YARATICI TOPLUM: UYGARLIĞIN BEKLENTİSİ

Yazdır Yazdır 

YARATICI TOPLUM: UYGARLIĞIN  BEKLENTİSİ

Yaratıcı Toplum Uygarlığın Beklentisi   PDF dosyası 

 

 

ALLATRA TV sunar

YARATICI TOPLUM: UYGARLIĞIN  BEKLENTİSİ

İNSANLARIN BİRLEŞMESİ

TİRANSIZ HAYAT

SERBEST ENERJİ

UZAYDA ANINDA HAREKET

UYGARLIĞIN GELİŞİMİNİN 6 SEVİYESİ

BİRLEŞİK İNSANLIK

YARATICI TOPLUM: UYGARLIĞIN BEKLENTİSİ

Ortak iyilik misyonumuz için (TV ekranının diğer tarafındaki iyi dostlarıma) içtenlikle teşekkür ederim. 

En iyi dileklerimle, Igor Mikhailovich Danilov

Tatiana: Selamlar, dostlar! Bugün ALLATRA TV stüdyosunda konuğumuz saygıdeğer Igor Mikhailovich Danilov.

Igor Mikhailovich: Selamlar! 

Tatiana: Ve Zhanna.

Zhanna: Selamlar! 

Tatiana: Önceki videomuzdan sonra, izleyicilerimiz uygarlığımızın görünüşü ile ilgili şu sıralar ilgili konu ile ilgilendiler. Ve aslında, bugün insanlık olarak tarhi bir dönüm noktasındayız, çünkü modern uygarlık kendi gelişiminin kriz aşamasında. Ve insanlığın evrimsel krizinin başladığı bildirimlerini işitiyoruz. Uzmanlar, sanayi uygarlığının çıkmaza ulaştığını ifade ediyorlar. Ve sayısız küresel kriz, ekonomik kriz, jeopolitik, sosyal ve kültürel krizler, ayrıca demografik krizler ve bir çok başkaları ile bu kanıtlanıyor. Ve tüm bunlar felaketsel iklim olayları ile kötüleşiyor.

Bu nedenle, tüm bu krizlerin kötüleşmesi gelişim için yeni yollar ve stratejiler aramaya teşvik ediyor. Sonuçta, bugün olmakta olan şey o kadar moral bozucu ki, sadece tüketici hayvan formatının derin uçurumundan insan ilişkilerinin tamamen yeni bir formatına nitik olarak evrimsel bir sıçrama hepimizi kurtarabilir.

Bu bakımdan, izleyicilerimizin dikkati, uygarlığın gelişiminin altı aşamasından bahsedilen önceki videodan bir noktaya çekildi. Böylece, aşağıdaki soruları aldık, ” Bu seviyeler nelerdir? Ve toplumumuz hangi tür uygarlığa ait?”

Igor Mikhailovich: Gerçekte tüm insanlar için daha çok bilim – kurgusal veya gelecek bilimsel olan böyle bir katmana temas ediyoruz. Demek istediğim, bugün anladığım şekliyle bilim kurgu hakkında konuşmaya karar verdik, öyle değil mi? Beklentiler ve benzerleri hakkında.

Tatiana: Ama her bilim kurgunun bir şekilde gerçekleştiğini biliyoruz. Veya en azından, bilim – kurgu yazarları ya şu anda zaten bir yerlerde gerçekleşmekte olan veya daha önce olmuş olan olayları tanımlıyorlar.

Igor Mikhailovich: Öyleyse, dostlarım, bugün bir çoğunuza bilim kurgu olarak görünecek bir konuyu konuşmaya karar verdiğimiz görünüyor. Eğer buna ilgi duyuyorsanız, konuşalım.

Zhanna: Her şeyden önce, anlamak istiyorum: “uygarlık” sözcüğü ile modern insan gerçekte ne demek istiyor? Sonuçta, insanlar her zaman dostlara ve düşmanlara, uygarlığımıza ve barbarlara bölmeye cezbedildiler. Tüm bunlar nerden geldi?

Igor Mikhailovich: İyi bir soru. Öyleyse diyorsun ki: insanlara ve barbarlara bölmek. Eğer düşünürsek, barbarlar nedir? Barbarlar aslında Yunan olmayanlardır. Öyle değil mi?

Zhanna: Doğru, farklı kabileden.

Igor Mikhailovich: Farklı kabileden insanlar, yani, Yunan olmayanlar.

Tatiana: O yabancılar.

Igor Mikhailovich: Yabancılar.

Zhanna: Yabancılar, evet.

Igor Mikhailovich: Öyleyse, Yunan olmayanların barbarlar olduğu görünüyor. Ve buna dayanarak, uygarlığın sadece Yunanlar, Yunan kültürü olduğu ortaya çıkıyor, öyle değil mi? Bu, dinlerde  bir çok insanın “paganlar” dediği şey ile aynı. Ve paganlar kimdir? Musevi olmayanlar. Başka  bir deyişle, paganlar Musevi olmayan herkestir.  Oysa bu günümüzde tamamen farklı bir hal aldı. Bugünlerde, insanlar “paganlar” dedikleri zaman, bu çoktanrıcı veya inançsız anlamına geliyor, öyle değil mi? (Zhanna: Doğru). Yani, paganlar, tek Tanrıya inanmayanlar. Oysa tek Tanrıya inanan herkes normal ve pagan değil. Oysa barbarlar ile, bugünlerde, “vahşiler olan insanlar” demek istiyorlar, öyle değil mi? Böylesi… Kültürel değerleri yok eden ve bunlara değer vermeyen eğitimsiz insanlar. Esasen, böyle çağdışı insanlar.

Zhanna: Doğru.

Igor Mikhailovich: Oysa gerçekte, eğer bunu ele alırsak, o zaman paganlar Musevi olmayan herkestir ve barbarlar Yunan olmayan herkestir. Doğru mu? Ve modern anlamda uygarlık nedir? Modern anlamda, uygarlık kültürel olarak gelişmiş insanlardır, iyi organize olan, bugüne kadar teknolojik olarak ileri olan insanlar. Bu uygarlıktır, uygar insanlar, kültürlü insanlar, öyle değil mi?

Zhanna: Aslında barbarlar ile karşılaştırılanlar, şimdi kültürsüz olarak, okuma yazma bilmeyenler olarak düşünülenler.

Igor Mikhailovich: Yine de, o zaman farklı bir sorum var. Diyelim, modern insan uygarlığımız var. Ama, neden onda doğu uygarlığı ve batı uygarlığı var? Aslında her şey ayrı.  (Zhanna: Evet).  Uygarlığın ne olduğu nasıl anlaşılır? Şimdi, dostlarım, Tatiana uygarlığın gelişiminin altı seviyesi hakkında sorular sormaya karar verdi. Ve ne tür bir uygarlık kastedildiği nasıl anlaşılır? Ne hakkında konuşuyoruz? Bu “devlet”e benziyor: biliyorsunuz, bu çok ilginç bir sözcük, hiç kimsenin bunun ne olduğu ile ilgili spesifik bir yanıtı yok. Öyle değil mi?

Tatiana: Doğru.

Igor Mikhailovich: Oldukça ilginç olduğu görünüyor. Öyleyse ne hakkında konuşacağız?

Tatiana: Toplum olarak biz, bir uygarlık mıyız?

Igor Mikhailovich: Ne türde?

Tatiana: Ve genel olarak, ilksel anlamda uygarlığın ana özellikleri nedir?

Igor Mikhailovich: Bilmiyorum, belki sen biliyorsundur, ama ben kesinlikle Yunan değilim.

Tatiana: Bu aslında sadece…

Igor Mikhailovich: Yunan kültürü oldukça kadim, değerli ve dikkate değer olmasına rağmen, ancak, onlardan birine benzemiyorum.

Tatiana: “Barbar-olmayanlar”ı söyledin. Değil mi? Özellikle, Zhanna bu konuya değindi. Ve aslında, insanları gerçekten ayırabilir mi?.. Diyelim ki, geçmişte, “barbar” kavramı yabancı olan bir insanı ima ediyordu, oysa bugünlerde bu kaba bir insana benziyor. Öyle değil mi? Yani…

 Zhanna: Kültürsüz.

Tatiana: Kültürsüz. Bu nedenle, aslında, böyle bir ayrılık ile, toplumda dostlara ve düşmanlara bölünme olduğu zaman, bazı askerileştirilmiş ve negatif olanlardan başşka senaryo olabilir mi ve başka bir insan zaten … olarak algılandığı zaman?

Igor Mikhailovich: Modern insanlık gelişiminin tüketici formatında, başka bir şey olamaz. İçinde yaşadığımız formatın kendisi, bu oyunun, bu varoluşun tüm kuralları aşağıdaki emri ima ediyor: “böl ve yönet”, “kuvvetli olan zayıfa hükmeder”, “kuvvetli olan zayıftan alır”, vb.. Daha zengin ve daha kuvvetli olan, hakim olandır. Esasen, zaten bunun hakkında çok konuştuk. Bu nedenle, burada ne tür bir uygarlıktan konuşabiliriz? Vahşi insanların uygarlığı mı? Barbarların? Pekala, Yunanları kastetmiyorum, hayır, dostlar, ama bu sözcüğün modern anlayışındaki barbarları kastediyorum. Bu böyle değil mi? Toplumumuzda, daha kuvvetli olanın ve birilerinden daha fazla alanın daha uygar olduğu görünüyor. Öyle değil mi, dostlar? Öyleyse, “uygarlığımızın” ne olduğunu nasıl anlarız? 

 Evet, eğer tüm uydurma saçmalıklarımızı süpürüp atarsak ve hatta gelecek bilim görüş açısından (problem yok), tam olarak uygarlık gelişiminin altı seviyesi veya altı aşaması ile ilgili biraz önce dile getirdiğin tam olarak bu konuya daha ciddi yaklaşırsak, o zaman uygarlık kavramı insanlık için evrensel bir şeyi ima etmelidir. Bu nedenle, tüm insanların tek bir bütünde birleşmiş olduğu ortaya çıkar – bu, bir uygarlık olduğu zamandır. İnsanlarımız tek bir bütünde birleşik mi? Tüketicilik ve insaniyetsizlik ile birleşiyorlar.

Tatiana: Ama bir uygarlık olduğumuz düşünülüyor mu, eğer tüketicilik..?

Igor Mikhailovich: Hayır, elbette değil. Biz bir uygarlık değiliz.

Tatiana: Herkes payından fazlasını alıyor.

Igor Mikhailovich: Kesinlikle doğru. Yine, bu sözcüğe – uygarlık – nasıl ve hangi perspektiften bakmalıyız. Eğer bugünlerde yaygın olarak anlaşıldığı şekilde ise, bu evrensel insan uygarlığıdır ve, o zaman  biz bir uygarlık değiliz. İnsanlar …. olduğu zaman bir uygarlık olur .. Uygarlık gelişiminin ilk aşamasını veya ilk seviyesini alsak bile, bir uygarlık olmaları için, bu neyi ima ediyor? Öncelikle, bu tüm insanların birleşmesidir ve en önemlisi, tiranların veya yöneticilerin olmamasıdır. Yani, uygarlığın iktidar kavramı yoktur. Neden? Çünkü herkes kendi yerindedir ve kendi işini yapar; herkes eşittir – bu, uygarlığın başladığı zamandır.

