psikiyatride, hiç bir sapma gözlenmeyen ve sağlıklı ebeveynlere sahip olan çocuklar sınırda kişilik bozukluğuna yakın kısa süreli doğal olmayan davranış tezahür ettirdiği zaman, raporlarda kaydedilmiş vakalar vardır. Bu tür örneklerden birini vereceğim. Dört yaşında bir kız çocuğu tek ve aynı rüyayı görmeye başladı: ışığın arka planına karşı, bir oğlan çocuğu kendisine yaklaşması için ona sesleniyordu, ama onun ışığa gitmesine izin vermiyordu. Onu bunaltan bu rüya hakkında anne babasına şikayet etmeye başladı ve akşamları daha önce onun için alışılmadık olan tahmin edilmez, saldırgan şekilde davranmaya başladı. Ayrıca olağandışı kuvvetli oluyordu. Dört yaşındaki kız öfkeyle masaları, sandalyeleri, ağır komodini deviriyordu; annesini tanımıyordu, çılgına dönüyordu ve suçlayıcı şekilde “Sen benim annem değilsin”, “Nasıl olsa öleceksin”, vs diyordu. Yani, kızın sözleri ve davranışı onun için anormal idi, ama reenkarnasyon yaşayan ve o zaman “cehennem” halinde olan, ıstırabı ve hayvani acıyı deneyimleyen alt kişilik için oldukça doğal idi. Ertesi gün, çocuk tekrar normal oluyordu ve olağan davranıyordu. Bu, önceki alt kişiliğin negatifliğinin kısa süreli tezahürünün tipik bir örneğidir. Bu durumda yapılabilecek en iyi şey, çocuğun zekasını aktif şekilde geliştirmek, dünyayı bilmesinin ufuklarını genişletmek ve birincil dalga gerçekleşene ve yeni Kişilik oluşana kadar beklemektir.  

Çoğunlukla, birincil dalga insan 5 – 7 yaşına gelince gerçekleşir. Gerçek şu ki, erken çocuklukta, birincil dalgadan önce, önceki Kişiliğin (Alt kişilik) kısa süreli aktivasyonu gerçekleşebilir. Yeni Kişilik oluşurken, önceki bilince ulaşmaya ve kişi üzerinde gücü gasp etmeye çalışır. Ama, alt kişiliğin tezahürünün diğer vakaları çok daha sıktır. Bu, çocuklar 3 – 5 yaşında iken (yeni Kişiliğin henüz oluşmadığı periyot sırasında) yetişkin, deneyimli bir insanın konumundan konuşmaya başladıkları zamandır. Nadir durumlarda, aslında öyle bir yaşta bilmeleri imkansız olan önceki yetişkin yaşamlarının ayrıntılı tanımlamaları olabilir. Yine de daha sık olarak, çocuk bir şey hakkında beklenmedik şekilde bilgece konuşur, çocuklara ait olmayan düşünceleri ifade eder ve bazen mistik olarak yetişkinleri korkutur. Ebeveynler bu tür tezahürlerden korkmamalıdır; bunun yerine, sadece bunların doğasını anlamalıdırlar. Çocuğun kişiliği oluştuğu zaman, bu tür tezahürler geçer. 

Böylece her alt kişilik geçmiş bilincinin bireyselliğini aktif hayatı sırasında onda hakim olan arzular ve tutkular şeklinde korur. Daha önce söylediğim gibi Kişiliğin alt kişilikler ile direkt bağlantısı yoktur, yani, insan bilinçli olarak önceki hayatlarını hatırlamaz. Ama, Kişilik ve alt kişilikler arasında bu tür bağlantı bilinçaltı seviyesinde korunur. Alt kişilik dolaylı olarak Kişiliği etkileyebilir ve onu belirli eylemlere “itebilir”, onu belirli kararlar almaya doğru yöneltebilir. Bu bilinçsiz seviyede gerçekleşir. Üstüne üstlük, mecazen konuşursak, alt kişilikler “puslu ışık filtreleri” gibidirler, Ruh ve yeni Kişilik arasındaki direkt bağlantıyı önemli ölçüde engellerler; deyim yerindeyse, Işık kaynağı ile ona ihtiyacı olan arasında.

