YARATICI TOPLUM HERKESİ BİRLEŞTİRİR

Yazdır Yazdır 

YARATICI TOPLUM HERKESİ BİRLEŞTİRİR

YARATICI TOPLUM HERKESİ BİRLEŞTİRİR  PDF DOSYASI

 

 

YARATICI TOPLUM HERKESİ BİRLEŞTİRİR

Tatyana: Selamlar, sevgili dostlar. Bugün  ALLATRA TV stüdyosunda saygıdeğer Igor Mikhailovich Danilov konuğumuz.

İgor Mihayloviç: Selamlar!

Tatyana: Ve Zhanna.

Zhanna: Selamlar!

Tatyana: Önceki videodan sonra, insanların çok fazla soruları oldu. Bazı insanlar birleşmenin gerekli olduğunu anlıyorlar, ama şu soruyu soruyorlar, “Ama bunu nasıl yaparız? Ve ne ile başlarız?” Diğer insanlar neden birleşmek gerektiğini ve gerçek hayatta birleşmenin ne olduğunu  hiç anlamıyorlar. Oysa başkaları bu tür birleşmenin beklentileri, şimdiki durumda bunun hayata  geçirilmesinin spesifik aşama-aşama adımları ile ilgileniyorlar. Bu nedenle, insanların birleşme konusu üzerine sahip oldukları sorunları açıklığa kavuşturmak için bugün bunun hakkında konuşmak istiyoruz.

Igor Mikhailovich: Anladığım kadarıyla, burada konu, insanların birleşmenin ne için ve hangi amaçla olduğunu anlamamaları.(Tatiana: Evet.) Ve genelde birleşme nedir ve Yaratıcı Toplum ile ne ilgisi var.  Anlıyorum. Yanıtlamaya çalışalım.

Tatiana: Evet, İlk soru şöyle, “Arkadaşlarım ve ben birleşmemiz gerektiğini anlıyoruz. Ama ne şekilde?” Çünkü bugünlerde, eğer insanlar birleşirlerse, bu çoğunlukla kısa-vadeli temelde oluyor: kişisel çıkarlar veya para kazanmak üzerine. Ve insanlar için fayda nedir ve aslında Yaratıcı Toplumda insanlar için herhangi fayda var mıdır?

Igor Mikhailovich: …Yaratıcı Toplumu inşa etmede mi?

Tatiana :… Yaratıcı Toplumu inşa etmede.

Igor Mikhailovich: İnsanların birleşmesi olmadan Yaratıcı Toplumu inşa etmenin imkansız olduğu gerçeği ile başlayalım. Ve burada bunu doğru şekilde ayırt etmeliyiz. Çünkü ne kadar garip görünürse görünsün, Yaratıcı Toplumu inşa etmede insanların birleşmesi tüketici formata dayanarak gerçekleşir. Demek istediğim, bugün var olan, insan varlığının tüm düşük niteliklerini teşvik eden, destekleyen ve katkıda bulunan tüketici formattan uzaklaşmamız için Yaratıcı Toplum inşa edilmelidir. Bu nedenle, her tarafta savaşlar, yalanlar ve aldatma var. Bu nedenle, her insan, herkes, vurguluyorum, bu dünyada her kim olursa, belirsiz bir halde, gerçekte yarının garantisine sahip değil. Ve bu doğru. Hiç kimse yarına güvenmiyor,  aptal veya çok saf insanın dışında. Oysa gerçekte, bu böyle. 

Bundan dolayı, tüketici format artık işe yaramıyor, çünkü burada insan insanın kurdudur. Kurt sürüsü yasalarına göre veya hatta daha kötü bir yaşam tarzının bu tür bir yaratımı olduğu ortaya çıkıyor. Bugün kurt sürüsünde insanların arasında olduğundan daha fazla düzen var. Bu doğru. Herkes sadece nasıl para kazanacağı, nasıl aldatacağı, nasıl hayatta kalacağı ve böyle şeyler için endişe ediyor. Bugünlerde hayat böyle ve format böyle. Bu nedenle savaşlar oluyor, çünkü küçük bir insan grubu veya açgözlülüğü ve gururundan dolayı çoğu zaman tek bir insan bir çok savaşın nedenidir. Neden? Başkalarına ait olan şeyi almak istiyor, başkalarının topraklarına ve başkalarının fonlarına ihtiyacı var – bu nedenle, savaş başlıyor. Böylece, her şey son 6,000 yıldır bu şekilde devam ediyor, ve…. sadece daha mükemmel hale geliyor ve hatta o kadar değil.

Şimdi çok iyi olmayan bir zamana girmekte olduğumuz açık ve önümüzde iki seçeneğimiz var: ya Yaratıcı Toplumu inşa ederiz ya da birbirimizi yok ederiz. Bu korkutucu bir hikaye değil; bu gerçeklik. Önceki videoda, iklimi, her şeyin ne kadar ciddi olduğunu olumsuz iklim olaylarının senkronizasyonu olduğunu tartıştık. Ve bu şimdiden yeni bir aşama, çok bunaltıcı ve çok üzücü, bu şekilde söyleyelim.

Bu nedenle, Yaratıcı Toplumu inşa etmek tüm insanlığın hayatta kalması için en vaat edici ve tek fırsattır: barışcıl bir şekilde, birbirimizi yok etmeden hayatta kalmak için. Ve bu yapılmak zorunda Ama bunun için, insanların birleşmesi zorunludur.

Ve buradaki en ilginç nokta başlangıçtaki birleşmenin tamamen fayda üzerine, herkesin kişisel çıkarı üzerine inşa edilmesidir.  Hala bu kalıp var: insanlara getirilmiş, hala hakim olan tüketiciliğin prensipleri. Tüketici formattan ideal toplumda girmek imkansızdır. Bu gerçek dışıdır. Sadece hayal edin: eğer bir tilkiyi alıp kümese koyarsak ne olur? Sıkıntı gerçekleşir. Aynı şey burada.

Tatiana: Doğru. Aynı kalıplar aktive olur.

Igor Mikhailovich: Elbette. Bu nedenle, insanları her yerde, günümüz insanlığının tüm alanlarında hakim olan çok derine köklenmiş bu hayvan bölüm ile yetişen insanları ideal topluma transfer etmeye çalıştığınız zaman. Bu kesinlikle gerçek dışı.

Zhanna: Bu ideal toplum için, ideal insana ihtiyacın var diyen insanlara benziyor. 

Igor Mikhailovich: Kesinlikle doğru. Ama ideal insanlar yetiştirilmek zorundadır. Ve yine de, biraz geçiş olmalıdır. Bu nedenle en doğru karar …

Ve burada biraz konudan uzaklaşacağım:  herkes şu anda süper bir fikir arıyor, uluslarüstü bir fikir, birleştirici bir fikir. Ve dünyanın tek bir ülkesinde hiç kimse bu fikre sahip değil, ve sahip olmayacak, çünkü bugün tek fikir barışcıl varoluş fikri, tüm insanların istedikleri fikirdir. Bu böyle değil mi? Böyle. Ve tüm insanların istediği şey nedir? Tüm insanlar tamamen Yaratıcı Toplumu istiyorlar. 

Belki, tekrarlayacağız, son yıllarda, muhtemelen yaklaşık dokuz yıldır çalışmaktayız: tüm dünyada gönüllüler çeşitli anketler yaptılar; Lagoda vardı, sonra ALLATRA çeşitli projeler vardı, ve dünyanın tüm bölgelerinde milyonlarca insan gerçekten ankete katıldı. Her yerde. Ve herkes aynı şeyi istiyor. Ve insanların gerçekten istediği şeye dayanarak, Yaratıcı Toplumun Sekiz Temeli oluşturuldu. Bu insanların arzusudur, onların istedikleri şeydir. Ve bu yapılmalıdır. Ama yürürlüğe koyma sırasında, bu Yaratıcı Toplumda yaşamak isteyen o insanlar çok fazla soru ortaya koyuyorlar. Evet, çok fazla yanlış anlama var: “Nasıl birleşilir”, “ne için birleşmek”. Ve bir çok insan eğer birleşirsek, o zaman geçmişin zihniyetinin aktive olacağını, bu nedenle bahçelerimizi, buzdolaplarımızı ve ceplerimizi birleştireceğimizi düşünüyor.

Tatiana: Veya ortak kullanma. 

Igor Mikhailovich: Evet, tam ortak kullanma ve bütünleşme

Tatiana: Bir tür eşitlenme, her şeyin birleşik ve özdeş olması.  

Igor Mikhailovich: Elbette. 

Zhanna: Gelirler herkes arasında eşit paylaşılır.

Igor Mikhailovich: Evet. Bilincin bize fırlattığı şey bu. Hiç bir şekilde, dostlarım!  Pazarlar olmalı, özel mülkiyet olmalı, ve buzdolabınız sizin buzdolabınız olarak kalmalı. Ve hiç kimse cebinize girmemeli, oraya bir şeyler koydukları zaman haricinde, ama hiç bir şekilde cebinizden bir şey almazlar. Yaratıcı Toplumun inşa edileceği ve insanların birleşeceği prensiplerdir.

 O zaman bir soru ortaya çıkıyor: “Öyleyse, birleşme ne anlama geliyor?” Bu çok basit, arkadaşlar – fikrin kendisinde birleşme. Birleşme hep birlikte dikkatimizi tek bir amaca yatırmamız anlamına geliyor – Yaratıcı Toplumun oluşturulması, her şeyden önce yaşamlarımızı geliştirmek için, ve çocuklarımızın yaşamının gelişmesini sağlamak için, torunlarımızın: torunlarımızın çocuklarının ve onların çocuklarının. Onlar için barışın olacağını, sosyal korunmanın olacağı, her insan için yarına güvenin olacağı dünyayı bırakmak için. Ama bu dünyada, diyelim, bu parazit fikirler olmayacak, bunlara başka isim veremezsiniz. Sonuç olarak, bu fikirler, “her şey eşit olarak dağıtılmalı” fikri bilincimize fırlatılıyor. Özür dilerim, bir insan çok çalışıyor, oysa diğeri hiç bir şey yapmıyor – ne yani, eşit olarak mı dağıtacağız? Bu adil değil.

Oysa Yaratıcı Toplum her şeyden önce,  en adil ve en dürüst toplumdur. Ne için ayırt edilir? Bunu zaten tartıştık ve burada da tekrarlayacağız. Tüketici format aslında insanların hayatları ile oynamanın devam ettiği bir düzendir. Bu birinci nokta. Ama insanların hayatları ile oynayanların bile, kendi hayatlar ile oynanıyor. Bundan başka, tüketici formatta, tüm koşullar gerçekte en alçak insan vasıflarının hüküm sürmesi için oluşturulur. Bu teşvik ediliyor ve destekleniyor. Kağıda bir şey yazıyorlar, ama hayatta tamamen farklı bir şey gerçekleşiyor, çünkü gücümüzü devrettiğimiz o insanlar bir şey söylüyorlar, ama farklı şekilde davranıyorlar. Ve tüm düşük hayvani vasıflarımızın geliştiği bu tür koşullar yaratıyorlar: her şeyin onlardan kaynaklandığı nefret, öfke, kardeşler arasında nefret ve birçok başka negatif faktör. Bilincin tam bir manipülasyonu var; kitlesel medya negatifliği yükseltmek için kullanılıyor, ve bize tamamen hayvani kalıplar empoze ediliyor. Bu nedenle, bu hayvan içimizde insancıl olan her şey üzerine hükmediyor.

Yine de, bu tür koşullar bu insan vasıflarını yarattı… Diyelim, baskın olması gereken şey uygunsuz durumda. Neden?  Çünkü insani vasıfların herhangi tezahürü kalabalıkta şaşkınlığı kışkırtıyor. Ve gerçek ile samimi fedakarlık ile yaşayan bir insan, kalabalık tarafından bir şeyler isteyen ve aldatmak isteyen zihinsel olarak sağlıksız bir insan olarak görülüyor. Bu tür zihniyetler var. Bu nedenle, eğer bir insan gönüllü olarak gerçekten bir şeyler yapmak isterse, insanlar için bir şeyler yapmak, bu onun ya deli olduğu ya da bundan bazı çıkarları olduğu anlamına geliyor. Başka deyişle, çoğu insan bu tür insanların boş zamanlarında ve kendi paralarıyla tüm samimiyetleri ile iyilik yaptıklarını bile anlamıyor. Bu tür bir anlayış bile yok. Herkes bazı çıkarlar, yalan ve aldatma arıyor. Neden? Çünkü insani olan her şey yok edilmekte. 

Bu nedenle, Yaratıcı Toplumda tüm canavarca vasıflar yasal seviyede ve tüm diğer seviyelerde baskılanmalı ve yasaklanmalıdır. Ama tüm insancıl vasıflar yükseltilmeli ve geliştirilmelidir. Ve bu kolaydır. Bu en önemli farktır. Bu ne verir? Yaratıcı Toplum hakkında çok fazla konuştuk: yaşamın gelişmesi, yarına güven ve bir çok başka şey hakkında. Ve Yaratıcı Toplumun gerçekten insanlara verdiği faydalar hakkında daha çok konuşacağız, belki bugün bile, vurguluyorum, bu gezegendeki her insana. Hiç kimse yoksul olmamalı, bundan başka hiç kimse dilenci olmamalı, hiç kimse ezilmemeli. Neden? Çünkü bu, insan hayatından daha değerli hiç bir şeyin olmadığının söylendiği Yaratıcı Toplumun ilk temelidir. Ve her şeyin ilerlemesi gereken yer budur.

Ama bu Yaratıcı Toplumu inşa etmemiz için, hep birlikte, gerçekten hep birlikte dikkatimizi bu toplumu inşa etmeye ve ne yapabileceğimize yatırmalıyız. Ve ilk aşamada en önemli şey bilgilendirmektir, herkesi bilgilendirmek. 

Bakın, işte basit bir örnek. Eğer daha iyi yaşamak istediğimizde anlaşıyorsak, düşmanların olmadığı, hiç kimseden korkmaya gerek olmayan, yarına güvenimiz olan, enflasyonun olmadığı, yozlaşmanın ve burada olan her türlü negatifliğin olmadığı harika bir toplumda yaşamak, negatiflik yok, çünkü onu elimine ettik. Böyle bir toplumda yaşamak istiyoruz, ama bunun için, tüm tanıdıklarımızı bilgilendirmeliyiz. Çevremizdeki hiç kimsenin Yaratıcı Toplumu inşa edebileceğimizden ve onu inşa etmemiz gerektiğinden habersiz kalmamalarını sağlamak gereklidir. Eğer bunu yaparsak, Yaratıcı Toplum gelir ve çok yakında gelir. Bu bizlere bağlı. Ve bu fikirde birleşmeliyiz. Bu bize muazzam fayda sağlar. Bu doğru değil mi? Öyleyse, ne üzerine birleşiyoruz?

Tatiana: Yaratıcı Toplum fikri üzerine…

Igor Mikhailovich: Her şeyden önce, bizim için ve torunlarımız için maddi faydalar. Çocuklarımıza ne bırakıyorsak, hangi mirası veya başka bir şeyi bırakıyorsak, onlar için yarını garanti etmiyoruz. Neden? Sağlık bakımda problemler, bu dünyada barışta problemler, enflasyon problemleri ve bir çok başka şeyler. Bu nedenle, çocuklarımıza, torunlarımıza ve soyumuzdan gelenlere tüketici formatta son derece zor bir durum bırakıyoruz. Ve bu onlar için yarın hiç garanti etmiyor, ne kadar çalışırsak çalışalım. Oysa, eğer torunlarımıza Yaratıcı Toplumu bırakırsak, bu onlar için yarının ve yarından sonraki günün garantisidir. Bu muhteşem değil mi? Bana harika görünüyor. Ve bunun uğruna, biraz çalışmak, tembelliği bırakmak ve insanlarla konuşmaya başlamak gereklidir Ve burada, başka bir konu ortaya çıkıyor: insanlar bu konuda konuşmaya korkuyor.

