İNSANIN RUHSAL GELİŞİMİNİN AMACI

Yazdır Yazdır 

Anastasia: İnsan zihninin işleyişlerine (var olan dinlerin, onların kavramlarının ve dogmalarının çokluğuna) bulaşmış olan modern insan için ruhsal özü, o anlamı ve bu dünyada var olmasının gerçek nedenini anlamak gerçekten çok zordur. Basit Gerçek karmaşık hale geldi ve bu nedenle, öz kavranamaz hale geldi. Elbette, bugün neredeyse her insan için çeşitli aletler mevcuttur: ruhsal uygulamalar, dualar, meditasyon teknikleri ve benzerleri var.  Nıhai amaç açıktır – bu ruhsal özgürlüktür. Ama bu yüksek ruhsal hale onun sayesinde ulaşılan bu ortak temel, öz kayboldu. Sonuçta, aletlerin kendileri temel prensibin anlayışını vermiyor. Bu, bilinçte ve bu aletlerin yardımı ile kendisi üzerinde çalışan Üstadın en derin hislerinde yatıyor. İnsanlara temel Hakikati anlatabilir misin: İnsanın ruhsal gelişiminin amacı nedir?

Rigden: İnsanın ruhsal gelişiminin amacı niteliksel içsel değişimidir. Bu her şeyden önce, sadece yaşanan her gün en derin hisleriniz vasıtası ile, Tanrı için samimi sevginiz vasıtası ile O’nunla içsel ruhsal diyaloğun geliştirilmesi anlamına gelmez, aynı zamanda bu gizem ile yaşamak anlamına gelir. İnsan, gerçekte, Tanrı ile böylesine saf içsel diyaloğa çekilir. Bu en içten gelen ihtiyaç onda enkarnasyonlarının hafızası hala taze iken, çocuklukta tezahür eder. Ruhu ile bu derin duyusal teması hisseder, ki bu samimi çocuk neşesi ve her şey ve herkes için her şeyi kucaklayan, saf sevgi şeklinde dışsal olarak tezahür edebilir. Çocukların Tanrıya yetişkinlerden daha yakın olduklarına inanılmasının nedeni budur. Sonuçta, yeni Kişilik hala saftır ve içtenliği ve inancı ile Ruh ile bağlantılıdır ve Ruh yeni Kişilikte kurtuluş umudunu barındırır. O noktadan itibaren insana, hayatının en iyi olan büyük bölümünün henüz gelmediğinin görünmesinin nedeni budur. Gerçekte, onun “samimi mutluluğunun” tezahür ettiği dakikalarda, onun için çok zor olan bedende hapsedilme gibi koşullarda bile, küçük insan kendi ruhsal doğası ile temasa geçmenin en derin hislerini, Ruhu için Tanrının dikkatini, sevgisini ve ilgisini deneyimler.

Zamanla, yeni Kişilik çevredeki dünyayı algılamaya ve tanımaya başlar ve hisler vasıtası ile bu konuşma en yakın insanlar ile – anne, baba ve eş dost – iletişime taşınır. Bu zamanda Tanrıdan gelen samimi Sevginin en derin hislerini deneyimleme sayesinde, ilk dışsal görsel imajlar bilinçte sabitlenir. En derin hisler, Tanrı ile O’nun Sevgisinde sözsüz, gerçek sohbet yalnızca insanın içsel dünyası ile bağlantılıdır. Bu nedenle, çocukluğun en sıcak anılarına, örneğin, bu dünyada onun için hiçbir şeyin imkansız olmadığı yüce, sevilen varlık olan annenin anıları gibi en sıcak anılara sahibiz. Ama yetişkinler olarak, ona çoktan farklı gözler ile bakıyoruz: kendi kaderi olan yetişkin bir kadın.

Beden olgunlaşmaya başladığı ve yeni Kişilik Hayvan doğasının lehine daha sık seçim yapmaya başladığı zaman, insan, aptallıkla, Tanrı ile bu görünmez duyusal diyaloğu kaybeder. Oysa Ruhun kendisi insanın “kapısını çalmayı”, ona sinyallerini vermeyi bırakmaz. İnsanın hayatında, bu veya o şekilde onu Tanrı  ile bu Ruhu – yatıştırıcı diyaloğa geri dönmeye teşvik eden durumlar ortaya çıkar. Ama Hayvan doğasından gelen düşünceler tarafından yönlendirilen insan dinlemeyi ve Tanrının Sevgisini ileten Ruhu olan kendi Ruhsal doğası tarafından işitilmeyi reddeder.

