ANNUNAKİLER GERÇEKTE KİM? KABAL’IN SON ENTRİKASI

Yazdır Yazdır 

Igor Mikhailovich Danilov

-Igor Mikhailovich, ayrıca başka bir konu, uzaylılar konusu ile ilgili çok fazla sorular var, uzaylılar. İspanyol blokçunun abonelerinden gelen sorular da var, onunla bir görüşme yapmıştık ve onun Youtube kanalının dinleyicileri ile. Programımız sırasında bu sorulardan bazılarını sorması için bir tür vaatte bulunduk. Bugünkü programımızda bu soruları sorabilir miyim?

IM: Pekala, dostlarımıza söz verdiysen, o zaman sözünden dönemezsin.

-Programlardan birinde dedin ki, Annunaki Nibiru veya Nubiru gezegeninden geldi, bunun anlamı…

IM: Bunu tekrar söyleyeceğim. Her yerde ‘Nibiru’ şeklinde yazılı ve birçokları ‘Nibiru’ olarak telaffuz ediyor. “Nibi” şeklinde bir ifade veya deyim yoktu. Bu “Nubi” idi – “o taraftan”.

-“Nubi-ra.”

IM: Evet, ve “Ra” tam olarak güneş kavramı idi, Tek Tanrı ve güneş.

Ve o zaman, bunun tam olarak “Güneşin arkasından” şeklinde tercüme edildiğini söyledin, öyle değil mi? Ama ayrıca bunun gezegenin gerçek ismi olmadığını söyledin.  Ve soru şu. Bu gezegenin gerçek ismi nedir?

IM: Onlara söyleyelim mi? Pekala, onlara söyle, hadi ama, bu bir sır değil.

İsmi Vamfim.

-Bu Annunaki’nin kendi gezegenleri mi?

IM: Hayır. Annunaki’nin yaşadığı yere en yakın gezegen. Dünya gezegenine en yakın. Genel olarak, Vamfim’e ek olarak Annunaki, insan ırkının, bunu bu şekilde adlandırabiliriz, Annunaki’nin yaşadığı binlerce gezegene sahiptir.

Yine, birçokları onlara reptilianlar diyor … onlar reptilian değiller… Bununla birlikte, bir ruhu ve Kişiliği olan herkese İnsanlar demek daha doğrudur. Oysaki, ruhsuz olanlar farklı bir konu.

Yine, Annunakiler Dünya gezegenini korudukları gibi, milyonlarca gezegeni koruyorlar. Gerçekte, bu ırk milyarlarca yıldır var olmaktadır.

Kendi gezegenlerinin, geldikleri gezegenin nerede olduğunu unuttular ve kaybettiler, çok uzun zaman önceydi. Örneğin, bizim – dünyalıların – Dünya gezegeninden gelmesi gibi, dürüst olursak, bu bilgi doğru olmamasına rağmen. Dünyadan olmadığımızın çok sayıda kanıtı var … Hayır, uzaylılar bizi yaratmadı,  çünkü bazıları “uzaylılar bizi yarattı” veya bunun gibi bir şeyler söylemeye başlayacak – hayır.

İnsanlar Dünyaya yakındaki başka bir gezegenden geldiler. Teoride, insanlık da son derece gelişmiş olmalıydı ve evrensel toplulukta olmalıydı.  Dünyalıların, son derece gelişmiş bir ırk olarak Meru’da temsilcileri olmalıydı. Beni bağışlayın, biz bugüne kadar vahşi kaldık.

Ama gerçekten vahşi değil miyiz? Çünkü hala savaşlarımız var. Eğer hala şeytana itaat ediyorsak, o zaman başka ne denilebilir?

Eğer günümüzde birbirimiz ile tüketici formatında var oluyorsak. Yaratıcı ve yapıcı bir toplumumuz yok. Bu başka bir günün konusu.

-Teşekkür ederim. Sonraki soru. Annunaki kadim Sümer’de tanımlanan tanrılar ile aynı mı – Anu, Enki, Enlil, Ninu?

