Dünyada Küresel İklim değişimi Problemleri ve Sonuçları Üzerine. Bu Problemleri Çözmenin Etkili Yolları – 2

Yazdır Yazdır 

Dünyada Küresel İklim değişimi Problemleri ve Sonuçları Üzerine. Bu Problemleri Çözmenin Etkili Yolları – 2

11 Mart 2011’de Japonya’da bu ülkedeki sismik gözlemlerin bütün periyodunda en güçlü deprem olan 9.0 büyüklüğünde “Büyük Doğu Depremi” gerçekleşti. Sismik aktivitenin merkez üssü Sendai şehrinden 130 km uzakta bulunuyordu, bu nedenle yetkililerin nüfusu yaklaşan tsunamiye karşı uyarması ve bir şekilde koruması için çok az zamanları vardı, çünkü hiç bir şeyi önlemek imkansız idi. Başka bir deyişle, trajedinin tam zamanı ve yeri Japon uzmanlar ve yetkililer tarafından, aslında başlamadan sadece 11 dakika önce biliniyordu…

Dünya topluluğuna alenen açıklanan her şey, bir doğal olgunun meydana gelmesi için olası koşullardır. Başka bir deyişle, gerçekte bu, o veya bu değişimi tetikleyen fiziksel süreçlerin sonuçlarının tam hesaplamalarından çok, doğanın “çay yaprakları” ile fal bakmaktır.

Modern bilim insanları bazı olayların oluşumunu nasıl tahmin ediyor? Meteorolojide, olağandışı güçlü kümülonimbus bulutları bir tornadonun ortaya çıkışının ana koşullarından biridir. Ve bu bulutlar da aşırı ısınmış kara yüzeyine soğuk havanın akın etmesi sırasında oluşurlar. Uydu, bulut cephesini yakalar ve bu resimlere dayanarak bilim adamları, ilgili doğal fenomenlerin meydana gelme olasılığı hakkında varsayımlarda bulunur. Gerçekte, insanlık görsel olarak gözlem yapar ve görünmez dünyada önceden gerçekleşmiş olan fiziksel fenomenin sonuçlarına dayanarak sonuçlar çıkarır, bu nedenle bilim insanlarının sonuçları mikrokozmos fiziğinde bu fenomenlerin kaynağının nedenlerinin kesin bilgisinden çok, doğası gereği varsayımlardır.

Ama, bugün canlı ve cansız doğada gerçekleşen fiziksel süreçlerin ve olguların temel olarak yeni bir anlayışını şekillendiren teorik ve uygulamalı İLKSEL ALLATRA FİZİĞİnin (http://allatra.org/reports/iskonnaja-fizika-allatra), gelişimi insanlığa bilimin çeşitli alanlarında evrimsel bir atılım şansı veriyor, çünkü bu dünyadaki her şey fiziğe dayanır. Bu ayrıca daha ayrıntılı bir jeofizik araştırma alanına da uygulanır. İLKSEL ALLATRA FİZİĞİNİN genel yasalarına dayanarak, yakın gelecekte sadece fiziksel süreçlerin ve olguların gidişatını tahmin etmeyi değil, aynı zamanda doğanın davranışını doğru şekilde hesaplamayı sağlayan hesaplamalar yapılabilir. Ve bu, tam veya kısmi hazırlanma için veya o ya da bu doğal fenomenin en azından hafifletilmesi için ya da son çare olarak nüfusun önceden tahliye edilmesi için önceden önlemler alabilmek anlamına gelir…

Buradaki ciddi soru, bu ileri bilimsel bilgilerin kimin ellerine geçebileceğidir? Her şeyi tüketen bir tüketici düşünce bataklığında boğulan modern dünya toplumunun mevcut durumu nedir?

Bugünün küresel toplumu sistem tarafından yapay olarak parçalandı: sınırlar, ideolojiler, siyasi partiler, dinler, sosyal sınıflar ve çok daha fazlası vasıtası ile. Modern sistem kıran kırana mücadele mesajını üstü kapalı olarak teşvik ediyor. Dünyanın sermayesinin çoğuna sahip olan endüstriyel ve finansal “dünyanın elitleri”, çeşitli bahaneler altında, insan karşıtı hedefler peşinde koşan projeleri hayata geçiriyor. Kendilerini bu “küresel elit”e yücelten insanlar uygarlığın yüksek bilimsel ve teknik başarılarının sadece kendi dar gruplarına ait olması gerektiğine ve gezegenin nüfusunun korku, yoksulluk ve itaat içinde var olması gerektiğine inanıyor. Hayata karşı tüketici modelini yapay olarak empoze eden dünya toplumunun bilincinin süregiden beyin yıkanması manevi ve ahlaki değerleri yok ediyor, insanlarda gururu, bencilliği, kıskançlığı, korkuyu ve birbirine karşı nefreti teşvik ediyor. Sonuncusu, çeşitli bahanelerle toplum için sürekli bir “dış veya iç düşman” arayışı olarak lanse ediliyor, ama bu toplumu kolayca manipüle edilen küçük kümelere bölme ve parçalama yegane amacı için yapılıyor.

Tüm dünyada, soykırımı hedefleyen ve dünya nüfusu arasında ölümlerin artmasına neden olan yapay bir sistem baskısı yaratılıyor. Çeşitli bahaneler altında, dünyanın nüfusunu yapay olarak azaltmak için programlar getiriliyor, buna kasten yaratılan ekonomik, finansal ve gıda küresel krizleri de dahildir. Demografik psikoz tırmanıyor. Dünyanın kitlesel medyası vasıtası ile, dünyanın uluslarının insanlarına, nüfus artışının dünyadaki yoksulluğun ana nedeni olduğu ve bunun ekolojik felaket ile dolu olduğu kesinlikle sahte bilgisi telkin ediliyor; “gezegenin aşırı nüfusu” nedeniyle, yakın gelecekte “gıda, temiz su ve kaynakların kıtlığı” olacağı. 

