UYKUDA DUYULAN GARİP SESLER. GECE GELEN KARANLIK VARLIKLAR. ONLARDAN NASIL KURTULURSUNUZ

Yazdır Yazdır 

UYKUDA DUYULAN GARİP SESLER. GECE GELEN KARANLIK VARLIKLAR. ONLARDAN NASIL KURTULURSUNUZ

(DİKKATİN DEĞERİ. PRATİK TAVSİYE Programından)

Teya: Benzer durumdaki farklı kişilerden bir soru var, insan uykudayken kendisinin farkındadır, bedeninin uyuduğunu anlar ve kendini bedeninden ayrı hisseder ve bunun farkındadır. O sırada, bir tür garip, çok yüksek ses duyar. Ayrıca hoş olmayan hisleri var, Lotus’a dalmaya çalışır, ama bu da yardımcı olmaz. Buradaki yanlış nedir? Ve bu gibi durumlarda ne yapmalı?

Igor Mihayloviç: Demek istediğin o uyanmaya çalışıyor ve uyanamıyor, öyle değil mi?

Teya: Evet.

IM: Uykudayken bile bir şekilde ruhsal bir uygulama yapmaya çalışıyor ve yapamıyor. Onun hatası nedir? Onun hatası, bu kişinin, iblislerin ona empoze ettiğini oynuyor olmasıdır. Bu, birincil bilinç tamamen uyanmamışken ikincil bilincin faaliyetidir, ama ikincil bilinç ile Şahsiyet arasındaki bağlantı kurulmuştur. Oysa birincil bilinç, Şahsiyet ile ikincil bilinç arasında durmalıdır. Ve burada, böyle bir dayatma gerçekleşir: uyanamadığınız zaman, rüya içinde bir rüya. Ne yapmalısınız? Kalkıp gitmelisiniz. Ve orada ses çıkaran şeyi dinlemeyin… özellikle herhangi bir dua okumayın veya uygulama yapmayın. Bu, bilirsiniz, şey gibi…

Sanki sistem dayatmış ve insan bir nevi peri masalına giriyor ve başına çeşitli şeyler geliyor ve oradan nasıl çıkacağını, nereye kaçacağını bilmiyor. Bunlar böyle labirentler-dolaşıklıklar. Ve bunun bir rüya olduğunu anlıyor, ama… nasıl çıkılır, nasıl çözülür? Hiçbir şekilde çözmemelisiniz. Bilincinizi sınırlar içinde tutmalısınız. Siz efendi olmalısınız ve şeytan efendi olmamalı.

Oysa sistem yani sizin bilinciniz tam da sözünü ettiğim şeytandır. Bütün bunlar ondan gelen bir illüzyon. İnsan uyandığında, hala bir rüyada olduğunu kavradığı zaman, ama Şahsiyet olarak kendisinin farkında olduğunda ve bilinçle bir bağlantının farkında olduğunda kalkmalı ve gitmelidir. Ve oyalanmamalı. Ayrıca kalktığınızda, sağlığınız izin veriyorsa, yirmi kadar şınav çekin ve birkaç Çince ifade öğrenin ki bilinç saçma sapan şeylerle uğraşmasın.

Bilincinizi sınırlar içinde tutmalısınız. Kendinize doğru.. kendinize çok disiplinli ve çok katı şekilde davranmalısınız. O zaman her şey iyi olur. Bir kaç Çince cümle alın – ve onları öğreninceye kadar, bilinci beslemeyin. Bana inanın, o duracaktır.

T: Öyleyse, bunda üçüncü kuvvetlerin tezahürü yok mu?

IM: Burada üçüncü kuvvetler yok. Bu sıradan, bu normal. Sonuçta, insanın uykuya dalması ve uyanması süreci, kullandığımız bu alışkanlık süreci bağlantı kopmasından başka bir şey değil. Yani, bu zamanda Şahsiyet dinlenir, birincil ve ikincil bilinçten dinlenir. Ama ayrıca ikincil ve birincil bilinç arasında bağlantısızlık da gerçekleşir. Bu normaldir. 

Bu şekilde olmalıdır. Aksi taktirde, eğer insan uykusuz kalırsa, bedeni hastalanır ve genel olarak konuşursak, mola olmak zorundadır, dinlenme olmak zorundadır. Ve uyku sırasında, tam olarak birincil bilinç beden ile biraz çalışır, bedeni restore eder ve ona yardım eder. Orada doğal süreçler gerçekleşir ve bilgisayarın yeniden yüklenmesi gibi, her şey yerine konulur… yanlış işlevler uzaklaştırılır. Uyku çok önemli bir unsurdur. Şahsiyet saldırı altında değildir. 

Ama, uyanma gerçekleştiği zaman, olan ilk şey birincil bilinç ile Şahsiyet arasında bağlantıdır ve daha sonra ikincil bilinç bağlanır. Ama birincil bilinç hala meşgul olduğunda, bedeni henüz tamamen onarmadığında, özellikle kişi çok çalışıyorsa, çok yoruluyorsa veya yeterince uyumuyorsa ve burada onun bir tür yarı uykuda olduğu, uykulu olduğu ortaya çıkıyor. Bağlantının düzeltildiği görünüyor, ikincil bilinç aktive oluyor, oysa birincil bilinç henüz kontrolü ele almamış. Ve bu durumda, Alice Harikalar Diyarında gibi çeşitli çizgi filmler ve bu tür durumlara girme başlar. Hiç bir şey yapılmamalıdır. Kalkın ve gidin. Her şey anında yok olur. 