Elbette hayır. Tekrar, biraz önce isimlerini söylediklerini, Sümerler on iki bin yıl önce var olmuş olan asıl “tanrılar” olarak tanımladılar. Daha doğru olarak, onlar on iki bin yıl önce yok edildiler. O zamandan biraz daha önce var oldular. Oldukça uzun bir zaman periyodunda. Ve onların hepsi El’in çocukları idi.

-Ayrıca El’den söz ettin, onlar onun çocukları idi,

El tanrılar atıyordu ve onları insanlara veriyordu. Ve bizler – insanlık – tam olarak o tanrılar tarafından yapılan genetik modifikasyonların sonucuyuz.

-Ama bunun Annunaki ile ne ilgisi var?

O tanrılar insanlar idi, en sıradan insanlar. Ve eğlence için, çünkü çok uzun zaman yaşamaktan sıkılmışlardı, ulusları yarattılar. İnsanları böldüler ve ulusları yarattılar. Bazıları beyazları yarattı, diğerleri zencileri, üçüncüler sarı insanları. Halklarını atadılar ve onların tanrıları idiler. Ve birçokları için, bugüne kadar onlar hala tanrılar olarak kalıyor. 

-Bu doğru… İlgilenenler için “Atlantis. Ölümsüzlük Arayışındaki Elit” videosu var.

Bundan o videoda konuştuk, bu nedenle izleyebilirler. Ve bu tarihi kanıtlar tarafından tamamen destekleniyor, bunu dikkatle izleyenler ve bulmaya çalışanlar için, bugün bile çok fazla bilgi var, – aslında tam olarak onların takipçileri olan – “Dokuzuncu Çember”in mümkün olan her şekilde bilgiyi yok etmekte olması gerçeğine rağmen. Her şeyi yok edemezsiniz. Gerçek ortadan kaybolamaz.

-Sonraki soru. Uzaylılar ile temas olacak mı?

IM: “Olacak mı” ne anlama geliyor?

– Bu şekilde yazıyorlar: “uzaylılar ile temas olacak mı?”

IM: Ama temas hiç kesilmedi.. Veya uzaylılar ile bu tür temasın olmadığı zamanlar var mıydı? Eğer resmi olarak demek istiyorlarsa, heyet gelecek, … başlayacaklar … oturacaklar, çay içmeye, konuşmaya başlayacaklar, ve hükümet bize anons edecek, “bakın, bazı takım yıldızlardan, bazı galaksilerden dostlarımız geldi. Bizimle değiş tokuş yapmaya geldiler. Onlara maymunlar veriyoruz, onlar bize küçük dinozorlar veriyorlar.”  Bir tür kültürel değiş tokuş.

-Belki onlarla direkt teması kastediyorlar?

Evet, belki de, belki insanlar doğru sormadılar.

– Bu soruyu sorarlarken, akıllarında onlarla hiç temas kurup kuramayacakları vardı.

Muhtemelen evet, her bilinç kendisi hakkında kaygılanır.

IM: Üzgünüm dostlarım, soruyu tam olarak anlamadık.

-Onların başkalarının düşüncelerini okuyabildikleri doğru mu?

Elbette, okuyabiliyorlar. Eğer bu Annunaki ile ilgili ise, bu problem değil.

-Telepatik olarak iletişim kurabildikleri doğru mu?

Kendi aralarında – evet, ve bunu yapabilenler ile. Ama insanlar onları işitmez.

– Bir insanı farklı görmem için beni manipüle edebilecekleri doğru mu?  

Bu kişiyi manipüle etmek?

-Diğer kişiyi farklı şekilde görmek.

IM: Ne için? Herkesi manipüle edebilirsin.Ve ne için? Amaç ne? Bu insanın değeri ne?

Bu şekilde manipüle edilmek. Üzgünüm, neden yüksek bir ırkın temsilcileri bu kişiye zaman harcasın? Onun değeri nedir? Bildiğin gibi, bu uzaylıların bir çiftçiyi kaçırması ile aynıdır. Tanrıdan geldiler, tüm insanlık için ona bir mesaj iletmek için  bir çiftçiyi nereden kaçıracaklarını biliyorlar. Arkadaşlar, bu çılgınlık değil mi?