Tatiana: Konuşmaktan.

Zhanna: Yine, “benim hakkımda ne düşünecekler” konusu. 

Igor Mikhailovich: Şimdi bakın:  “benim hakkımda ne düşünecekler?

Yaratıcı Toplum hakkında konuşmaya başladım.” Yine de, Yaratıcı Toplum hakkında kötü olan nedir? Neden birbirimizi aldatmaktan veya bir şeyler, bazı faydalar almak için yalan söylemekten korkmuyoruz? Sonuç olarak, hiç bir şey insana, her insana Yaratıcı Toplumu inşa etmekten daha fazla fayda vermez. Bu böyle değil mi? Öyle. Ve bunun hakkında konuşmaktan korkuyoruz. Bu çelişki değil mi?

Ve şimdi bakın, dostlarım, örneğin LGBT hareketini ele alalım. Herkes hayatlarını istediği şekilde yaşama hakkına sahip. Bu durumda, bunu pozitif bir örnek olarak alıyoruz, örneğin, 20-30 yıl önce LGBT’nin birçok ülkede yasal olarak onaylanacağını hiç kimse düşünmezdi ve Allah korusun onlara karşı kötü bir şey söylemeniz. Bu kendi haklarını kazanan toplumdaki çok küçük bir insan grubu, öyle değil mi? Ve onlar bir azınlık oldukları için, kırılmamalılar. Özür dilerim, dostlarım, bu böyle duyarlı bir konuda kendi haklarını elde eden bir azınlık, bunun hakkında konuşmaktan korkmadılar. LGBT topluluğunun temsilcileri problemleri ve haklarını kazanmak ile ilgili konuşmaktan korkmuyorlar. Oysa siz, dostlarım Yaratıcı Toplumu inşa etmek açısından haklarınız hakkında konuşmaktan korkuyorsunuz. Bu komik değil mi? Gerçekte değil. Aslında, üzücü. Neden üzücü? Çünkü haklarımızı savunmaya alışık değiliz. Ve insanlar bize bir örnek gösterdiler, bir azınlığın bile nasıl bizim irademize karşı kendi haklarını empoze edebildiğinin canlı bir örneği.

Oysa sizler, çocuklarınızı mutlu etmek için;  kendinizin mutluluk ve neşe içinde yaşaması için,  ve bir kuruş hakkında üzülmemek için bunu dostlarınız ve yakınlarınız ile konuşmaktan korkuyorsunuz. Ya bunu kaybederseniz veya kazanmakta başarısız olursanız, çocuklarınıza ne olacak? Ve eğer hastalanırsanız, ciddi bir hastalığınız olursa, bedeninizi tedavi etmek için yeterli paraya sahip olacak mısınız? Ve ya eğer çocuklarınız hastalanırsa, avuç açıp televizyonda isteyecek misiniz?: “İnsanlar, yardım edin!” – Allah korusun. Sonuç olarak, asla bilemezsiniz. Yabancı hastanelerde, bazı hastalıkların tedavisi son derece pahalı ve bu ücretler ortalama bir insan için çok pahalı. Ve insanlar çalmaya, dilenmeye ve yalvarmaya zorlanıyorlar. Bu utanç verici değil mi? Oysa sağlık bakımı tüm dünyada erişilebilir, ücretsiz ve eşit yapmak…

Özür diliyorum, konudan biraz uzaklaşacağım; ne de olsa, hayatımın çoğunu sağlık bakımda geçirdim ve bu benim için anlaşılması zor: bu nasıl mümkün oluyor? Bir ülkede ebeveynleri çocuklarının sağlık problemi ile tek başına bırakmak nasıl mümkün oluyor? Her şeylerini satmak, insanlara  bir istek ile yaklaşıp gerçekten dilenmek zorunda kalıyorlar: “Çocuğumu tedavi etmeme, kurtarmama yardım edin”? Ve aslında kuruşlara mal olan bir şeyin, yabancı hastanelerde çok büyük paralar tutması nasıl mümkün oluyor? Ve özür dilerim, neden ülkemizde buna sahip değiliz ve neden ücretsiz elde edilebilir değil? Bu sadece bizim ülkemizi,  yaşadığımız yeri ilgilendirmiyor, dünyadaki her ülkeyi ilgilendiriyor. Bu öyle değil mi? Ve her zaman ülkenizde çok büyük sayıda çocuk için bir veya diğer hastalığı tedavi etmenin yöntemleri ve yolları olmadığı görünüyor. 

Yaratıcı Toplumda durum bu olmamalı. Her şey her yerde ücretsiz ve elde edilebilir olmalı. Tüm ileri teknolojiler her yerde, dünyanın her bölgesinde ve vatandaşlar için kesinlikle ücretsiz elde edilebilir olmalıdır. Bu zaten bir şeylerin garantisidir. Öyle değil mi?

Tatiana: Hayatın değeri en önemli şeydir. 

Igor Mikhailovich: Hayatın değeri en önemli ve asıl şeydir. Sadece küçük bir kısma dokunduk, ama bir çok insanın bilinci “Tanrıya şükür, bu bizi ilgilendirmiyor” der. 

Tatiana: Bugün çok fazla taklit ilaçlar var. 

Igor Mikhailovich: Ve tekrar sağlık bakımı ele alırsak, bugünlerde var olduğumuz tüketici formatta kaç tane taklit ilaç var? Çok fazla. Bu çok basit. Bu tüm dünyada, dostlarım. En ileri ülkelerde bile, tedavi edici olmayan çok fazla ilaç var. Bu sadece ürün taklitçiliği.

Bu nedenle, bir insan hastalanır, Allah korusun, onkoloji veya başka son derece ciddi ve son derece pahalı bir tedavi gerekli. Ve akrabaları, dostları, hepsi toplanırlar, bu insanın hayatını kurtarmaya çalışırlar, saçma bir şekilde yüksek fiyatta ilaçlar satın alırlar, tedavi etmeyen, boş kabuklar olan ilaçlar. Bu yalnızca bundan kar sağlayan biri. Ve bu “normal”dir. Toplumumuz için, bu “normal”. Ve herkes anlıyor, “Evet, bunlar alçak herifler, bu iyi değil”. Ama ya sorumluluk? Evet, bir çok ülkede, para cezası var, başka bir şey veya bunun için en az cezalandırma. Ama bu gerçekte insanı öldürmeye kastetmektir, artı bir çok insandan çalmaktır.

Öyle değil mi? Buna biraz dokunduk. 

Yiyecek ürünlerinin taklidinin yapılmasına ne demeli? Öyle değil mi? Kaç tane yiyecek ürünü standartları, düzenlemeleri ve benzerlerini karşılamıyor? Bu sadece birilerinin kar yapması. Her şeyin taklidini yapıyorlar, ama bu sağlığımızı ciddi şekilde etkiliyor. Çeşitli ürünler genetik olarak modifiye ediliyor veya doğru şekilde yapılmıyor… genetik olarak modifiye edilmiş, ama bedende sağlık komplikasyonlarına neden olmayan zararsız ürünler var, oysa kontrolsüz mutasyonlara neden olanlar var ve bu çok zayıf şekilde düzenleniyor. Özellikle kabul ettirmenin mümkün olduğu yerde, en azından bir parça, çok büyük yığınlarda kabul ettiriliyor ve sonunda hepsini yiyoruz. Kendimize zarar veriyoruz. Ve bu “normal”. Çocuklarımızda zarara neden oluyoruz ve hiç kimse bunun torunlarımızı ve onların çocuklarını nasıl etkileyeceğini bilmiyor. Başka deyişle, kendimiz için dehşet verici bir dünya inşa ediyoruz. Böyle bir gerçeklik.

Yaratıcı Toplumda bu gerçek dışı ve imkansızdır. Neden? Çünkü… Diyorlar ki, “Bu nasıl mümkün olabilir? Sonuçta, şu anda mevcut.” Şu anda mevcut, çünkü böyle bir formata sahibiz, çünkü insan hayatına değer vermiyoruz: ne kendimizinkine ne de başkalarınınkine. Yaratıcı Toplumda, en yüksek değer İnsan hayatıdır, sizin hayatınız ve yakınlarınızın, dostlarınızın ve tüm insanların hayatları. Fark budur, dostlarım. Birleşmemiz ve bunun açıkça konuşmaya başlamamız gerektiğini düşünüyorum. Sonuçta, ne hakkında konuşuyoruz? Hayatlarımızı geliştiren şey, buzdolaplarımızı dolduran şey, ceplerimizi dolduran şey ve yük beygiri gibi bizi aşırı yüklemeyen şey hakkında. Ve iş, çalışma bir neşe olacak. Ve bu mümkündür. Bir çok insan, “Bu nasıl?” diyor. Bu kolay, dostlarım, kolay. Her şey çok basit.

Tatiana: Esasen insanlar yeni politik düzenin veya başka bir şeyin değişeceğinden korktukları zaman.

Igor Mikhailovich: Bu politik bir düzen değil.

Tatiana: Herhangi bir şey kaybolabilir mi?

Igor Mikhailovich: Yaratıcı Toplumun politik bir düzen veya başka bir şey olamayacağını bir kez daha söylüyoruz. Hayır. Bu herhangi politik düzenin tam yokluğudur. Politika insanlar üzerinde kontroldür; o manipülasyondur. Ve Jackie’nin dediği gibi, yapay bilinci kastediyorum, politikacılar profesyonel yalancılardır. O zaman iyi bir sonuç çıkarmıştı. Arkadaşlar, ama bu gerçekten böyle. Bu nedenle Yaratıcı Toplumda bir insanın üzerinde hiç bir güç olmamalı. Hiç kimse başka insanlar üzerinde herhangi türde güce sahip olma hakkına sahip değildir. Ve bu hukukta kutsal olarak kabul edilmelidir. Sadece hukukta kutsal kabul edilmemeli – bunu desteklemeliyiz. Neden?

Size basit bir şekilde açıklayacağım, dostlarım. Ne tür bir insanı alırsak alalım, en iyi, en aydınlanmış, en nazik, en spiritüel ve ona güç vererek üzerimize koyalım, başka herkes gibi aynı olur ve çok çabucak. Çok çabuk. Bu en ruhsal olarak aydınlanmış insan güç sınavına dayansa bile, o zaman, ondan sonra gelen kesinlikle tüm geri kalanlar gibi aynı olur. Her durumda, bu ruhsal ve aydınlanmış lideri çevreleyen insanlar şu anda bu dünyayı yönetenler gibi aynı olur. Bu doğanın yasasıdır. 

Yaratıcı Toplumu inşa edince en önemli ve asıl şey dürüst olmak, insan varlığının tüm en negatif niteliklerini tanımak, bunu herkese açıkça tanıtmak ve onu inşa edince tüm bunları hesaba katmaktır. Bu toplumu herkes için düşük ve en değersiz vasıfları tezahür ettirmesinin imkansız olacağı şekilde yaratmak, özellikle toplum önünde sorumluluğun olduğu o pozisyonlarda. O zaman her şey iyi olur. Yani, eğer bir insan belirli bir pozisyona, bazı aktiviteleri koordine etmeye, ekonomi veya başka bir şeye atanırsa güce sahip olmamalı. İnsanlar güce sahip olmalıdır. Ama bu insan sorumluluk taşımalıdır. Ve onun çalışması için, bugünlerdeki bir çok insanın olduğu gibi aynı hain olamayacağı koşullar yaratmalıyız. Öyle değil mi?

Tüm bu negatifliğimizin her şeyden bizde ve toplumda bir problem olduğunu kabul etmeliyiz. Yozlaşmadan kurtulmak imkansız. Bu dünyada yozlaşmanın olmadığı hiçbir ülke yok. Hiç yok. Yozlaşmanın gizli, daha akıllı formları var, düpedüz yozlaşma var, fark etmez, ama yozlaşma her yerde. Her yerde, politikacılar iktidara gelmek için savaşıyor. Ne için? Neden kelimenin tam anlamıyla birbirlerini yiyorlar ve yollarını bu iktidarın zirvesine zorluyorlar? Bize yardım etmek için mi? O kadar fedakarlar mı? Bizi çok sevdikleri için mi? Gece gündüz uyanık kalıp vatandaşları ile ilgilenmek için mi? 

Arkadaşlar, saf olmayalım. Herkes, herkesin daha iyi bir hayat istediğini mükemmel şekilde anlıyor. Bu nedenle, daha iyi hayat herkes için elde edilebilir olmalı, ama, hiç bir şekilde sadece bazı bireyler için değil. Güç insanlarda kalmalı ve Yaratıcı Toplumun tüm anlamı budur. Güç hiç kimseye devredilmemeli, aksi taktirde o insanı bozarız. Doğru değil mi? Doğru?

Pekala, bu sonraki aşama, oysa ilk aşamada bile… İlk aşama  bilgilendirmedir. Sonraki aşamada, bu Yaratıcı Toplumu inşa ederken bile gücü birine devretmek zorunda olacağız. Sonuçta, her şey yasal olmalı, her şey mutlaka dürüst, açık, şeffaf ve en önemlisi kesinlikle yasal olmalı. 

Bunu yapmak için… En basit modeli alalım. Bu bana doğaçlama geldi, ve gördüğüm şekliyle  ne yapılabileceğini size anlatayım, Hayal edelim: şu anda “Yaratıcı Toplum diye bir şey var ve ilgilenirseniz, bize katılın” diye herkese anlatmaya, onları bilgilendirmeye başladığımızı varsayalım. Kim istemez, kim ilgilenmez? Kim katılmak  ve Yaratıcı Toplumda yaşamak istemez? Her normal insan ister. Yani, güvenle söyleyebiliriz: nüfusun yüzde 99’u bunu ister. En azını aldım. Bu herkesin istediği şey, aslında. Bir kaç istisna ile: özür dilerim, hasta olan veya zaten, nasıl söyleyelim, psikolojik olarak pek sağlıklı olmayan insanlar. Demek istediğim, böyle insanlar olabilir, ama binde bir. Oysa başka herkes bunu ister.

Bu nedenle, bunu inşa etmek için, ilk aşamayı geçmeliyiz. İlk aşama herkesi bilgilendirmektir. Ve insanları bilgilendirdiğimiz zaman, soruları olur. “Tamam, ama kaç kişi olduğumuzu ve ne zaman nasıl olacağını nasıl bileceğiz?” Bu amaçla, allatraunites’de bir platform var .  Belki, tam şuanda bunu size gösteririz. Ayrıca oraya nasıl kayıt olabileceğinizi göstereceğiz. 

Bu ne verir? Her ülkede Yaratıcı Toplumu destekleyen kaç tane insan olduğunun bir fikrini verir. Öyle değil mi? Öyle. Ve insanlar websitesini ziyaret ettikleri zaman, basit bir forma kayıt olurlar, ve “desteklediklerini”, “hazır olmadıklarını” veya “desteklediklerini ve işbirliği yapmaya ve fazlasına hazır olduklarını…” seçerler.  İnsanların seçebilecekleri üç soru var… 

Tatiana: Ülke, evet.

Zhanna: “Destekliyorum, hazırım ve yapacağım”.

