ÖLÜLER İLE İLETİŞİM; ÖLENLERİ DÜŞÜNMEK

İgor Mihailoviç (Rigden Djappo)
ALLATRA Kitabından..
Anastasia: Bir keresinde yeterince güçlü bir medyumun aslında sohbet için ölü bir insanı çağırabildiğinden söz ettin, çünkü aslında insan bilgi seviyesinde ölmez.
Rigden: Evet, insan Kişiliği var olmaya devam eder, ama sadece başka bir formda – alt kişilik olarak. Eğer bir medyum yeterince güçlü ise ve kendi yaşam enerjisinin (prana) bir kısmını, onu bu enerji ile doldurmak için ölü insanın alt kişiliğine aktarabiliyorsa, o zaman böyle bir alt kişilik medyum ile iletişim kurma geçici yeteneğini kazanır. Alt kişilik için, yaşayan kişinin pranası, göreli olarak konuşursak “cehennemde” “tatlı yiyecek”tir; kendisini zamanın kısa bir periyodu için tezahür ettirme şansı elde etmek için bir fırsattır. Bu yüzden, medyum, insanların dedikleri gibi aslında iletişim için ölü bir insanın “ruhunu çağırır”. Gerçekte, o alt kişilik ile bilgisel bir bağlantı oluşturur. Ve bu sadece eğer insan önceden reenkarne olduysa ve sözü edilen alt kişilik maddi dünyada yeni bir Kişilik ile yeni yaşayan bir beden yapısında mevcut ise gerçekleşir. Bundan başka, bütün temas yeni Kişilik için fark edilmezdir. Ve eğer insan Nirvana’ya gittiyse, hiç bir medyum konuşmak için oradan onu “çekemez”; aynı şey yeniden doğuş aşamasında olan insan için de doğrudur (maddi dünyada yeni bir enkarnasyondan önce). Neden? Çünkü medyumların bu tür “temasları” Hayvan zihninin, onun maddi dünyada tezahürlerinin ve bağlantılarının maskelerinden biridir. Ruhsal dünya Hayvan zihni için erişilmezdir.
Anastasia: Vay! Bu, gerçek bir medyumun pranasını harcadığı (sızdırdığı) anlamına geliyor ve tüm bunlar bu alt kişiliği beslemek için. Bu eşit olmayan bir değiş tokuş: insan alt kişilikten gelecek bazı önemsiz bilgiler için kendi ruhsal büyümesi için niyet edilmiş değerli enerjisini harcıyor. Bu nedenle, alt kişiliğin böyle “beslenmesi” aslında, sadece Hayvan zihninin bir diğer hilesi! Neden geleneksel dinlerin medyumların eylemlerine karşı olduklarını ve insan anlayışında, yaşayan insanların “kandırmaya” çalıştıkları aç, doyumsuz ruhlar hakkındaki efsanelerin nereden kaynaklandığını şimdi anlıyorum.
Rigden: Evet, bu Hayvan zihninin hilelerinden biri. Şükür ki, bu konular hakkında bugün insanların toplam cahilliği dikkate alındığında, gerçek medyumlar o kadar çok değil. Onlar şüphelenmeyen halkı kendi tamamen psikolojik olan hileleri ile eğlendiren insanlar tarafından taklit ediliyorlar.
Anastasia: Ölü insanların kötü şekilde hatırlanmaması gerektiği ve eğer onları düşünürseniz, o zaman sadece iyi bir şekilde düşünmeniz gerektiği inancı günümüze kadar hayatta kaldı. Eğer ölü bir insan rüyaya gelirse, “onun ruhunun sakinleşmediğine” inanılıyor. Bu inançlar ne kadar doğru?