– Sonraki soru. İngiltere kraliçesinin ve hükümetteki bir çok insanın reptilian oldukları dedikodusu var ve kontrol ettikleri … …

IM: Hayır.Dokuzuncu çemberin temsilcileri, şöyle söyleyelim, uzaylılar Dokuzuncu Çemberin bu temsiline katılmazlar, üzgünüm, ama bu sordukların sıradan insanlar.

– Reptilianların İllüminati ile ilişkileri var mı?

IM: Tekrar, bu tam olarak aynı yanıt.

– Evet. Şu anda, ortalama ömür beklentisi seksen yıl. Gelecekte ömür beklentisinin artmasının mümkün olduğunu düşünüyor musun?

Türlerin limitinin ötesinde ömrün uzatılması, makul sınırlar içinde, elbette mümkündür. Biraz önce El ve onun gibilerden söz ettik. İlaçların yardımıyla, yaşamlarını uzattılar ve hatta bin yılın ötesine, bu nedenle bununla ilgili karmaşık  bir şey yok. Eğer bugün bilim gerçekten yakın olsaydı, bazı ilaçlar zaten geliştirildi ve test ediliyor ve ömrü uzatmada muazzam sonuçlar veriyorlar.  Soru farklı. Amaç ne? Tüketici formatımızda, hayatımızda, insanın insanın kurdu olduğu yerde ve dostu olmadığı yerde,  hayatı ne için uzatacağız?

Anlıyorum, insanlar yaratıcı ve yapıcı bir toplumda yaşadıkları zaman, şiddetin olmadığı, kötülüğün olmadığı, eşitliğin olduğu, insanlığın olduğu, bilimin geliştiği, ama yeni türde silahların icat edilmediği veya birbirini köleleştirmediği toplumda, sınırsız alana yol olan yerde. Ne de olsa, insanlar tarafından sömürülmeyen milyarlarca gezegen var.. bizim gezegenimize benzeyen, hayatın var olabileceği.

İnsanlık başka gezegenlere yerleştiği zaman, gelişmenin gerçekleştiği yere, o zaman bu ilginç. O zaman insan için yaşamı uzatmak anlam ifade eder. Bu teknolojileri bir şeyler için kullanmak anlam ifade eder.  Ama daha da uzun süre hayvanlar gibi var olmamız için, neden bu teknolojileri kullanalım? Ve kendimiz için burada ebediyen yaşayacak ve bizi yönetecek yeni tanrılar yaratalım?

– Reptilianların insanlardan önce var oldukları doğru mu?

IM: Onlar milyarlarca yıl yaşında.

Örneğin, daha önce söylediğim gibi, Annunaki ırkı yaklaşık üç milyar yıldır var olmakta. Yani, bu son derece gelişmiş bir ırk oldukları anlamına gelir.  Küresel anlamda son derece gelişmiş bir ırk, dünyasal anlamda değil. Bugüne kadar, Annunaki’den daha yüksek bir ırk yoktur.

-Reptilianlar insanları köleler olarak kullandılar mı ve hala kullanıyorlar mı? İnsan eti yiyorlar mı?

Evet köle olarak kullanıyorlardı. Önceki programlarda, Apexianlar olarak adlandırılan reptilianların yirmi dört bin yıl önce insanları kölelikte tuttuklarını ve insanlığın onlar için çalıştığını söyledik. Bol bol kanıt var, geliştirilen taş ocakları, madenler ve başka her şey.

Ve gerçekte, insanlık onlar için biyolojik yiyecek gibiydi. Bu doğru. Ama bugün elbette değil.

Annunaki sayesinde, insanlık onların köleliğinden özgürleşti. İnsanların Annunaki’ye dönmeleri sayesinde, Tanrıya şükür onlar müdahale etmeye karar verdiler ve reptilianlar gittiler.

