Dünyada Küresel İklim değişimi Problemleri ve Sonuçları Üzerine. Bu Problemleri Çözmenin Etkili Yolları – 3

Yazdır Yazdır 

Dünyada Küresel İklim değişimi Problemleri ve Sonuçları Üzerine. Bu Problemleri Çözmenin Etkili Yolları – 3

 Hainan Eyaletinde bölgede beklenen bir depremle ilgili yanlış bir tahmin yapıldığı zaman, Çin’in deneyimini hatırlamak yeterli. İnsanların bu bölgeden acil olarak tahliye edilmesinin neden olduğu panik, yağma ve diğer faktörlerin bir sonucu olarak, uzmanların değerlendirmesine göre bir afet durumunda ölebileceğinden çok daha fazla insan öldü.

Küresel toplumda, hayata karşı tüketici tutumun acilen yaratıcı vektöre değiştirilmesi gereklidir. Sonuçta, bugün bile, insan ırkının onun için var olduğu yaşamın temeli olan manevi ve ahlaki temelin kaybını şimdiden görebiliyoruz…

Devlet, topraklarında meydana gelen bir felaket veya doğal afetin neden olduğu kayıpları hesaplarken ilk etapta neyi sayar? Kurbanların sayısı genellikle olduğundan az gösterilir ve çoğunlukla ekonomik kayıplar genellikle şişirilir. İnsan hayatı tüketicilik ve dijital istatistik ile aynı seviyeye konulabilir mi? Gerçekten kaçınabilinecek olan insan hayatı kaybı veya en azından önemli ölçüde azaltılabilecek olan riskler hakkında konuşuyoruz. Aramızda kim kendimizin veya çocuklarımızın yalnızca bir istatistik olmasını ister? Hiç kimse.  

Öyleyse bu neden oluyor? Çünkü uygarlık şimdi nüfusun manevi ve ahlaki gelişim seviyesinin büyümesi ile değil, ekonomik göstergelerde artış ve tüketim ve ekonomik büyüme oranı ile ölçülüyor. Çünkü her devlet, her şeyden önce ekonomik kayıplar hakkında endişelidir. Ama burada soru ortaya çıkıyor: “Gerçekte, devlet nedir?” ve “‘devleti temsil eden’ o insanlar kim”? Bu, belirli bir bölgede yaşayan toplumu kontrol eden sadece küçük bir grup. Onlar da insan, aynen başka herkes gibi. Tek fark, onların kendilerini toplumun üzerine koymaları ve zaten kendilerine bakılıyor olmalarıdır. İnsanlık sistemin oyununun bu tür kurallarını düşüncesizce kabul etti ve onun programlarını kendi elleri ile uyguluyor. Ama, insanların kendileri her şeyi değiştirmek için gerçek bir fırsata sahipler..

Bugünün bir numaralı problemi, hayata tüketici tutumu ile zombileştirilen, başka bir insanın hayatını veya ölümünü umursamayan ve sadece kendisi ile ilgilenen insandır. Bu bir bütün olarak toplumda fraktal şekilde tekrarlanıyor… Diğer taraftan, her devlet felaket veya doğal afetten etkilenmiş olan ülkeye yardım edip etmeyeceğine ve bu yardımın miktarının ne olacağına kendi karar veriyor. Diğer taraftan, her ülke bağımsız olarak, tek başına, kendi çabaları ve teknik ve ekonomik yetenekleri ile kararlar alıyor ve ya nüfusa yardım ediyor ya da felaketlerin sonuçlarını yenmeyi amaçlayan eylemlerde bulunuyor…

Bugünün dünyasında, yardımın ülkelere seçici olarak sağlandığı sır değildir. Genel insani yardımı koordine eden ve bunu etkilenmiş ülkeye ileten uluslararası mekanizmalar az gelişmiş ve var olanlar geniş ölçüde politize edilmiştir. Sosyal, ahlaki ve psikolojik durum her yerde aynı şekilde tırmanıyor: “felaket (öngörülmeyen) – panik (kurbanlar ve ekilenmiş insanlar) – tüm dünyada korku (uygun kitlesel medya propagandası ile)”. Yani, bir felaket gerçekleşiyor, bu, bu felaket için hazırlıklı olmayan insanlar arasında panik üretiyor ve bu korku sonra dünyanın medyası vasıtası ile tüm dünyada büyütülüyor. Öncelikle, hem tüketici toplumun insanında hem de tüketici toplumun ülkesini yöneten insan grubunda bencil düşünmenin hakimiyeti prensibi tetikleniyor. Toplumun düşünce vektörünün manevi, ahlaki ve yaratıcı önceliklerin hakimiyetine doğru zamanında değişmesi, günümüz insanlığını tehdit eden birçok felaketi önleyecektir…

Dünyada şimdiden doğal afetler nedeniyle evlerini terk etmeye zorlanan on milyonlarca insan var. Sayı her yıl büyüyor. Yakın gelecekte, milyarlarca iklim mültecisi olacak! Elementlerin sular altında bıraktığı ve endüstriyel afetlerin sonucu olarak kirlenmiş olan çok büyük terk edilmiş topraklarda yaşamak imkansız olacak. Bu arada, çoğu insan hala umursamazca umutlarını, hayatlarının sorumluluğunu, yardım ve eylem beklentilerini en ufak bir tehditte ilk kaçacak olanlara yüklüyor. Tüm insanlar durup, eğer şimdiden, nispeten barışçıl bir zamanda, dünya elitlerinin rahipleri ve politikacıları yalnızca kendi refahlarını ve kendi ailelerinin kurtuluşunu sağlamakla ilgileniyorsa, yakın gelecekte – küresel felaketler zamanında ne olacağını düşünmeliler? İnsanlığın hayatta kalması probleminin kişisel olarak size, çocuklarınıza ve torunlarınıza dokunmayacağını varsaymak son derece ihtiyatsızlıktır; bu kendinizi, çocuklarınızı, torunlarınızı ölüme mahkum etmekle eşdeğerdir…