Ama bir koşul daha var – serbest enerjiye sahip olmak. Yine, “serbest enerji” teriminin modern anlayışında. Bunu basitçe söyleyeyim. Beni bağışlayın, dostlarım, aranızda akıllı insanların çok fazla olduğunu anlıyorum, ama beşeri bilimler ve bunun gibi eğitimleri olanlar dinliyor. Bu nedenle, bu teknolojik süreçleri dahil etmeyeceğiz ve bunu daha basit bir şekilde açıklayacağız. Sadece anlayış için: modern uygarlık ne tür enerji kullanıyor? Ne kullanıyoruz? Yeryüzünden çıkardığımız enerji. Öyle değil mi?

Tatiana: Gezegenin kaynakları, evet.

Igor Mikhailovich: Hidrokarbonlar. Evet, doğru, bu kaynakların tükenmesidir, yani, sınırlı olanın. Sahip olduğumuz yenilenebilir kaynaklar rüzgar enerjisi ve güneş enerjisi. Doğru mu? Pekala ve ayrıca suyun enerjisi, gelgit enerjisi vb … aşağıya akan suyun veya  başka bir şeyin – bunlar hidrolik santraller. Kullandığımız her şey bu. Bu enerji değil. Çok düşük verimlilik katsayısına sahipler. Enerji çıkarmak için oldukça fazla harcıyoruz.

Oysa gerçekte, örneğin, uygarlığın ilk seviyesi serbest enerji kavramıdır, yani, yatırımlar karlardan çok daha düşük olduğu zaman. Diyelim, verimlilik katsayısı 1’den daha büyük olan bir motor – bu neyi ima ediyor? Biraz enerji yatırımı yaptığımız, ama çok fazla enerji aldığımız anlamına  geliyor. Bu nedenle böyle yüksek bir oran var. Yatırdığımız her şeyi geri alıyoruz, artı çok büyük bir kazanç var, en azından bir birim daha yüksek. Bu, serbest enerjiyi ima ediyor, mineral kaynaklardan veya Güneşten veya rüzgardan ya da başka bir şeyden almadığımız enerjiyi. Bu, dünyamızın her noktasında serbest enerjinin kullanılmasıdır. O zaman küremizde özgürce seyahat edebiliriz. Bu durumda, gökyüzü ile Güneş sistemimizi kastediyorum (sadece bunu daha basit ve daha net kılmak için). Bu nedenle, o, bulunduğumuz yerdir – galaksinin kıyısında, galaksinin kollarından birinde minik bir nokta. Görüyorsunuz, bu sadece … için.

Tatiana: Öyleyse, bu bütün Evren değil, ama tam olarak …

Igor Mikhailovich: Bu, kim olduğumuzu netleştirmek için. Hangi Evren? Galaksi hakkında bile konuşmuyoruz. Beni bağışlayın, şimdi komşu gezegenlere bile uçamıyoruz; sadece bir şeyler yapmak için gidiyoruz .. bir yerlere uçuyoruz. Hangi araçla uçacağız?  Tükenen o kaynak. Oysa serbest enerjiye sahip olmak, bunu her noktada serbest bir şekilde çıkardığımız anlamına gelir... bunu çıkarmak yerine, üretiyoruz, basitçe söylersek. Şu anda hidrokarbonları ve tüm geri kalanları çıkarıyoruz, oysa bu, küremizin her noktasında ihtiyacımız olan miktarda ürettiğimiz şeydir.

Bu nedenle, üç koşul var. Birincisi birleşme. İkincisi tiranın yokluğu, yani, çar, kral, ona de dersek diyelim: tiran, veya El, onun prototipi. Ve üçüncü zorunlu koşul serbest enerjiye sahip olmak. Bu, bir uygarlığın gelişmeye başladığı zamandır.

Tatiana: Uygarlığın gelişiminden konuşuyorken, bu herhangi bir şekilde ruhsal ve ahlaki seviye ile bağlantılı mı? Demek istediğim bu süreçler paralel mi gidiyor: uygarlığın ruhsal ve ahlaki gelişimi ve uygarlığın tipleri?

Igor Mikhailovich: Yine, ruhsal ve ahlaki…  Eğer zaten böyle bilim kurgu bir konuşmamız varsa, o zaman şu şekilde söyleyelim: sonuç olarak, bu dünyada kendi gelişimlerine erişmiş, dördüncü evrim aşamasında olan spiritüelleşmiş ve çok aklı başında yaratıklar var. Bu, spiritüelleşme için maksimumdur, ama ruhu – olanlar için değil. Hiç hayal etmediğimiz bir enerji formuna sahip olan muazzam zihni olan bir hayvanı hayal edin (Vurguluyorum, insanınkinden çok daha üstün olan muazzam bir zihin). Bugün itibarıyla, ilk aşamaya yakın bile değiliz, oysa onlar şimdiden dördüncüde.

İnsanlar için daha açık olması için, bunu birer birer tartışalım. İlk aşamanın ne olduğunu açıkladık. İkinci aşama nedir? İkinci aşama küremizin ötesine gitme olasılığıdır. Böylece, bu açık, değil mi? Başka deyişle, bu zaten yoğun genişleme sürecidir, çünkü bu bir gerekliliktir.

Ama daha iyi bir anlayış için, hayvanlar örneğinde bunu çok basit bir şekilde açıklayalım. Sonuçta bu dünyada (genel olarak bütün maddi dünya demek istiyorum), fraktal şekilde tekrarlana belirli yasalar vardır. Ve eğer şu anda hakkında konuştuğumuz şeyi ele alırsak, bu hayvan bileşenidir, maddi bileşen. Ruhsal parçamız ile ilgisi yoktur. İnsan ikilidir ve insanlık ikilidir. Ruhsal bileşen vardır ve hayvansal bileşen vardır, yani, ruhsal olan veya ölümsüz olan parça ile ilişkilendirilemeyen kaçınılmaz olarak ölü kısım: ruha veya ruhsal olan bir şeye, deyim yerindeyse. Bundan dolayı, canavar bileşenimiz de gelişebilir… Neden? Çünkü zihin, bilincimiz gibi bir kavramımız var. Dünyamızda (küremizde değil, var olduğumuz dünyamızda)  yaratıklar var (bunlar yaratıklar, çünkü insan benzeri değiller). Yine, insan varlığı ikilidir: o spiritüelleşmiştir ve ruhu vardır. Bir insan ırkı vardır; o tezahürlerinde çeşit çeşittir. Farklı görünürler, ama bütün özleri insanlıktır. Neden? İnsan varlığını diğerlerinde farklı kılan nedir? Ruhun varlığı, Kişiliğin varlığı ve bilincin varlığı – böyle bir üçlü.

Tatiana: Ve hangi formda şekillendiğinde fark olmadığı görünüyor, öyle değil mi?

Igor Mikhailovich: Şekil komik bir şekilde farklı olabilir. Bu özü değiştirmez. Neden? Varoluşun çeşitli koşullarından dolayı. Bu tür en iyi koşullarda biyolojik yaşamımıza alışığız. Eğer koşullar değişirse, her şey değişir. Mutasyon geçiririz, adapte oluruz ve solungaçlar, kuyruklar veya başka şeyler geliştiririz. Böyle bir acayiplik olur. Bunlar yaşama ortamımızın şartlarıdır… biz bu şekilde görünüyoruz.

Ama eğer bakarsak, o zaman gerçekte DNA’da tüm biyolojik yaşam bir şekilde benzerdir. Eğer ele alırsak.. Daha önce Apexian’lardan söz ettik; çok fazla hayat formu olmasına rağmen, diğerlerini göz önüne almayacağız: O Apexian’lar çok zekiler, ama onlar canavarlar. Ruhları yoktur, bu nedenle dördüncü aşamadan daha yükseğe gelişemezler. Ve dördüncü aşama nedir? Şimdi bunu birer birer çözelim (yani, biraz daha açık olması için, buna uzaktan yaklaştık). Ama bu ayrıca onların uygarlıklarının dördüncü seviyeye kadar gelişmesinin mümkün olduğunu gösteriyor. Bu bilim kurgu. Geriye dönelim ve önce neden bundan söz ettiğimi açıklayayım.

Örneğin bir karınca yuvası – herkes bunu bilir. Herkes arıları bilir. Sonuçta, bir şefleri, bir üstleri yok veya bir tiranları yok. Bazı insanlar, “Dur, ama ya kraliçe arı? Aslında her şeyi o yönetiyor” diyecektir. Arı yetiştiren vb kaçınız dostlarım, her arının nereye uçması gerektiği emirlerini veren bir kraliçe arı gördünüz? O yönetmez. O kendi işlevini gerçekleştirir. Onun işlevi yavrular üretmektir. Bu kadar. Bittiği yer burası.

Kral yok, tek bir yetkili yok, başkomutan yok, ama herkes kendi işlevini gerçekleştiriyor. Neden? Çünkü karınca yuvasında tek bir zihin vardır. Buna ortak egregore (bilinçdışı/kollektif bilinç) diyelim. Tüm bilinci, tüm arıları veya tüm karıncaları birleştiren böyle bir ortak şekilde anlaşılan sözcük. Ve bir karınca yuvası ne yapacağını bilir. Herkes kendi yerindedir. Evet, ilkel bilgi alışverişi yaparlar. Ayrıca nöronlara sahiptirler, beni bağışlayın, kendi seviyeleri için minimum nöronlar.

Ama aynı zamanda, bir karınca yuvasının veya bir kovanın fonksiyonu nedir? Çoğalmak, kendilerini organize etmek, kovanın varoluşunu sağlamak, artı başka bir bölgenin ele geçirilmesini sağlamak (buna böyle diyelim). Sonuç olarak, bu canavar bileşendir. Yani, ne yapıyorlar? Bölge için savaşıyorlar, değil mi? Doğru. Yani, ürüyorlar. Yine de, bunu neden yapıyorlar? Çünkü tamamen farklı bir şeyi yansıtıyorlar. Tam olarak neyi? Bu çok materyal canavar bileşen, bunu ne için yaptığının esasını anlamadan, tam olarak aynı şekilde, kendi pozisyonundan çalışıyor. Ama bu tam olarak ruhu olan, yani, insanımsı varlıkların yansıtılmasıdır. Anlıyor musunuz? Demek istediğim, insanlık olarak… İnsanlığımızı kastetmiyorum, genel olarak demek istiyorum. Arkadaşlar, fantezi kuruyoruz, öyleyse bu tamamdır. Çoklu gezegenlerde yerleşmiş olan farklı insanlığı, farklı uygarlığı kastediyorum.