Bu noktada, Hayvan doğası bu canlı iletişimin yerini alır. Onun düşüncelerini gözleyen Kişilik eğer isterse bu süreci kendisinde açıkça izleyebilir. Bu süreç, kişi Hayvan doğasından gelen düşünceler tarafından veya kadim zamanlarda dedikleri gibi, “küller tarafından” dikkati dağıldığı zaman, Ebedi Olan ile, ona en yakın ve sevgili Olan ile Diyaloğu kaybettiği zaman başlar. Bu anda, insan içsel yalnızlık hissetmeye başlar. Bunun sonucu olarak, değişiklik yapmaya başlar, kendisi gibi burada geçici olan ve tozdan oluşanlar ile dışsal iletişim arar. Veya kendi Hayvan doğasının düşüncelerine tamamen yenik düşer, “kendi kendine” konuşmaya başlar. Ama bu iletişim Tanrı ile ruhsal Diyalogdan tamamıyla farklıdır. Samimiyet ve ruhsal saflık hisleri onu terk ederken, içerleme, gurur, kıskançlık ve bencillik hisleri ortaya çıkar.

Bunlar, bilinçte hüküm sürdüğü zaman, Hayvan doğasından gelen en köklü değiştirmelerdir. Bunlar gerçekleşir, çünkü insan kendisini ve hayatının gerçek anlamını oluşturan kendi ruhsal doğasını anlamaya son verir. Dünyasal kişiliği Ruhun maddeden özgürleşme ve bağımsız olma, onun esaretinden kaçma en derin arzusunun gücünün anlayışını bozar. İnsan artık gerçek hislerini anlamaz. Kendi bencil kalesinde kendisini başka herkesten uzaklaştırıp kilitler. Hayvan doğası tarafından sunulan imaj maskelerini denemeye başlar. Böyle bir durumda, zihinsel olarak Tanrıya değil, kendisine hitap eder. Gerçekte sadece kendisini veya daha doğrusu ebedi Hakikati geçici yanılsama ile değiştiren, insanı kendi iletkeni olmaya çeviren kendi Hayvan doğasını dinlemeye ve onunla konuşmaya başlar. Kendisiyle böyle bir diyalog ölümlü bir insanın diyaloğuna dönüşür, ki bu onu kindar ve bir çok maddi ihtiyaçlara bağımlı yapar. Artık Tanrı ile yaşamaz, artık özgür değildir, maddede acınası varoluşunda (yaşam süresini ve dikkatini maddeyi biriktirmeye adar), başkalarını kendi kontrolü altına getirmekte ve onlara ıstırap vermekte zevk ve anlam bulur. Aynı zamanda bu değiştirmenin esası, insanın kendisinin bunu fark etmemesidir; ona her şeyi doğru yapıyor gibi görünür; ve bu şekilde, “onun fikrine göre”, başkaları için daha iyi olur.

Ama ölümlü bir insanın diyaloğunda yaşayarak, mutluluğu bulmaz ve maddi arzularında  sarkaç gibi sallanmaya devam eder. Zaman geçer ve tüm bunların en boş şeylerin boşunalığı olduğu anlayışı gelir. Bir zamanlar çocukluğunda ona inanılmaz içsel özgürlük duyumsaması veren içten neşe, saf sevgi ve güvene sahip olduğunu hatırlar. Ve şimdi içtenlik yok, saflık yok ve inanç yok – her şey kayboldu ve her gün Ruhuna yalnızca üzüntü getiriyor.