Rigden: Ama tüm bu süreçlerin enerjiler seviyesinde gerçekleştiğini anlamak gereklidir; bundan dolayı, algı kolaylığı için simgesel karşılaştırmalar kullanacağım. Böylece, alt kişilikler Ruhun etrafında yerleşiktir ve “zeki” nebulalar olarak hayal edilebilirler. Bir taraftan, Ruha yakın yerleşiktirler ve bu güçlü anti materyal yapının etkisini deneyimlerler; deyim yerindeyse, “Sonsuzluğun nefesinin”, “Tanrının dünyasından bir parçacığın varlığının” yakınlığını. Diğer taraftan, alt kişilikler Hayvan doğasının yoğun materyal yapılarının kuvvetli etkisini ve baskısını deneyimlerler. Yani, alt kişilikler ruhsal ve maddi dünyaların iki güçlü kuvveti arasında sıkılır. Her iki taraftan gelen bu muazzam baskıyı sürekli hissederler. Bu nedenle, her alt kişilik şu andaki Kişiliğin Ruh ile bağlantı kurma yolculuğunda bir tür “ışık filtresi” haline gelir. Bu tür bir “ışık filtresi alt kişiliğin” “karartma” seviyesi baskın yaşam seçimlerine ve tercihlerine, ayrıca geçmiş yaşamında biriktirilmiş olan duyusal ve duygusal önceliklerine bağlıdır.

Örneğin, eğer geçmiş yaşamında, insan iyi ve nazik idiyse ve ruhsal gelişimi için çok şey yaptıysa, ama sonunda maddi dünyadan kaçmaya yetecek kadar değilse, o zaman alt kişilik daha huzurlu olur ve daha az titreşimlere sahip olur. Bu, Ruhtan gelen enerji ve dürtülerin böyle bir “ışık filtresinden” daha iyi geçeceği anlamına gelir. Ama, eğer insan hayatını maddi değerlerin önceliğine harcadıysa, o zaman böyle bir “ışık filtresi alt kişilik” daha yüksek titreşimlerden dolayı kendi yapısında daha yoğun olur; başka deyişle, Ruhtan gelen “ışığı” aktarım kapasitesi çok daha kötü olur. Bu, gerçek ışığın çarpıtıldığı veya daha az nüfuz ettiği isli kirli cam ile karşılaştırılabilir. Başka deyişle, yaşamı sırasında insanda Hayvan yönü daha baskın olursa ve daha fazla maddi değerler hüküm sürerse, sonradan daha zor zamanı olur, çünkü daha büyük seviyede çarpıtmanın taşıyıcısı olur. Eğer böyle yoğun “ışık filtreleri” olan bir çok alt kişilikler varsa, o zaman şu anda yaşayan Kişiliğin kendi Hayvan doğası ile savaşması çok zordur, materyal baskın etkenlerin yolundan dönmek ve Ruhu hissetmek zordur. 

Anastasia: Bu, böyle bir insanın maddeye daha çok saplanmış olduğu ve onun için yaşam vektörünü ruhsal gelişime doğru değiştirmenin daha zor olduğu anlamına mı geliyor?

Rigden: Evet. Ama, hiç kimse için, bu tür bir insan için bile, durumu tersine çevirmek için asla çok geç değildir, çünkü Kişilik yaşam gücüne ve seçim hakkına sahiptir… Aksi taktirde, alt kişiliklerinin şu anda deneyimlediği aynı kader onu bekler. Bu arada, bilinçaltı seviyesinde insanda ölüm korkusunun tezahürleri ile dolaylı olarak sonuçlanan tamamen alt kişiliklerin deneyimidir. Alt kişiliklerin yeni Kişilikte hissettiği şey, gerçekte dini lisanda konuşursak onlar için gerçek “cehennem”dir. Fiziksel bedenin ölümünden sonra, alt kişilik haline gelen Kişilik kendi deneyimini ve gerçekte maddi dünyanın ne olduğunun, Ruhun ne olduğunun ve Ruhun insan varlığı için öneminin ne olduğunun anlayışını kazanır. Ama yeni bedenin yapısında, alt kişilik her şeyi anlayan, kuvvetli duyusal ve duygusal acı hisseden, ama deneyimini yeni Kişilik ile paylaşmak dahil hiç bir şey yapamayan, zincirlenmiş zihnin çaresiz konumundadır. Bu, bir bedende kilitli olduğunuz, ama bu bedenin zihninize hizmet etmediği, size itaat etmediği ve yapmasını emrettiğiniz şeyi yapmadığı duruma eşdeğerdir. Yani, size hiç hizmet etmez ve kendi kendine yaşar. Tüm bunların farkındasınızdır, ama bununla ilgili hiç bir şey yapamazsınız – sadece inanılmaz berbat baskıyı, yeni Kişilik tarafından yapılan aynı hataları ve yaşam enerjisinin tüketilmesinin vektörünün yönünü değiştirememe acizliğinizin anlayışını duyumsarsınız. Bu arada, insan korkuları, örneğin kapalı alan korkusu tam olarak bundan ortaya çıkar. İnsanda korku ve paniğin en derin hissini meydana getiren bu tür çarpıtılmış uzamsal algının ortaya çıkmasının ana nedenlerinin kökleri alt kişiliklerin yerleşik olduğu insan yapısının vektörü ile bağlantılıdır.  