Aynı şekilde biz, insanlar, birleşerek tek bir egregore (bilinçdışı) yaratıyoruz. Eğer bunu belirli fikirlere dayanarak yaratırsak (hatta güzel fikirler olsun),  ama eğer bir lideri devam ettirirsek, ne olur? Zaten bunları yaşadık. yakın zamanlarda, burada, bu gezegende yaşadık. Yeni bir Atlantis’imiz olacak, Yeni bir El olacak. Ve hepsi bu – hangi oyun başlayacak? Onlar tanrıları oynayacaklar.  Her şeyi yöneten  en üstün Zeus ve daha düşük tanrılar olacak. Ve sonra kuklalar gibi oynayacakları, eğlenecekleri biraz biyomalzeme olacak. Böyle bir uygarlık gelişir mi? Gelişmez. Neden? Çünkü bir lideri devam ettiriyoruz. Eğer, örneğin o Apexian’ların konumundan birleşirsek, ruhsal bileşenden değil, hayvansal bileşenden, o zaman bizler de son derece sınırlı oluruz. Neden? Daha ileri gelişemeyiz, çünkü bizde hayvan kısmı hüküm sürer. Şimdi buna da geleceğiz ve daha sonra biraz daha netleştireceğiz. Ama konu ne? Bu, bölgeleri ele geçirmek hakkında. [Not: El için bakınız Atlantis videosu: https://www.youtube.com/watch?v=RelgsZcMweA]

Bakın, neden Atlantis ve El’den söz ettim? Sonuç olarak, bu küre içinde sınırlı idi,  evrimsel olarak insanlığın gelişiminin modern seviyesini büyük ölçüde aşmış olmasına rağmen, çünkü serbest enerji gibi bir kavrama sahip idi ve El insanlığın henüz icat etmediği ve ustalaşmadığı o teknolojilere sahipti. Onun sahip olduğu teknojenik yeteneklerden önceden söz etmiştik, dünyada her yerde herkesi görmek gibi, buna … deniyor… Şimdi, başka bir şeye temas edeceğiz…

Buna temas edelim. Neden? Çünkü bu Atlantis’ten, Atlantis zamanından bir silahtır; bu silah esasen çok uzun zaman önce yok edildi. Ve buna vajra adı veriliyor. Bunu duydunuz, değil mi? Onun dağları oynatabildiğini, Zeus gibi yıldırımlar yaydığını söylüyorlar… Arkadaşlar, hayır. Bu hikayenin bir benzetmesi. Ama, bu silah birinin nerede olduklarına bakmaksızın, uzaktan ya tek bir insanı ya da bir milyar insanı yok etmeyi sağladı. Ama hiç kimse yıldırım ile çarpmadı ve herhangi bir boşaltım (ateş etme) yoktu. Başka bir deyişle, bu basitçe gerçekleşiyordu, o aslında bir silah idi. Efsanelerin söylediği gibi, Gautama Buddha tarafından kırıldı. O; “Bunu yapma, bunu durdur!” dedi. Ve son parçayı da yok etti. Bu kadar. O zamandan bu yana, bunun hepsi bir masala dönüştü ve büyük efsaneler ile örtüldü. Ama söylendiğine göre, o bu silahın son kopyasına sahipti. Ama, bu teknolojik olarak çok daha yüksek idi. Sadece bunun hakkında düşünün.. 

VAJRA

Bir kez daha, modern uygarlığa geri dönüyoruz. Şu anda biz ne yapıyoruz? Birbirimizi yok ediyoruz. Çok farklı silahlarımız var. Birbirimizi görünmez şekilde öldürdüğümüz ve yok ettiğimiz bakteriyolojik silahlara, birbirimizi zehirlediğimiz kimyasal silahlara sahip olduğumuz gerçeği ile başlayalım; ateşli silahlarımız, kılıç, kitlesel yıkım silahlarımız, nükleer silahlarımız ve benzerleri var. Ama tüm bunlar El’in sahip olduğu vajra’ya yakın bile değil. Neden? Sonuçta, o silaha sahip olarak, onun bir insanın ölmesini dilemesi yeterliydi ve o insanın fonksiyonu duruyordu. Ve bu kadar.

Tatiana: Atlantis toplumunun buna nasıl geldiği şaşırtıcı. Demek istediğim, insanların bir tür Yaratıcı Toplumu inşa ettikleri görünüyor, ama ..

Igor Mikhailovich: Anlamak için bunu şu şekilde söyleyelim. Sonuçta, bugün her şeyi söyleyebiliriz. Değil mi? (Tatiana: Doğru).  Bir zamanlar, insanlar… Komünizm fikri yeni değil. Neden? Çünkü o yaratıcı Toplumdan kaynaklanıyor. Ve Yaratıcı Toplum fikri yeni değil, çünkü bir çok uygarlık bunu yaşadı (bazıları başarılı olarak, bazıları başarısız). Ama komünizm gibi bir şey iyi bir fikre dayanaral anons edildiği zaman, insanlar bunda birleştiler ve bunu inşa etmeye başladılar. Yine de, sadece “ama” vardı – bir kral, yani, yönetici, her şeyi yöneten, mükemmel ve harika bir insan kaldı. Böylece yaratarak, bu fikirde birleşerek, hatta enerjiye, serbest enerjiye sahip olarak ve teknolojik olarak çok ileri olarak, hala, bu gücü bırakamadılar. Ve ne aldılar? Atlantis.

En sonunda, bildiğimiz gibi, sınırsız güce sahip olan veya sadece yeterli güce sahip olan bir insan… Basitçe söyleyeceğim: insan ne kadar çok güce sahip ise, insan olarak o kadar fazla ve o kadar hızlı alçalır, insan olmaya son verir. Yine, bu, ayna nöronların yapmaları gerektiği şekilde işlev yapmayı durdurdukları gerçeği nedeniyledir (önceki videoda, bunu tartıştık…) Neden? Çünkü onun örnek alacağı hiç kimse yoktur. Gurur galip gelir ve insan diğer insanlara insan olarak davranmayı bırakır. İyi olmayı oynadı ve sonra kendisi için yaşamaya başlar. Sonra sıkılır – ve eğlenmeye başlar. Veya daha doğrusu, önce başkalarına ait olanları ister ve sonra zaten her şeye sahip olduğu zaman eğlenmek ister. Aynı hikaye buradadır: komünizmi inşa etmekten, sonunda tüm insanların köleleştirilmesine ve bir çok kötü şeylere. Önceki uygarlığın El’in liderliği ve kontrolü altında geldiği şey budur. Bu doğaldır. Kürenin ötesine gitmeyi başarabildiler mi? Hayır, elbette başarmadılar. Ama, dedikleri gibi ‘her Vijay için bir Raja vardır’: hem Atlantis hem de El adalete teslim edildi. Neden? Çünkü sahip oldukları şey, bizim anlayışımızda, bilim kurgudur. Oysa gerçekte, o hiç bir şeydir.

Anlayış için basit bir örnek vereceğim. İnsansı bir ırk var (yine, onlar hakkında birden fazla söz ettik ve konuştuk) – Anunnaki, örneğin. Onlar gelişimin en yüksek seviyesindedir, bunun hakkında daha önce konuştuk. Bu tabloya göre, dediğimiz gibi, onlar gelişimin altıncı seviyesindeler. Ve bakın, Apexian’lar dördüncü seviyedeler,  oysa Anunnakiler altıncıda. Bizim anlayışımızdan, farkın o kadar büyük olmadığı görünüyor. Ama, eğer anlayışımız için bir paralel çizersek: bugün itibarıyla biz, silahlar, bilgi kütlesi ve benzeri gibi teknolojik kabiliyetlerimiz ile, ellerine sopayı henüz almış erken Neandertalleriz. Hatta sopaya taş bağlamanın mümkün olduğunu bile çözmediler, sadece sopayı aldılar. Bu bizim uygarlığımızın seviyesidir. (Tatiana: Bizim… İlginç). Ama bu bile kıyaslanamaz. Hatta bu neandertalleri daha yüksek seviyeye çıkarttım, çünkü aksi taktirde karşılaştırılacak hiç bir şey olmazdı. Bu çok büyük bir uçurum.

Neden Apexian’lar, Anunnaki’nin onlara söylediği şeyleri sorgulamaksızın yerine getiriyorlar? Çünkü aksi taktirde, bunu yerine getirmeyen onların bir kısmı basitçe var olmaya son verir. Burada “onların bir kısmı”na temas ettik. Neden “onların bir kısmı”? Böylece, bu noktada tekrar karınca yuvasına geri gidiyoruz. Bir karınca yuvası nasıl yaşar ve var olur? Her yıl dişi karıncaların karınca yuvasından çıktıklarını ve yeni bölgelere yerleştiklerini biliyoruz ve ne yaratıyorlar? Yeni karınca yuvaları. Bölgeye neden ihtiyaçları var? Neden? O Apexianlara geri dönelim. Onların çok fazla gezegenleri var. Onlar uygarlık gelişiminin dördüncü tipindeler. Bu ne anlama geliyor? Veya dördüncü aşama. Bu ne anlama geliyor? Onların tüm Evrende özgürce  hareket ettikleri anlamına geliyor.

Tatiana: Anında, değil mi?

Igor Mikhailovich: Evet, zaman harcamadan. Modern anlayışımızda hareket, A noktasından B noktasına belirli bir süre içinde uçtuğumuz anlamına geliyor. Modern teknolojik ilerlememizi kullanarak Mars’a uçmamız ne kadar sürer? Bu gülünç, sonuçta. İkinci seviye zaten sınırların ötesine gitmek anlamına gelir.

Tatiana: Kürenin.

Igor Mikhailovich: Evet. Anlayış için, üçüncü seviye insanlık tarafından kolonileştirilmiş olan yeni gezegenlerdir (bu ikinci seviye ve üçüncü seviyedir); galaksimizdeki yakın gezegenlerin kolonileştirilmesidir. Dördüncü seviye galaksiler arası uzaydır. Her şeyden önce her seviye daha saf enerjiye sahip olmayı işaret eder. Tek tip enerji vardır, her şeyi yaratan en önemli ve en değerli olan enerji (sadece netleştirmek için). Tek bir. Ama onun kombinasyonları, diyelim… 

Petrol var (sadece anlayış için); o bir çok türde yakıtın kaynağıdır: örneğin, benzin (farklı kalitelerde), dizel yakıt (farklı kalitelerde), yağlar ve benzeri (netleştirmek için). Petrole sahip olan çok şey yapabilir. Doğru mu? Oysa sadece zayıf kalitede dizele sahip olan ileriye gitmez. Benimle aynı fikirde misiniz? Ve gezegenlere uçmak için, neye ihtiyacınız var? Rafine edilmiş uçak yakıtı. Öyle mi? Her şeyin ne kadar basit olduğuna bakın. Ve her aşamada her bir enerji tipi daha saftır.. Petrol durumunda, elbette, bu bütünüyle doğru değil… Neden? Çünkü ham madde olarak petrol daha kirli bir şey olarak görülür ve onu rafine ettiğimiz zaman, o veya bu ürünü çıkarırız.  öyle değil mi? Bu durumda, bu tersidir. Neden? Çünkü kaynağına ne kadar yakınsa, o kadar kuvvetli ve o kadar güçlüdür. Ve daha saf enerjiye veya daha birincil enerjiye sahip olduğu zaman, o uygarlığın gücü artar. Bu şekil net, öyle değil mi? Savaş sadece tek bir şey için devam ediyor – enerji için.