Ama Tanrı’nın Sevgisi, onu unuttuğu zaman bile insanı terk etmez. Tanrı asla insanı terk etmez, çünkü Ruh sayesinde O’nun Sevgisi her zaman onunladır. Ama, insan bu sonsuz Sevgiyi her zaman kabul etmek istemez ve çoğu zaman ölümlü maddenin anlık, geçici arzularıyla yönlendirilerek kutsal öğrenimini “daha sonraya” erteler. Ama insan bu “sonra”ya sahip değildir, gerçek hareketin ve seçimin gerçekleştiği sadece “burada ve şimdi” vardır. İnsanın yalnızca Tanrıya açılması ve güvenmesi gerekir. Hayatın değerli zamanını harcamakta anlam yoktur. Hayvan doğası yalnızlık hissini tetikleyen saldırıya başlar başlamaz, insan basitçe hemen bu dünyasal kişiliği yenmeli ve Tanrının İradesine güvenerek, bir çocuğun içtenliği ile O’na hitap etmelidir. İçten sözleriniz, düşünceleriniz ve en önemlisi içsel, en derin hissiniz ile en yakın ve en sevgili Varlığa yapabildiğiniz kadar hitap edin. İnsan derin pişmanlık hissi ile Ruhu ile konuşmaya başladığı zaman, onda Tanrının Sevgisi kat kat çoğalır. Tanrı Ruha gelir ve ona huzur verir. İnsan için tükenmez içsel güç kaynağı olur. Onda inancın ruhunu canlandırır, kazanılan deneyimi anlama ve hayatı üzerine yeni bir perspektif edinme fırsatı sağlar. İnsan içgörü armağanı edinir: Sevgi içinde yaşar, çünkü Tanrıda yaşar ve Tanrı onda yaşar. Tanrıya söyleyecek bir şeyi vardır ve Onun ruhsal yanıtını hissetmek için gerekli olan içtenliğin ve inancın gücüne sahiptir. Ve birbirini seven iki varlığın bu diyaloğu sonsuzdur. Çünkü Tanrı Sevgide iletişimdir. İnsan bu duygu birliğinde yaşayarak Tanrı ile birliğin ve manevi değer kazanmanın gerçek, doğru hayat olduğunu kavrar. Bunu kabul ettiğimiz ve içten hislerimizde Tanrının önünde açık olduğumuz zaman, bu gizem her birimizde gerçekleşir.

Ama eğer insan kendi benliğine güvenirse, o kendisi Ruhunun Kapısını kapatır ve etrafında kaç tane arkadaşı veya yakını olduğuna bakmaksızın ebediyen yalnız hisseder. Ama eğer Ruhun Kapısı Tanrı ile duygu birliği için açık ise, insan asla yalnız olmaz, çünkü her zaman O’nunla sohbettedir. Tanrı ile bu içsel iletişime yeniden başladığı zaman, ona hayat algısının sınırlı olduğu ve onun sadece bir kısmını gördüğü sağlam anlayışı gelir. İnsanın hayatını kendi tamlığında gören sadece Tanrıdır. En büyük ıstırabın bile onu Tanrı ile iletişim yoluna götüren durumun ve kaybolan ruhsal bağlantıların yenilenmesi olduğu anlaşılıyor. Çünkü Tanrı insanın baştan çıkmalarını ve içsel ruhsal değişiklikler için potansiyelini görür. Tanrının, sayesinde insanın deneyim ve seçiminin anlayışını kazandığı, en sonunda Kişiliğin Ruh ile birleşmesine ve ruhsal dünyaya kaçmasına katkıda bulunan, O’nunla iletişimi düzeltme fırsatı kazandığı bu tür durumlar vermesinin nedeni budur. Ama seçim her zaman insanın ne ile yaşadığına bağlıdır – ölümlü gurur veya sonsuz lütuf.  

Ruhsal uygulamalar insanın, niyetlerin saflığının hüküm sürdüğü hislerin en derin seviyesinde Tanrı ile bu Diyaloğu mükemmelleştirmesine yardımcı olur. Bunlar Kişiliğin Ruh ile bağlantı kurması, içsel dünyayı zenginleştirmesi ve Bilgi, güç ve ruhsal dünyadan yayılan hislerin saflığını edinmesi için koşulları yaratan rehberler olarak hareket eder. Ruhsal uygulamalar, insanın onunla tamamen farklı bir dünyayı anlamaya ve onunla çok yakın ilişkisini kavramaya başladığı aletlerdir. Kişiliğe, bilişin ilk geçici adımından ruhsal dünyaya tam geçişe, kendini değiştirme arzusundan sürekli olarak Tanrı’da yaşamanın gerekliliğini anlamaya kadar eşlik eder. Bu hayata giden yoldur. Bu Sonsuzluğa giden yoldur. Bu taze hava solumak, su, ışık ve ruhsal sıcaklık gibidir, bu tövbenin sevinci ve Tanrının Sevgisinde yaşamanın mutluluğudur.