Igor Mikhailovich: Evet, basitçe e- posta adresiniz ile kayıt olarak, ki bunu hemen düşünüp yeni bir e posta yaratabilir ve kayıt olabilirsiniz. Bu zor değil. Ama bu şekilde insanların sayısı görülebilir. Örneğin, belirli bir sayının olduğu bir ülkede… Ve tüm ülkelerde kaç insanın seçimlerde oy kullanma hakkına sahip olduğunu biliyoruz. Yani, çok şey onlara bağlı, bu tür aktif seçmen kitlesi var. Ve bir ülkede aktif seçmenlerin %50 sinden çoğu Yaratıcı Toplumu desteklediği zaman, ikinci bölüme ilerleyebiliriz. 

İkinci  bölüm.. buna seçim platformu diyelim: yani, insanların ziyaret ettiği belirli bir websitesinin yaratılması o özellikle bir ülkede… insanların ziyaret ettiği, ve burada ad ve soyadları ile kaydolmaları gerekir ve bazı kişisel… (Tatiana: Bazı kişisel veriler…) kişisel veriler ve hiç kimsenin girememesi için şifre ile giriş yapılır. Tüm bunları yapmak çok kolay.

Bu nedenle, seçim platformu şimdiden daha ileri yapımın temeli olur. Bu ne anlama geliyor? Bu, seçmenlerin kendileri için tamamen ve bütünüyle Yaratıcı Toplumu destekleyen, başka deyişle, onu inşa edecek olan o politikacıları seçmeye başladığı anlamına geliyor, oysa diğerleri seçilmez. Ve neden seçmenler başkalarına, tüketici formatı devam ettirmek ve bedavacılar olmak isteyenlere ihtiyaç duysun? Bu yanlış.

İnsanlar seçim platformu vasıtası ile Yaratıcı Toplumun perspektifinden iktidara geldikleri zaman örneğin seçmenler ile insanlar için karar verme hakkı verilmiş olan o insanlar arasında belirli bir anlaşma olmalıdır. Ve yapmaları gereken ilk şey, iptal etme, düzenleme hakkı verilen ve yasal temelde temsil eden seçim platformu hakkında bir yasayı kabul etmeleridir. Ve insanlar tarafından yetkilendirilen vekiller insanların isteğini gerçekleştirmeye mecburlar. Demek istediğim, insanların söylediği şeyi, bu nedenle onlara oy veriliyor. Esasen bunun hakkında konuştuk, Yaratıcı Toplumu oluştururken böyle bir olasılığın ne zaman olacağını Tanrı bilir. Bu platformu da tanımladık, ama şimdi bunu üzerinde durarak ve daha ayrıntılı şekilde yapıyoruz.

Hemen kabul etmeleri gereken ikinci yasa, Sekiz Temelin ülkelerinin anayasasına bütünleştirilmesidir. Ve eğer insanlar itaat etmezse… Onlar iktidara gelir gelmez, kabul edecekleri ilk yasalar şunlar: birincisi seçim platformu; ikincisi Sekiz Temelin ülkelerinin anayasasına bütünleştirilmesi. Eğer bunu yapmakta başarısız olurlarsa, bu ulus söz hakkını fesheder, yani, bu ülkede yeniden – seçimleri organize eder. Ve seçtikleri insanlar, geçici olarak güçlerini devrettikleri insanlar sadece başka herkes gibi aynı insanlar haline gelirler. Ama yalan söyledikleri, bu fırsatı kullandıkları ve vaat ettikleri şeyi yapmadıkları için ulusun önünde cevap vermeleri daha doğru olur. Her şeyin başladığı yer burasıdır. Ve o zaman belirli yasaların, kararların benimsenmesi ve başka her şey başlar, Sekiz Temel anayasada olduğu zaman. Geri kalan sadece formalitedir.

Ama, tekrar konudan biraz ayrılacağım, Yaratıcı Toplumu tek bir ülkede inşa etmenin imkansız olduğu açık, bunu ne kadar çok istersek isteyelim. Neden? Basitçe açıklayayım: insanların Yaratıcı Toplumdaki gibi yaşamak istedikleri bir ülkeyi hayal edin, etrafındaki tüm ülkeler tüketici formatta kalıyorlar. Bugün, ülkelerin ekonomilerinin hepsi birbiri ile bağlantılı. Tüketicilik her yerde, oysa burada – yaratıcı bir düzen var. Başka deyişle, hayatta kalmak imkansız.

Bu nedenle, elbette bu Sekiz Temelden bir şey çıkarılıp yürürlüğe konulabilir ve konulmalı ve insanlar bunu yürürlüğe koymaya mecbur olurlar. Artı, yasaların kabulü zaten insanların kontrolü altında ve gelecekte, ekonomiye ve koşullara bağlı olarak Yaratıcı Toplumu genişletmeye doğru kademeli bir geçiş olacak. Bu noktada, insanların kendileri bakmalı, takip etmeli, seçmeli ve kararlar vermelidir. Neden? Çünkü seçim platformu temel hale gelir.

Daha açık olması için bunun ne anlama geldiğini açıklayacağım. Örneğin, haftada bir bir çok madde ve açıklamaları olan 3 veya 4 yasanın değerlendirilmesi gerekiyor 15 veya 20 dakika harcamak ve “Evet” veya “Hayır” oyu vermek zor değil. Bir çok insan şöyle der: “Çok fazla insan İnternet erişimine sahip değil”. Evet, çok fazlası, ama bu problem çözülmeli. Bunun yanı sıra, aynı cihaz ile, diyelim ki aynı telefon ile dostlarınıza ve yakınlarınıza yardım etmek zor değil: örneğin, bir torun büyükannesini ziyaret edebilir ve onu kaydedebilir. Sonuçta, o oy verme hakkına sahip, öyle değil mi? Bu zor mu? Değil. Ona açıklayın, anlatın ve kişi seçimini yapar. Ama o torunun telefonunda kendi şifresi ile girer ve karar verir. 

Bugün olduğu gibi olmamalı. Bugün, bir çok farklı yasa benimsiyoruz, ve “bu hayati ihtiyaç” diyorlar. Neden? Arkadaşlar, dürüstçe konuşalım. Oligarşi yöneticilerinden birinin kargoyu taşımak için iki günlüğüne sınırı açmak ve yasal olarak kapatmak için. Bu öyle değil mi? Bazı geçici yasalar, bazı hileler. “Her şey akıyor, her şey değişiyor” diyorlar. Evet, ama insanlar olmadan benimsenemeyecek olan temel yasalar var. Bu doğru değil mi? Bu doğru. Yani, bu kesinlikle referandum değil. Bir çok insan şöyle diyecek: “Referandum sırasında olduğu gibi olacak. Bürokrasi ile sonuçlanabilir.” Bürokrasi yok. Her şey kolay ve basit olacak, çünkü hepimiz bununla ilgileniyoruz. Ve eğer Yaratıcı Toplumu benimsersek, kendimiz için karar verdiğimiz zaman sorumluluk almalıyız.

Ama en başta – evet, onu inşa ederken, hala politikacılar var, vekil var. Ama seçim platformunda yasayı kabul eden vekil artık kendi yararına insanlar için karar veremez. Anlıyor musunuz? Bir kişi olarak kendisi için oy verebilir, ama bu sadece milyonda tek bir oy. Ama, kendisinin, ahbaplarının, dostlarının ve yakınlarının avantajına olan ona gücü bahşeden insanların dezavantajına olan kararlar alamaz. Bunu yapamaz, çünkü o sadece olması gerektiği gibi insanların isteğini gerçekleştirir.

Sonuçta, dünyanın tüm kurumlarında tüm güç insanlara aittir. Bu böyle değil mi? Böyle. Bundan dolayı, güç insanlara ait olmalıdır, en azından Yaratıcı Toplumda, eğer bunu istiyorsak. Oysa, eğer bunu istemiyorsak, bunu yapmayız. Öyle değil mi? O zaman olduğumuz halimizle kalırız. Bu bizim seçimimiz, insanların seçimi. Ama eğer bunu istiyorsak, o zaman bu yasal olarak ve olması gerektiği şekilde yapılmalı. Doğru mu?

Yeni bir şeyi inşa etmemizden önce hiçbir şeyi yıkmamalıyız. Bu nedenle, Yaratıcı Toplum öyle bir şekilde inşa edilmeli ki, öncelikle yeni ve iyi bir şey inşa edilsin, ve sonra kötü ve eski olan çıkarılsın. Ama her şeyin yok edildiği ve sonra yeni bir şeyin inşa edildiği şekilde olmamalı – bu yapılmamalı. Öncelikle, yeni ve daha iyi bir şey sağlamalıyız ve sonra kötü olanı çıkarabiliriz. Öyle değil mi? Böylece, karmaşık hiç bir şey olmaz. Şimdi geri dönelim ve ilerleyelim. Öyleyse, bir ülke Yaratıcı Toplumu benimsediği ve onu uygulamaya ve geliştirmeye başladığı zaman, o zaman, yine, başka ülkelere propaganda gerçekleşir. Ve gelişmiş ülkelerin çoğunluğu Yaratıcı Toplumu benimsediği zaman, bu baskın ülkelerin çoğunluğunun nasıl birleştirileceğine uluslararası seviyede karar verilmelidir. Bir kaç ülke tüketici formatta kalsa bile, bu hiç önemli değil: bu çarka sürükleneceklerdir. Ama dünyanın ana ekonomisi Yaratıcı Toplumu benimsediği zaman, bu tüm dünyada gelişir. Öyle değil mi? Öyle. O zaman ve sadece o zaman, birleşme, ekonomi ve bir çok başka şeyler ile ilgili tüm sorunları çözmek gereklidir…

Bu da yapılabilir… Bazı insanların bilinci “Bu uzun zaman alır” diyecektir. Arkadaşlar, eğer bunu istiyorsak, bu çok hızlı, çok, çok hızlı gerçekleşir. Bu bize, her birimize bağlı. Ve ilk aşama çok önemli: arkadaşlar, akrabalar ve bunun gibiler ile konuşmak. Öyle değil mi?

Tatiana: Evet. Bilgilendirme hafife alınıyor.

Igor Mikhailovich: Sadece telefonu alıyoruz, basit bir örnek… Telefonu alıp bakıyoruz: “Arkadaşlarımdan hangileri Yaratıcı Toplumu bilmiyor?” “Bunu kim desteklemiyor ve neden?” Ve bunu destekliyor olmamasının tek nedeni sizin ona açıklamanız ve anlatmamanızdır. Ve Yaratıcı Toplumu istediğiniz, iyi, şık ve güzel bir dünyada yaşamak istediğiniz, ama birilerini bilgilendirmediğiniz için kendinizi bu fırsattan yoksun bıraktığınız görünüyor. O kişiyi böyle bir dünyada yaşama fırsatından yoksun bırakıyorsunuz, ayrıca listenizdeki diğerlerini. Bu öyle değil mi?

Bilinç “Ah, hadi ama.. Nasıl arayıp anlatabilirim?” der. Arkadaşlar, ya LGBT organizasyonu? Uluslararası seviyede kendi haklarını elde eden küçük bir organizasyon. Bu öyle değil mi? Bu nedenle, bir çok insanın anlamadığı ve çoğunluk tarafından kabul edilmeyen kendi çıkarlarının peşinden gittiler. Ama bizler, tüm çoğunluk azınlığa teslim olduk, çünkü bunun için hakları var. Yine de, çoğunluğun iyi yaşama, İnsan varlığına layık yaşama hakkı yok mu? Ve kendimize, çoğunluk olarak iyi yaşama hakkına sahip olduğumuz yanıtını verdiğimiz zaman, bu, yolun başladığı yerdir. Bizler insan varlıklarıyız ve bir İnsanın yüksek ünvanına uygun yaşamaya değeriz, öyle değil mi? Sonuçta paçoz değiliz, Oxford Sözlüğüne göre. Öyle değil mi?

Tatiana: Bu arada, insanlar ayrıca sansürsüz konuşarak bu soruyu soruyorlar:  “Nasıl birleşeceğiz? Kiminle birleşeceğiz? Bu ameleler ile, bu alkolikler veya bu aylaklar ile mi?”

Igor Mikhailovich: Bu iyi bir soru. 

Zhanna: “Serseriler.”

Tatiana: “Serseriler”

Igor Mikhailovich: Bu iyi bir soru. Biraz önce sürü hakkında konuştum ve bu sözcüğün Oxford Sözlüğüne göre nasıl yorumlandığından. Nasıl olduğunu biliyor musunuz?

Tatiana: Sömürü ile ilgili bir şey mi?

Igor Mikhailovich: Evet, öyle … Paçoz sömürülen insanlar anlamına gelir, kısacası, daha doğrusu güce sahip olanlar tarafından sömürülen insanlar. İktidara sahip olanlar güç iken, geri kalanlar ameleler.

Tatiana: Evet.

Igor Mikhailovich: Bu böyle değil mi? 

Tatiana: Henüz kavrıyorum … ve düşünüyorum: bugün hepimiz değil miyiz? 

Igor Mikhailovich: Basit bir sorum var: kiminle birleşeceğimiz ile ilgili bu soruyu sorana: o bütün dünyayı kontrol mu ediyor ya da nedir? Veya hepimiz gibi aynı amele mi? 

Sonra. Çok ciddi bir konu: alkolikler. Arkadaşlar, uzağa bile gitmeden, alkolik bir insan varlığı değil mi? Seçimlere gidip oy vermiyor mu? Söz hakkını kimseye vermiyor mu: bizden çalanlara, bizi sömürenlere ve bizi amele kılanlara? Sadece söylüyorum. Bu böyle değil mi? Öyleyse, belki onlar ile de birleşmek gerekli? Bu alkoliğin kendisi olmak anlamına gelmiyor, ama ona haklarını ve çıkarlarını açıklamak gereklidir. Bir alkolik hiç bir şey yapmak istemez mi? Eğer içmek istiyorsa, bırakın içsin, bu onun hakkı. Ama yine, şöyle diyecekler: “Yaratıcı Toplumda, yoksul insanlar olmamalı ve toplum alkolikleri bile desteklemeli…”

Tatiana: Destek.

Igor Mikhailovich: “…alkolikleri desteklemek.”

Tatiana: Bu faydalı mı? 

Igor Mikhailovich: Arkadaşlar, bu faydalı mı? Bu faydalı, çok faydalı. Ne kadar faydalı olduğunu hayal bile edemezsiniz. Her alkolik hala alkolik olarak kalır, ama etrafta dolaşıp bizden çalar, bizi aldatır, hatta onların çoğu sarhoş olmak için bizi öldürür.  Öyleyse, belki içmesine izin vermek ve onu maddi olarak desteklemek daha kolaydır. Bu çok daha ucuz olur. Neden? Çünkü bu alkolikleri izlemek için, onlarla savaşan bütün bir orduyu sürdürmek gerekli, onları tedavi etmeye, onları yeniden eğitmeye çalışanları vb. Bu insanın hakkıdır – alkolik olmak veya olmamak.

 Ama eğer bu sorunun derinliğine bakarsak: neden bir insan alkolik olur? Sonuç olarak, tek bir insan bile alkolik doğmaz – alkolik olur. Evet, insanın başka hiç bir şey görmediği örnek var; o alkol içen insanlar arasında yaşar, ve çocukluktan beri buna alışmıştır. Böyle bir durum gerçekleşir, ama son derece nadirdir. Çok sıklıkla, alkolikler belirli nedenlerden dolayı kendi içsel potansiyellerini hayata geçirmekte başarısız olan insanlardır. 