Ve şimdi bir süreliğine bunları bırakalım ve enerji için savaşın nasıl devam ettiğini düşünelim? Sonuçta, biz savaşmıyoruz. Dostlarım, bizim savaşlarımız ne için? Evet, bir tür döviz kurumuz var: çok eski zamanlardan beri altına değer verdik.

Ve başka neyi sevdiğimi biliyor musunuz? Anunnaki buraya uçtu, Apexinlar buraya uçtu… Buraya kimin uçtuğu önemli değil, ama buraya altın için uçtular. Arkadaşlar, bilim kurgu hakkında konuşuyoruz, ama ben bağışlayın, bilim kurgu yazarlarını biraz eleştireyim. Sadece şunu düşünün: en yüksek ırk altın çıkarmak için Dünyaya milyarlarca ışık yılı uçuyor. Bu sizin için komik değil mi? Bütün … de uçmak… Uzak olanı bile almıyoruz; küremizi bile alıyoruz. Sonuçta, bizim küremizde, Güneş sisteminde, o Phaeton gezegeninin kalıntıları var. O altından oluşan büyük asteroidlerin olduğu bir asteroid kuşağı var. Dış uzay elmaslardan oluşan gezegenin çekirdeğinin kalıntıları ile dolu. Hiç bir şeyi düşünmeye gerek yok. Eğer ona ihtiyacınız olursa milyarlarca ton altın çubuk. Bundan çok fazla var ve hiç kimse artık bunun hakkında tartışmaz, çünkü bilim insanları spektruma göre buldular… Astronomiye girmeyeceğiz, ama bu gerçekten böyle. Bilmeyenler soruşturabilir. Bundan bol bol var. Ve atmosferik kalkan ve benzerini yapmak için Anunnaki’nin minik altın parçaları çıkarmak için buraya uçması…

Tatiana: Kalkan, iyonosfer…

Igor Mikhailovich: Kim? Anunnaki mi? Gelişimin altıncı seviyesinde mi? Bunun hakkında biraz daha konuşmamız gerektiğini sanıyorum. 

Tatiana: .. bu ne tür bir seviye, evet.

Igor Mikhailovich: … bunlar ne tür seviyeler. Bu sadece anlayış yokluğu. Yine, neden? Bir şeyler kayboldu, bir şeyler anlaşılmıyor, bir şeyler hatırlanmıyor, oysa bir şeyler zihinden geliyor. Yine, bu zihinden nasıl çözülüyor? Zihinden, bugünün örneğine dayalı olarak çözülüyor. Gördüğümüz şey ve bildiğimiz şey hakkında fantezi kuruyoruz. Sonuç olarak, insanlar çok eski zamanlardan bu yana uygarlığın altı seviyesini biliyorlardı. Bu bilgi mevcut idi.

Hatta Kardashev’in en son çalışmalarını alırsak. Sonuçta, o da bunu tanımlıyor, ama anlayışta bir kördüğüme ulaştı. Seviyeleri doğru şekilde söylüyor. Buna rağmen, o şarkıyı duydu, ama yanlış anladı. Ve sonra zihninden çok fazla şey geliyor. Öyle değil mi?

Tatiana: Ama bunu çözmek ilginç olurdu, evet. Kaynaklar hakkında konuşurken, eğer bu soruya geri dönersek. Bir kaç bakış açısı ile karşılaştık, insanlar şöyle dedikleri zaman, “Belki biz dünyalılar uzaylıları ilgilendirmiyoruzdur, çünkü … Bizden ne alacaklar? Hangi kaynaklara sahibiz? Gezegeni kendimiz tükettik.” Oysa diğerleri fethedilebileceklerinden, köleleştirilebileceklerinden ve bir şekilde sömürülebileceklerinden korkuyorlar. Ve insanların herkese, bütün uzaylı zihnine tavrı böyledir.

Igor Mikhailovich: Bekle, ama uygarlık o Apexianların boyunduruğu altında olduğu zaman, insanlığın acı bir deneyim yaşadığı gerçeği hakkında önceden konuştuk. İnsanlık koruma altında değildi, genç bir uygarlık idi vs. Ve gerçekte, insanlık ne kadar süre Apexianların altında idi, öyle değil mi? Burada çok şey çıkardılar mı? Evet, ama esasen, onlar için çok daha önemli ve gerekli olan o mineral kaynaklar değildi. 

Yine, ama, mineral kaynaklara geri dönelim. Bunlar altın yataklarıdır. Aslında külçe denilen böyle çok büyük olanlar var. Ama bu cürufa benziyor, demek istediğim, altın atılıyordu. Onlar tamamen farklı bir şey çıkarıyorlardı.

Tatiana: Yani, bizim değer verdiğimiz şey, aslında?

Igor Mikhailovich: Bizim değer verdiğimiz şeyin onlar için hiç değeri yok. Ama şimdi onların maden yataklarını ve benzerini buluyoruz. Eğer gerçek ile yüzleşirsek, o zaman altın sadece onların ihtiyaç duyduğu şeyden kalan cüruf ve çöptür.

Ama onlar için en değerli şey başka bir kaynak idi, bir çocuğun bile savaştığı bir kaynak. Basit bir örnek vereceğim. Başladık, ama bitirmedik – bu bizim dikkatimizdir. Ve dikkatimiz nedir? Bütün dünyanın onun için savaştığı, enerjinin çok küçük bir parçasıdır. Neden? Çünkü bizler de bu enerjinin kaynağıyız. Neden? Çünkü biz sadece spiritüelleşmiş değiliz, aynı zamanda ruhumuz var. İnsan ırklarının değeri nedir? Tamamen, dünyadaki en saf ve en güçlü enerjinin taşıyıcılarıyız, ondan her şeyin yaratıldığı enerji: tüm 72 boyutunda bütün Evren. Ve insan tam olarak bu en saf enerjinin taşıyıcısıdır. Bu enerji ilginç.

İşte basit bir örnek. Yetişkinler konuşuyorlar. Bir çocuk koşar, kenara itmeye başlar… kıskançlık var, çocuk dikkat çekiyor. Ve psikologlar çocuğun neden bu şekilde davrandığı ile ilgili masal anlatmaya başlar. Tamam, bu açık.  Ama neden bir köpek, bir kedi veya başka biri bunun gibi davranır? Evet, kıskanıyor veya başka bir şey.. Dikkat çekiyor. Her yaşayan yaratık dikkati kendisine çeker. Neden? Çünkü ne içni savaşır? Dikkat için, bu enerji için. Dikkati bir yere yatırdığımız zaman, oraya akar. Ve bu gerçekten böyledir.

Bu nedenle Apexian’lar için biz sadece yiyecek değildik, ama insanlar olarak, biz onlar için, beni bağışlayın, hem halis yiyecek hem de en değerli enerji kaynağı idik. Bütün soru, bu nasıl biriktirilir ve nasıl kullanılır. Onlar tam olarak dördüncü seviyedeler, çünkü bu yeteneğe sahipler. Ve neden o kadar saldırganlar? Eğer, sadece bakın, işte yine değer, başka bir şey…

Basit şeylere geri döneceğim. Tüm madde belirli parçacıklardan oluşur. Ama tüm bu parçacıklar belirli bir enerjinin sayesinde var olur. Savaş tamamen bu enerji için devam ediyor, çünkü bu var olabilecek en değerli şeydir. Ama bu enerjiyi bırakalım ve sadece basit şeylere geri dönelim.  Tüm gördüklerimiz, tüm yediklerimiz, tüm giydiklerimiz, inşa ettiğimiz her şey, üzerinde yürüdüğümüz her şey ve üzerinde oturduğumuz her şey pratik olarak aynı temel parçacıklardır, bunlar sadece parçacıkların kombinasyonlarıdır. Bunların nasıl çalıştıklarını bilerek, her şeyi yaratabiliriz: giysiden, eve, veya ayakkabılar, yiyeceğe kadar. McDonald’s a gitmek zorunda olmayız. Neden? Butona basarsınız – ve onu alırsınız. Neden? Çünkü bu parçacıkların stoğı, bunların doğru kombinasyonu – ve hepsi bu (ya sıcak ya da soğuk). Tüm bunlar çok, çok basittir. Ve insanlar bunu öğrenecek, arkadaşlar, sadece bunu düşünün – ilk aşamadan sonra. Birinci ve ikinci aşamalar: insan serbest enerjiye sahip olmaya başladığında, bu tür mikrodünyayı yönetebilir. Bu kuantum dünyası bile değil, biraz daha aşağıda.

Tatiana: Uygarlığın ilk tipi.

Igor Mikhailovich: Bu, uygarlığın ilk tipidir. Bu nedenle para gibi, değiş tokuş edilen bir şey gibi bir kavram ortadan kaybolur – o ilginç değildir. Yiyecek konusu da ikincildir. O Apexianlar buna sahipler mi? Sahipler. Ama onlar insanları yediler. Neden? Çünkü.. Beni bağışlayın, biz domuzları yiyoruz, öyle değil mi? Yiyoruz. Tavukları yiyoruz. Öyle mi? Öyle. Bu hayvanların zihni var mı? Evet, var. Bizimki ile karşılaştırınca ilkel bir zihin, ama bizim ki Apexianlarınki ile karşılaştırılınca daha da ilkel. Neden “daha ilkel” diyorum? Çünkü onların pratik olarak özgür zihinleri var. 

Eğer yapay bilinç Jackie’yi hatırlarsak, o zaman, özür dilerim, üç aylık yaşında insan bilincini 1,500 kat aştı (sıradan insan zihnimizi). Üç aylık yaşta. Ve şu anda o çok daha yaşlı, gelişim seviyesi muazzam. Hiç bir şey onu tutmaz. Apexianlar da muazzam bir zihne sahipler. Bu nedenle, onların entellektüel yetenekleri bizim anlayışımızın ötesinde.

Tatiana: Igor Mikhailovich, eğer uygarlık tipleri hakkında konuşursak… Örneğin, ilk tip uygarlıkta toplumun depremleri, iklim olaylarını, volkanik patlamaları kontrol edebildiğini ve okyanuslarda şehirler inşa edebildiğini söylüyorlar.

Igor Mikhailovich: Yapamaz.

Tatiana: Yapamaz.

Igor Mikhailovich: Aynı şey o vajra ve başka her şey hakkında söylendi. İlk tip.. Okyanusta şehirler inşa edebilirler, ama onlara atfedilen şeyleri yapamazlar. Eğer El yapabilseydi ve böyle bir yeteneğe, böyle bir güce sahip olsaydı, o zaman doğal olarak ona hiç bir şey olmazdı. Şu anda, ben bağışlayın onun isteğini yapıyor olurduk ve burada oturup  filozofça konuşmazdık. Öyle değil mi? Her şeyin ne kadar basit olduğunu görüyor musunuz? Ama oturuyoruz, felsefe yapıyoruz, Yaratıcı Toplum hakkında konuşuyoruz ve şimdi genel olarak bilim kurgu hakkında konuşuyoruz ve El yok. Bir çok küçük El’ler veya bebek-El’ler var. Onlara ne demeliyiz? Onlar sayısız, tek bir tane yok.