12 Ocak 2010’da Orta Amerika sahilinin Karayipler Denizinde bulunan Haiti adasında gerçekleşen deprem Haiti Cumhuriyetine ve nüfusuna feci hasara neden oldu. 222,000 den fazla insanın hayatına mal oldu. Haiti’de bu büyüklükte önceki deprem 1751’de gerçekleşti. En kötü şey, bir çok insanın felaketin kendisinin sonucu olarak ölmemesi, ama bir parça ekmek ve bir yudum su için mücadelenin, yağmalama saldırılarının ve temel insani yardımın yokluğunun sonucu olarak ölmesidir. Depremde hayatta kalan Haitililer içme suyunun, gıdanın, ilacın ve tıbbi bakımın akut kıtlığından sokaklar büyük sayılarda öldü.

Felaket bölgesine gelen muhabirler ve gazeteciler, çok sayıda kurban ve altyapının feci şekilde tahrip olması nedeniyle değil, felaketten etkilenen bölgelerde yaşayan insanlar arasındaki ağır psikolojik durumun bir sonucu olarak durumu “kıyamet” olarak nitelendirdi. Şehirde acımasız yağma hüküm sürdü. Önce, cesetler kaldırımlara ve kaldırım kenarlarına yığılmıştı, ancak çok fazla oldukları zaman, ölülerin bedenleri buldozerlerle taşınmaya başladı. Yerlileri umutsuzluk ve öfke duyguları sardı. Yüksek sıcaklık ve binlerce çürüyen cesedin varlığı nedeniyle kitlesel salgın hastalık riski büyüyordu… İnsanlar yiyecek bulabilmek için çoğunlukla agresif bir atmosferin hakim olduğu kilometrelerce uzunluktaki kuyruklarda sıraya girdiler. Bazı sakinler gıda depolarına saldırdı, soygun yaptılar ve birbirlerinden yiyecek aldılar, birçoğu sokaklarda açlıktan ve susuzluktan öldü… Port-au-Prince’in hayatta kalan sakinleri, dünyanın hemen hemen tüm ülkelerinden alındığına dair bilgilerin radyoda geniş çapta duyurulmasına rağmen, kendi hükümetlerinden ve diğer hükümetlerden gerçek bir yardım görmediklerini bildirdi.

Ay’ın Güneş’i tutması ve ona kıyasla büyük ve önemli görünmesi gibi, politikacılar da yaklaşan kaçınılmaz küresel felaketlerin gerçekliğini örtbas ediyor. Bunu, insanların dikkatini, insanlar arasındaki çekişmeleri yapay olarak alevlendiren ve destekleyen, gıda ve ekonomik krizlerin yanı sıra çatışmalar yaratan, dünya siyasetinin tiyatrosu için sahne arkası yazarları ve yapımcıları tarafından yapay olarak yaratılan her şeye odaklayarak yapıyorlar. Kendi ülkelerinin sorunlarının (Geçici olarak Güneşi örten Ay) Dünya’nın gerçek sorunlarından ve insan ırkının varlığından (Güneş) çok daha büyük ve daha önemli göründüğü insanların varlığı için yapay olarak yaratılan istikrarsız koşullar.

Dünya halklarının gerçek anlamda birleşmesine yönelik eylemler yerine, ülke içinde insanlar karşı karşıya getiriliyor, birbirlerine ve diğer uluslara karşı savaşlar ve nefret kışkırtılıyor, siyasi kasırgalar ve ekonomik tayfunlar yapay olarak teşvik ediliyor. Sonuç olarak, dünya toplumundaki çok sayıda insan, ister finansal bir krizle, ister askeri bir çatışmayla ilgili olsun, yapay olarak yaratılmış bir durumun dalgalarının sürekli baskısı ve sürekli saldırıları altındadır…

Bugün kamuoyunun dikkati, çeşitli bahaneler altında ilgili taraflarca özenle organize edilen ve sponsor olunan silahlı çatışmalara odaklanmaktadır. Yemen’de dini çekişmelere dayalı silahlı bir çatışma, siyasi bir çatışmaya dönüştü. Somali’de silahlı çatışma! Güney Sudan’da 7 milyondan fazla insanı açlığın eşiğine getiren silahlı çatışma. Lübnan, Suriye, Filistin, Irak, İran, İsrail, Gazza Şeridi, Nijerya, Kamerun, Libya, Cezayir, Mali ve birçok diğer ülkelerde çatışmalar… Silahlı darbelerin, devrimlerin ve çatışmaların sonuçları her yerde aynı, aynı senaryoya göre: insanların ölümü, alt yapımının yıkılması, ekonomik gerileme, mültecilerin sayısında artış, Ücretli olarak yaptırılan savaş tiyatrosunun sahnelendiği bölgelerin yerlilerinin acele tahliyesi.

www.allatra.org

www.allatra.tv