Rigden: Eğer ölü olan hakkında düşünürseniz, bunu sadece yaşamanın Ruhsal doğasının perspektifinden, geçmiş için üzüntü perspektifinden değil, yaşamak için yapıcı olan ruhsal Sevgi perspektifinden yapmanız gerektiğini belirteceğim. Bunun yanısıra, bu durumda gerçekleşen süreçleri anlamak gereklidir. Her şeyden önce, tüm bu durumlarda değinilen insan Ruhu değildir. Çoğunlukla, onun hayatı sırasında bunun hakkında hiç bir şey bilmeyen sadece yakınları değildi, insanın kendisi bile bilmiyordu. Burada kastedilen şey, tam olarak toplum tarafından iyi tanınan ve bedenin ölümünden sonra bir alt kişilik haline gelen insanın Kişiliğidir. Ruhun kendisi, reenkarne olduğu zaman, önceki “mahpusluk” yerine geri dönmez. Ama, maddi dünyanın zeki bilgi yapısı olan alt kişilik, yeni bir bedende “kilitlendiği” zaman bile, yeni bedenin enerjilerini kullanabilir (çoğunlukla yeni Kişilik henüz olgunlaşmadığı zaman). Kısa bir zaman periyodu için güç kazandığında, yansıtmaları sayesinde kendi yaşamı sırasında bağlanmış olduğu o yerleri ve o insanları ziyaret edebilir. Ayrıca, yaşayan insanlar onun (ölü insan) hakkında düşünmeye başladıkları zaman, dikkatlerinin gücünü ona verdikleri zaman, alt kişilik kendi aktivitesini tezahür ettirebilir. Bu, yaşayan insan için ne anlama gelir?
Maalesef, tüm ayrıntıları burada, dedikleri gibi genel halka açıklayamam, çünkü “bilginin üzüntüyü çoğalttığı” bilinir. Ama, bu süreçlerin ana fikrinin genel anlayışı için aşağıdakileri söyleyeceğim. Konu şu ki, biri ölü bir insanı hatırlamaya başladığı zaman, aşağıdaki şey gerçekleşir. Ölü insanı düşünmenin sonucu olarak dikkatlerini, mekansız korkuyu ve zayıf duyguları (keder, umutsuzluk ve depresyon) bu sürece getirerek, yaşayan insan, fizik terimlerinde konuşursak, alt kişiliğe ilave bir “yük” katar (güç aktarır). Bundan dolayı, alt kişilik aktif hale gelir. Başka deyişle, yaşayan kişi tarafından ölü bir insanın hatırlanması işlemi zaman ve uzaya bakılmaksızın, bir temel parçacıktan başka bir parçacığa anında “yük” (güç) aktarımına benzerdir. Alt kişilik yeni bedende kalır, ama bu “yük” aktarıldığı zaman onun yansıması anında kendisini tezahür ettirir; daha spesifik olarak, onu düşünen insanın Kişiliği ile temasa geçer. Onu düşünen kişi bu bağlantıyı, bilinçaltı seviyede ölü insanın alt kişiliği ile bilgi değiş tokuşunu hisseder. Gerçekte, yaşayan insan kendi yaşam enerjisi ile bu teması besler. İnsan bundan herhangi iyi bir şey beklememelidir, çünkü alt kişilik ile bilginin bu tür bilinçaltı değiş tokuşu sadece insanda Hayvan doğasının dalgalarını güçlendirir.
Bu tür bilgi temasının sonucu olarak, yaşayan insan melankoli (ağırlık) ve üzüntü hissetmeye başlar, düşüncelerin döngüsüne yakalanır: “eğer hayatta olsaydı, bu başıma gelmezdi” veya “eğer hayatta olsaydı bu olmazdı”, “bana bu şekilde davranmalarına izin vermezdi”, vs. Gerçekte, Hayvan doğası sadece onda geçmiş için özlem, yaklaşan ölüm korkusu vs üreterek, kayıp Sevgi kavramı altında, bu kişinin tüketici arzularını (örneğin, önemli hissetme arzusu) gizler.
Bu, onda Hayvan doğasından gelen baskın düşünceleri tezahür ettirerek hem hatırlayan kişiye, hem de onun hatırladığı alt kişiliğe sıkıntılar getirir. Bir taraftan, bu tür temas alt kişilik için yaşam – veren gücün dokunuşudur. Diğer taraftan, bu tür canlı “yük” alt kişiliğe kendi inaktif konumunun açık farkındalığını ve umutsuzluk halini verir. Ve bu sadece (alt kişilik haline gelen) önceki Kişilik için eziyet ekler. Bunun yanısıra, Hayvan doğasından gelen bu tür bir provokasyon sadece alt kişiliğin kendisine değil, aynı zamanda enerji yapısında yerleşik olduğu insanın Kişiliğine de ilave olarak sıkıntı verir.