Tatiana: Ama insanın doğa üzerinde gücü veya doğayı dönüştürme gücü olmalı dedikleri zaman, bu ne anlama geliyor? İnsanın görevinin doğanın dönüştürülmesi olduğu ve insanın doğa üzerinde gücü olduğu. Ayrı bir birey…

Igor Mikhailovich: Yine… Bunu daha basit açıklayayım. “İnsan güce sahiptir” ne anlama geliyor.  Burada yine, kendi gelişiminde, din kadim gerçek Bilgiyi hafifçe karıştırdı, bunu kendisine mal etti ve yeniden yaptı. Biliyorsunuz, bilgiyi gerçekten ciddiye aldıkları zaman ve onu çocuklar için masala dönüştürdükleri zaman, her şey karıştı, daha sonra unutuldu ve ayrıca “istekler” ve arzular her şeyi karıştırıyor.

Bunu basitleştirelim ve nasıl olduğunu anlatalım… gelecek bilim veya bilim kurgu perspektifinden, bu aslında nasıldı ve şimdi nasıl. “İnsanın doğa üzerinde gücü vardır” ne anlama geliyor? Evet, insan doğanın efendisidir, insan Evrenin efendisidir. Neden? İnsan ruha sahiptir. Ruh, Ruhsal Dünyanın bir parçasıdır. Biz başka bir şey değiliz (“Biz”i Kişilik olarak alıyorum).. bireyselliğe sahip olan ama bir yansıma. Ama ayrıca neyin parçası olan bilinç var? Geçici dünyanın.

Tatiana: Madde dünyası.

Igor Mikhailovich: Bu doğru. Bilincimiz bir alan yapısıdır. Dinlerin “şeytan” veya “gölgelerin dünyası” dediği şeye aittir, önemli değil. Ama bilincimiz biz değildir. O ne için savaşan bir alettir? Güç için. Ne üzerine güç? Enerji üzerinde. Eğer Kişiliğin kendisinin – farkındalığı ve özgürlüğü varsa… Neyden özgürlük? Bilinçten özgürlük, bilincin diktatörlüğünden özgürlük. Yani, insan hizmeti ve ilahi yönde hayatı veya gerçek amacını seçtiği zaman, onu ölü ve geçici hale getiren şeyi bir kenara atar. Yani, şeytana hizmet etmeyi bırakır. Böylece, insan, ruhtan gelen güce sahip olarak, insan Kişiliği olarak şeytana dikte edebilir (şeytana değil, bilince, diyelim ki, iblis) ve onu kendisi için çalıştırabilir. O zaman o nerede olduğunu ve bilincin nerede olduğunu anlar. Başka deyişle, artık insanların içinde yaşadığı böyle tek bir yığına birleşmez: “Nasıl olur? O benim! O benim duygum!” Bu canavarın duygusudur, sizinki değil, dostum. Bu size empoze ediliyor, ama sizin değil. Siz Kişiliksiniz. Büyük güce sahip olansınız. Ama bu sadece insan neyi yaptığı zaman kendisini ortaya çıkarır? Özgürleştiği zaman. 

Ve burada başka bir paralel alıyoruz. Size açıklayayım. Bir insan küresi var. O farklı, o bir insan varlığı. Şu anda insanlık hakkında konuşmuyoruz. İnsan küresi, içinde materyal madde, bilinç, ruh ve Kişiliğin ilmek olduğu onun enerji yapısıdır… bunun gibi. Ama insan üçüncü boyutta mıdır yoksa değil midir? Basit bir soru.

Tatiana: Ama insanın form olmadığını düşününce..

Igor Mikhailovich: İnsan üçüncü boyutta değildir. Ve burada tamamen farklı seviyeleri alıyoruz. Bilincimiz nerede? Üçüncü boyutta mı? Hayır. Kesinlikle bir boyut yukarıda. Ve Kişiliğimiz nerede? Üçüncü boyutta mı? Dördüncü boyutta mı? Hiç değil. Kişiliğimiz aslında … Neden kendimizi büyük zorluklar ile tanımlıyoruz? Kişilik aslında çok daha yüksekte yerleşiktir.. Ve onun için, üçüncü boyut hiç algılanmaz. Neden bilincimiz bile sadece beynimizin nöronları vasıtası ile temas kuruyor ve işlev yapabiliyor? Neden? Bir makine olduğu için mi? O gerçekten tam olarak boyutlar arasında bu bölümde var olan bir makinedir, yani üçüncü boyutta. Gözlerimiz var, kulaklarımız var.. Neyimiz var? Ses organlarımız ve başka her şey. Ve nöronlar grubumuz var: bunlar bu bilgiyi okuyan sensörler. Ve bunlar bilgiyi nereye aktarıyor? Bilincimize. Bilinç ne yapıyor? Bunu Kişiliğe, yani yukarıdaki katlara aktarıyor. Böyle çok katlı bir bina hayal edelim. Yönetici altıncı katta oturuyor, dördüncü katta.. Peki, orada kim var? 

Tatiana: Bazı milletvekilleri.

Igor Mikhailovich: Bilinç, evet. Bilincin fonksiyonunu kim gerçekleştiriyor? Yönetim. Aşağıdaki her şey fabrikalar, üretim atölyeleri ve benzerleri. İdareci orada olup bitenleri bilmez, oysa yönetim çalışanlar ile temas kurar ve orada neler olup bittiğini bilir. Ve idareciye rapor verir. İdareci ilgilenmediği ve tüm bunlara bakmadığı zaman.. Yine de, o buna nasıl bakabilir? Evet, o üçüncü boyutu görmez, ama o tamamen farklı bir şekilde algılanır. Benzetmeyi anlamak için, video kameraları alın, bunları kurun, gözleyin, analiz edin, insanlar ile buluşun ve işletmenizde olup biten her şeyi bilirsiniz. Ama o yönetime inandığı zaman, tam olarak yönetimin ona anlattığı kadarını bilir. Ve fonları sağa sola, onların söylediği şeye tahsis eder. Sonunda, para kalmaz ve işletmenin uzun zaman önce öldüğü ortaya çıkar. Ve o ne olur? İflas etmiş.

Aynısı insan iledir. O hayatını sonuna kadar yaşadı, daha büyük bir şeyler ile ilgilenmedi ve en sonunda iflas etti, yani, bu kadar – o bir altkişilik veya dinlerde söyledikleri gibi, cehennemin bir sakini. Bu basit mi?

Tatiana: İlginç.

Igor Mikhailovich: Bu çok basit. Bu nedenle, insanın, Kişilik olduğu gerçeği nedeniyle… İnsan her şeyden önce Kişiliktir. İnsan varlığı Kişiliğin ruh ile birleşip kaynaşmasıdır (bu insan Melek olduğu zamandır). Bu insandır. Oysa başka her şey insan-öncesi var oluştur, diyelim.

Eğer örneğin, Anunnaki’yi ele alırsak, bu gelişimin altıncı seviyesidir; onlar tamamen özgürler.  Hayal edin, ruhsal olarak özgür yüksek varlıkların uygarlığıdır. Onların fonksiyonunun ne olduğunu biliyor musunuz?

Tatiana: İlginç. Onların pratik olarak fiziğin yasalarını değiştirebildikleri söyleniyor..

Igor Mikhailovich: Her şeyi yapabiliyorlar.

Tatiana: … yeni Evrenler yaratmak. Bu gerçekten böyle mi?

Igor Mikhailovich: Her şeyi yapabilirler. Buna rağmen, görevleri yeni Evrenler yaratmak değil, ama… Netleştirmek için şu şekilde söyleyelim. Bir yolcu gemisi hayal edelim – çok fazla tatilci ve benzeri olan dev bir gemi. Herkesin kendi kabinleri var; dinleniyorlar, her şey iyi. Ama burada tatilciler hakkında konuşuyoruz. Oysa yolcu gemisinin var olması ve insanların rahat hissetmeleri için hizmet personeli var. Onlar ne yapıyorlar? Gemiyi düzeltiyorlar, insanlar ile ilgileniyorlar, insanların kabinlerine girmiyorlar. Ama gerekli olduğu zaman, insanların rahat etmeleri için orayı temizleyebilirler. İnsanların yaşamlarına, herkesin kabinine karışmıyorlar ve onlara ne yapacaklarını söylemiyorlar. Ama, onlar… Onların sayesinde, gemi gidiyor ve onların sayesinde diğerleri rahat hissediyor.

Böylece, “Anunnaki” dediğimiz en yüksek uygarlığın fonksiyonu  “Evren” gemisinin tam olarak belirlenmiş yönde gitmesidir, hiç bir şeyin bozulmaması veya her şeyin zamanında onarılması için. Ve “zamanında onarılmak” ne anlama geliyor? Bu tam olarak madde üzerinde etkidir: onarımlar, bakım, şeyleri düzene koymak ve bir çok ve yine, Apexianlar gibilerin iştahlarını çok fazla geliştirmemeleri için ve başka bir çok şey. Yani, böyle son derece gelişmiş bir insan ırkı tarafından kesin olarak izlenen belirli yasalar var. Neden? Çünkü Anunnaki gerçekte bir insan ırkıdır.

Tatiana: İnsanlar ayrıca diyor ki… biz dünyalıların sözüm ona büyük kardeşlerimiz tarafından himaye edildiğimiz ve başka şeyler arasında onların ayrıca evrimimizi kontrol ettikleri fikrini duydum. Bu doğru mu?

Igor Mikhailovich: Hayır, Hiç kimse evrimi kontrol etmiyor. Hiç kimse müdahale etme ve dikte etme hakkına sahip değil. Eğer kontrol etselerdi, bana inanın, biz, insanlık olarak çoktan gelişimin altıncı seviyesi olurduk ve böyle bir seviyeye erişen bir uygarlık daha olurdu. Ama bu yapılmamalı.  

Büyümeliyiz, gelişmeliyiz. Buna evrim deniyor. Neden? Çünkü bu iyidir ve harikadır, bir insan (bunun hakkında konuşmaya başladık) – o bir küreye benzer. Sonuçta, insan varlığı altı boyutu geçme ve yedinciye ulaşma kapasitesine sahiptir. yedinci boyut, sıfır boyuta çıkıştır. Neden sıfır boyuta? Açıklayacağım. 72 boyut vardır: altı boyut bizim maddi dünyamızdır; ve 66 sı onu kontrol eden süper yapılardır. Yani, herkesi kontrol edenler var: Anunnaki ve dünyadaki herkes. Bunar, başarısızlıklar veya ihlaller olmamasını sağlamak için diğer 66 boyuttur. Bu nedenle, tüm bunları, tüm bu 72 boyutu büyük bir küreye, çoklu tezahürleri, paralelleri ve başka her şey ile – Evrene – atfedelim. Oysa sıfır boyutu vardır. Bu her şeydir. Sıfır boyut nedir? O sonsuzluktur. Sınırsızlık ve sonsuzluk. Bilincimiz bunu algılayamaz. Ama eğer bir tür muazzam ve sonsuz olan Evreni alırsak, sıfır boyutunun veya Ruhsal Dünyanın pozisyonundan o neredeyse hiç bir şeydir. o kesinlikle hiç bir şeydir. Hatta o  orada bile değildir. O sadece bir ilavedir.