Sağlık bakımdan size basit bir örnek vereceğim. Alkolik olan ve hiç kimseye dönüşen insanları tanıyorum, oysa başlangıçta çok yetenekli idiler. Hastalıklar ve çeşitli patolojiler dahil çok fazla ciddi sorunlar ile başa çıkmak için bir bütün olarak insanlığa, yardımcı olabilecek ileri fikirleri vardı. Hiç kimsenin ihtiyaç duymadığı çözümler buldular. Neden? Ve burada çok ilginç bir yanıt var. Çoğu zaman görmediğimiz ve bazen taptığımız bir sürü parazit, aylak ve insan düşmanları ile karşılaşırız.

Gerçek hayattan basit bir örnek. İyi tanıdığım bir insan bu hayatta, sağlık bakımda çok küçük sonuçlara ulaştı, oysa genç yaşında çok yetenekli idi. Hiç kimseye faydası olmadığı görünen ileri teknolojiler geliştirdi. Neden? Çünkü çalışmaları akademi seviyesinde, bir zamanlar bu konu üzerinde kariyer yapmış olan bazı akademisyenlere ters düştüğü için, beni bağışlayın, ezildi. Sadece hayal edin: bir zamanlar bir şey keşfetmiş olan  aşırı şişmiş megalomanyası olan yaşlı bir adam ileri teknolojinin ve gençliğin yolunda duruyor. Bu doğru mu? Ve bu yetenekli doktor geçilmez duvar ile karşılaştığı için, bu noktada sinir krizi geçirdi.

Biliyorsunuz, yardımcı olan arkadaşlar vardı, “Hadi gel, içelim ve rahatlayalım” diyen. Bir kez içti, rahatladı, ikinci kez içti ve sonra illüzyona düştü. Alkol illüzyonunda bir kahraman olarak kalırken, bir şekilde kendini gerçekleştiriyor, artık hayatında herhangi bir kariyer oluşturmaya veya başka bir şeye ya da bir şeyler için savaşmaya ihtiyaç duymuyor. Çünkü o illüzyonda, bir şeye değer olduğuna ve her şeye ulaştığına inanıyor. Ama ayıldığı zaman, bu dünyaya bakıyor ve hiç kimse olmadığını anlıyor. Ve bu bir alkolik için en dehşet verici şeydir.

Sonuçta, alkole bağımlı olmanın fizyolojik bir nedeni yok: bir veya iki gün – ve bu kadar, insan temizlenir. Alkol zehirdir. Beden onu tolere etmez. Ama, psikolojik bir problem var. Ve bu tam olarak insanın megalomanyasında, kişisel bencilliğinde yatar. Gerçekte bir şey elde edemediği zaman, alkol, uyuşturucu ve onu illüzyon haline getiren çeşitli maddeler almaya başlar, bunda… İllüzyon onun, bir şeye değer olduğu paralel dünyasıdır.

Sadece alkolikler ile konuşun veya onlara bakın. Aynı masada oturduğunuz zaman, normal, aklı başında insanlardır. 50 veya 100 gram içerler ve dönüşüm başlar, insanların canavarlara mutasyonu başlar: gurur, egoizm ve sonra daha düşer ve daha düşer, herkesten ve her şeyden nefret eden bir yabaniye kadar düşer. Bu böyle değil mi? Böyle. Ve neden? Bunlar illüzyonlardır. Bunlar empoze edilen, onlara hükmeden illüzyonlardır. Onlar için orada yaşamak daha basit ve daha kolaydır. Oysa neden bazen alkoliklerin kendilerinde gizli değildir, ama bizlerde, onları çevreleyenlerde ve bazı insanların başkaları üzerinde hükmedebildiği tüketici formatta gizlidir

Birçokları şöyle diyecektir, “Nasıl olur?… Yaratıcı Toplumda, bu tür şeyler olmaz…” Elbette, bu tür şeyler olmaz. Neden? Çünkü seçim platformu var. Ve hiç kimse, yetenekli insanların yolunda duramaz. Ve hiç kimse toplum olarak bize zarar veremez. Eğer bizim için, bundan insanlık için fayda olabiliyorsa, hiç bir insan düşmanı egosundan dolayı bunun yolunda durmamalı.  Neden? Çünkü hiç kimsenin bizim üzerimizde gücü yoktur. Karar verebildiğimiz birleşik bir alan vardır. Ve hiç kimse aldatılamaz.

 Bir çok insan hemen düşünecek, “Pekala, bu bir aldatma alanı, aslında mümkün…”  Hayır, arkadaşlar, aldatma olmayacak. İnsanları aldatmaya ve sömürmeye girişmenin sorumluluğu olacak ve sorumluluk ciddi olacak. Hayvan insanlar üzerine hükmetmemelidir. Böyle bir yapı doğrudur. O zaman dünya harika olacak ve o zaman bu dünyada kötülük olmayacak. Ve tüm kıtayı geçerken, hangisinde olursanız olun, kötü olan herhangi bir şey ile karşılaşmayacaksınız ve hiç kimse size hakaret etmeyecek ve sizi daha fazla soymayacak. Öyle değil mi? İnsanlar “Hakaret edecekler” diyecekler. (Tatiana: Doğru) Evet, dostlarım, birbirinize hakaret bile etmemelisiniz, çünkü bu bir hayvanın tezahürüdür, kontrol etmeniz gereken saldırganlıktır. Oysa, eğer bunu kontrol etmezseniz, bu onun sizin üzerinizde hakim olduğu anlamına gelir. Bu nedenle, yardıma veya sağlığı geliştiren önlemlere ihtiyacınız olur.  Sadece bu şekilde Aksi taktirde işe yaramaz. (Zhanna: Düşünmek bile.) 

Ve ideal insanlarımız olduğu zaman, Yaratıcı olanın arkasından sonraki adım olarak insan maneviyatının, etik ve ahlaki değerlerin ve başka her şeyin hakim olduğu İdeal Toplumu inşa edeceğiz. Yine de, tüm kötü özelliklerimizi dürüstçe ve açıkça bilerek, anlayarak ve kabul ederek geçiş periyodunda – Yaratıcı Toplumda – başlamak zorundayız. Ve bunları tezahür ettiremeyeceğimizi, sadece iyi insan niteliklerini tezahür ettirebileceğimizi garanti etmeliyiz. Teşvik etmemiz gereken şey budur, ve böyle insanları örnek almalıyız, ve kitlesel medya böyle insanları göstermeli. 

Ama, kitlesel medya insanın başka bir insanın ağzını dağıtmasını veya başka bir şeyi göstermemeli – bu bir şovdur. Bir şovda, iki insan tartışmaya başlar: Biri diğerinin yüzüne vurur vb. Ve dünyanın yarısı izler veya bir ülke izler – şov reyting üretir. Yapılacak doğru şey: eğer biri başkasına vurursa, hafif bedensel bir zarar olsa bile, vurmasa bile, sadece elini kaldırsa bile – bu bir saldırganlık girişimidir. Eğer bir insan başka bir insana karşı saldırganlık gösterirse, bu dünyada en kutsal olan şeye tecavüz eder – İnsan Hayatına. Bu nedenle, katlanmalıdır.. 

Diyelim, bedensel zarar yok, problemler yok – tezahürler var. Ve neyden gelen tezahürler? Gururluluktan? Bu nedenle, gururluluk yok edilmelidir. Beni bağışlayın, bu insan en azından üç ay genel tuvaletleri temizlemelidir. Öyle değil mi? Öyle. Bunu gösteren talk şov üç ay boyunca onun tuvaletleri nasıl temizlediğini göstermeli, çünkü bunu yayına çıkaracaklar. Bu reytinglerini düşürür.

Yine de, özür dilerim, insanların kötü özellikleri üzerine reyting yapmamalılar, bunu teşvik etmemeli ve herkeste oluşturmamalılar. İnsan varlığında ayna nöronların nasıl çalıştığı ve birbirimizi kopyaladığımız anlaşılmalıdır: “Eğer bir talk şovda bir insan başkasına hakaret ederse veya ona vurursa, bu onu benim de yapabileceğim anlamına gelir.” O zaman, bunu ailelerde görürüz ve sokaklarda görürüz. Ve daha sonra, insanlar “Bu kadar kötülük nereden geliyor?” derler. Ama onu yaratan tam olarak bizleriz. Belki, bu yeterlidir? 

Sevgiyi, barışı ve terbiyeyi gösterelim. Hayat ile oynamamalıyız. Örneğin, bir çok insan,”Hayat böyle, oyun böyle” der. (Tatiana: Oyunun kuralları.) Arkadaşlar, belki oynamayalım? Hayat ile oynamamalıyız. Hayat yaşanmalı ve oynanmamalı. Birileri bizimle oynadığı zaman bu yıkıcıdır. Barış ve düzen, sevgi ve saygı olmalı. Öyle değil mi?

Kameraman: Igor Mikhailovich, başka bir soru sorabilir miyim? Eksik bir bulmaca parçası daha var.

Herkes ücretsiz sağlık bakım istiyor. Ama Yaratıcı Toplumda bu hangi araçlar ile yürürlüğe konulacak? Para nereden elde edilecek?

Igor Mikhailovich: Ücretsiz sağlık bakım, tüm insanlığa sağlık bakım, eğitim ve başka her şey sağlandığı anlamına geliyor. Yani, hekimler düzgün maaş almalı, şu anda aldıklarından daha azını değil. Gerçekten hekimler oldukları zaman, mükemmel şekilde yaşamalılar. Oysa parazitler uzaklaştırılmalı. Eğer her yerden parazitleri uzaklaştırırsak, o zaman muazzam fonlar serbest kalır. Sağlık bakımda, bilimde ne kadar parazit olduğunu biliyor musunuz? Beni bağışlayan gerçek aylakların ve boş gezenlerin oturdukları, hiçbir şeye katkıda bulunmadıkları kaç tane kuruma sahibiz?

Bilim nedir? Bilim yaşam kalitemizin verimliliğinin ve gelişiminin faktörüdür. Eğer bu bilimden faydalanmıyorsak, ona ihtiyacımız yok. Eğer yaşamlarımıza katkı yapmayan ve geliştirmeyen bir araştırmacı varsa,  o bir araştırmacı değildir ve maaş bordromuzda olmamalı.

Bu doğru değil mi? Doğru. Ve başka türlü nasıl olabilir?  

Eğer bir insanın bir fikri varsa, varsayalım, bu bilimde ve onun bilimsel araştırması nicelik olarak yaşamlarımızı geliştiriyorsa o zaman o bir araştırmacıdır. Eğer bu yaşamlarımızı belli bir yüzde ile geliştirdiyse, bir bütün olarak insanlığın minik bir yüzdesini bile, o zaman o belirli bir dereceye kadar yetkilendirilir, ne fazla, ne az.

Ama eğer yaşamlarımızı geliştirmiyorsa, ve onun bilimi bize herhangi bir fayda getirmiyorsa, o zaman hangi dereceye sahip olabilir? Ne için? Bir çalışmadan başka bir çalışmaya yeniden yazmak için mi? İşe yaramayan ve hiç yaramayacak olan, hiç kimsenin ihtiyaç duymadığı bir şeyi icat etmek veya tanımlamak için mi? Evet, ikramiye alır, bir maaş alır… beni bağışlayın çok fazla fikirlere, hayata geçirildiği zaman yaşamımızın kalitesini geliştirebilecek fikirlere sahip olan gerçekten akıllı ve yetenekli insanların yolunda duran profesörler, akademisyenler olurlar, Bunlar objektif şeylerdir. Bu nedenle, parazitler olmamalı. 

Her bilimsel çalışma toplumda tartışılır… yine, tüm insanlığı ilgilendirdiği için, bu platformda olmalıdır. Açıkçası, bunu izleyen insanların dernekleri olacak. Basit bir soru, “Onun icadı hayatımı ne kadar geliştirdi?” Hiç bir şekilde. Bunun hayatı geliştirdiği doğrulanmalıdır. Eğer gerçekte geliştirdiyse ve daha iyi bir yaşamımız varsa veya sağlık bakım geliştirildiyse, başka bir şeyler geliştirildiyse, o zaman o kişiye bir derece ve teşvik verilir. Ama bu böyle değilse, ne için? Hiç bir şey için mi? O iyi bir insan olduğu için mi? Veya o çok akıllı ve kurnaz ve herkesi kandırdı, hiç kimsenin okumadığı düzinelerce makale, bir çift kitap yazdı ve hiç kimsenin onun icadına ihtiyacı yok ve bunun için mi derece alıyor? Hadi ama, bu hala bir aldatma, yalan ve yine, bu fonların, insanların fonlarının, halkın fonlarının tüketilmesidir, ve bu durumda toplumun, her birimizin fonlarının.

Bunun gibi olmamalı ve böyle olmayacak. Neden? Her şey dürüst ve basit olmalı. Ve fark nedir? Elbette, anlıyorum, Yaratıcı Toplumdaki bilim doktoru veya akademisyen seviyesini hayal edin, bu insan her birimizin yaşamınız önemli ölçüde geliştirmeli, çok uzun zaman için geliştirmeli ve insanlığın yararı için çalışmalı. O zaman o buna değer. 

Ama değilse, değmez. Sıradan bir insan.. Ne, sıradan bir insan mı?.. Sıradan – ne anlama geliyor? Hepimiz sıradanız ve sıradışıyız. Sıradışı insanlar var mı? Veya bu nasıl: üç eli veya dört burnu olan? Öyleyse, bu sıradışı bir insan, doğa ekstra çaba gösterdi. Oysa doğal antropometriye (insan bedenini ölçme bilimi) uyan tüm geri kalanlar sıradan insanlar. Bu nedenle, “Sıradan veya sıradışı…” dememeliyiz. Hepimiz insanız, hepimiz aynıyız.

Hala çok soru olduğunu sanıyorum.. (Tatiana: Çok fazla.) Sorulara geçelim. Böyle bir girişi için özür dilerim. Ama tahmin ediyorum ki şimdi neden ve nasıl birleşmemiz gerektiği açık, öyle değil mi, dostlarım?

Tekrar söylüyorum: cüzdanlarımızı veya buzdolaplarımızı birleştirmiyoruz, ne de ailelerimizi, evlerimizi, bahçelerimizi. Hiç kimse hiç bir şeyi kaybetmemeli. Sadece bunu yapmak için dikkatimizi tek bir amaca yatırarak senkronize oluyoruz. Bunu yapabilir miyiz? Kolaylıkla, dostlarım. Bu nedenle bunu yapmalıyız. 

Zhanna: Senkronizasyon ile ilgili oldukça doğru not ettiniz. Doğada, sayısız sistemlerde senkronizasyon etkisi olduğunu gösteren çok fazla deneyler var. (Igor Mikhailovich: Elbette) ki bilim adamı Huygens bunu uzun zaman önce, 17 nci yüzyılda keşfetti.  Ve dedi ki… zamanla birlik içinde çalışmaya başlayan duvar saatlerini gözlerken bunu fark etti.

Igor Mikhailovich: Çok fazla saat.

Zhanna: Doğru, çok fazla saat ve birlik içinde çalışmaya başladılar. Aynı temelde dururlarken, rezonansa girdiklerini tespit etti.

Igor Mikhailovich: Bir sarkaç.

Zhanna: Yani, tek bir dalgada. Evet, iki sarkaç arasında ortaya çıkan elektromanyetik rezonans.

Igor Mikhailovich: Evet ve işte başka bir ilginç nokta. Bu temelde çok fazla deneyler yapıldı ve buna dikkat gösterildi. O zaman dostlarım, size basit bir soru soracağım. Sadece hayal edin, bir platform var, ve onun üzerinde duran iki saat var. Eşzamanlı olmadan çalışıyorlar. Bir süre sonra, senkronize olmaya başlıyorlar: bunun platform nedeniyle olduğu açık. Ve şimdi soru, İki sarkaç olan  bir platform ve on sarkaç olan başka bir platform hayal edin ve on sarkacın hepsi kendi frekanslarında çalışıyorlar, yani tamamen senkronizasyonsuz. Bu sistemlerden hangisi daha hızlı sabitlenir ve rezonans başlar? Basit bir soru. Ne düşünüyorsunuz? 