Belki, alt kişilik için yaşayan bir insan ile bu tür temasın ne anlama geldiğinin anlayış kolaylığı için, sembolik bir örnek vereceğim. Yakıcı sıcak bir çölde yürüyen bir insanı hayal edin. O şimdiden kaderine terk edilmiş. Neredeyse ölümün kıyısında. Acı ve aşırı susuzluk ile işkence görüyor. Ve sonra gökyüzünden dudaklarına küçük bir su damlası düşüyor. Susuzluğunu gidermiyor, ama bir taraftan, ona yanıltıcı yaşam umudu veya daha doğrusu, geçip gitmiş hayatının anılarını veriyor ve diğer taraftan, ona ölümün kaçınılmaz olduğu gerçeğinin net anlayışını veriyor. Bu kavrayış mahkum kişinin işkencelerini ve ıstıraplarını daha fazla güçlendiriyor.
Anastasia: Evet, gerçekten, ne yaptığımızı bilmiyoruz. Öyleyse bu, onları hatırlayarak, aslında geçmiş yakınlarımıza sıkıntı getirdiğimiz ve biz kendimiz de bundan sıkıntı çektiğimiz anlamına geliyor. Ve, ya tarihe bakarsak? Tarihi Kişilikler nasıl sıkıntı çekiyor olabilirler veya daha doğrusu, onlar Yaşayan insanların yüzlerce ve hatta binlerce yıl hatırladıkları alt kişiliklerdir. Böyle toplu hatıraların onların sıkıntılarını daha da fazla kötüleştirdikleri görünüyor.
Rigden: Eğer insanlar Hayvan doğası tarafından hükmedilirlerken, onları hatırlarlarsa ve duygusal güçlerini bu tür düşüncelere verirlerse, o zaman elbette, bu hem alt kişiliklere ve hem de onları düşünenlere sıkıntı verir. Ama orada onlar burada hayatlarını nasıl yaşadıklarına uygun olarak hak ettikleri şeyi alırlar.
Anastasia: Evet, tarihin de dünyanın insanları arasında hüküm süren Ruhsal doğa hakkında yazılmadığı, ama insanlıkta Hayvan doğasının hakimiyeti hakkında yazıldığı gerçeğini düşününce: kim kimi yönetiyor ve savaşlar kime karşı yapılıyor… Pekala, lütfen bize aşağıdaki fenomenin nasıl açıklanabileceğini anlatabilir misin?
Etnoloji üzerine bir raporda, Sibiryalı şamanlar ile bağlantılı batıl inançları ve vakaları okudum. Güçlü şamanlar yakınlarından kendilerini ölümlerinden sonra üç kere tekrar gömmelerini istiyorlardı – her yüzyılda bir. İnsanlar bu bilgiyi nesilden nesile aktardılar. Eğer bir nedenle defin gerçekleşmediyse, o zaman şaman bu soydan gelenlerin yaşayan neslini görünmez şekilde “avlamaya” ve onları felaketler ile tehdit etmeye başlıyordu. Eğer yeni nesil buna karşılık vermediyse, o zaman yerel halk salgınlar, büyükbaş hayvanların kaybı, doğal felaketler vs gibi çeşitli talihsizliklerden sıkıntı çekiyordu. Bu hem “iyi” hem de “kötü” şamanlar ile olan durumdu. Ayrıca eğer insanlar “iyi” şamanların anısına saygı ile davrandılarsa o zaman karşılık olarak, onları felaketlerden veya kişisel talihsizliklerden koruyorlardı.
Rigden: Buradaki kavramları ayırt etmeliyiz. Bu dünyada, hem maddi dünyanın Hayvan zihninin kuvvetleri hem de Ruhsal dünyanın kuvvetleri işbaşındadır. Doğanın kuvvetleri ile bağlantılı olan tezahürler çoğunlukla Hayvan zihninin eylemleri ile ilişkilidir. İnsan alt kişiliğine gelince (Kişilik olarak hayatı sırasında, doğa üstü güçler geliştirirken, insanlar üzerinde belirli bir etki seviyesine erişen), o sadece insanlardaki Hayvan doğasının bir dalgasını tahrik edebilir, onları çoğunlukla bilgi değiş tokuşu aracılığı ile bilinçaltlarında etkileyebilir. Her alt kişilik Egoyu, kendini idrak etmeyi muhafaza eder. Deneyime, bilgiye ve maddi dünya üzerinde etki becerilerine sahiptir, ama yaşam gücüne sahip değildir. İnsanlar arasında felaketler yaratan ölü şaman değildir, insanların kendilerinin bu batıl inanca inanmalarıdır. Bu, yaşayan insanların gücü pahasına gerçekleşir. Bunun yanısıra, gücün aktivasyonunu, şamanın yaşamı sırasında çalıştığı sembolleri ve aynı zamanda Hayvan zihni tarafından kontrol edilen o veya bu yörenin ruhlarını unutmamalıyız.