Neden, örneğin insanlar bir çok mezhepler ve dinler tarafından kullanılan bedende ebediyen yaşama cazibesine çekiliyorlar? Psikologlar genellikle bunu mantıksız ölüm korkusuna (tanatofobi) tepki vermekte ortaya çıkan gizli insan arzusuna yoruyorlar. Bu fobinin belirli davranışsal tezahürleri vardır, bunun amacı ya fobi konusundan kaçınmak veya  bazı eylemler aracılığı ile bunun korkusunu azaltmaktır (dini kurallar ve ritüellere bağlı kalmak, ayrıca bu tür bilgiye, örneğin, “bedende ebedi hayat” vs artan ilgi göstermek). Yani, insan aynı zamanda genellikle içine doğma duygusunun eşlik ettiği mantıksız korku ile üretilen çözülmez içsel çatışmasından tüm bunların arkasına saklanır. Bu tür içe doğma ve bu tür korku nereden geliyor? Bilinçaltından ve bu ölümün ve reenkarnasyonun ne olduğunun pratik anlayışına önceden sahip olan alt kişiliklerin baskıcı duyusal ve duygusal hali ile bağlantılıdır. Mecazen söylersek, kaçınılmaz ve son ölümleri anlamına gelen Sonsuzluğun alt kişiliklere ulaşılmazlığının korkusu nedeniyle “ebediyen bedende” yaşama arzusu insanda mevcuttur. Bu, sadece Hayvan doğasının arzularından biridir ve bilinçaltı seviyede) Ruhun arzularının yerine geçmesidir.

Anastasia: İnsan yaşamı süresinde manevi, olgun bir Kişilik olduğu seviyeye ruhsal olarak gelişmeyi başarırsa, yeniden doğuşların döngüsünden çıkabilir mi? O zaman alt kişiliklere ne olur?

Rigden: Onlar basitçe yok olurlar. Sonuç olarak, bu yalnızca bir bilgi yapısıdır.  

Anastasia: Önceki yaşamlarda bu alt kişiliklerin iyi veya kötü Kişilikler olup olmadığına bakmaksızın?

Rigden: Mecazen konuşursak, eğer Kişilik alt kişilik olduysa (senin anlayışında) “iyi” alt kişilikler olamaz. Kişilik bilinçli olarak ruhsal olarak gelişebilir ve Ruh ile birleşebilir, tek bir hayatta özgür olabilir! Gerçekte, her şey basittir; eğer bir insan yaşamı süresinde ruhsal yönde gelişmeye çalıştıysa, ama yeterince çalışmadıysa, o zaman sonraki hayatta yeni Kişilik daha iyi koşullara sahip olur.

Bu onun ruhsal büyümesi için fırsatları genişletir, ama ayrıca Hayvan doğasının direncini artırır. Tekrar, her şey (alt kişiliklerin ıstıraplarının devam etmesi veya sonlanması, ayrıca Ruhun ve Kişiliğin kendisinin kaderi) yeni Kişiliğin bireysel seçimine bağlı olacaktır.

Anastasia: Bu, alt kişiliğin sadece bir bilgi yapısı olduğu anlamına mı geliyor?

Rigden: Evet. İnsan varlığı dahil her madde sadece bilgi dalgasıdır. Önündeki şey – örneğin bir gezegen veya bakteri, sandalye ya da insan varlığı – tam olarak onun içine konulan bilgiye dayanır. Ama insanın içinde, onu herhangi diğer maddeden ayırt eden Ruh vardır.

Anastasia: Ruha bilgi parçacığı denilebilir mi?

Rigden: Hayır. Ruh maddi dünyaya ait değildir; tamamen farklı bir dünyadan gelir – Sonsuzluğun dünyası… Ama, maddi dünyadaki tüm çokboyutlu yapısı açısından (Hayvan doğası dahil), daha önce söylediğim gibi, insan tam olarak bir bilgi dalgasıdır. Ruh, insandaki gerçek olan şeydir; üzerine tüm yapının merkezlendiği ana bileşendir!  Başka her şey sadece gelişim için ilave bilgidir. Ruhsal Kişilik olgunlaştıktan ve Kişilik Ruh ile birleştikten (ruhsal özgürlük) sonra, bu bilgi sadece aynılaştırılır; yani, organize bir yapı olarak var olmaya son verir.

Anastasia: Basitçe söylemek gerekirse, insan anlayışında, bu bilgi dalgası yok olur, ama gerçekte, farklı bir niteliğe dönüştürülür, çünkü bilgi (her şeyin ondan yapıldığı bilgi yapı taşları) bunun gibi yok olmaz.

Rigden: Kesinlikle.

ALLATRA Kitabından…