Bu oyunlar oynanmamalı ve dikkat oraya yatırılmamalı. Her şey kontrol edilebilir ve uyku kontrol edilebilir, her şey. Her şey kontrole maruzdur, çünkü tüm bunlar ikincil bilincin haylazlığıdır.

T: Bir adamdan bir yorum var. Tam olarak aynı tezahür olup olmadığını bilmek ilginç olurdu, yoksa uykuyla ilgili farklı bir hikaye mi? “Yedi yıldan fazla bir süredir görünmez güçler bana geliyor. Diyelim ki, yarı uykulu yatağımda uzanıyorum ve aniden korku beni ele geçiriyor, bedenim titriyor, kalkmak istiyorum ama kalkamıyorum. Bir güç bana saldırıyor. Uyanmak istiyorum, ama yapamıyorum. Ve gözlerimi açarsam, odanın içinde siyah bir şerit varmış gibi görüyorum. Bunun tekrarlanmasını istemiyorum. Sesimi kullanamıyorum. Bismillah duası…”

IM: Hayır. Her zaman değil. Ve çok sıklıkla bu tam olarak üçüncü kuvvetlerin tezahürüdür. Bu durumda, gerçekten saldırabilen görünmez yaratıklar da olabilir. Bir zamanlar bunun hakkında konuştuk: incubi ve her türde…

Burada yine, kişi yarı uykuda, yani, ikincil bilinç zayıflamış olduğu ve bağlantısızlık başladığı zaman, onların saldırabildikleri zamandır. Neden? Çünkü ikincil bilinç aktif olduğu zaman, onların girmesi zordur, oldukça kuvvetli olanlar yine de girer. Çoğunlukla, bu uykuya dalma anıdır, hafif uyku sersemliği.

İkincil bilincin birincil bilince karşı aktivitesi zayıflar zayıflamaz, Şahsiyet üzerindeki etki azalır, o zaman bazı yaratıklar kendilerini buraya sıkıştırabilir. Amaçları korkutmaktır. Bu durumda korkuyu deneyimleyen birincil bilinçtir. Şahsiyet çok fazla dikkat tahsis eder, çünkü belirsiz bir durum ortaya çıkar, ama onlar basitçe söylersek sadece yemek için gelirler. Sadece yemeye ihtiyaçları var.

Denildiği gibi, ne yapmalı? Korkmayı bırakmalısınız. Gölgeden korkmuyorsunuz, öyle değil mi? Bu durumda da aynı. Bu fiziksel duyumsamalar insanı ele geçirir. Evet, bu gerçekleşir. Bazen çocuklar eller bile görür, bu da olur ve birinin onları bir battaniye ile örttüğünü söylerler. Çocuk uzanmaktadır – ve aniden gerçekten battaniye ile örtülür. O bunları görür, çoğunlukla her zaman siyah silüetler ve siyah eller. Neden siyah ve neden kara? Ve neden gelen her zaman kara yaratıklar?

Çünkü onlar ışığı emerler. Materyalizasyonları sırasında, emerler… Eğer gök balığını görür ve kaydedersek, onları beyaz görürüz, onlar su damlacıklarını içeri çekme özelliğine sahipler…

A: …su …. ışığı yansıtır…

IM:… oysa siyah olanlar suyu içeri çekmezler. Onlar boşluğa benzerler ve tersine ışığı emerler, ışığı yansıtmazlar. Bundan dolayı, bu türde bazı yaratıkların böyle materyalizasyonu olur. Amaçları sadece korkutmaktır. Eğer korkarsanız, onları beslersiniz. Korkmazsanız, onları hiç beslemezsiniz. Sadece oradadırlar ve hepsi bu.  

A: Öyleyse, korkmayı bırakmak – bu, insanın dikkatini bir yerlere yönlendirmesi anlamına geliyor, değil mi?

IM: Kesinlikle doğru. İstediğiniz herhangi bir yere yönlendirin. Hatta dikkatinizi sağ ayağınızın başparmağına yeniden yönlendirin.  Herhangi bir şeyden söz etmiyorum bile.. Yani, temel bir şeyler: otojenik eğitim – ve her şey anında ortadan kaybolur.  

A: Öyleyse, onlar gerçekte dikkat sayesinde var oluyorlar?

IM: Elbette, ne için geliyorlar? Dikkat için, yemek için. Pillerini şarj etmek için. Ama eğer onları beslemezseniz, kaybolurlar. Bunu bir veya iki kez yaparsanız – hepsi bu kadar, bu anlamsız. Çünkü onlar görünür olmak için çok fazla enerji harcarlar. Görüyorsunuz, yani ..  Özellikle, hayal edin, fiziksel olarak etkilemek için. Ve bedene zarar bile verdikleri ve bedende morarmalar bıraktıkları gerçekten yoğun tezahürler olabilir.

Sıkmak için ne kadar çok materyalize olmaları gerektiğini hayal edebiliyor musunuz? Ama bu ne zaman tezahür eder? İlk tezahürler sırasında olur mu? Hayır. Çoğunlukla, bir insanı belli sayıda ziyaret etmeliler. Ve burada belirli yasaları gözleyebiliriz: tüm bu tezahürler, fiziksel olarak morartılar veya başka bir şey bırakmaya başladıkları zaman, öldürmezler, ama gerçekten korkuturlar. On iki ziyaretten sonra işaretler bırakırlar. Yine, ne görüyoruz? Başlangıç döngüsü.