Tekrar, sadece insanlığı dışsal etkilerden korumak için müdahale ettiler, hiç kimsenin bizi dışarıdan köleleştirmemesi için. Ama tüm yasalara göre, Meru’nun yasalarına göre,  Annunakilerin yaşamlarımıza müdahale etme hakkı yok, burada bizi kimin yöneteceğine, yaşamlarımızı nasıl inşa edeceğimize karar verme hakları yok. Evrimsel olarak gelişmek zorundayız. Hangi seçimi yapacağımız tamamen bize bağlı, yaşayacak mıyız yoksa yaşamayacak mıyız. Müdahale etmeye, iklim koşullarımızı değiştirmeye hakları yok. Müdahale etmeye ve nükleer bir savaşı yasaklamaya hakları yok. Böyle bir hakları yok, çünkü bu insanlığın seçimidir.

Evet, bu dil sürçmesi değildi ve iklim değişimleri de bizim eylemlerimizin sonucudur.

Ve bu döngüsellik kendini tekrarlıyor ve ayrıca neden kendini tekrarladığını düşünmeye değer.. Çünkü biz değişmiyoruz. Değişmemiz gerekirken.

– Zaten yanıtladığın soruları görüyorum: “İnsanlık Annunaki deneyinin sonucu mu?”

Tam olarak ırkları atayan, ayıran El hakkında konuştun.

– Reptilianlar gezegenin her yerindeler mi? Ve eğer her yerde iseler, hepsi birbirleriyle bağlantılı mı ve tek bir amaçta birleşiyorlar mı?

Yine, neden Annunaki reptilianlar diyorlar? Biliyorsun, bazı genetik anormalliklerin var olması, veya bazı avantajların ya da tam tersi – kusurlar – onlara reptilianlar denmesi için bir neden değil. Hepimize reptilian denilebilir, her şeyden önce, Darwinciyiz, materyalistiz.

Bizler reptilian değil miyiz? Bir embriyonun nasıl geliştiğine bakın, reptilian aşamasından geçmiyor muyuz?

– Reptilian beyin.

Öyleyse, hangimiz reptilian? Onlara “Annunaki” diyelim, çünkü benim için reptilianlar kesinlikle Apexianlar denilenler. Ve bu durumda, bu bir reptiloid formudur, o ruhsuzdur, yüksek zekası vardır. Tek birincil bilinçleri vardır, bu muazzamdır ve güçlü şekilde gelişmiştir, biz dünyalılardan çok daha fazla, kat kat fazla. Bu reptiliandır, çünkü o sadece parçalayıp yutar. İnsani hiç bir şeyleri yok.

Oysaki muazzam sonuçlara ulaşmış daha yüksek, ruh ile dolu bir ırk ve biz onlara reptilianlar diyoruz… Aslında onlarla karşılaştırılınca reptilianlar olanlar bizleriz. Üzgünüm, ama bu gerçek.

– Sonraki soru: “Annunaki’nin Tanrısının ismi nedir? “

Senin Tanrının kim olduğunu bilmek isterim veya bizim Tanrımız kim?” Tanrı ve onların tanrısı ve bizim tanrımız ve herkesin tanrısı birdir. Tüm dünyada, dünya toplumunda, Tanrıya Ra denir. Ama bizimki gibi gezegenlerde, bizimki gibi toplumlarda (Ayrıca onlardan çok fazla var, maalesef, onlardan çok fazla) onlar Tanrıya çeşitli sıfatlar veriyorlar.

Ve yine, en sıradan insanlar, bu dünya diktatörünün, El’in çocuklarına da tanrılar deniyordu.  Onlar da tanrılar olarak düşünülüyordu ve onlara da isimler veriliyordu ve onlara tapınılıyordu ve bunun gibi.

Ve Tanrı, O Tektir ve ezelden beri her zaman Tektir. Ve burada, bu gezegende, Ona ayrıca Ra deniyordu.

– Annunaki olmak ve onların tüm vasıflarına ve yeteneklerine sahip olmak mümkün mü?  