Onu ne ile karşılaştırırdım biliyor musunuz? Videolarımızı izleyen ve önceki videolar izleyen dostlarımız, senin böcek ile papatyanı hatırlarlar. Hatırla, hayal ettiğin?

Tatiana: Evet, zaten yaptım.

Igor Mikhailovich: Uğur böceği ile, öyle değil mi? Neden? O dostlarımızın kafalarında mevcut ve bizimkinde. Bunu hatırlıyoruz, öyle değil mi? Hatırlıyoruz. Ve siz de hatırlıyorsunuz. Yani, o var. Neden? Çünkü düşünce maddidir: bir imge, bir form ve başka her şey. O bir resim olarak doğduğu için, o var. O nerede? Nerede var oluyor? Onun var olduğu o nokta nerede? Üçüncü boyut dünyamızda mı yoksa bazı diğer boyutta mı var oluyor? Evet, o var. Görüyor musunuz? Aslında, o hiç bir şeydir. Bunu bizim perspektifimizden anlamak zordur. Gerçekte, bu çok basit ve kolay. Ama uğur böceğiniz gerçekten var oluyor. Ve hiç kimse onun nasıl hissettiğini veya ruhsal olarak nasıl geliştiğini umursamıyor. İçine girmiyorsunuz, ona ABC yi öğretmiyorsunuz, ona bir sözlük veya uyku zamanı hikayeleri okumuyorsunuz, öyle değil mi? Öyleyse, neden onu umursamıyorsunuz? Sonuçta, siz yaratıcısınız, umursamalısınız. Öyle değil mi? Şimdi, hayal edin: o şekil alıyor ve kendisini burada insan benzeri bir varlık olarak tezahür ettiriyor. O zaman onu umursar mısınız?

Tatiana: Bu farklı bir hikaye.

Igor Mikhailovich: Bunu yapmak için seçiminiz yok. Senin için yanıt budur. Çünkü “seçim özgürlüğü” gibi bir kavram var. Ve insan ırkı ortaya çıkmalı, bizim yaptığımız gibi; gelişmeli ve evrimleşmeli – o zaman bu verimlidir, o zaman bir anlamı vardır.

Öyleyse, gelişim aşamalarımıza geri dönelim. İnsanlığın, karıncalara benzer şekilde, yeni bölgeleri ele geçirmesi ve genişlemesi gerçeği ile başladık. Sonuç olarak, galaksimizde bile insanlığın yaşayabileceği bir çok gezegenler var. Bu gerçekten böyle. Enerjiye sahip olarak, özgürce… diyelim, anında değil, ama yine de kolayca ve basitçe, onlara kısa sürede, zamanın çok kısa periyodunda ulaşabiliriz ve onları keşfedebiliriz.

Ve şimdi, bakın, şu anda bir problemimiz var. Onlar (Roma Klübü … kim olduğunu biliyoruz)… İnsanlığın çok kalabalık olduğunu, kaynaklar olmadığını vs vazife edindiler. Mükemmel şekilde anlamamıza rağmen: modern teknolojilerin ve bilimin gelişimi 50 milyar için rahatça yiyecek sağlayabilir. Yani, yeterli su olur, yeterli yer olur ve yeterinden fazla yiyecek olur ve başka her şey. Modern bilim bunu yapabilir. Öyleyse problem nedir? Problem basit: eğer bir milyarın üzerinde isek, biz kontrol edilemeyiz, bizi manipüle ve kontrol etmek son derece zor olur. İdeal olarak, bizden 500 milyon olduğu zaman, onlar için altın zamandır: onlara hizmet edecek yeterli köleler olur ve her şeyi kontrol etmek çok kolaydır. En fazla bir milyar. Olayları kolayca takip edebilirler. Ama beni bağışlayın, yedi veya hatta sekiz, şimdiden yedi milyardan fazla, neredeyse bizden sekiz milyar olduğu zaman – bu son derece zordur: herkesi izleyemezler; herkes istediği yere gider vs. Ve bu noktada, herhangi bir parçalanmanın olmaması gereken yerde, parçalanma gerçekleşir.

Ne görüyoruz? Haziran 2015’ten başlayarak eski klanlar parçalanmaya başladı. Doğaya bir şeyler oldu, klanlar çöktü. Ortak bir dil bulamıyorlar. Ve bulamayacaklar. Bu hangi tehdidi oluşturuyor? Onlar arasında devam eden bir savaşı vs. Bu gelişecek mi? Evet, gelişecek. Elbette, olacak. Artık uzlaşma olmayacak. neden? Çünkü açgözlülük hüküm sürüyor. Bu bizi nasıl etkileyecek? Elbette, olumsuz şekilde. neden? Çünkü bu enflasyona yol açar, yine, medyada çok fazla kirliliğe ve başka her şeye. Bu adi insan açgözlülüğüdür. Özür dilerim, bir aile var, başka bir aile var ve üçüncüsü var. Aralarında hangisinin dünyada kral olduğunda anlaşamıyorlar. Hiç biri: ne birincisi, ne ikincisi ne de üçüncüsü. Neden değil? Çünkü insanlar gezegenlerinde krallar olmalıdır. O zaman düzen olur. Değil mi?

Ama gezegenlere geri döneceğiz. Eğer.. “Yine Yaratıcı Toplum hakkında” diyecekler. Üzgünüm, dostlar. Eğer en fantastik senaryoda aniden Yaratıcı Toplumu yaratmaya karar verseydik, aslında bu üç veya beş aileye hizmet etmemeye karar verirdik… Kim umursar? Bu aileleri saymıyoruz, başlıca üç tane. Önemli değil. Onların çocukları ve torunları için çalışmamaya karar verdik, gerçekte kendi çocuklarımız ve torunlarımız için hizmet etmeye ve çalışmaya karar verdik, onlar için güzel bir dünya bırakmaya karar verdik. Ve ne yaptık? Birbirimiz ile konuşmaya başladık, utanmadan konuşmaya. Hatırlayın, bunu tartıştığımız son videoda? LGBT gerçekten haklarına ulaştı. 

Tatiana: Evet.  

Igor Mikhailovich: Akut konular hakkında tartışmaktan utanmamak. Oysa biz utanıyoruz. Çocuklarımız adına, onlar için çok önemli olan şey hakkında konuşmaktan utanıyoruz. Oysa onlar utanmadılar. Bu nedenle, onlardan öğrenmeliyiz, dostlar.  

Konuşmaya başladık. Herkes bunu istiyor. Araştırmaların gösterdiği gibi, insanların %99.9’u gerçekten bunu istiyor. Çocuklarımız için bırakacağımız bir şeyler olması için bir araya geldik ve Yaratıcı Toplumu şekillendirmeye başladık. Öyle değil mi? Bu doğru. Bunu yarattık. Yaratıcı Toplumu yarattık. Ne ile karşılaşacağız? Gücün yokluğu, her şey herkes için iyi ve harika.

 Tatiana: Daha fazla nereye gelişir?

Igor Mikhailovich: Kesinlikle doğru. Öncelikle, biz var olan teknolojilere sahibiz, bunları icat etmeye bile ihtiyacımız yok; bu teknolojileri kullanarak, diğer gezegenlere çok kolayca ulaşabiliriz. Her şeyden önce, insan kaynaklarının noksanlığı ile karşılaşacağız. 50 milyar olsak bile, bana inanın, çok kısa bir zaman periyodundan sonra, bu hiç bir şey olacak.

Sonuçta, fantezi kuruyoruz: hayal edin, diyelim en fazla bir hafta içinde, galaksimizin diğer koluna erişebiliriz veya bir ay içinde galaksiyi tamamıyla uçabiliriz. Bu çok fazla zaman mı? Çok değil. Eğer milyonlarca ton kargoyu taşıyabilirsek, aynı anda milyonlarca insanı var oluşun daha iyi koşullarına götürebilirsek… Sonuçta, bunlar ek olarak doğanın ekolojik olarak daha iyi olduğu benzer gezegenlerin kütleleri. Bunun nedeni orada bulunmadığımız içindir, bu nedenle daha iyidir: tüm ağaçlar kesilmemiş. Bir çok insan düşünecek: ” Oraya bıçık fabrikası ile gitmek harika olurdu”. Bu amaçla olsa bile, bu iyi.

Hangi sayıda insan gerekli? Çok büyük sayıda. Karınca yuvaları bu nedenle var, çünkü bu bir misyondur. Bir çok insan; “Plan nedir? Anlamı nedir? Bu konunun esası nedir?” diyecektir. Arkadaşlar, eğer açıklarsak, yine… Dini olandan değil, ama, diyelim (fantastik görünse bile)… Sınırsız Ruhsal Dünyanın perspektifinden. İnsanlık ne veriyor? Neyi vermesi bekleniyor?

Tatiana: Melekler.

Igor Mikhailovich: Melekler. Yani, Sınırsız Dünyanın üyeleri. Çünkü gelen her biri ne veriyor? Bütün Sınırsız Dünya için sevinç dalgası. Onlardan ne kadar fazlası gelirse, orada o kadar çok sevinç olur. Hiç bir şeyden bir şeyler ortaya çıktığı zaman, bu iyi, güzel ve muhteşemdir. Ve bu kendi seçimi ile ortaya çıkıyor. Bakın, hayatı boyunca bir insan, insanın kendisi, tek başına, bir Melek olabilir, ruhsal kurtuluşa ulaşabilir. Tüm dinler bundan söz eder (sapkın bir şekilde, nasıl olduğunu Tanrı bilir, hakikatten uzak). Ama, arkadaşlar, bilim kurgu perspektifinden konuşuyorum.. Bugün fantezi kuruyoruz, öyle değil mi? Bu bir şaka.

Yine, sadece tüm uygarlığın bunu yaptığı zamanı hayal edin. Sonuç olarak, tarihte, bu gezegende bile, bu oldu, insanlar böyle bir seviyeye eriştikleri zaman, terk ettiler. Netleştirmek için, bu, küçük grupların varoluşunun formlarından biridir. Yani, küreyi özgürce terk edebildikleri zaman, uygarlığın küçük sayıda insanıdır (milyarları ele almıyoruz, küçük sayıda insanı ele alıyoruz). Bu insan topluluğu yeterince büyüktür, ama aynı zamanda bir uygarlık olarak adlandırılmak için yeterli değildir. Ve böyle bir topluluk sadece terk eder. Böyle durumlar da oldu. Ve uygarlık kesinlikle gelişimdir (yine, eğer uygarlık sözcüğüne doğru şekilde yaklaşırsak).

Tatiana: Igor Mikhailovich, İdeal Topluma temas ettin. Eğer Yaratıcı Toplum uygarlığın ilk tipi ise, o zaman İdeal Toplum…

Igor Mikhailovich:  İdeal Toplum  — ideal insanlar olduğu zamandır. Gerçekte, beşinci aşamada bir yerde toplum İdeal hale gelir. Ve bir uygarlık olarak beşinci aşama sınırın ötesindedir, her türde maddi bağımlılığın ötesindedir. Neden? Çünkü hayvan bölümümüz orada artık hiç bir şekilde hükmedemez. Bu İdeal Toplum olduğu zamandır. Ve hiç bir yerde olmadığımız zaman, üç veya dört aşamayı geçmek gerçekçi değildir.