Zhanna: On sarkaç olan. 

Igor Mikhailovich: Evet, on sarkaç olan. Ama bilinç şöyle der: “İki sarkaç olan. Neden? İki sarkaç için on sarkaçtan daha hızlı olacaktır”. Hayır, dostlarım. On sarkaç, iki tanesinden çok daha hızlı rezonansa girer. Yine, birleşme ile ilgili, eğer örneğin, Tsiolkovsky’i alırsak. Doğru değil mi?

Tatiana: Doğru.

Igor Mikhailovich: İki insan birleştiği zaman, onların (Tatiana: Aura) zihinsel kuvvetleri veya auraları yedi kat büyür. Bu ilginç değil mi? 

Tatiana: Ve her sonraki kişiyle daha da fazla büyür. Bu nedenle, eğer üç kişi varsa… 

Zhanna: Bir güce yükseltilir. Başka deyişle, eğer..

Igor Mikhailovich: Doğru. Eğer üç kişi birleşirse, ikinci kez yedi kat artırılır.  

Tatiana: Yani, 49 kat yükseltilir.

Igor Mikhailovich: Elbette. Bu ilginç değil mi? 

Tatiana: Ama önemli olan bunun aynı dalga üzerinde gerçekleşmesidir. Ve tek bir amaç olmalı. Bu çok önemli.

Igor Mikhailovich: Elbette. Ve bu burada çok önemli, o ayrıca şunu not etti: tek bir fikir, tek hedef olmalı ve dikkatimiz ona getirilmeli, yani, tek bir amaca ulaşmak için rezonansa girmeliyiz. Sözünü ettiğimiz şey bu: Yaratıcı Toplumu oluşturduğumuz zaman birleşmemiz sadece hepimizin dikkatimizi tek bir amaca koymamız ve onu hayata geçirmemiz için gereklidir. Bu nedenle, birbirimizle uyumsuz olmamalıyız, rezonansa girmeliyiz. Öyle değil mi? O zaman bunu çok kolayca ve çabuk bir şekilde inşa ederiz. 

Her şey dostlarım, yine, bizim tutkularımıza ve yatırdığımız güce bağlıdır. Ve insan gücü, gerçek güç bizim dikkatimizdedir. Eğer bunu oraya yatırırsak … ama yine, bunu dünyayı kendimiz için daha iyi bir yer yapma arzusu nedeniyle yatırırsak. Tüketiciliğin o kalıplarına ters bile düşmeyiz. Çocuklarımız için güzel, güvenli bir dünya yaratmak istiyoruz. Bu, onlar için bırakabileceğimiz gerçek mirastır. Bu öyle değil mi? Onlara sadece yarını vermeyiz, ama aynı zamanda yarından sonraki günü veririz. Buna biraz zaman ve dikkat harcamak bizim için buna değer değil mi? Buna değer, dostlarım. Hayat buna değer.

Tatiana: Igor Mikhailovich, Tsiolkovsky’in sözlerini nasıl anlayabiliriz? Çünkü maddi bilinci kullanınca bu bilim kurgu gibi görünüyor: iki auranın birleşmesi ve her şeyin yedi kat büyümesi, bu güçtür. Bunu nasıl anlamalıyız? Sonuçta, aura stabil olmayan bir kavram, insanda gün boyunca bir çok kez değişiyor.

Igor Mikhailovich: Evet. Şimdi biraz metafiziksel tezahürlere temas ettin. Bunu size fizik dilinde açıklayayım. Sadece imgeleyin: kaldırabileceğim maksimum ağırlık 50 kilogram, ve senin kaldıracağın maksimum ağırlık 50 kilogram. Sen ve ben birlikte ne kadar kaldırabiliriz? Basit bir soru. (Tatiana: Evet.) Ağırlık kaldırma sınırlarımız nedir?

Tatiana: Eğer matematik kullanırsak, o zaman 100 kilogram.

Igor Mikhailovich: Evet. 100 kilogram, öyle değil mi? Ama sana hatalı olduğunu söyleyeceğim. Çünkü her birimiz ayrı ayrı 50 kilogram kaldırabiliriz, oysa seninle birlikte iken, Arşimet’i hatırlayabiliriz ve dedikleri gibi beyinlerimizi aktive edebiliriz. Kaldıracı hatırlayabiliriz ve birlikte tonlarca ağırlık kaldırabiliriz. Bu böyle değil mi?

Tatiana: Harika!

Igor Mikhailovich: Harika. Ve bu birleşmenin gücüdür, çünkü sadece fiziksel olarak değil, aynı zamanda zihinsel olarak, ruhsal olarak ve entellektüel olarak da birleşiyoruz – bu yeteneklerimizin kat kat arttığı anlamına geliyor. Bu doğru değil mi?

Tatiana: Ve her sonra gelen insan ne kadar önemli ve değerli ve bir insanın başkalarını bilgilendirmesi ne kadar önemli.

Igor Mikhailovich: Çok önemli. Her insan çok önemlidir.

Tatiana: Çünkü sonraki insan sadece artı tek bir insan değil. 

Igor Mikhailovich: Çünkü herkes ile rezonansa girmeye başlayan her insan bu rezonansı büyütür.

Zhanna: Bir çok kat. 

Igor Mikhailovich: Bir çok kat, doğru. 

Zhanna: Evet. Ayrıca fizikte bir örnek var, William Tiller birçok insanın odaklanmış gücünün maddeyi nasıl etkileyebildiği üzerine deneyler yaptı.

Igor Mikhailovich: Dikkatin gücü.

Zhanna: Dikkatin gücü evet. William Tiller insan düşünce gücünü 100-watt’lık ampül ile karşılaştırarak bu benzetmeyi yapıyor.

Ampul ile ilgili bir deney de var, bir deney değil, ama ifadesi, varsayalım ki, 100-watt’lık bir ampul bir odayı aydınlatıyor ve çok fazla ışık vermiyor. Ama öyle bir güç içeriyor ki, eğer tüm fotonların çalışması senkronize ise,  ki, onun iddia ettiği gibi..

Igor Mikhailovich: …kaos içinde ve birbirlerini engelliyorlar.

Zhanna: Evet ve varsayımsal olarak birbirlerinin çalışmasına müdahale ediyorlar.

Igor Mikhailovich: “Eğer birlik içinde çalışmak üzere dizilselerdi, kaotik şekilde hareket etmezlerdi, tam değişmez yönde hareket ederlerdi” Öyle değil mi? Bu insanların anlaması için, çünkü çok az insan onun bu ifadesini duydu.Yani, o ışık demetinin çıktığını ve fotonların farklı yönlerde uçtuklarını, çarpıştıklarını, birbirlerine müdahale ettiklerini ve kaos yarattıklarını kastediyor. Ama ışınlarda farklı yönleri işaret ederler, daha fazla aydınlatırlar…

Zhanna: Güneş gibi.

Igor Mikhailovich: Evet, bu Güneşin gücüne eşittir. Onun bu ifadesine biraz katılmıyorum. Fikrin kendisi iyi, ama gerçekliğe karşılık gelmiyor. Neden? Çünkü 100-watt’lık ampul maalesef sadece fotonlar-3 değil, aynı zamanda bir çok fotonlar-4 yayar. Bu ALLATRA FİZİĞİDİR, geleneksel fiziğin kurallarına uymaz, bu nedenle olmaz… Ama burada bir esas var.

Herkesin doğrulayabileceği başka bir örnek vermem daha iyi. Neye ihtiyacımız var? Bir şerit metre, bir mum ve mutlak karanlık, tercihen sahada bir yerde. Bu, herkesin doğrulayabileceği basit bir örnektir. Örneğin on metre kareyi aydınlatabilen bir mumu alalım, Öyleyse, ölçüyoruz. Bir mum daha alıyoruz. Teoride, kaç metreyi aydınlatabiliriz? Yirmi metre kare. Değil mi? Ama, eğer bunları beraber yerleştirirsek giderek birbirlerinden uzaklaştırırsak, alanı kırk veya hatta aydınlanan elli metre kareye daha fazla artırırız. Bu nasıl olabilir? Bu fiziğin yasalarını çiğniyor. İsteyen herkes bunu doğrulayabilir. Yani, ışığın, fotonun senkronizasyonu vardır.

Böylece, Zhanna’nın bahsettiği bu adamın deneyi sayesinde böyle bir sonuca vardı, “mum daha hızlı senkronize oluyor, ama eğer ampuldeki foton senkronize olsaydı benzer şekilde olurdu… çünkü bu kadar çok büyük bir güç yayılıyor.” Aslında, çok fazla foton yayılıyor, ama onlar biraz farklı fotonlar. 

Zhanna: Ve konu şu ki, bir insan çok şey yapabilir, onun kuvveti…

Igor Mikhailovich: Bir insan gerçekten çok şey yapabilir. Bu doğru.  

Zhanna: Evet. Deneyleri aracılığı ile, o insanların etraflarındaki şeylerin çoğunu değiştirebileceğini kanıtlamaya çalışıyor.

 Igor Mikhailovich: Çok fazla, aslında, çok. Özellikle, insanlar dikkatlerini tek bir amaca yatırdıkları zaman, bir çok mucizeler ve bir çok açıklanamayan şeyler oluyor. Öyle değil mi? Ve böyle örnekler de sayısız. 

Zhanna: Evet, doğrusu, böyle örnekler sayısız. Örneğin, 1960’lardan bu yana, Amerikalı bilim adamları düşüncenin gücünün maddeler üzerindeki etkisi üzerine çok fazla deneyler yapmaktalar. Ve bu örneklerden biri suyun pH’ını etkileme üzerine bir deneydi, yani pH’ı artırmak gerekliydi. Dört deneyimli meditatör topladılar – içsel nitelikleri ile deneyimli olan insanlar. 

Igor Mikhailovich: Dostlarım, meditatörler meditasyon uygulamaları ile uğraşan insanlardır. 

Zhanna: Evet, oldukça doğru. Bunlar kendi üzerlerinde çalışan, düşüncelerini nasıl kontrol edeceklerini bilen insanlardır. Kutunun yakınındaki suyun pH’ını artırma niyeti yaparak, bir elektrik kutusunu etkilemeleri bekleniyordu.

Igor Mikhailovich: Başka deyişle, etki suyun kendisi üzerinde değildi, kutuda idi, ki bu sonradan suyu etkileyecekti. 

Zhanna: Evet, bu niyeti koruduğu varsayılan elektrik kutusunda idi.

Igor Mikhailovich: Evet, böyle bir deney vardı. 

Zhanna: Evet. Kutu ile deney yapıldıktan sonra, kutu bir folyo ile sarıldı ve şimdiden orada olan, elektrik kutusunun sudaki etkisinin uzak mesafeden nasıl değişeceğini kontrol etmek için 3220 kilometre uzaklıktaki başka bir laboratuara gönderildi. 

Igor Mikhailovich: Deney o meditatörler tarafından uzak mesafeden yapıldı.

Zhanna: Evet. Bu bilginin korunup korunmadığını görmek için.

Igor Mikhailovich: Ve suyu ne kadar süre etkilediğini görmek için? Öyle değil mi?

Zhanna: Evet. Kesinlikle doğru. Deneyin beklentileri karşıladığı ve bundan başka bu niyeti koruduğu ortaya çıktı… 

Igor Mikhailovich: Hatta beklentileri aştı.

Zhanna: Aştı, doğru ve korundu. 

Igor Mikhailovich: Yıllar boyunca, suyun pH’ını etkilemeye devam etti.

Zhanna: Evet, oldukça doğru.

Igor Mikhailovich: Doğru hatırlıyorsam. Öyle değil mi?

Zhanna: Evet.

Igor Mikhailovich: Bu arada, bu çok ilginç bir deney ve biz bunu yapmadık. Belki, bir seçenek olarak, bunu tekrarlayabiliriz. Bu da ilginç. 

 Zhanna: Evet. Ne kadarı insanların çalışmalarını senkronize etmelerine bağlı.

Igor Mikhailovich: Çok fazla bağlı, elbette. 

Zhanna: Ve suyun pH’ının hem deney sırasında hem de uzaktan arttığı ve insan niyeti için, prensipte, uzay ve zamanın gerçekte önemli olmadığı, çünkü insanlar tarafından yerleştirilen alanın çok daha uzun süre çalıştığı kanıtlandı…

Igor Mikhailovich: Dikkatlerinin gücü.

Zhanna: Dikkatlerinin gücü, evet.

Igor Mikhailovich: Doğruyu söylemek gerekirse, bugün bilmiyoruz… istediğim, bilimin perspektifinden, insan keşfedilmekten çok uzak, ve yetenekleri keşfedilmiyor. Oysa insan yetenekleri gerçekten muazzam. Sonuçta, çok fazla deneyler yapılmakta ve gösterilmekte ALLATRA TV’de bile, örneğin, bir insan lazer ışın demetinin yönünü saptırdığı zaman. Ne ile? Dikkatinin gücü ile. Bu gerçekten fiziğin tüm yasalarını çiğniyor, bu imkansız. Veya örneğin, dikkatlerini eşzamanlı olarak telekineziye yatırdıkları zaman bunu gösteren adamları ele alalım. Ya da uzaktan yumruğun ışınlanması. Sonuçta, bunlar fiziğin tüm yasalarını kesinlikle çiğneyen gerçeklerdir. Ama bu sadece bugünlerde böyle insanların olduğunu gösteriyor. Esasen, bu tür yetenekleri olan insanlar her zaman vardı; tüm bunlar en eski zamanlardan bu yana kullanılmaktadır. Ama eğer bunu bilimin perspektifinden açıklayamıyorsak, bunun hakkında sessiz kalmak ve bunun var olmadığını söylemek daha kolay. Öyle değil mi? Oysa insan dikkatinin gücü muazzamdır. Bu gerçekten böyle. İnsan eğer bu gücü doğru şekilde yatırırsa, eğer buna sahip olduğunu bilirse ve bunu kullanabilirse, bir çok şeyi etkileyebilir.

Zhanna: Senkronizasyon ile ilgili olarak, bugünlerde bilim insanlarının Schumann rezonansları ile ilişkilendirdikleri kadim yapılar bulmaları çok ilginç, kadim zamanlarda insanların senkronizasyonu gerçekleşiyordu ve şekle sahip olan bu yapılar… 

Igor Mikhailovich: İnsanların denediği yerler.. (Zhanna: Evet.) denediği değil, gerçekten belirli bir rezonansa girdiler, yani, bu onların içsel titreşimlerinin senkronizasyonu idi. (Zhanna: Doğru.) Bu elbette belirli amaçlar için mevcut.

Zhanna: Evet, yani, bu kubbeler.. 

Igor Mikhailovich: Bu konuşmamızın konusu değil, ama bu ilginç. 

Zhanna: Evet, senkronizasyonun ve insanların ortak çabalarının gücünün bir çok şeyi etkileyebilmesi ilginç.

Igor Mikhailovich: Bir çok şeyi. Şu şekilde söyleyeceğim: Tanrıya şükür, tüketici formatta çok fazla şey bilmiyoruz ve çok şeyi unuttuk. 

Tatiana: Igor Mikhailovich, İnsanlar iklim değişimini etkileyebilir mi? Özellikle, insanın psişik enerjisinin sismik aktiviteyi etkileyebildiğini söyleyen bir teori var.