Kendi üzerinde çalışmaya başlayan ve ruhsal uygulamaları öğrenen insan çoğu zaman bunları yapmayı bırakır, cesareti kırılır, bunları yapmak için isteksiz ve tembel olur, kendisi için bahaneler ve Tanrı ile Diyalogtan dikkatini dağıtan farklı şeyler icat eder. Ama böyle bir durum ortaya çıktığı zaman, durmalı ve Tanrı ile konuşmanıza kimin izin vermediğini düşünmelisiniz. Kim bilincinizde zihisel bariyerler ve yanılsamalı engeller yaratıyor? Kim bu fani, anlık dünyanın konularının, hayatınızdaki en önemli şeyden – Sonsuzlukta ruhsal kurtuluş – daha önemli olduğunu düşünmenizi sağlıyor? Ruhsal yolu yürümenizi kim istemiyor? Tek bir yanıt vardır – Hayvan doğası. Bu nedenle, hayvan doğasının açık karşı koyması tembellik, isteksizlik ve bahaneler şeklinde tezahür ettiği zaman, çabalarınızı iki katına çıkarmalısınız ve kendi üzerinizde ruhsal olarak çalışmaya başlamalısınız. Tersine, meditasyonların süresini artırmak, hislere daha derin dalmak, ne olursa olsun, ruhsal dünyanın kapısını daha ısrarlı şekilde çalmak ve Tanrı ile kurtarıcı içten Diyaloğunuzu yeniden başlatmak gereklidir. En azından günde iki kez ruhsal uygulamalar yapmalısınız ve gün boyunca içsel dünyanız ile, Ruh ile, Tanrının varlığının duygusu ile bağlantıyı korumalısınız. O zaman bu yalnızca bir yaşam şekli olmaz – her adımın sizi Sonsuzluğa götürdüğü o ruhsal yol olur.

İnsan Tanrıda yaşadığı zaman, içsel uyumsuzluğa, kendisi ile çatışmaya sahip olmaz. Artık maddi dünyanın korkusu ve kaygıları ile dolu olan bireysel istekler için arzusu yoktur, çünkü bunların kökeninin esasının kendi dünyevi benliğinden geldiğini anlar. Artık Tanrının nerede iş başında olduğunu, nerede olmadığını zihin ile anlamaya çalışmaz, çünkü tüm bunları hissetmeye ve Bilmeye başlar. Ve bu bilgi zihinden değil, Ruhun en derin hislerinden gelir. Sonuçta, insan zihni ile inanır, ama Ruhu ile bilir. İçsel hayatını sadece Ruha odaklamaya başlar, çünkü onun vasıtası ile, Tanrıyı ve gerçek yuvası olan sonsuz ruhsal dünyayı tanır. İnsan kendi Ruhu ile birliği edinir. Onda kötü şeylere artık yer kalmaz, çünkü Tanrının dünyasında, O’nunla temastan gelen huzur duygusunda yaşamaya başlar.

Ve böyle iletişim sürekli olarak gerçekleşir. Artık insanın içsel hayatında Tanrıdan başka hiç bir şey yoktur ve Ruh O’nun önünde saf durur. Bu duygu birliği ikisinin gizemidir. İnsan Tanrının varlığını hisseder ve O’nu sever, sonsuza kadar yakın olmayı ve sonsuza dek iletişim kurmayı arzuladığı sevilen Varlık için sevgi dolu bir kişi gibi O’na uzanır. Zamanla, insan Tanrının sadece sürekli onda var olmadığı, O’nun her yerde, tüm çevreleyen dünyada var olduğu gerçeğinin gerçek anlayışını elde eder. İnsan Tanrının herkes için her şey olduğunu kavrar. Bu nedenle, Tanrı ile diyaloğa başlayan, kısa sürede kendisini değiştirir, dünyanın farklı bir anlayışını ve farklı bir görüşünü edinir. Ama en önemlisi, hayatı sırasında Kişilik, Tanrı ile böylesine bağımsız iletişim sayesinde, O’nun ruhsal dünyasında yaşamaya başlar, Ruh ile birleşme halini edinir, ki çeşitli dinlerde buna farklı isimler verilir – kutsallık, Nirvana, Tanrı ile yüce bağlantı ve benzeri. Bu hal insanın tüm hayatında arzuladığı o gerçek özgürlüktür, o gerçek varoluştur.

AllatRa kitabından ….