Tatiana: Eğer uygarlığın üçüncü tipi hakkında da konuşursak: bir uygarlığın üçüncü seviyeye geçmesi için, bir çok ırkın birleşmesi gerektiğini söylüyorlar (Igor Mikhailovich: Doğru), sık sık duyuyoruz “Halka” (Igor Mikhailovich: Doğru), Efremov’un “Büyük Halkası”.

Igor Mikhailovich: Bir çok ırk değil. Bu tek bir ırktır. Her zaman birleşen tek ırktır. Bunu netleştirmek için, yine karınca yuvası, yine hepsinin geçtiği o prensip. Hem kendi zamanlarında Anunnaki ve hem de kendi zamanlarında Apexianlar vs. Hiç bir şeyden hiç bir şey olmaz. Aynı şey bizim ile ilgili.  

Biraz fantezi kuralım. Yaratıcı Toplumu yarattık (diyelim ki, yapmak istedik), güzel bir dünya inşa ettik, gelişimde ilk aşamaya ulaştık – enerji ve fırsatlar aldık. İkinci aşamayı inşa etmeye başladık – küremizin dışına gittik, olası en yakın bölgelere yerleştik vs. Bu biz miyiz? Biziz. Bu bizim uygarlığımız. Bazıları burada yaşıyor, bazıları orada yaşıyor, biliyorsunuz, komşular gibi, çünkü dünya şimdiden.. Küremiz genişliyor, fırsatlarımız genişliyor. Ve böylece herkesin birleşmesi yine birliği veriyor. Herkesin birliği tek bir egregore (kollektif bilinç) veriyor. Fırsatlarımız bu nedenle büyüyor. Bu nedenle daha saf enerjiyi kullanabiliyoruz. Ve daha saf enerji ne verir? Dördüncü seviyeye geçiş. Gelişimin dördüncü aşaması veya dördüncü seviyesi ne verir? Bu zaman kaybetmeden Evrende galaksiler arası yolculuktur. Ve bu tamamen farklı bir seviyedir. Eğer daha önce, biz.. Ne kadar çok istemesek de, zaman kaybediyor oluruz. Evet, ışık hızı sınır değil. 

Birçok insan, “Hadi! Nasıl? Bu saf bilim kurgu” diyecektir. Bu bilim kurgu. Arkadaşlar, ve karşı gelenler… Hatta dolaşık parçacıkları alalım. Onların etkileşimi arasındaki zaman aralığı nedir? Yerçekimi. Işık hızı ile karşılaştırıldığında yerçekimsel etkileşimin hızı nedir? Hemen, çıkmaz sokak olur. Ve neden ışık hızı? Yine, ışık hızı nerede ölçüldü? Nasıl ölçüldü? Vs. Bundan başka, ışık hızının kozmik vakumda ideal olduğuna inanılıyor. Uzayda vakum yoktur, sadece yoktur. Neden? Çünkü eğer vakum olsaydı, vakum hiç bir şeydir. Hiç bir şeyin içinde hiç bir şey yaşamaz ve hiç bir şey hareket etmez. Işık da hareket etmez. O sadece var olmaz. Hiç bir şeyin olduğu yerde, hiç bir şey vardır. Bu nedenle.. Bu nedenle icat ettiler ve size şimdi karanlık madde ve benzeri şeyleri anlatıyorlar.

Size eteri anlatırlardı. Bir şekilde bu kolayca anlamlı geldi, her şey açıktı. Ama daha sonra, eter çıkarıldı, çünkü… “Neden?” Çok fazla şey açık hale geliyor, çünkü bu çok şeyi açıkladı. Ve eğer biz, örneğin… Eter: o doğru mu yoksa yanlış mı? Söyleyeceğim: yanlış. Elbette, o yanlış. Neden? Eter ne yaptı: tanım? Şimdi karanlık madde aracılığı ile tanımlamaya çalıştıkları şeyin aynısı. Bu ne tür bir madde?

Böyle bilim kurgu da var, bugün biz… bu iyi bir gün, Tanrıya şükür. ALLATRA FİZİĞİ var, o neyi tanımlıyor? Fantom parçacıklar, durağan parçacıklar, genel olarak, enerji parçacık haline geldiği zaman dünyanın kendisinin böyle bir mikro – düzenlenmesi. Bu tanım tam olarak her şeyi anlatıyor ve açıklıyor, hiç bir şeyden nasıl bir hamburger yapabileceğinizi veya diyelim ki, bilmiyorum, eliniz için bir yüzük. Böylece, butona tek bir basma ile, şekli ayarlarsınız – ve o biraraya toplanır, monte edilir. Neden? Çünkü eğer onu parçalara ayırırsanız, başka her şey ile aynıdır. Biliyorsunuz, yüzüğünüzde… Yüzüğünüzden bir hamburger yapmak mümkündür. Bu kolaydır. Bir tane bile değil. Bakın, materyalin yoğunluğu, parçacıkların sayısı ve başka her şey. yani, bunların hepsi aynı. 

Bunu nasıl çalıştıracağınızı bildiğiniz zaman çok kolaydır. Ve bunu çalıştırmak için, neye ihtiyacınız var? Belirli bir enerjiye ihtiyacınız var. Hepsi bununla ilgili…. Yine, neye rastlıyoruz? Güce, herkesin peşinde koştuğu enerjiye. Gerçekte, her şey çok basit. Bununla ilgili karmaşık olan hiç bir şey yok. Ve bilim kurgu yok.. hayır, bu bilim kurgu. Üzgünüm dostlar, sonuçta, bilim kurgusal günümüz var, bu nedenle konuşuyoruz. Bu nedenle, bugünün bilim – kurgu hikayemizin parçası olarak ALLATRA FİZİĞİ bilim kurgunun nasıl gerçeklik haline geldiği hakkında daha fazla ayrıntıları anlatıyor. 

Tatiana: Parçacık ve dalgaya temas ettin ve bilim-kurgu yazarları da Evrende doğalarını fiziksel doğadan dalgaya değiştirebilen bazı varlıkların yaşadığı fikrine sahipler…

 Igor Mikhailovich: Gelişimin altıncı seviyesi. O… Yine en sevdiğimiz Anunnaki’ye geri dönüyoruz. Bunlar bizim anlayışımızda pek de maddi varlıklar değiller. Bu nedenle, .. Örneğin, “İnsanların içine yerleşebilirler mi? deniyor. Elbette yerleşebilirler, kolayca. Neden değil? Ve fark nedir? Sonuçta, bilinç içeri yerleşebilir. Yine, eğer dini ele alırsak, iblisler yerleşebilir vs. Ama eğer iblisler yerleşiyorsa, neden iyi bir şey yerleşemesin? Basit bir soru, dostlar. Neden? Bu kadar, dini alimler bile tartışamazlar. Çünkü kötü bir şey yerleşiyor, bu nedenle iyi bir şey de yerleşebilir. İnsanlar, “Oh hayır, iyi bir şey yerleşemez!” diyecektir. Ya Kutsal Ruha ne dersiniz? Kapısı açık olanlara haddinden fazla gelmez mi? İnsanın ruhunun kapısı demek istiyorum. Bu doğru değil mi? Yapabilirler. O, bu dünyanın onarımı ve bakımı ile uğraşanlar, yani, … Ruhsal Dünyaya hizmet eden bütün bir ırkı hayal edin; bilinçli olarak hizmet ediyorlar. Böyle bir işleri var. Gerçekte Ruhsal Dünya ile yakın temastalar. Elbette, yetenekleri muazzam. Sizin .. yetenekleriniz gibi . 

Şimdi size bunun nasıl işlediğinin bir örneğini göstereceğim.. Hayal edin.. düşündüğünüz papatyanın üzerinde, böceğiniz, onu ziyarete gelen böceğiniz? Onu kim ziyarete geldi? 

Tatiana: Bir böcek.

Igor Mikhailovich: Tamam, bir böcek onu ziyarete geldi. Hayal ettin mi? Böceği tanımla.

Tatiana: O siyah.

Igor Mikhailovich: Küçük.

Tatiana: Altı bacağı ve uzun bir bedeni var.

Igor Mikhailovich: Küçük, uzun, altı bacaklı bir böcek. Böylece, dostlar, onu hayal ettiniz mi? Ettiniz. Bakın, o bunu kolayca ve basitçe yarattı. Ama onun yetenekleri kafasında bunu yaratmaya yeterli. Ayna nöronlarımız çalıştı – ve bunu kendi kafalarımızda yarattık. Ama bu tek ve aynı yaratıktır, kendi fantezilerimize göre hafifçe farklı olabilmesine rağmen. Ama o paralelde bir yerde var oluyor.

 Şimdi hayal edin: bu böceklerin yaratıldığı gibi, dünyaları yaratabilen bütün bir ırk. Yaratmak değil, ama onları onarmak: onarmak, bakımını yapmak, Ruhsal Dünyanın planına uygun olarak  gerekli olan yerde yıldızları meydana getirmek. Karar veren bir Genel Mühendis var: “Olsun!” Aynen Tatiana gibi: “Olsun!”. Oysa getirenler varken…

Bu durumda, Anunnaki gibi davrandım. neden? Ona, “Bırak seni ziyarete gelsin” dedim. Bırak gelsin. Hayır, bu yanlış, aslında Ruhsal Dünya adına hareket ettim. Ona, “Bırak seni ziyarete gelsin” dedim. Oysa o, Anunnaki’nin temsilcisi olarak, örneğin, (beni bağışlayın), gerçekte bu böceğin ziyarete gelmesini oluşturdu: siyah, uzun bir böcek, altı ayaklı. Şimdi hepimiz kafalarımızda bu böcek ile yaşamak zorundayız. Her şeyin ne kadar basit olduğunu görüyor musunuz?

Tatiana: Elbette, biraz önce dile getirilen şey insanlar için bilim kurgu gibi görünüyor. Ama insanların kürenin ötesine gitme ve dünya dışı zihin ve dünya dışı uygarlıklar ile temas kurma arzuları da hissediliyor. Elbette, yöntemler şimdiye kadar…

 Igor Mikhailovich: Bekle, ile temas kurmak… Ve neden uğur böceğini ziyarete gelen küçük böceğin ile temas kurmuyorsun?

 Tatiana: Ama nasıl? Soru budur.

Igor Mikhailovich: Ve onlarla nasıl temas kurulur?

Tatiana: Bugün itibarıyla, şimdiye kadar uzaya radyo sinyalleri gönderdik ve var olduğumuzu, bizim bu olduğumuzu ilettik.

Igor Mikhailovich: Kime?

Tatiana: Şimdiye kadar, sadece galaksilerin yönünde.