Ne demek istediklerini merak ediyorum. Eğer Annunaki seviyesine gelişmeyi kastediyorlarsa, insanlığımızın onların gelişim seviyesine erişmeleri arzulanır olurdu. Bu muhteşem olurdu. Ve bu zor değil. Her insan dünyanın nasıl olması gerektiğini, kendisinin nasıl olması gerektiğini hissediyor ve anlıyor. İnsanın sadece bunun gibi olması ve buna karşılık vermesi gerekir. Ve her şey olur.

******

T: Igor Mikhailovich, Vatikan konusunu ve dokuzuncu çember konusunu açtığımız için, izleyicilerimizden gelen bir soru var:

“Son yıllarda, Vatikan’dan uzaylılar ile temaslar için hazırlık üzerine haberler ortaya çıkmaya başladı. Kısa bir süre öncesine kadar Vatikan evrende yalnız olduğumuzu, uzaylılar olmadığını söylemesine rağmen. Oysa ki Papalık Tahtının kendi uzay programı, gözlemevi, astronomları ve hatta ufoloji danışmanları var.

Ve aniden hitabet sert şekilde değişti.

Nisan 2016’da Papa Francis şunları söyledi:

“Sevgili kardeşler. Hepinize evrende yalnız olmadığımızı söylemek istedim. Bilim çok fazla ilerleme kaydetti ve çok olası olarak yakında barış anlaşması yapacağımız yeni kardeşlerimiz ile tanışacağız. Bu tüm Hristiyan dünyası için en büyük gün olacak.”

Ayrıca “Eğer bir uzaylı gelip onu vaftiz etmemi isterse, bunu alacak. Kapılarımızı açmalıyız ve uzaylıların gelmesine izin vermeliyiz. Kilise her zaman herkese açıktır” dedi.  

Francis’ten on yıl önce önceki Papa, Benedict XVI de kilise ayinlerinin başka dünyaların sakinlerine erişebilirliği konusunu ortaya getirdi,

“Şarap ve ekmek ayini Kiliseyle sınırlı değil, onun önemi ve değeri kozmik boyutlardadır.”

Vatikan’ın hemen arkasından, Birleşmiş Milletler uzaylılar hakkında konuşmaya başladı.

2010’da, Birleşmiş Milletler’de “dünya dışı uygarlıklar ile ilk temas sorumluluğunun yeni pozisyonu” ortaya çıktı. 2015’te, UNICEF (Birleşmiş Milletler Çocuklar Fonu) dünya dışı bir çocuğun normal insan okul sınıfına entegre edildiğini gösteren bir video yayınladı.

Neden halkın bilinci tamamen yeni bir şekilde yeniden formatlanıyor ve bu gereksinim aslında nereden ortaya çıktı, özellikle neden Dokuzuncu Çemberin buna ihtiyacı var ve tüm bunlar iyi mi kötü mü?

IM: İlginç, evet, çok fazla problemin olduğu, insanların başka ülkelere göç etmeye zorlandığı ve adapte olma sorunları yaşadıkları, ilişkilerde problemin ortaya çıktığı modern dünyada.

Ve insanlara birbirleriyle nasıl yaşamaları gerektiğini öğretmek yerine, zorlanmış bir göçmenin değil, uzaylı bir çocuğun okula nasıl adapte olacağını anlatmaya başlıyorlar. Bu iyi bir soru, neden bu oluyor?

T: Ve neden Dokuzuncu Çemberin buna ihtiyacı var.

IM: Ve yine… uzaylılar var veya yok, ama en yüksek olanların temsilcileri, Dokuzuncu Çemberin temsilcileri bunun hakkında konuştukları için, o zaman insanların uzaylıların var olup olmadıkları hakkında düşünmelerine değer.

Bildiğimiz kadarı ile, 2007’de onların eliti (kabal) kendi bilim adamlarından yakın ve çok yakın gelecekte iklim değişimlerinin neden olacağı neredeyse kaçınılmaz olan kıyamet üzerine bir rapor aldılar. Dokuzuncu Çemberin temsilcilerinin bu hikayeleri geliştirmelerinin ve yürürlüğe koymalarının başlangıç adımları burasıdır.