Anastasia: Bu, alt kişiliklerin her şeyi hatırladıkları anlamına geliyor.
Rigden: Evet. Onlar zeki yapılardır. Ve bir taraftan şiddetli acılarını büyüten ve diğer taraftan son ölümü yakınlaştıran gelecek reenkarnasyondan çok korkarlar ve işkence görürler. Bu nedenle yaşayan Kişiliğin Ruhu ile birleşmek için mümkün ve imkansız olan her şeyi yapması çok önemlidir. Kişiliğin yaşamı süresinde Hayvan doğasının hedefi, ister düşüncelerde, dileklerde, eylemlerde veya fiillerde olsun, her ne şekilde olursa olsun, Kişiliği Ruhsal doğadan başka yöne çekmektir – insan maddi, dünyasal ve ölümlü olanı çok istedikten sonra hangisi olduğu önemli değil. Hayvan doğası sonuna ulaşmak için her aracı kullanır, buna alt kişiliklerin bu tür tezahürleri de dahildir. Hayvan doğasında İyilik yoktur! O ölümlüdür. Bu nedenle, herhangi zeki bir maddenin ki gibi onun niyeti diğer madde üzerinde kontrol kazanmak ve onun yaşam gücünü kendi amaçları için kullanmaktır. Hayvan doğası Kişiliğin yaşam vektörünün yönünü değiştirmek ve onu Ruhsal doğadan başka yöne çekmek için mümkün olan her şeyi yapar. Her aracı, tüm “cephaneliğini” kullanmaktan vazgeçmez. Ve bu, her şeyden önce saldırganlık, tecavüzdür. İnsanın, zihinsel olarak “ısırılabileceği” ve duygusal olarak “çarpılabileceği” veya sadece başka bir “tatlı” illüzyon ile baştan çıkarılabileceği zayıf noktasını aramaktır. Sürekli olarak insanda yeni ayarları empoze eder veya eskileri aktive eder. Hayvan doğası ölü insanın diktatörlüğüdür!
Anastasia: Ölü insanın diktatörlüğü hakkında tam üstüne bastın. Dedikleri gibi, dünya her ölü insan için bir tabuttur. İnsanın bu maddi dünyada arzu ettiği her şey aslında geçici ve ölümlü…
Rigden: Hayvan doğasının akıllı hileleri çeşitlidir. Eğer insan kendisini anlamazsa, bu hayatta zor zamanı olur ve ölüm sonrasında daha da zor zamanı olur. Ve bu dışsal koşullar ile ilgili değildir, daha çok insan seçimi ile ilgilidir. Hayat çok çabuk geçer. Ve insan varoluşu ile ilgili en kötü şey bedenin ölümü değildir. En kötü şey, insan hayatını bu dünyanın yanıltıcı kayıtsızlığında yaşadığı ve Kişiliği ruhsal yönde evrimleşmediği zaman, hiç bir şey anlamadığı zamandır. O zaman onun için mutlak kaçınılmazlık gelir: burada, yaşamınız sırasında ıstırap çekerken, orada yüzlerce yıl için ıstırap çekersiniz ve herhangi bir şeyi değiştirmek için şansınız olmaz, çünkü bedende olan Kişiliğin aksine bunun için artık bir enstruman olmaz. Alt kişilik için, bu tür bir durum, ona ulaşamadan vitrinin arkasında duran ve oradaki farklı yiyeceklerin bolluğunu izleyen aç bir insanın kötü durumuna eşdeğerdir. Yiyecek çok yakın görünür, ama vitrin onu almasını engeller. Alt kişiliğin bencilliğinden “Neden ben?! Çok iyiydim!” gibi soruların dökülmeye başladığı zaman budur. Çünkü Sonsuzluk yerine anlık zevkleri, maddi şeyleri seçiyordun. Çünkü düşüncelerinde, gizlice başkaları üzerinde güç için arzu duyuyordun, Hayvan doğanı memnun ediyordun ve Vicdanına karşı davranıyordun. Çünkü hem eylemlerinde hem de düşüncelerinde her geçen günü benmerkezciliğinde harcıyordun. Ve böyle “çünküler” baktığın her yerde kısa hayatın tüm günlerinde çoktur...