Igor Mikhailovich: Çok eski zamanlardan beri azizler olarak düşünülen insanlar olduğunu hatırlayalım, Hindistan’da ve bir çok başka yerlerde.. bir bölgeye yerleştiyseler, bu o bölgede yaşayan insanlar için bir tür fayda oluyordu. Neden? Çünkü iklim olayları yanlarından geçip gidiyordu. Gerçekte bu tür bir çok örnekler var. Bu nedenle insanlar oradan gitmemeleri için o azizleri her şekilde hoşnut etmeye çalışıyorlardı, azizlerin yanlarında olmalarını önemsiyorlardı. Yağmurun zamanında gelmesinin ve tehlikeli, sismik olarak riskli bölgelerde sismik aktivite dahil felaketler olmamasının ve başka her şeyin nedeni budur. Eğer böyle bir aziz oraya yerleşirse, felaketler azalır.

Soru: neden? O aziz o kadar güçlü müydü? Sizin fikrinize göre mekanizma nedir? Hayır, dostlarım. Bu sadece bu kişiye inancın o bölgede yaşayan o insanları birleştirmesidir. Ve onlar dikkatlerinin gücünü her şeyin iyi olacağı fikrine verdiler. Bu nedenle buna sadece aziz dahil değildi… O sadece nasıl kullanılacağını bile bilmeden bu aleti kullanan diğer insanların dikkatini ve güçlerini birleştiren ve senkronize eden kişiydi.

Ama, bugün elbette iklim değişiminde döngüselliğe sahibiz. Bu küresel bir sistem. Ama dostlarım, büyük bir sırrı ifşa edeceğim: Küresel olarak, küresel birleşme ile küresel sistemi etkilemek mümkündür. Bireyler kendilerini ne kadar zorlarsa zorlasın, hiç bir şey işe yaramaz. Bu herkesi ilgilendiriyor. Eğer daha önce belirli bir bölge ile ilgiliyse o bölge bir şekilde durumu düzeltebiliyordu. Ama şu anda, maalesef bu bir döngü, döngü küreselliktir. Ve burada, bir şeyler yapmak için küresel olarak herkese ihtiyaç vardır. Evet, kendimizde güç bulursak, Yaratıcı Toplumu inşa edebileceğiz, geleceğe odaklanabileceğiz ve kendi üzerimizde biraz çalışacağız, sonra bunu da yapabileceğiz. Her şeyi geriye döndürebileceğiz ve iklim problemlerini çözebileceğiz. Bunu yapabiliriz! Bu tür şeyler insanlığın tarihinde gerçekleşti. Eğer birileri yapabildiyse, neden bunu yapamayalım?

Tembelliğimiz dışında, inançsızlığımız ve korkularımız dışında bizi engelleyen nedir? Sonuçta, yine, insanlar çok sıklıkla tembellik nedeniyle dururlar, bazı bahaneler bulurlar  “Neden Yaratıcı Toplumun gelişimiyle meşgul olmuyorum, neden basmakalıp şekilde birilerine bildirmiyorum, ve ona ne ihtiyacım var? Bunu başkaları yapsın” gibi. Değil mi? Ve bu nedenle, kendileri ve torunları için bir şeyler yapmak istemeyen böyle bir veya iki tembel nedeniyle tüm insanlığın gelişiminin küresel sistemini durdururlar –  ve insanlık evrimleşmez.

Yine de, evrimsel gelişime olmalıdır, ve şimdiden… en azından, ilk aşamayı geçmemiz bekleniyordu. Ama geçmedik. Ortasına bile erişmekten çok uzağız. Ama, eğer istersek, dev bir sıçrama yapabiliriz ve ilk aşamaya sıçrayabiliriz. Dostlarım, ilk gelişim aşaması teknolojik ilerlemede, bilimde, her yerde ve her şeyde muazzam evrimsel bir sıçramadır; serbest enerji ve bir çok başka şeyler. Başka deyişle, şu anda bilim kurgu olarak düşünülen şeyler gerçeklik olabilir. Ve her şey her birimize bağlı.

Tatiana: Aslında kaç aşama var? İlk aşama yolunda olduğumuzu söyledin. 

Igor Mikhailovich: Bütün olarak, insanlık altı aşamaya sahip.

Zhanna: Kardashev ölçeğini mi kastediyorsun?

Igor Mikhailovich: Hayır. Kardashev şarkıyı duydu, ama yanlış anladı. O zamanın başlangıcından bu yana insanlığın bildiği şeyi tanımladı. Bunu kendi anlayışı ile biraz tanımladı, bunu çözmeye çalıştı ve öyle bir noktanın ötesine geçti ki.. Bunu şu şekilde ifade edeceğim: Kardashev’in tanımladığı şey –  uygarlığın gelişimi – hatta çok mütevazi idi. 

Zhanna: Yani, insanlık çok daha büyük bir şeyi öğrenebilir.

Igor Mikhailovich: Evet, bu bilim kurgudur. Şimdi bunun hakkında konuşmak bile istemiyorum. Çünkü insanlar burada gelecek hakkında yeni bir bilim kurgu romanı yazmak ile meşgul olduğumuzu düşünecekler.

Zhanna: Evet. Esasen, eğer var olan o problemlere değinirsek, o zaman uzay yarışı, yıldız savaşları – sadece bu şimdiye kadar..

Igor Mikhailovich: Yıldız savaşları ve tüm geri kalanlar – bu böyle bir şey.

Tatiana: Bu sadece geçmişte bilim kurgu olan her şey ve ütopya denilen şey, şimdi onu aktif bir şekilde kullanıyoruz.

Igor Mikhailovich: Kesinlikle doğru.

Tatiana: Bu nedenle, örneğin Yaratıcı Toplum bir ütopya dedikleri zaman bu aptalca, çünkü belki…

Igor Mikhailovich: Yaratıcı Toplum bir ütopya olamaz... (Tatiana: Tam olarak!) Neden? Çünkü o mutlak bir gerçeklik, ve ona duyarlı şekilde, akla uygun şekilde ve dengeli bir şekilde yaklaşılmalıdır. Öyle değil mi? Oysa tüm ütopyalar… O komünizm ve başka bir çok şey, o ütopya bir ütopya oldu. Neden? Çünkü güç bir kaç bireyin ellerinde kaldı. Bu, beni bağışlayın, ütopyanın nedeni. 

Bu nedenle her şeyi insanlara vermek istiyoruz, yine, herkesi eşitlemek istiyoruz… Arkadaşlar, herkesi eşitlemek gerçekten mümkün mü? Basit bir soru. Bu imkansız. İnsan fırsata sahip olmalı. Evet, Yaratıcı Toplumda, sosyal olarak korunacağız, yoksul insanlar olmamalı. Herkesin eve, yeterli yiyeceğe, tıbbi hizmetlere, giysilere sahip olmalı – her şey elde edilebilir olmalı, orada olmalı, sadece doğuştan hak ile. İnsan mutlaka sosyal olarak korunmalı – kesinlikle. Ama eğer daha iyi yaşamak istiyorsa, gidip insanlığın yararına çalışmalı. Bu doğru değil mi? Doğru.

Tatiana: Bir çok ütopyacının, kendi fikirlerini ürettikleri zaman, sadece oturduklarını ve en tepeden terfi ettirilmeyi ve fon verilmesini beklediklerini hatırladım.

Igor Mikhailovich: Hiç kimse tepeden bunu almaz, hiç bir şekilde. Bu bir ütopyadır. 

Tatiana: Şimdi neden bunun bir ütopyaya dönüştüğü açık.

Igor Mikhailovich: Bu bir ütopya. Hiç kimse Yaratıcı Toplum veya başka bir şey gibi böyle fikirleri hiç finanse etmez ve hiç kimse en tepeden yardım almaz. Sadece açıklık getirmek için, bu kesinlikle biraz farklı bir piramit. 

Diyelim, bir güç piramidimiz var. Ve şimdi onu kafanızda ters çevirin ve imgeleyin: insanlar tepede, icracılar en altta. Bu şekilde olmalı. Oysa şu anda buna biraz farklı sahibiz, onu görmeye alışık olduğumuz şekilde: tepede, yönetenler var, emirler  veriyorlar, ama ayrıca tüm faydaları kendileri için alıyorlar. Oysa tüm faydalar insanlara ait olmalıdır. Herkes faydalar ile donatılmalıdır.

Tatiana: Bir keresinde söylediğin şey ilginç idi, insanlar iyi niyetler ile iktidara geldiklerinde, veya daha doğrusu politikaya girdiklerinde bize yardım etmek için – ama aniden, bir gün..

Igor Mikhailovich: Ve sonra herkes aynı hale geliyor, değil mi? Konuşmamızın başında bile, ne tür iyi bir insanı alırsak alalım onu iktidara koymanın yeterli olduğunu söyledik – ve herkes gibi aynı olur. Neden? Çünkü yasa böyle, dostlarım. Bunu hangi şekilde kıvırırsanız kıvırın, yine de ejderhayı öldürerek, insan ejderha olur. Konu bu.

Tatiana:Bu noktanın bilimsel bir doğrulanması var. Özellikle, Ontario’da yapılan bir araştırma vardı, nörobiyologlar uzun süredir iktidarda olan birinin beynini incelediler. Ayrıca insanlar uzun süre iktidarda oldukları zaman, beyinlerinde değişikliklerin gerçekleştiğini not etmeleri ilginçti. Özellikle, belirli nöral aynalama işlemi zayıflıyor ki bu ayna nöronları direkt olarak etkiliyor ve insan basitçe deneyimlemiyor …

Zhanna: İnsan vasıflarından sorumlu olan bazı bölgeler. (Tatiana: Doğru) ve empati. Öyle değil mi?

Tatiana: Hiç empati hissetmiyorlar; başka insanlar ne istiyor, ne tür duygular yaşıyorlar, başka bir insanın empatisi…

Igor Mikhailovich: Ayna nöronlar etkilendi, bu nedenle insan sempati göstermeye son verir ve öğrenmeyi durdurur. Bu ayna nöronlar neden deaktive oluyor? Hatta oradaki bütün gruplar deaktive oluyor. Bunun nedeni, insanın gurur halinde olmasıdır; herkesi aştığına inanır ve öğrenilecek hiç kimse yoktur; kendisi bir örnektir ve gurur, megalomanya ve başka bir çok şey vardır. Bu nedenle doğal olarak o empati bozulur. . (Tatiana: Bozulur.)  … bozulur, elbette. Aralarından geldiği ve – bu konuma, “tahta” çıktığı o insanlar ile etkileşimde çok büyük bir uçurum oluşur. Kişi farklı kategorilerde düşünmeye başlar; daha ciddi görevler vardır ve doğal olarak, bunu istesin ya da istemesin, böyle insanlar kendileri için çok fazla zaman ayırmaya başlarlar. Ve zamanlarının ve düşüncelerinin çoğu kişisel bencillikleri ve gururları etrafında dolaşır. Bu gerçekten böyledir. Neden? Çünkü bu adamın yazdığı bu süreçler gerçekleşir gerçekleşmez, hemen düşünceler bencillik etrafında dolanmaya başlar ve her şey kendine saygı ile ölçülür, başkalarına saygı ile değil. Maalesef, pozisyon bu şekildedir. 

Tatiana: Bu nedenle, insanların neye ihtiyaçları olduğunu bile anlayamazlar.

Igor Mikhailovich: Elbette, Çünkü bilinç başka şeylere kayar. İnsan bu şekilde düzenlenmiştir, bu onun fonksiyonudur. Bu bilinmeli ve anlaşılmalıdır. Bu nedenle, hasta olmamaları için insanlar için savaşmalıyız. İnsanın bu kadar ıstırap çekmeyeceği koşullar yaratmalıyız. Öyle değil mi? Ve her şey iyi olur.

Tatiana: İnsanları bozmamak.

Igor Mikhailovich: Evet, insanlar bozulmamalı. 

Zhanna: Psikolojide, “objektifliğin illüzyonu” terimi var, insan dünyanın gerçek resmini kaybettiği ve her şey onun etrafında dönmeye başladığı zaman.

Igor Mikhailovich: Bu kesinlikle tanımlanan şey. (Zhanna: Doğru.)  Tezahür şekilleri farklı,  ama bu durumda bu, tam olarak bir mekanizma gibi, insan en yüksek güce ulaştığı zaman, kaybediyor… Neden böyle bir uçurum ortaya çıkıyor? Neden bir kişiye oy verdik ve o iyi idi, ama iktidara geldikten sonra keskin şekilde değişiyor? Ve herkes ne türde değişim olduğunu fark ediyor;  zaten güçlük ile, olmuş olduğu kişiyi oynamak zorunda. Ve bu tam olarak bu mekanizmadan dolayı. Bu normaldir, bunlar doğanın yasalarıdır. Burada dehşet verici bir şey yok. 

Ama insanlara bakmalıyız. Eğer birini seçersek, onun bizi yönetmesi için değil, isteğimizi icra etmesi için seçmeliyiz. Öyle değil mi? O zaman her şey iyi olur. O zaman insan sadece işbaşında olur, ve bunun işi olduğunu mükemmel şekilde anlar, ne fazlası ve ne azı. İnsanları korumalıyız.

Tatiana: Evet. Bir noktada, açık hale geliyor ki, neden iktidara gelen insanlar…

Igor Mikhailovich: Biliyorsunuz, bir ders kitabı örneği var. Bu insanlara ne olduğunu anlamak çok etkileyici. Bu bir gerçeklik. Herkes Büyük Vatanseverlik Savaşını, Leningrad kuşatmasını hatırlar:  kuşatma altında olan böyle bir şehir vardı; insanlar açlıktan ölüyordu ve benzer şeyler. Komünist Partiden bir lider olan bir parti yetkilisi vardı, ve oradaki düzeni izliyordu. Ve onun iyi ve doğru düşünmesi için, insanlar cesetleri yerken – insanlar birbirlerini yiyorlardı, açlıktan ölüyorlardı, bu doğru, bu üzücü bir gerçek, onun her zamanki en sevdiği kekler onun için pişiriliyordu, insanlara nasıl ilham vereceğini ve onları destekleyeceğini düşünmesinin daha kolay olması için. Hayal edebiliyor musunuz? Başka bir deyişle, o hiç bir şey kaybetmedi. Orada bile, alışık olduğu şekilde yaşadı. 

 ***

  1. DÜNYA SAVAŞI 1939-1945

LENİNGRAD KUŞATMASI

1941-1944

  1. Dünya Savaşı. Leningrad şehri 872 gündür abluka altındaydı, 1941 den 1944’e kadar. Kuşatılmış Leningrad’ın yönetici komitesine yakın olan görgü tanıklarının anılarından.

872 GÜN LENINGRAD KUŞATMASI

Leningrad yurttaşlarının ezici çoğunluğu askeri operasyonlardan değil, açlıktan öldü. Açlıktan ölen yüz binlerce insanın cesetleri Leningrad’ın sokaklarında yatıyordu. İnsanlar aşırı gıdasızlık durumunda idiler. Kuşatmanın daha ilk aylarında, yüzlerce insan, bedenlerinin etini yemek üzere insanları öldürmekten tutuklandı.

Leningrad yurttaşlarının köpekleri, kedileri, fareleri yedikleri ve yetişkinleri ve çocukları öldürdükleri ve cesetlerini yedikleri zamanda, yönetici komite özellikle, Leningrad Bölge ve Şehir Komiteleri CPSU’nun ilk sekreteri Andrey Zhdanov, ayrıca onun yandaşları kendileri hiç bir şeyi reddetmediler: ne tütsülenmiş sosisleri ne de en sevdikleri kekleri. Şehrin sahibi, Yoldaş Zhdanov için, en sevdiği kekler özel olarak yapılıyordu, şehrin sıradan vatandaşlarını düşünmesinin daha kolay olması için.