Yani, uzaylıların var oldukları ve iyi oldukları fikri halkın bilincine empoze edilmeye başlandı. Ve tüm bunlarda amaç ne? Amaç çok basit. Uzaylıların gelmelerini ve onları kurtarmalarını umuyorlar.

Vurguluyorum – ONLAR kurtarılacak. Neden onlar olduğunun ve bizler olmadığının tam anlayışı için, muhtemelen dostlarımız için bu anlayışı biraz genişletmeliyiz.

Son zamanlarda sıkça ortaya çıkıyor… ve ufolojiye düşkün biri, birilerinin aşağıdaki fikri insanlara empoze ettiğini fark etmiş olabilir, ‘Annunaki’nin bu gezegenden gitmeleri için, insanlar Annunaki ile yapılan bir anlaşmayı iptal ettiklerini söylemeye başlıyorlar.

Çok fazla insanın bunu duyduğunu ve gördüğünü sanıyorum. Annunaki insanlardan enerji almayı istemekle, insanları sömürmek ile ve bunun gibi şeylerle suçlanıyor. Suçlama önemli değil, en önemli olan şey, Annunaki ile anlaşmayı iptal etme arzularını deklare etmeleri. Başkalarıyla değil, ama tamamen Annunaki ile.

Ve şimdi, tarihte biraz geriye gidiyoruz, yirmi dört bin yıl öncesine. İnsanların ne kadar çabuk unuttukları şaşırtıcı. Yirmi dört bin yıl önce atalarımızın kuyruklarını attıklarını ve ellerine bir sopa alıp bununla mamut avladıklarını söyleyen Darwin’in teorisini anlıyorum.

Ama gerçekte, yirmi dört bin yıl önce, biraz daha uzun süre, önemli değil, Dünyadaki insan ırkı Apexianlar olarak adlandırılanlar için çalışıyordu ve onların kölesiydi. İnsanlar onları bu şekilde adlandırıyor, ama aslında o farklı. Ama çoğu zaman ufologlar tarafından kısa boylu, yaklaşık bir metre, gri olarak tanımlanıyorlar.

Ama bu yaratıklar tatmin edilmez açlığa sahipler ve ruhları yok. Ve dahası, çok yüksek zeka seviyesine sahipler ve gelişim açısından, teknolojide, evrimde ve teknik evrimde aslında insanlığın bir kaç milyar yıl ilerisindeler.

Bu, evrendeki en şeytani ırklardan biridir. Ve zamanı gelince, insanları köleleştirdiler ve insanlar onların diyeti için yiyecek olduklarını, besin takviyesi olduklarını unuttular. Bu gerçektir, şaka değil, onlar insanları parçalayıp yutuyorlardı, ineklerin, domuzların, kuşların ve diğer hayvanların bizim için yiyecek olması gibi, onlar için biyolojik yiyecek idik.

Ama bunun ötesinde, insanlar onların köleleriydi. Ve taş ocaklarında, madenlerde ve başka bir çok şeyde çalıştılar. Bu unutuldu. İnsan kesinlikle güçsüz bir varlık.

Yine de insanlar kendi içlerinde birleşme ve birlikte Annunaki’den koruma isteme fırsatı buldular. Ve Meru konseyinde, Annunaki’ye müdahale etme izni verildi. Elbette Annunaki bugün en ileri uygarlıklardan biridir. Onlar bugüne kadar bilimsel olarak kavranılamaz muazzam evrime sahip olan, ruhu olan insan benzeri varlıklardır.

Doğal olarak, Apexianları kolayca uzaklaştırdılar. Ama insanın özgür seçimi anlayışı var. Ve Annunaki’nin bütün koruması, insanlara mutlak özgürlük verdikleri ve insanların yaşamlarına müdahale etmedikleri gerçeğine dayanıyor.