Gerçekte gezegen 25 milyar insanı barındırabilir, ki bu dünyanın ilerici bilim insanlarının hesaplamaları ile doğrulandı. Bundan başka, İLKSEL ALLATRA FİZİĞİNE dayanan modern teknoloji gerçekte, tükenmez bir kaynaktan serbest enerji üretmeyi mümkün kılar ve bu nedenle, Dünyanın tüm insanlarına gıda, içme suyu ve hayat için gerekli koşulları sağlar – ücretsiz.

Bundan dolayı, gerçekte “gezegenin aşırı nüfus” sorunu yoktur. Dünya elitinin (dünyanın sermayesinin çoğunu gaspeden dünya bankacıları ve oligarşi yöneticileri) çeşitli bahaneler altında Dünyanın nüfusunu azaltmak için çabalamalarının tek gerçek nedeni, iktidar ve bütün dünya üzerinde kişisel kontrol arzularıdır. Gerçek şu ki, dünya nüfusu arttıkça, insanlık onlar için kolayca kontrol edilemeyen bir topluluk haline geliyor; daha özgür düşünceli hale geliyor. Toplam güç sistemi gücünü kaybetmeye başlar. İnsanların hayatlarında gerçek manevi ve ahlaki öncelikler ile hükmedilen özgür düşünceli, bağımsız topluluk sistemin kendisine büyük bir tehdittir…

Ama bugünün tüketici dünyasında, insan nüfusunun problemlerini çözmeye yardımcı olmak yerine, onu yapay olarak azaltmak için kararlar alınıyor. Bir avuç sanayi ve finansal “dünya elitinin” gizli saklı kararları multi-milyarlık nüfusun kendisinin elleri tarafından aktif olarak uygulanıyor. Bilindiği gibi, insanlar ne kadar korkarsa, onları kontrol etmek o kadar kolaydır. Özellikle, dünya siyaseti ile ilgili komplo teorilerinde ve analitik materyallerde dünya nüfusunun bir milyara yapay olarak azaltılmasını ima eden “altın milyar” (“yeni dünya düzeni”) gibi bir kavram ortaya çıkıyor. Bu teori, son on yıllarda dünyada meydana gelen ve onu doğrulayan olaylar olmasaydı, “teori” teriminin kullanılmasıyla neredeyse gözden kaçabilirdi…

… Bundan başka, bugüne kadar, yaklaşan küresel iklim felaketinin kaçınılmazlığı nedeniyle, “perde arkasında” başka sayılar dile getiriliyor. Şimdi “Dünyada var olma hakkına sahip olan” sadece 144,000 insan hakkında konuşuyorlar, bunların 4,000’i dünyanın elitleri, 40,000’i elitlerin personeli ve güvenliği ve 100,000’i küresel elitin maksimum yaşam desteğini sağlayan kölelerdir. Bu amaçlarla, küresel doğal felaketler sırasında hayatta kalmak için gerekli gıda stoğu olan eksiksiz sığınaklar ve ayrıca yeraltı gizli şehirleri inşa edildi. Çelişkili bir biçimde, bu yeraltı şehirleri toplam 144,000 insanı barındırabiliyor.. Ama aslında, yeraltı sığınakları bu dünyada sadece güvenlik illüzyonudur, çünkü her insan sadece ölümlü değil, aynı zamanda aniden ölümlüdür.

Devlet liderlerinin doğal afetler tarafından öldürüldüğünü gördünüz mü? Hayatlarını tehdit edebilecek aşırı bir doğa olayının ortaya çıkması için koşulların bulunduğu bir bölgeyi ziyaret ettiklerini gördünüz mü? Çoğunlukla, hiç bir yönetici doğal afetlerde ölmez, ama “sıradan insanlar” denilenler büyük ölçekte ölürler; başka bir deyişle, bizim gibi insanlar. Eğer yöneticilerin hayatının tehlikede olduğu bilgisi alınırsa (örneğin, potansiyel bir doğal afet nedeniyle), kendilerini ve ailelerini koruyarak ülkelerinden ilk kaçacaklar onlardır. Ve daha sonra, trajedinin sonuçlarından siyasi kar payı bile kazanırlar. Bugünün tüketici dünyasında, halktan gerçek bilgiyi gizlemek, insan sağlığına yönelik riskleri kasıtlı olarak hafife almak ve başka birilerinin hayatına alaycı bir şekilde davranmak resmi olmayan bir kural haline geldi…

Oysa insanlar felaket ile bire bir bırakılıyor, afetler sırasında da. Onların çoğu basitçe ölüyor, çünkü tehdit hakkında zamanında bilgilendirilmiyorlar; daha da fazla insan evlerini ve geçim kaynaklarını kaybediyor ve göz açıp kapayıncaya kadar fakir iklim mültecileri haline geliyorlar. Tüketici toplum ve gelişmiş benmerkezcilik koşulları altında, mültecilerin durumu bir köleninkinden daha kötü hale geliyor. Çoğunlukla, eğer varsa, yardım gecikiyor, genellikle bir çok insan öldüğü zaman geliyor. Ve burada bile, bu yardım, yarın kendilerini iklim kurbanları ve mültecilerle tamamen aynı durumda bulabilecek diğer ulusların gerçek şefkatine ve yardımına değil, birçok yönden siyasete bağlıdır. Ama daha da dehşet verici olan şey, insanlar sıkıntı, panik ve umutsuzluk içinde olduklarında, başkalarının hayatını hiçe sayma ve sadece kendilerini önemseme gibi tüketici toplumda özümsedikleri aynı kalıplar tetiklenmesidir.