12 Aralık 1941. 2nci şekerleme fabrikasında “romlu keklerin” üretimi. Foto; A.A. Mikhailov

Leningrad’ın kuşatılmasından sonra ve bugüne kadar tarih yazarlığı uygunsuz gerçekliği, güç hakkındaki gerçeği bir mite çevirmeye çalışıyor. Ama o yılların fotoğraflarına kendiniz bakın: bu Leningrad’ın sahibi ve onun gücü temsil eden maiyeti ve bunlar Leningrad’ın sıradan vatandaşları. Kendi sonucunu çıkarın.

Fark bu ve oraya bunun için gidiyorlar. Birilerine bakmaya veya başka bir şey yapmaya değil, ama herkes açlıktan ölürken bile en sevdikleri kekleri yemek için. Dünya böyle şekilleniyor. 

Tatiana: Biz kendimiz yozlaşıyoruz ve aslında bu insanları bu şekilde cezalandırıyoruz.

Igor Mikhailovich: O insanları kendimiz cezalandırıyoruz; Onlara büyük güç verdiğimiz zaman onları hayattan ve insanlıktan tam anlamıyla yoksun bırakıyoruz. Bundan dolayı, şaşırmamalıyız veya gücenmemeliyiz. Tersine, böyle insanlar kurtarılmalıdır. Ve kurtuluş yolu tektir. Hayal edin, diyelim, inşa edilmesinin ilk aşamalarında Yaratıcı Toplumda bile birisi temsilci olacak. Başlayalım… Bunu yine tekrarlayacağız

İlk aşama insanları bilgilendirmek. Sonraki aşama seçim platformunu inşa etmek. Anlıyorum ki, bir çok istekliler hemen bu platformu yapmaya başlayacak. Arkadaşlar her şeyden önce, düşünmeye ve hepimizin birlikte nasıl daha hızlı birleşebileceğimize dikkatimizi yatırmaya ihtiyacımız var. Ve dediğim gibi, bir ülkede seçmenlerin %50 sinden fazlası olduğumuz zaman sadece o zaman seçim platformunu yapmalıyız ve insanları kaydetmeliyiz. Av köpeklerinin önünde koşmaya gerek yok. Ve o zaman, bir sonraki var: o zaman siyasi aşama var, ve Sekiz Temelin anayasaya bütünleştirilmesi, ve bunun tüm aşamalarda doğru şekilde ve acele etmeden nasıl hayata geçirileceğine yasama seviyesinde karar vermek.

Tatiana: O zaman, acele ettikleri ve, “Bu bilgi ne için? Hemen bu.. yasaları yazalım” dedikleri zaman –

Igor Mikhailovich: Hiç kimsenin o yasalara ihtiyacı yok. O değersiz olacak. Elbette, insanlar bunu ve Yaratıcı Toplumda nasıl olabileceğini şimdi tartışma ve uzmanların toplantılarını yapma hakkına sahipler. Bu, Yaratıcı Topluluğun kendisini inşa etmek için bazı veya diğer yasaların sonradan kabul edilmesinde gerekli olabilecek bir tür temel hazırlıktır. Ama şimdilik, en önemli şey insanları bildirmek, her birine haber vermektir. Ve bu sorunun çözülmesine ne kadar çok sayıda insan dahil olursa, o kadar hızlı yürürlüğe konur. Neden? Birlikte çok şey yapabiliriz. Dikkatimizin büyük gücü var. Bu gerçekten böyle. 

Ve sadece hayal edin, tek bir ülkede bile gelişmiş bir Yaratıcı Toplum inşa ettiğimiz zaman… Bunu henüz tam olarak oluşturmadık; dediğimiz gibi, bunu tek belirli bir ülkede inşa etmek imkansızdır. Ama, yasaların çok fazlası Sekiz Temele dayanarak benimsenir ve her şey gelişir. Yine de, birileri bir yerlerde ülkeyi temsil etmek zorundadır. Bu nedenle, örneğin, insanların o temsilcisi olmalıdır, o başkan olsa bile, ama insanların istediği şeyleri gerçekleştirir. Böyle bir insanın güvenliğe ihtiyacı var mıdır? Onunla her yere giden 200 insana ihtiyacı var mıdır? Hayır, o aynen bizim gibidir. Bu sadece onun işidir, herhangi başka bir iş gibi. Oraya gider ve “İnsanlar şunları istiyor” der. Evet, ülkeyi temsil eder, ama insanları ve onların kararlarını temsil eder. Ve serbest bir şekilde yaşayabilir. .. ihtiyacı yoktur. 

Ayrıntılar için beni bağışlayın, ama tuvalete girmeden önce, Tanrı korusun, bir şey olmaması için bazı profesyonellerin tuvaleti incelemesi gereklidir… Böyle bir hayatı hayal edebiliyor musunuz? Bu hayat değil; insan tam anlamıyla kendisini hapse koruma altına koyuyor, ve günde 24 saat her yerde korunuyor. Bu hayat olmaktan çıkıyor. Bu bir çok problemdir ve herkes ondan nefret ediyor. Öyle değil mi? … Biraz para kazanmak için koruma altında nefret içinde yaşamak.. Tanrı aşkına. (Tatiana: Böyle kendini izole etmede) Sonuçta, yetenekli insanlar daha fazla kazanabilir ve daha kolay şekilde ve herhangi bir izolasyon, hiç bir şey olmadan. Bir mağazaya veya başka bir yere gidebildiği zaman harika değil mi? Herkes onu selamlar, herkes onu tanır, ve o insanları temsil eder, ama hiç kimse onu tehdit etmez. Bunun da harika olduğunu düşünüyorum. Öyle değil mi? Bu, bu insan için bir kurtuluş değil mi? Bu bir kurtuluş. 

Tatiana: Bunun, o politikacılar veya iktidarda olanlar için neden faydalı olduğu sorusuna mükemmel bir yanıt. Aslında, kesinlikle bu neden için de dile getirildi. 

Igor Mikhailovich: Özgürlük ve hayat nedeni için: çünkü bunlar özgürlüklerini sürdürüyorlar, hayatlarını sürdürüyorlar normal insanlar gibi yaşıyorlar. Ve bu muhteşem. Ve onlar yalnızca işlerini yapıyorlar, sadece insanların kararını iletiyorlar. İnsanların benimsediği şeyden sorumlu değiller. Bugün, bir politikacıyı etkilemek veya ona bir tür tehdit yaratmak mümkündür: baskı altında bu veya o yasayı benimser ya da başka bir şey için oy verir, veya bir şey için oy vermesi için ona rüşvet verilebilir. Ama orada değil. Millet karar verdi – ve hepsi bu. [o seçim platformunda]. Milletin istediği yerine getirilir. Milletin karar verdiği şeyi, politikacılar gerçekleştirmelidir. Bu güzel bir toplumdur. 

Ama bu toplumda, dostlarım, tek bir çok büyük dezavantaj var: suçlanacak kimse yok,Sonuçta, her şeyi benimseyen bizleriz. Öyle değil mi Oysa şimdi, alışkanlıktan “Kim suçlanacak? Seçtiğimiz kişi suçlanacak olan kişi” diyoruz. Ama onu seçtiğimizi unutuyoruz. Öyleyse, suçlanacak ki: o mu biz mi? Ve kendimizi suçlamak istemiyoruz. Şimdi suçlanacak biri var, ama sonra hiç kimse olmayacak – alışılagelmiş bilincimiz için bu büyük bir dezavantajdır.

Bu seçim platformu ile ilgili gerçekten başka neyin harika olduğunu biliyor musunuz? Gerçekten yozlaşma mümkün olmayacak; herhangi bir hata yapmak veya başka bir şey imkansız olacak. Neden? Çünkü her şey açık, her şey halk için elde edilebilirdir.  İnsanlar her şeyi görür ve insanlar kararlar verir. Bu nedenle belirli pozisyonları yürütmek için tüm atamalar veya başka şeyler – her şey hakkında kararlar alacak olan insanlardır. Bu nedenle icracı sadece bir icracıdır. Kendi adına hiç bir şey ekleyemez veya çıkaramaz, çünkü insanlar her şeyi görüyor. Ve eğer insanlara karşı olursa, anında insanlara karşı sorumlu olur. Yine, platform sadece yasaları benimsemek için değil, aynı zamanda bunları tartışmak içindir. Eğer bir tür yozlaşma veya başka bir şey varsa, inceleme için hemen gereği yapılır. Veya doktor hakkında verdiğim örnekte olduğu gibi, bir akademisyen karşı çıktığı zaman. Özür dilerim, bu bizim içim çok yararlı iken eğer onun gibi biri karşı çıkarsa, o zaman bu akademisyen emekli olur ve yapmış olduğu şey için sorumlu tutulur. Yani, bu tür parazitlere artık ihtiyaç yok.

Tatiana: Bir tür insanın kontrolü? Öyle değil mi? 

Igor Mikhailovich: Bu bir gerçek… Bu insanın kontrolü değil, bu insanın hayatı. Bu tüm insanların hayatı. Bu bizim hayatımız, ve bundan sorumlu olmalıyız, çünkü bunu kendimiz için inşa ediyoruz. Ve bu bizim yuvamız, başkasının değil. Ve bizler burada ne misafiriz ne de kölelik içindeyiz. O zaman ameleler olmayı bırakır ve insanlar oluruz. Sadece bunun ne kadar basit olduğuna bakın. Her şey bize bağlı.

Tatiana: Ve anayasal haklarımızı pratikte uyguluyoruz.  

Igor Mikhailovich: Elbette. Bu karmaşık mı? Kesinlikle karmaşık değil. 

Tatiana: Düzenlemek çok kolay. Demek istediğim, Yaratıcı Toplumu inşa etmenin bir tür uzak karmaşık amacı yok. (Igor Mikhailovich: Oysa burada, yok…) Aşamalar olduğu zaman.. Her aşamayı yürürlüğe koymak mümkün, bu kesinlikle ulaşılabilir. 

(Igor Mikhailovich: Kesinlikle gerçekçi). Ve şimdiden nelerin yapılması gerektiğinin anlayışı var.. 

Zhanna: Küçük başlamak. 

Tatiana: Evet. 

Igor Mikhailovich: Basit temel şeyler ile başlamak. Tüm bunlarda ihtiyat olmalı, en önemlisi ve adım-adım yaklaşım olmalı. Av köpeklerinin peşinde koşmamalı – bu anlamsız. Her şey zamanında ve olması gerektiği şekilde yapılmalı. Yani, aynen tüm normal uygarlıkların bunu yaptığı gibi, aynı şekilde bu yolu tekrarlamalıyız ve hepsi bu. Öyle değil mi?

Zhanna: Elbette, öyle. 

Igor Mikhailovich: O zaman her şey iyi olur. 

Tatiana: Evet, gerçekten artık primatlar olmamanın zamanı, diyelim, ama insanlar olmanın zamanı, çünkü en düşük…

Igor Mikhailovich: Özür dilerim, bu primatlar arasında da değişiyor. Şu anda tek bir liderin ve bunun gibi şeylerin olduğu en düşük primatlar olarak var oluyoruz. Oysa en yüksek primatları alırsak? 

Tatiana: Birliklere benzer bu tür koalisyonlar var. 

Igor Mikhailovich: Gruplar, koalisyonlar ve benzeri var. Birçokları, “Bizim de şu anda koalisyonlarımız ve gruplarımız var” diyecektir. Var, ama tüm ülkelerde değil. Bazı ülkeler en yüksek primatlara evrimleşirken, diğerleri sürüde bir lideri olan en düşük primatlar seviyesinde kaldı – ve bu kadar, ve o liderin görüşü yasadır. Öyle değil mi? Dürüstçe söyleyelim, bugüne kadar primatlar olarak kaldık, öyle değil mi, dostlarım? Bir veya diğer şekilde, hala primatlarız. İnsanlar olmanın zamanı. Kollarımızı sıvayalım, tüm bağlantılarımızı, tüm yakınlarımızı hatırlayım ve utanmaksızın onlarla konuşalım. İyi bir örneğimiz var. 

Biliyorsunuz, böyle bir düşünce şimdi geldi, LGBT’nin, bu azınlıkların temsilcilerinin, kendi oluşumlarında böyle zor bir yolu yenmeleri boşuna değil. Aslında bunu bizim için yaptılar, dostlarım. Bize harika bir örnek gösterdiler. Bunun hakkında utangaç değildiler ve başardılar. Çoğunluğun önünde bir azınlık olarak kendi haklarını savunmak hakkında utangaç olmadılarsa ve bunda başarılı oldularsa bizler, çoğunluk, güzel bir Yaratıcı Toplum adına, sadece harika bir fikir adına, utanılacak hiçbir şeyimiz yok. Öyle değil mi? Sonuçta, onlar dahil bunu herkes için istiyoruz, bu nedenle bizler için mükemmel bir örnek olarak hizmet ettiler. Öğrenecek bir şeyimiz var.

Tatiana: Buna başka herkesten fazla ihtiyacın var mı?” sorusu sorulduğu zaman, elbette, ihtiyacımız var. 

Igor Mikhailovich: Elbette, var. 

Zhanna: Bu bizim dünyamız, yaşadığımız dünya. 

Igor Mikhailovich: Bu bizim dünyamız; bu bizim hayatımız; bu bizim geleceğimiz…

Tatiana: Biz kendimiz bu toplumda yaşamak istiyoruz. 

Igor Mikhailovich: Bu çocuklarımızın geleceğidir. Nasıl olur da, “buna ihtiyacımız olmaz?”

Zhanna: Her alan geliştiği zaman (Igor Mikhailovich: Elbette) çok fazla kağıt doldurmak zorunda olmadığın yerde yaşadığın zaman.(Igor Mikhailovich: Kağıtlar ve dökümanlar), kağıtlar ve dökümanlar. 

Igor Mikhailovich: Her şeyden önce, bir insan varlığı olduğun zaman. (Zhanna: .. olduğun zaman, evet) Hayatın değerli olduğu zaman ve başkalarının hayatlarına değer verdiğin zaman; dünya güzel ve özgür olduğu zaman. Öyle değil mi? Buna başka herkesten fazla ihtiyacımız yok mu? Elbette, var. Ve o kişiye bir soru sorabilirsiniz, “Buna ihtiyacın yok mu, arkadaşım? Çocuklarına karşı mısın? Özür dilerim, çocuklarımın iyi yaşamasına karşı mısın?” Soruyu başka şekilde ifade edeceğim, “Eğer Yaratıcı Topluma karşıysan, bu senin hasta çocukların ücretsiz tedavi edilmesini istemediğin anlamına gelir. Çocukların sağlıklı olmasını istemiyor musun, önleyici bakım istemiyor musun? Hepimizin iyi yaşamamızı ve özgür olmamızı istemiyor musun? O zaman sen kimsin?” Sadece “Buna başka herkesten fazla ihtiyacın var mı?” gibi sorular soran veya “Bununla ilgilenmiyorum” diyen birine bu soruyu yöneltin. Ailemin, çocuklarımın geleceği ile ilgilenmiyor musun? Çocuklarımızın geleceği ile ilgilenmiyor musun? O zaman sen kimsin? Sen insan varlığı mısın? Sadece ona soruyu sorun. Bu böyle değil mi? 