Ve bu doğrudur, bu zaman sırasında evet, temaslar vardı, yardım vardı, nadir ve minimum. Ama sızıp insanları yirmi dört bin yıldır esir eden kötü bir ırk değildir. 

Annunaki bugün bizimkine benzer milyonlarca gezegeni koruyor. Ama bu dünyada, yani bizim Evrenimizde, gerçekte genetikleri ile, dezavantajları ile veya tersine avantajları ile az ya da çok ileri olan bizim gibi yaşayan aynı insanların olduğu milyarlarca gezegen var.

Biri yanlış şekilde göz kırpıyor, bizde istemediğimiz bir şeyi kışkırtıyor, beni bağışlayın, birinin uzun kulakları var, birinin kısa burnu var. Ama hepimiz tek bir faktör ile birbirimize bağlıyız – ruhun varlığı. Ve ruh olduğu için, bu aynı zamanda Kişilik olduğu anlamına geliyor. Yani, sahip olduğumuz farklı bedenlere bakmaksızın veya bu dünyada sahip olduğumuz bedensel yeteneklere bakmaksızın, hepimiz en sonunda bizi aynı kılan ortak bir şeye sahibiz, eğer bunu elde ersek ve bu Hayattır.

Meleklerin hepsi aynıdır, onlar özgürdür. Bu nedenle, basit bir sorum var, buna geri döneceğim. Annunaki ile anlaşmayı iptal ettiklerini halka deklare eden insanların küçük bir kesiminin bile yeterli olacağını ve Annunaki’nin bu gezegeni terk etmeye mecbur bırakılacağını insanlar nasıl çözdüler?

Bu yasadır. Ama amaç, Annunaki bu gezegenden ayrılır ayrılmaz, Apexianlar gelir.. Bunlar şeytani yaratıklardır. Bu nedenle, bu elit basit bir hesap yapıyor, bu sıradan bir ekonomi, sıradan bir matematiktir. Sonuç olarak, onlar insan gücünün zirvesindeler ve Annunaki gittikten sonra bu canavarların gelmesini umuyorlar.

Ve onlar bu canavarlar ile insanlar arasında aracılar olacaklar. İnsanların mütevazi olup Annunaki’den koruma istememeleri için “işler böyle yürür”, “bu Tanrıyı hoşnut eder” ve bunun gibi şeyler söyleyecekler.

Ve o canavarlar da karşılık olarak bu kaçınılmaz iklim değişikliklerini durduracaklar. Gerçekten teknolojik olarak bunu yapabilirler, onlar son derece ileri bir ırk.

Burada sorular ortaya çıkabilir, peki ya Annunaki? Annunaki de bunu yapabilir. Ama beni bağışlayın, bu bizim problemimiz. Ve böyle karar verdiğimiz için bu gerçekleşiyor. Bana insanın, buna karar verdik ve eylemsizliğimiz ile, kalpsizliğimiz ile, açıkça söylenmese de Dokuzuncu Çemberin temsilcilerine destek ile bu felaketleri hızlandırdık.

Eğer değişmek isterse insanlığın değişebileceğini ele almamızın nedeni budur, ama bu sadece beklemek yeterli değil, elimizden geleni yapmalıyız.

Örneğin, Dokuzuncu Çember elinden geleni yapıyor. Ve bu tür basit bir entrika ile geldiler – hayatta kalmak ve gücü kaybetmemek için, hepimizi canavarlara vermeye karar verdiler.

Tüm insanlık yirmi dört bin yıldır Annunaki’nin koruması altında, özgürlük içinde.

Birbirimizi öldürüyoruz, evet, Satanistlerin bile var olmaya hakkı var. İstediğimiz şeyi yapabilmek insanlığın en yüksek özgürlüğü değil mi?

Bunun Tanrının bizim gibi insanlara verebileceği en yüksek şey olduğunu düşünüyorum. Ve eğer değişirsek, buradaki özgürlüğümüze ek olarak O bize Sevgi de verir, bu elbette daha yüksek ve daha iyidir, ama bunun için gayret etmeliyiz.

(Çeviri: Saffet Güler)