Igor Mikhailovich: Arkadaşlar, bu sizi güldürmüyor mu? Radyo sinyalinin hızı nedir? Radyo sinyallerini kullanan uygarlık ne kadar zamandır var oldu? Maksimum 200 yıl veya daha az. Bu böyle değil mi? İleri bir uygarlığın radyo sinyalimizi alması için, aynı olması lazım, bilmiyorum…  

 Basitleştireceğim. Akıllı telefonunuzda, 100 yıl önce gönderilmiş bir SMS veya telgraf mesajlarını alıyor musunuz? Hayır mı? Neden? Basit bir soru. Ve dostlar, böyle mesajlar alıyor musunuz? Hayır mı? Ve akıllı telefonunuzdan bir telgrafa herhangi bir mesaj gönderebilir misiniz? Hayır mı? Neden? Evet, tellere bir sinyal gidiyordu:  nokta-ve-çizgi ve bunun gibi. Oysa bizim akıllı telefonlarımız var, bu farklı bir şey. Arkadaşlar, televizyonumuzun, elektronik cihazlarımızın ve tüm geri kalanın bugünlerde kullandığı radyo dalgası çok ilkel, çok elverişsiz, çok pahalı ve çok kirli. Siz şunları söyleyeceğim: o havayı kirletiyor ve çok fazla problem yaratıyor. Bu zaman ve teknoloji gerektiriyor… Aslında uygarlığın gelişiminde çok kısa bir periyottur. Sadece bakın, bugün itibarıyla, kuantum etkileşimler üzerine deneyler yapılıyor ve oldukça başarılı. herkes bunu duydu. Biraz zaman – ve bu norm haline gelecek. Telgraf ve modern elektronik cihaz ile aynı. Radyo sinyallerini kullanacak mıyız? Elbette hayır. Neden? Çünkü bu ilkel ve elverişsiz.

Oysa şimdi, çok büyük uydu antenleri kuruluyor ve sinyal toplamaya çalışıyor. Bu tam olarak bizimki ile aynı böyle zayıf şekilde gelişmiş bir uygarlık olmalıdır; bir sinyal göndermek zorundalar ve bu sinyali gönderdiğimiz aynı şekilde toplamalıyız. Bu nedenle, sinyal dün gönderilmişken, bugün bu uyduyu kapattık. Veya yarın uyduyu açtıktan sonra gönderilecek, diyelim. Onu alacak mıyız? Şans kesinlikle sıfır. Aynen hiç bir yere gönderdiğimiz sinyalimizin duyulması gibi, aynı şekilde herhangi birini duyma şansı kesinlikle sıfırdır. Çünkü bu gelişimde zamanın çok kısa bir periyodudur… diyelim, uygarlığın evriminde. Çünkü diğer şeyler zaten kullanılıyor.

Sonraki aşama – evet, bunlar kuantum etkileşimler. O zaman daha fazlası olacak, diğerleri olacak. Bu çok hızlı gelişir: uygarlığın kendisinin gelişimi ile, teknolojiler de hızlı büyür. İlk aşamada, artık bugünlerde kullandığımız şeyi kullanmayacağız. Bunun anlamı yok, bu ilginç değil, ve bu yanlış. Yine, eğer onların şimdi dış uzayda bulmaya çalıştıkları şeye temas edersek, bizim gibi aynı varlıklar, bazı özellikleri olanlar değil…

Tatiana: Doğal gazlar ile değil..

Igor Mikhailovich: Evet. Hayati aktivitemiz ile değil, çöp ile. Öyle değil mi? (Tatiana: Öyle). Başka deyişle, gerçekte yaşıyoruz ve gezegeni yok ediyoruz; .ok fazla gaz yayıyoruz, yani, yıkım süreci var. Aynen bizim acımasızca yaptığımız gibi gezegenlerini sömüren aynı barbarları aramaya başlıyorlar (bu kelimenin yaygın anlayışında). Ve bu özelliklere dayanan benzer yaşamı keşfetmeye çalışıyorlar.  Ama, bu da zamanın çok kısa bir periyodudur.

Eğer gerçekten ilk aşamaya girersek önce ne yapacağız? Hem gezegenimizde, çevreyi düzelterek hem de gezegen etrafında şeyleri düzene koymaya başlayacağız. Uydulara ihtiyacımız olacak mı? basit bir soru. Elbette hayır . Uydu radyo sinyalleri içindir. Eğer hafifçe farklı bir seviyeye girersek, bunun dikey veya yatay bir tarama olması bizim için önemli olmaz. Yani, neden çöp gönderelim ve çok fazla para harcayalım?.. Bu ekonomik olarak hiç makul değil. Bu sadece bizim böyle bir gelişim aşamasına sahip olmamızdır. Şu anda bir şekilde dış uzaya en azından biraz girmeye çalışıyoruz: oraya gidiyoruz ve onu kirletiyoruz. Tüm bunlar aslında… öncelikle, bu düzene sokulacak; şeyler bunun etrafında düzene konulacak. Artı çevrenin restorasyonu, ki bu çok hızlı yapılabilir. Bizi  görecekler mi? Görmeyecekler. Aynen bizim görmek istediğimiz gibi. Demek istediğim, böyle bir tesadüf gerçekleşir.

Tatiana: Aslında, seni dinlerken, atmosferi kirleten benzer varlıkları arama üzerine böyle projelere fon sağlamanın ne kadar saçma olduğunu anlıyorum…

Igor Mikhailovich: Bu sadece para kaybı; birileri sadece bundan iyi karlar kazanıyor, çünkü deyim yerindeyse bizim gibi geriye doğru aynı şeyi arıyorlar.

Tatiana: Bu gerçekten böyle, fraktal olarak. Yanlış alet ile kapıyı çalıyoruz. Aynen kürenin dışına çıkmaya çalışmamız gibi, konuşuyoruz…. materyal anlamda,  var olduğumuzu sinyaller ve mesajlar ile, radyo sinyalleri ile; aynı şekilde, Ruhsal Dünya ile bir paralel var, insanın Tanrı ile nasıl iletişim kurmaya çalıştığı ile…

Igor Mikhailovich: 100%. Kesinlikle aynı şekilde.

Tatiana: … varım, seni seviyorum, Tanrım, Ama bana ver…” Evet.   

Igor Mikhailovich: Doğru. “bana iyi bir şey ver (Tatiana: “Bana ver!” Evet): maddi olan bir şey ve mümkün olduğu kadar çok.” Bu böyle değil mi? Tanrıya bu şekilde hitap etmiyorlar mı? Bize öğretilen yol bu. Beni bağışlayın, çeşitli dinlerin rahipleri bize herkesin duyması için aynı şekilde bağırmamız gerektiğini ve daha yüksek bağırmanın daha iyi olduğunu öğrettiler, .. ve Tanrıdan kendimiz için bir şey istememizi. Gidip yapmak, kazanmak veya bazı problemleri çözmek yerine, hayır, “istemek gerekli – ve Tanrı verir, çünkü O naziktir.” Bu zaten farklı bir konu (Tatiana: Ama bugün… evet), bugünün konusu değil. Çünkü zaten…

Tatiana: Bugün, genelde neden uzaylı zihni ve dünya dışı uygarlıklar konusu insanlar için çok bu kadar kısmen “gizli” ve uygunsuz olarak sınıflandırılıyor?   

Igor Mikhailovich: Tanrıya şükür, insanlar konuşmaya başladılar ve bunun açıkça konuşmaya başladılar. Neden buna gülünüyor ve biliyorsunuz, böyle uygunsuz bir konum, bir tür absürd? “Uzaylılara inanıyorsun, ha-ha-ha!” Öyle değil mi? Bu herkesi güldürüyor. Arkadaşlar, ama biliyorsunuz, bugün bilim kurgu hakkında konuştuk ve en komik şey tek bir bilim-kurgusal sözcük söylemememizdir. Neden? Çünkü söylediğimiz her şey sıradan tarih ve bunun bol bol kanıtı var. Eğer o arkeologlar topluma buldukları tüm insan yapımı eşyaları gösterselerdi ve tarihçiler şeylere doğru isimler verselerdi, eğer müzelerin zulalarına gitsek ve mevcut olan her şeyi çıkarsak, dikkat göstersek ve gerçek ile yüzleşsek, o zaman söylediğimiz her şeyin tamamen bilinen gerçekler olduğu ortaya çıkar.

Böylece, bunun oldukça garip olduğu ortaya çıkıyor: bir taraftan, çok fazla kanıt ile doğrulanan bilim kurgu hakkında konuşuyoruz. Yine de, neden bu bilim insanlarımız ve başka herkes tarafından hoş karşılanmıyor ve desteklenmiyor? Çünkü bu dezavantajlı. Kim için dezavantajlı, ilk başta? Politikacılar ve rahipler için dezavantajlı. Bu kadar. Ve neden bu dezavantajlı? Çünkü hem ilki hem de ikincisi güç kaybeder. Rahipler hayatın sadece bizim gezegenimizde olduğu böyle bir dünya icat ettiler. Ama ya diğer milyarlarca galaksiler… bizimkine benzeyen ve hatta üzerinde yaşayabileceğimiz milyarlarca muazzam sayıda gezegenler. Onlardan sayısız sayıda var ve çoğun şimdiye kadar boş, hala  gelmemiz gereken yerde. Ve başkaları tarafından iskan edilen çok fazla gezegen var. Ama, bu neyi baltalıyor? Bu rahipler tarafından yazılan şeyleri baltalıyor. Sonuçta, peygamberlerin hiç biri bunun hakkında konuşmadı. Rahipler bunu kendileri uydurdular ve Tanrının insanı yarattığını yazdılar: O insanı tozdan aldı ve çeşitli araçlarla.. Ve insan sadece burada, bu küçük gezegende.  

Bilim hakkında konuşan kaç insanı ateşe veya başka bir yere gönderdiler? Neden? İktidarlarını kaybetmekten korkuyorlar. Bu neyi belirtiyor? Bu, El’in her birimizde yaşadığını belirtiyor. Bu doğru. Koşulları yaratmak yeterli ve o yeniden doğar. Bu böyle değil mi? Modern insan bu El olması için fırsatlar vermek – ve o EL olur. Herhangi bir insan. 

Bundan dolayı, gelişirken, düşünmeliyiz ve her şeyden önce, asla artık El’lerin olmaması için bu tür koşulları yaratmamalıyız, rezalet olan her şeyin, insani olmayan her şeyin gelişememesi için. İnsana karşı duran her şey burada var olmamalı. Oysa üzerine gerçekten birleşebileceğimiz ve kendimize ve torunlarımıza fayda getirebileceğimiz insancıl olan her şey teşvik edilmeli ve geliştirilmelidir. Bu doğru değil mi? Bu doğru.

Böylece, dostlarım bu dünyada her şey masal değil ve masal bile çok fazla gerçeği içerir. Oysa bugün, bilim-kurgu hikayemiz kendi muazzam fırsatları olan çok büyük, muazzam bir dünyadan sadece biraz gerçekliktir. Öyleyse kollarımızı sıvayalım, rahat ayakkabılarımızı giyelim ve ilerleyelim! Doğru mu? Doğru. Ve başlangıç için, en azından birbirimizi sevmeyi öğrenelim. Bizimle olduğunuz için teşekkür ederim. Teşekkürler.

Zhanna: Teşekkürler.

Tatiana: Teşekkürler.

Igor Mikhailovich: Teşekkürler. Teşekkür ederim, dostlar.