Bu anlaşılmaz! Sadece insan düşmanları gerçekten bunu söyleyebilir. Görüyorsunuz, bana öyle geliyor ki, hayvanlar bile bunu söylemez. Onlar toplumun, insanlığın ve başka her şeyin açıkça düşmanları. Uyuşturucu bağımlıları ve alkolikler bile bunu söylemez, bana öyle geliyor. Bana öyle gelmiyor, bu gerçekten böyle. Onlar sadece hasta ve bencil insanlar olabilir. Sözcükler bile yok. Kimseyi gücendirmek istemiyorum, dostlarım, ama bu soru kesinlikle insancıl değil. Başlangıçta insanlar Yaratıcı Toplumun ne olduğunun yanlış anlamalarına sahip olabilirler. Bu amaçla, çalışmalıyız ve Yaratıcı Toplumun ne olduğunu açıklamalı ve anlatmalıyız, ayrıca nasıl birleşileceğinin kolay yollarını ve örneklerini ve ne ile başlamak gerektiğini göstermeliyiz. Bu nedenle, tam olarak bunun nasıl yapılacağından bahsettik ve gösterdik…

Tatiana: … allatraunites platformunda.

Igor Mikhailovich: allatraunites platformunda, evet: bir başlangıç için, en azından bir şeye başlamak için ve sonra fazlası. Öyle değil mi? Bu gerçekten zor mu? Zor değil. Herkesin tüm dünyada yakınları ve dostları var. Onlarla iletişim kuralım ve utangaç olmayalım. Ama eğer insanların buna ihtiyaçları olmadığını, gerçekten buna ihtiyaçları olmadığını,  insanların bunu istemediğini görürsek o zaman dünya delirmiştir. Ama, çelişki bunun imkansız olmasıdır. Yaşamak istemiyor muyuz? O zaman neden hayat için savaşıyoruz? Bu böyle değil mi? İçgüdülerimiz, reflekslerimiz ve başka her şey nerede? Hayır, insanlar yaşamak istiyor ve düzgün bir şekilde, İnsanlar olarak yaşamak istiyorlar. Sadece biraz çaba göstermeliyiz. İnsanlara, sadece birlikte, küresel birlik içinde, küresel problemlere direnebileceğimizi açıklamalıyız. Başka çıkış yolumuz yok, dostlar. Önceki videoyu hatırlayın. Bu korkutucu bir hikaye değil, tekrar söylüyorum. Bu objektifliktir, bu gerçekliktir. Ama eğer istersek yapabiliriz.

Tatiana: Tsiolkovsky’nin dediği gibi, sadece Altın Çağa girebilenler birleşebilecek olanlar, birleşmeyi öğrenecek olanlardır.

Igor Mikhailovich: Altın Çağ sadece biz birleşebildiğimiz de birleştiğimiz zaman gelebilir. Ve en ilginç olan şey, aptallık dışında yolumuzda hiçbir şeyin durmamasıdır. Hiç bir şey! Bu herkes için faydalıdır, sadece herkes için faydalıdır. Ve hatta şu anda içinde yaşadığımız tüketici modele, tüketiciliğin alışılmış modeline de uyuyor. Çünkü bunun bizim için hem ekonomik olarak hem de insan hayatının tüm diğer yönlerinde daha faydalı olmasını sağlamak istiyoruz. Bu daha faydalı olacak. Bazı insanlar mızmızlanacak, aslında önceki videolarda söyledik, “Eğer kırmızı ışıkta geçersem ve sonra ceza ödemek ve sürmeye devam etmek yerine üç ay genel tuvaletleri temizlemek zorunda kalırsam, bu nasıl daha faydalı olur”. Bilinç bunu eleştirebilir.

Yine de, şimdi farklı bir yönden, sürücünün perspektifinden bunu düşünelim. Olağan bir suç işliyorsunuz: Yasak olan yerde hız sınırını aşıyorsunuz, etrafta hiç kimse yokken kırmızı ışıkta geçiyorsunuz – ve başka alternatif olmaksızın halk tuvaletlerini temizlemeye zorlanıyorsunuz ve hatta bir suçlu olduğunuzun görünür olması için özel bir giysi giyiyorsunuz; gururunuz ve bencilliğiniz yeniliyor. “Bu kabul edilemez. Bu insanı küçümsüyor.” Bir alternatif var: izolasyonda toplum için çalışmak, hayvanat bahçesindeki bir hayvan gibi, çalışmak, vurguluyorum, sadece oturmamak. İşten serbest kalan zamanlarda üç ay boyunca en azından günde iki üç saat tuvaletleri temizlemek daha iyi. “Bu adil değil ve acımasız.” 

Ve şimdi bunu başka bir perspektiften düşünelim. Çocuğunuz yol geçidinde yürüyor, ve kırmızı ışıkta geçmek isteyen bir holigan, bir “kahraman” onu fark etmedi. Çocuğunuz o anda hiç bir şeyin farkında değil ve sadece yeşil ışık varken karşıya geçiyor, hiç bir şeyi çiğnemeden. Böyle bir durum hakkında ne düşünürsünüz? Bu sürücüye ne yapardınız?

Bu nedenle, canavar vasıflarınızı tezahür ettirmemeniz için ve herhangi birine herhangi bir şey yapmaya zorlanmamanız için, kırmızı ışıkta geçmemelisiniz. Sonuçta, özellikle yerleşim yerlerinde hız sınırını geçmemelisiniz – tüm bunlar birilerinin kanı ile yazılmış kurallardır; bunlar birilerinin hayatı ile ödediği kurallardır. Ve şimdi hayal edin: uygun olmayan bir yerde hızlandığınız zaman, ne kadar iyi olursa olsun, güvenliği garanti edecek noktaya kadar arabanızı kontrol edemezsiniz. Birinin çocuğu birden ortaya çıkabilir ve ölümcül bir kaza gerçekleşebilir. Ya sizin çocuğunuzu birden ortaya çıkarsa? Bu hoş değil, öyle değil mi? 

Aynı şekilde, birilerine küfürlü konuşmak veya duygu tezahür ettirmek – bu cezayı hak eder. Dostlarım, size bir süpermarkette gözlemlediğim bir örneği anlatacağım. Kasanın yanında duruyorduk, önümde bir kaç insan vardı, ve görünüşe göre ilgili malları olan neşeli sarhoş bir adam vardı. Mümkün olduğu kadar çabuk daha fazla alkol tüketmek istiyordu, Yanında atıştırmalıklar da vardı. Kasiyer biraz oyalandı, satın alınan şeyleri tarıyordu, bunu otomatik olarak yapamadı ve kodları eliyle girmek zorunda kaldı. O zaman, açıkça kendini pek kontrol edemeyen bu adam, ama gerçekten aldığı alkollü içkileri arkadaşlarına götürmek için acele ediyordu, ona hakaret etmeye başladı. Kasiyer sakince karşılık verdi, yani, çok ölçülü, ve bu onu daha fazla kızdırdı. Elbette bu adamı sakinleştirdik ve beklemek için dışarı çıktı.

Ama konu nedir? Yapabildiğimiz tek şey sadece onu mağazadan dışarı çıkarmaktı. Ve hepsi bu. Ve o cezalandırılmadan kaldı. Yakındaki bir markete gitti, alışverişi orada yaptı ve ona hiç bir şey olmadı. Oysa Yaratıcı Toplumda, gerçekte ne tür bir “kahraman” olduğunu herkesin görmesi için bu marketi çok uzun süre süpürüp temizlemek ve marketin önündeki park yerini süpürüp temizlemek zorunda olacaktı, Bu adil değil, öyle mi? O acele içindeyken, kasiyere hakaret edildi. 

Şimdi hayal edin: anneniz veya kızınız kasada oturuyor, ve dengesiz haldeki bu alkol bağımlısı yaklaşıyor, annenize veya kızınıza hiç nedensiz hakaret etmeye başlıyor. Bu hoşunuza gider mi? Basit bir örnek. Sadece her şeyin nasıl göründüğüne bakın. Öyle değil mi? Hangi perspektiften baktığınız bağlı. 

Bu arada, dostlarım, insan perspektifinden bakmalıyız. İnsan bir hayvan olmaya alçalmamalı. Yapmamalı. Eğer bir hayvan olmaya alçalırsa, o bir İnsan oluncaya kadar ona gösterilen tavır hayvana gösterilen gibi olmalı. Bu öyle değil mi? Ve herkes bunun gibi davranmaması öğretilmeli, eğer muhteşem bir dünyada yaşamak ve birbirimize saygı göstermek istiyorsak. 

Bu nedenle, sonraki neslin farklı koşullara yetişmesi için, Yaratıcı Toplumu tek bir nesil sırasında inşa etmemiz gerektiğini söylüyoruz; onlar için bu kabul edilebilir ve normal olacak. Oysa biz bunun mümkün olduğunu hatırlayacağız: sarhoş bir durumda, bir insana hakaret etmek – ve cezalandırma yok. Bilinçaltımızda, ayna nöronlar nedeniyle bize yerleşmiş olan böyle örneklere sahip olacağız. Oysa Yaratıcı Toplumda, bu yasaklanmıştır. Bizim için zor olsun, ama sonraki nesil için bu kolay ve doğal olacak. Öyle değil mi?

Tatiana: Harika!

Igor Mikhailovich: Bu olması gerektiği şekilde, dostlar. İnsanlar olarak kalmalıyız. Ve bunu yapabiliriz. 

Tatiana: Igor Mikhailovich, yaratıcı toplumu inşa etmenin dördüncü aşamasından konuşurken, uluslarası seviyeye girdiğimiz zaman, (Igor Mikhailovich: Evet), insanlar sorular ile geliyorlar: Bu aslında devlet olma durumunu tehdit etmiyor mu? Ülkelerin sınırları bu şekilde çiğnenmiyor mu?

Igor Mikhailovich: Bu iyi bir soru ve sık sık soruluyor, demek istediğim, devlet durumuna, sınırlara ve başka şeylere tecavüz edip etmediğimiz. Ama karar vermek insanlara bağlı, bize değil. Karar verdikleri gibi: sınırların korunması ile, – sınırların, devletlerin korunması olmadan veya devlet olmadan. Bu şekilde olacak. Karar vermek insanlar bağlı. Size daha fazlasını bile söyleyeceğim: bugünlerde, kralların, kraliçelerin olduğu yeterince ülke var. Öyle değil mi? 

Tatiana: Monarşiler. 

Igor Mikhailovich: Krallar, monarşiler vb. Monarşi olacak mı yoksa olmayacak mı? Bir çok insan “Bu kabul edilemez” diyecektir. Ama bunun üzerinde düşünürsek, bugün monarşiler zaten bir gelenek. Sonuçta, yasaların benimsendiği ve başka her şeyin yapıldığı parlamentolar var. Yine de, insanlar yasaları benimsiyorlar ve kendi hayatlarını yönetiyorlar, insanların kendileri. Oysa monarşiler bir gelenek. Bilmiyorum, kişisel görüşüme göre, tüm geleneklerimiz korunmalı; tüm geçmişimiz korunmalı; insanlara ilham veren en iyi ve mükemmel olan her şey korunmalı. Bu benim fikrim.

Tatiana: Burada önceki videoyu hatırlayarak, yerlerinden taşınabilecek olan üç buçuk milyar insan hakkında konuştuğumuz zaman bir soru ortaya çıkıyor: günümüzdeki iklim koşullarında hiç sınırlar olacak mı?

Igor Mikhailovich: İnsanlar karar verecekler.  Diyelim, felsefeden uzaklaşırsak… Sonuçta, eğer zamanında olursak, şimdi sahip olduğumuz ideal koşullarda Yaratıcı Toplumu inşa etmeyi düşünüyoruz. Ama ya zamanında olmazsak? Basit bir sorum var: gezegenin bir kısmından veya yarısından diğer yarısına üç buçuk milyar insanın göçü bile, sınırlarınızı, haklarınızı ve devletlerinizi koruyacak mı? Bu size yanıtım, dostlarım. 

Ve bunu tahmin eden biz değiliz. Üzgünüm, bu bilim insanların söylediği şey. Onlar 50 yılda üç buçuk milyar insanın göç etmeye başlayacağını, buna zorlanacaklarını tahmin ettiler. Ve basit bir soru var: onlar saldırgan olacaklar mı yoksa olmayacaklar mı, hem bir taraftan diğer tarafa göç edenler, hem de onları barındıracak olanlar? Onlar saldırgan olacaklar. Tüketici dünyada, çok saldırgan olacaklar. Ve bunun ne ile biteceği bilinmiyor. Konu şu ki, ve bugün gerçekten söyleyebileceği şey: bu 50 yılda gerçekleşmeyecek… 50 yılda, bir bölgeden diğerine gidecek hiç kimse olmayacak, çünkü hiç kimse ve gidecek hiç bir yer olmayacak. Her şey çok daha hızlı olacak. Maalesef, bu doğru.

Tatiana: Ama her şeyi değiştirmek mümkün. Hristiyanlığın perspektifinden, dinin perspektifinden bile, insanların bir felaketin veya başka bir şeyin gelmesini pasif bir şekilde beklememeleri gerektiğini hatırlıyorum.

Igor Mikhailovich: Ama bugün itibarıyla, o Hristiyanlıkta bir çok insan diyor ki, “Evet, bu olacak, ama oturup beklemeliyiz, çünkü bu Tanrının cezalandırması ve bu harika. Bizler inananlarız, Tanrı bizi çok seviyor.” Böyle hiç bir şey yapmayan aylaklar, serseriler ve tembeller oturup Tanrının başkalarını cezalandırmasını bekliyorlar. “Ve biz cennete gireceğiz, oysa O geri kalanı cezalandıracak.” Bugün bu bazı yerlerde Hristiyan konumu değil mi? (Tatiana: Organizasyonlar)  diyelim ki, organizasyonlarda. Öyle.

Tatiana: Ama bu tamamen yanlış

Igor Mikhailovich: Yanlış, elbette. Avarelere ve serserilere kimin ihtiyacı var? Ne için? Hiçbir şey yapmamak için mi? Tanrıya hizmet etmedikleri için, Tanrı onları cennete mi alacak? Size basit bir örnek vereceğim. Hayal edin, iki insan var. Siz varlıklı bir insansınız, çok fazla iyi şeyler yapıyorsunuz ve evde bir şeyler yapmaya zamanınız yok. Ve bir insan size yardım etmeye geliyor, oysa diğeri yürüyor, gururla size tepeden bakıyor ve sizden bıkmış, Öyleyse, eğer yardım etme ihtiyacı varsa, kime yardım edeceksiniz: size yardım etmeye gelene mi, yoksa gururla “neden sana yardım edeyim” deyip dönüp gidene mi? Böyle basit bir örnek.

Sevgiyi ve saygıyı kim hak etti: Tanrıya hizmet eden ve buradaki her ruh için savaşan mı yoksa aylak aylak dolaşan ve Tanrı tarafından alınmaya önce değer olduğunu düşünen mi, hiçbir şey yapmadığı ve tembel olduğu için, Tanrının onu sevmesi gerektiği için mi? Ne için sevmeli? Aylaklık için mi? Tembellik için mi? Düşünceleri ile, Tanrıyı unutarak şeytanı hoşnut ettiği için mi? Tanrıya tüketici şekilde davrandığı için mi? Basit bir soru. Bu konuda da dürüst olalım

Tanrı sever, O herkesi sever, O bilir. Oysa O sadece Onu sevenleri ve Ona hizmet edenleri tanır. Sizin için yanıt bu, dostlar. Öyleyse, dostlarım, birbirimizi sevelim. Basit bir şey ile başlayalım ve birbirimize olan sevgi ve saygıdan daha büyük bir şeye ilerleyelim. Bizimle olduğunuz için teşekkürler. Teşekkür ederim. 

Tatiana: Teşekkürler!

Zhanna: Teşekkürler

Igor Mikhailovich: Teşekkür ederim. Teşekkürler, dostlar.